YENİDEN SEVEBİLİR MİSİN

By kimbuyazarciniz

243K 10.3K 4.1K

Bade Sancak. Daha 23 yaşında bir genç kadın ve hayatında aldığı en yanlış karar, aşık olmak.. Yanlış kararla... More

1. Bölüm / Başlangıç
2. Bölüm / Hastane
3. Bölüm / Onun Karısı
4. Bölüm / Karmakarışık
5. Bölüm / Yeni İnsanlar
6. Bölüm / Yalan
7. Bölüm / Evlilik
8. Bölüm / Ateş
9. Bölüm / Kiss
10. Bölüm / Yara
11. Bölüm / Koku
12. Bölüm / Nişan
13. Bölüm / Tatil
14. Bölüm / Sevgili
15. Bölüm / Aile
16. Bölüm / Gerçekler
17. Bölüm / 1 Ağustos
18. Bölüm / Kardeş
19. Bölüm / Çaresiz
20. Bölüm / Yıkılış
21. Bölüm / Yorgun
22. Bölüm / Ortaya Karışık
23. Bölüm / Ayrılık
24. Bölüm / 5 Eylül
25. Bölüm / Ölüm
26. Bölüm / İngiltere
27. Bölüm / Kızıl Saçlı Kadın
28. Bölüm / Ömer Ve Su
29. Bölüm / Büyük Plan
30. Bölüm / Halüsinasyon
31. Bölüm / Ufak Yüzleşme
32. Bölüm / Tek Başına
33. Bölüm / Operasyon
34. Bölüm / Savaş
35. Bölüm / "Korkak"
36. Bölüm / Yılbaşı
37. Bölüm / Bebek
38. Bölüm / Abi Kardeş
39. Bölüm / Kanlı Bebek
40. Bölüm / Hamilelik Hormonları
41. Bölüm / Kaybediş
42. Bölüm / Ayazdan Kaybediş
43. Bölüm / Remzi Doğanlı
44. Bölüm / Câni
45. Bölüm / Şirket
46. Bölüm / Ayazın Geçmişi
47. Bölüm / Yüzük
48. Bölüm / Eski Aşklar
49. Bölüm / Evlilik Mevzusu
50. Bölüm / Küçüklük Tranvası
51. Bölüm / Sevgililer Günü
53. Bölüm / Final
Özel Bölüm

52. Bölüm / Sona Doğru

1.9K 132 28
By kimbuyazarciniz

Instagram: kimbuyazarciniz
Keyifli okumalar diliyorum

Eline ne ara almış olduğunu anlamadığım yüzük kutusunu açarak bana doğru tuttu ve, "Uzunca bir vakit ertelenmiş bir teklif olacak, kader her şekilde bizi tekrar yan yana getirdi, kalplerimiz bir şekilde tekrardan birbirini buldu. Seninle onca güzel anı, onca aşmış olduğumuz kötü anı biriktirdik ama sonunda yine birbirimizden asla kopamadık. Birlikte büyüttük aşkımızı, şimdi ise bu güzel hikâyemize sihirli bir dokunuş lazım. Benimle evlenir misin güzelim?" Ağzım hala kapanmamıştı. Öyle bir beklemediğim andı ki şuan da.

Ayrıca dersine de oldukça güzel çalışmıştı. Hem içten hemde ezberden kullandığı sözcükler kalbimin birazdan kriz geçirmesine sebep olacaktı.

Uzun süre sessiz kalmıştım, bunu fark etmemde uzun bir süre almıştı. Sonunda az da olsa kendime gelebildiğimde başımı hızlı bir şekilde olumlu anlamda sallayıp, "Evet." Diye bağırmıştım.

15 Şubat Akşamı

Dün gece rüyalarımda dahi göremeyeceğim kadar güzel geçmişti. Hem oldukça şaşırmış hemde fazlasıyla mutlu olmuştum. Tamam yakın bir zamanda evlilik teklifi bekliyordum ama bu durumu Su ve bebeğini kullanarak yapacağını düşünmemiştim.

Bundan 5 ay öncesinde gelip deselerdi ki sen Ayazla 5 ay sonra çok farklı olacaksın. O senin yaşadığını öğrenecek, sorunlarınızı halledikceksiniz, üstüne üstlük evlilik yoluna bile girmeye başlayacaksınız. Şahsen inanmazdım.

Hele ki bundan tam olarak bir yıl önce ki hayatım, sanki her dönem farklı bir hayattaymışım gibiydi. Hayatım sıradansa bu maksimum bir ay sürüyordu. Mesela geçen sene bugün çok farklı bir adamla birlikteydim, birde o adamı hayatımın aşkı sanıyordum. Bir yıl olmadan neler geçip gitmişti, ne kayıplar vermiştik.

