21 - "Sana hükmetmemi seviyorsun, itiraf et."

2.7K 219 340
                                    

taylor swift, i knew you were trouble

"'cause i knew you were trouble when you walked in
so shame on me now
flew me to places i'd never been
'til you put me down, oh"

-

Az kalsın benim yüzümden ayrılabilecek oluşumuzun gerçeği yüzüme sertçe çarparken kendimden daha da nefret etmeye başlamıştım. Bundan nefret ediyordum.. istediklerimi söyleyememekten; korkak bir çocuk gibi sürekli, her şeyden kaçmaktan...

Hyunjin, zeki bir adamdı. Gerçek anlamda, gördüğüm en zeki insandı. Genelde her şeyi en ufak ayrıntısına kadar planlayıp düşünür, en ufak söylediğim yalanı tek boş bakışımda yakalardı. Ona yalan söylemek, söylemeye çalışmak zordu ama artık yalan söylemeyecektim. Biz istesek de ayrılamazdık, birbirimize öyle bağlarla kenetlenmiştik ki bizi ayırmak mümkün bir şey değildi.

Ben ise artık korkak çocuğu oynamak istemiyordum.

Kafama göre hareket edip ne istersem onu yapmak istiyordum. Genç değil miydik daha? Eğlenmeliydik. Felix'le bayağıdır buluşamamıştık okul dışında, bu yüzden yarın akşam kafa dağıtmak için yine dörtlü bir buluşma ayarlamıştım Hyunjin'e sormadan. Aslında soracaktım ama bir anda oluvermişti, ve onun da hayır demeyeceğini bildiğimden pek dert etmemiştim.

"Yemeğini beğenmedin mi? Başka bir şeyler hazırlayabilirim istersen. Ya da dışarıdan söyleyebiliriz, pizza çok seviyorsun." diyen boğuk ve buz gibi soğuk sesiyle düşüncelerimden arınıp ona dönmüştüm. Elimdeki çatalla önümdeki yemeğe dokunduğumda yutkundum.

"Senin hazırladığın, sana ait bir şeyi beğenmemem ihtimal dahilinde bile değil." dediğimde yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluşmuştu.

Dün yaşanan olaylardan beri bana hiç dokunmamıştı. Beni öpmemiş, doğru düzgün bana sarılmamıştı. Uyurken bile ellerini belime dolamayışı beni çileden çıkarmıştı. Ailesi yüzünden böyle bir şey yaptığımı, normalde yapmayacağımı bildiğini kendisi söylemişti. O halde neden bana karşı böyleydi? Böyle soğuk, hissiz, donuktu...

Dudaklarımı birbirine bastırıp çatalı elimden bıraktım. "Neden böylesin? Dün içinse... Dediklerim saçmalıktı biliyorsun, senden ayrılacağıma ölmeyi tercih ederim ben, kendimden önce seni düşünürüm. Sen benden ayrılsaydın bile, diyen kişi ben olmama rağmen senden ayrılmazdım. Kendin de söyledin bunları. O halde neden dokunmuyorsun hiç bana? Korkutuyorsun.." dedim neredeyse tek nefeste. Yüzündeki ifade, gram değişmedi. Elindeki çatalı sakince bıraktı.

"Daha yeni, karmakarışık düşüncelerden çıkıyorsun Jeongin. Seni zorlamak istemiyorum. İyi değilsin, iyi hissetmiyorsun, görmüyorum mu sanıyorsun? Annem sana ne dediyse, seni mahvetmiş. Sana zaman tanıyorum, iyileşmen için..." dediğinde yine kendimi bencil hissetmeme sebep olmuştu ki bu nefret ettiğim diğer bir şeydi.

Birden sinirlendim ve sandalyemi arkaya ittirerek ayağa kalktım. "Benim ilacım sensin, bana sevgini vererek, bana dokunarak iyileştirirsin sen! Sen benden uzakta kalırsan, ilacım olmadan ben nasıl iyileşebilirim ki?" dedim farkında olmadan bağırmaya başladığım esnada.

"Sakin ol." diyerek beni uyardı ama içimde uzun zamandır tuttuğum öfkem dinmek bilmiyordu.

"Sakin falan olamam! Dokunmamak, sarılmamak, öpmemek çözüm değil anlamıyorsun.. Ben sana dokunmak istiyorum, seni sevmek ve hissetmek istiyorum. Sen beni düşündüğünü söylüyorsun ama beni düşünsen kendini benden uzakta tutmaya çalışmazdın! Ben sana aşığım, senden uzakta kalamam." dedim bağırarak. O da bu sefer sinirlenmiş olacak ki bağırmaya başlamıştı. "Seni düşündüğüm için sana zaman tanıyorum, daha ne istiyorsun benden? Ben de sana aşığım! Değilim mi sanıyorsun! Senin için ailemi, kariyerimi, her şeyimi bırakırım, tek kalemde hepsini silerim ve sikimde bile olmaz inan bana. Hiçbiri senden önemli değil."

hotter than hell 'hyuninWhere stories live. Discover now