Herşeyim dediğim insanlara bir dönemde baybay diyip birdaha hayatıma dahi almamıştım. Şimdi ise hayatımda sadece 1 yıldır tanıdığım insanlar buluyordu. Eski hayatımda 22 yıl boyunca çevremdeki herkesin sahte sevgisiyle birlikte yaşamıştım. Şimdi ise gerçek sevgi ve sadakati sonuna kadar hissediyordum.

Durgunca bir şekilde bahçede oturuken, düşüncelerim sigara eşliğinde yine benimle birlikteydi. 

Ayaz az önce İngiltereye gitmek için evden ayrılmıştı. Normalde bu seyehati sonrası için tekrar ertelemişti fakat çok acil bir toplantıya girmesi gerektiğini söyleyerek tekrar fikrini değiştirmişti. Yarın akşam ise Sevda ve Ateşin nişanı vardı, yani bu akşam gidip yarın akşam geri dönecekti. Bu sırada hangi vakitler uyuyacaktı hiçbir fikrim yoktu.

Hava oldukça soğuk olduğu için üzerime kalın bir montumu giymiştim. Nedense Ayaz gidince ev bir sessiz olmuş, bana bir bunaltı gelmişti. Bu yüzden kendimi direk bahçeye atmıştım.

Gözlerim dün gece elime takmış olduğum tek taş yüzüğe kaydı. Yanaklarıma koca bir gülümseme yayıldı. Böyle güzel bir teklifle tekrardan kalbimi fethetmişti Ayaz.

Ben yüzüğüme dalmış giderken yanıma yaklaşan koca bedenle birlikte bakışlarımı yüzükten çekip gelen kişiye döndürdüm. Ömerle göz göze geldiğimizde "Kaç saatir aşık aşık oturduğun yerden kalkmadın, ben gelip bakayım artık dedim." Dedi gevşek bir tonla.

Gözlerimde o kadar mı belliydi içimdeki parıltı?

Tripli bir tonla "Saçmalama ya ne aşık aşık oturuyormuşum." Dedim.

Ömer hafif bir kahkaha atarak yanımda ki sandalyeye geçip oturdu. "Keşke az önce ki dalmış hallerini çekseydim, o zaman dediklerimi doğrulardın." Dedi.

"Ay benimle uğraşasın mı geldi? Hem sen niye sevgilinin yanından ayrıldın, yalnız bırakmasana onu." Dedim. Yanımdan resmen kovmuştum ama banane.

"Benim güzel sevgilim şuanda uykusunda, benide uyku tutmayınca bahçeye çıkayım dedim ama birileri benden daha çok dertli gibi." Dertsiz insan varmıydı gerçekten?

"Dert değil de Ömer. Bir insan daha bir saat önce uğurlamış olduğu birini nasıl özleyebilir ya? Sürekli yanımda olsun, hiç gitmesin istiyorum. Acaba ben takıntı haline falan mı getirdim Ayazı?"

Ömer beni ciddi bir ifadeyle dinlerken son kullanmış olduğum cümleyle kahkaha atmıştı. Ama ben dediklerimde gayet ciddiydim. Manyak mıydım bende bir saat önce görmüş olduğum birini özlüyordum.

Ömerin gülüşü durdu ve oda biraz ciddileşti. "Yani buna takıntı denmez Bade. Eğer ki Ayaz senin aşkına karşılık vermediği halde sen ondan kopamasaydın evet belki takıntıydı ama bildiğim kadarıyla böyle bir durum yok değil mi?" Emin olmak istercesine gözlerime baktı. Benden onayı aldığında da cümlesine devam etti.

"Sen Ayaza takıntılı değilsin, sadece çok fazla aşıksın. Ve emin ol ki Ayaz da seni şuan da çok özlemiştir." Son cümlesiyle birlikte aniden yüzüme koca bir gülümseme yayıldı. Ayazda beni seviyordu değil mi? Ne de güzeldi sevdiğin insandan karşılık bulabilmek.

Sevda ve Ateşin nişan günü gelmişti bile. Akşam saatlerinde olacak nişana ben çoktan hazırlanmıştım ama Ayaz bey hala ortalarda görünmüyordu.

Elbisemi geçen günlerde alışverişe çıktığımda almıştım, elbisem beyaz renkte saten bir kumaşa aitti. Mini boyda olan elbise vücuduma oldukça güzel bir şekilde oturmuştu.

Saçlarımı olduğu gibi bırakmıştım, ayağıma ise krem tonunda topuklu ayakkabı giymiştim.

Hazır olduğumda elime telefonumu alarak aynada bir fotoğraf çekildim. Canım sıkılığı zamanlar arşive girip bu fotoğraflara bakmayı çok seviyordum.

Saat 8'e gelirken artık evden çıkma vakti gelmişti. Ayazdan ise hala bir ses soluk yoktu. Nişan 9 gibi başlayacaktı ama yakınlar olarak biz biraz daha erken gidecektik.

Küçük çantama eşyalarımı sığdırıp odadan çıktım. Topuklu ayakkabılarımın tıkırtısı ile birlikte aşağı kata indim. Salonda sarmaş dolaş oturmuş Ömer ve Su çifti bulunuyordu.

Topuk seslerim tüm evde yankılandığı için bakışları bana doğru dönmüştü.

"Vaayy yengeme bak bee." Su'nun yüksek tepkisine karşı gülümsemiştim. Ne yalan söyleyeyim, şuanda güzel olduğumun farkındaydım.

"Sağol tatlım, hadi geç kalmadan çıkalım artık." Aslında içimi yiyip bitiren bir soru bulunuyordu. Ayaz gelmeyecek mi?

Nişanlısı yada sevgilisi mi denir ne haltsak, o kişi olarak bunu birine sorup öğrenmem yada onun bana haber etmesi gayet normaldi değil mi? Fakat Ayaz bey ne arayıp sormuştu ne de birisi onun hakkında konu açmıştı.

Tamam işleri yoğun olabilirdi, o yüzden beni aramaya vakit bulamamış olabilirdi ama ben onu çok özlemiştim. O kadar küçük bir çocukmuş gibi mızmızlanasım vardı ki..

Su ve Ömer ayaklanıp yanıma geldiler. Ömer ortamıza geçerken bir kolunu bana atmış diğer eliyle de Su'nun elini tutmuştu.

Evden çıktığımızda arabalar bizi hazır bir şekilde bekliyordu. Arabanın yanında Ereni görmemle daha fazla dayanamayarak yanına doğru ilerledim. Ömerin kollarından da kurtulmuştum bu sırada.

"Erencim, nasılsın?"

"İyiyim yenge, sen nasılsın?" Eren İngiltereye gitmemiş miydi acaba? Aklıma aniden gelen soruyu sordum. "Sen İngiltereye gitmemiş miydin?"

Eren başını olumsuz anlamda salladı. "Yok yenge, abim buradaki güvenlikle ilgilenmemi söyledi. Onunla daha farklı kişiler gitti."

Keşke ben sormadan söyleseydi abisinin şuan nerede olduğunu.

"Erencim abin şuan nerede acaba? Beyefendi hiç arayıp sormadı da, bugün de gelmeyecek herhalde." Eren bu tavrıma karşı hafifçe güldü.

O sırada arkamdan hiç beklemediğim bir ses yükseldi. "Erencimine sokim ya." Duymuş olduğum ses doğru muydu?

Başımı hızla arkaya çevirdim ve gözlerim Ayazla buluştu. Yüzüm hızlı bir şekilde gülücük kaplarken, "Ayaz." Diye mırıldandım.

Ayaz birkaç adımla yanıma gelip kollarını bana sardı. Koca bedeninin içinde benim bedenim küçücük kalmıştı.

"Gelmeyeceksin sanmıştım." Yüzüm göğsüne yaslı olduğu için sesim boğuk bir şekilde çıkmıştı.

"Bir yere geleceğim dersem geleceğimdir güzelim." Sanki aylardır görmüyormuş gibiydi özlemim. Sarılıp hiç bırakmamak istedim. Nasılda ergene dönüşüyordum konu Ayaz olunca.

"Ay hadi geç kaldık vallaha, özleminizi sonra giderin." Su'nun bıkmış ses tonuna hak verdim. Sevda şuan da oldukça heyecanlı olmalıydı. Yanında olmamız gerekti.

1 Ay Sonra 15 Mart

Uzun süreli telaşeler bugün son bulmaktaydı. Sevda ve Ateşin düğünü sonrası hemen Ömer ve Su'nun düğün hazırlıkları başlamıştı ve bu akşam düğünleri vardı.

Bütün hazırlıklar tamamken bende güzel bir şekilde hazırlanmıştım. Elbisem buz mavisi tonunda dizlerime gelecek bir boydaydı. Sol bacağında ki yırtmaç elbiseyi çok daha etkileyici gösteriyordu. Askılı olan elbisenin göğüs detayı fazlasıyla bulunuyordu.

Makyajım da bittiğinde artık düğün için hazırdım. Kapı çalındı ve içeriye Ayaz girdi. Gözleri sanki beni ilk kez görüyormuş gibiydi. Gözlerindeki etkilenmeden dolayı kararmayı bu mesafeden bile görebiliyordum.

"Büyüleyici." diye sessizce mırıldandı. Maşallah der misin canım, düşüp bir yerlerimi kırmak istemiyorum.

Gözlerimle Ayazı süzdüğümde onunda nefes kesici olduğunu fark ettim. Simsiyahtı belkide ama, takım elbise vücuduna öyle güzel oturmuştu ki, harika duruyordu. Başka kelimelerle de tercüme etmek isterdim belki ama türkçedeki kelimeler benden uçup gitmiş gibiydi şuanda.

Düğün alanına geldiğimizde durmaksızın çalacak olan müzik başlamıştı bile. Bir saat kadarıyla götümü yere koymadan oynamış, tüm enerjimi kullanmıştım.

Müzikler ve danslar sonrası nikah töreni başlamıştı. Su'nun nikah şahidi ben olurken Ömerin şahidi ise Berkeydi.

Berke ağız dalaşı ile kendini zorla şahit seçtirmiş olabilirdi ama Su tamamıyla kendi isteği ile beni seçmişti.

Nikah bittikten sonra ilk dans başlamış ve Su ve Ömer çifti ortaya geçerek dans etmeye başlamıştı. Bir süre sonra da kalabalığın da dans işine girmesiyle Ayaz ve bende dans etmeye başlamıştık. Tabi bir süreliğine Ayaz kollarımdan ayrılıp Su'nun kollarına gitmiş benim kollarıma da Ömeri vermişti.

Dans bittikten sonra takı merasimi başlamıştı. Ben Su'ya mücevher takımı alırken, Ömere ise pahalı bir saat almıştım. Ayaz ise kardeşine bilmem kaç kilo olan altınları hediye etmişti. Ömere de düğün hediyesi olarak araba almıştı.

Takı töreni de bittikten sonra pasta kesimi ve ardından ikramlar olmuştu. Sonrasında ise tekrar müzik ve dans.

Saatlerce yine oturmadan çalan şarkılara ayak uydurmuştum. En sonunda dayanamayarak yanımda getirmiş olduğum spor ayakkabıları giymiştim.

Ve en sonunda bekar kızların heyecanla beklediği vakit gelmişti. Çiçek atma olayı.

Sevdanın beni zorla itmesiyle birlikte bekar kızların arasında bulmuştum kendimi. Hatta tam yanımda ise çiçeği tutmak için heyecanla zıplayan bir Berke bulunuyordu.

"Senin ne işin var burda Berke ya?" Diye sordum.

"Kızım bekar yeri değil mi burası? Hem belli mi olur, belki çiçeği ben alırım da kısmetim açılır. Vallaha hepiniz tek tek yuvadan uçup gidiyorsunuz, yalnız kaldım ben." Sesi yalandan ağlamaklı çıkıyordu.

Bu tavrına karşı gözlerimi devirip önüme döndüm. Herkes heyecanla çiçeği beklerken ben ise en uçta bana geleceğini düşünmediğim bir yerde duruyordum. Sonunda çiçek atıldı ve herkes birbirinin üstüne çıkarak çiçeği tutmaya çalıştı.

Kimin tutacağına merakla bakarken çiçek birisinin eline gelmişti bile. Fakat  çiçek kalabalığın içine değil de benim gibi köşede bekleyen Ayazın ellerine düşmüştü.

Ayaz kısa bir süre eline gelmiş olan çiçeğe garip garip bakarken, sonunda olayı algılamış olacak ki hızlı adımlarla yanıma yaklaştı. Elindeki gelin çiçeğini bana uzattı ve kulağıma fısıldayarak, "Bence artık bizim sıramız geldi." Dedi.

Dün gece oldukça yorucu geçmişti, düğün biter bitmez kendimizi hızla eve atmış, gelir gelmez de uykuya dalmıştık.

Ağrıyan başımla birlikte gözlerim aralandı, her tarafımda kuvvetli derecede bir ağrı vardı, sanki üzerimden tır geçmişti.

"Günaydın güzelim." Yanımda ne zaman uyandığını bilmediğim Ayazdan çıkan sesle hafifçe sıçramıştım. Ben duvara dalıp gitmiştim, her kalkışımda böyle oluyordu.

Başımı yavaşça Ayazın yakışıklı suratına çevirdim. Bir insan yeni kalkınca bile nasıl bu kadar yakışıklı olmayı becerebilirdi ki?

"Günaydın." Diyerek karşılık verdim. Bakışlarım bu sefer saate kaydığında öğlen bir olduğunu fark ettim.

"Çok uyumuşuz yine ya." Diye hayıflandım. Geç kalktığım zamanlar gün bitiyor diye üzülüyordum. Gerçi ne değişiyordu ki, hayatım yine rutin dönemlere girmeye başlamıştı. Bütün gün evde sadece göt büyütüyordum.

En sonunda yataktan kalkmış, sıra sıra banyolarımızı yapmıştık. O kadar benimsemiştik ki aynı odada kalmayı, belki odalarımız ortak değildi ama onun odası benim gibi benim odam da onunmuş gibi hissediyordum.

Ortak oda konusu daha önce hiç açılmamıştı, evlenince büyük ihtimal bu ayrı ayrı oda işini birleştirirdik.

Evlilik vardı birde değil mi?

Evlilik teklifi yapılmıştı, güzel sözler söylenmişti ama hala adam akıllı oturup bir tarih belirlememiştik. Ayazın bu konuyu da kısa bir süre içerisinde dile getireceğinden emindim. 

Üzerime temiz kıyafetlerimi giydikten sonra aşağı indim. Ayaz da on dakika önce kadar aşağı inmişti.

Merdivenlerden bir bir inerken son adımlar kalmıştı ki bir anda gözümün önünün kararmasıyla yalpalamıştım. Ellerim hızla merdiven kolluğunu tuttu, bir süre kendime gelmeye çalıştım.

Merdivenler direk salonu gördüğü için koltuklarda oturan Ayaz beni görmesiyle birlikte hızla yanıma gelmişti. Büyük eli belimi kavrayarak destek verdi, bakışlarım sonunda normalleştiğinde yerimde dik olmaya çalıştım.

"Bade iyi misin sen?" Ayazın sesi oldukça endişeli çıkmıştı.

Başımı olumlu anlamda salladım. "Dün çok yoruldum ya, başım ağrıyordu hızlı inince de gözüm karardı galiba." Dedim.

Ayazın gözleri hala iyi olup olmamam hakkında beni tarıyordu. Bana bunalma geldiğinde hızla Ayazın ellerinden kurtulup ilerlemeye başladım. "İyiyim diyorum ya Ayaz, öyle garip garip bakma bana."

Hazır kahvaltı masasına ilerleyip ağzıma salatalık attım. Dün akşam sadece alkol ve sigarayla beslenmiştim. Kurt gibi acıkmıştım valla.

Masaya hızla oturup tabağımı doldurmaya başladım. Ayazda peşimden gelip yan tarafımda bulunan sandalyeyi çekti. Benim aksime o hiçbir şey yemeden sadece oturuyordu.

Ben kıtlıktan çıkmışçasına tıkınırken Ayaz konuştu. "Bu baş ağrıların fazlalaşırsa lütfen bilgim olsun. Hastaneye gidip kontrol de bulunursun, bir rahatsızlık da olabilir." Sadece bir baş ağrısıydı ayol, tümör olacak hali yoktu ya.

"Canım sadece bir ağrı, dün çok tempoluydu, yoksa beynimde tümör olacak hali yok merak etme." Son sözcüğümle birlikte Ayazın kaşları çatıldı. "Töbe de Bade."

Allahım sanki inşallah tümör vardır demiştim. Sadece tümör olacak hali yok ya demiştim değil mi?

Bu konudan sıkıldığım için konuyu değiştirmek adına konuştum. "Şirkete gidecek misin bugün." Ayaz başını olumlu anlamda salladı. "İşler her zamanki gibi yoğun. Erken gelmeye çalışacağım ama güzelim." Çok güzel! tüm gün bu koca evde yalnızdım.

Dün ki düğünden sonra Ömer ve Su ikilisi kendi evlerine geçmişlerdi. Onlar olsaydı en azından onlarla uğraşıp vakit geçirirdim.

Ayazın dediklerine durgun bir ifadeyle sadece başımı sallamıştım. Napayım bu adamla ayrı kalacağımızı duyduğum an istemsiz durgunlaşıyordum.

Ayazla kısa bir kahvaltı faslı sonrasında Ayaz evden çıkıp gitmişti. Bende yukarıdaki büyük terasa geçerek sigaramı yakmıştım.

Hava en azından sıcak olsa havuza falan girerdim fakat bu havada havuza atlarsam bu sefer gerçekten zatüre olabilirdim.

Sigaram bitince can sıkıntısından bir tane daha yaktım. Cebimden telefonumu çıkartıp sosyal medyalarda gezindim.

Bir iki saatlik oyalanmam sonrası bunlardan da oldukça sıkılmıştım. Ayaklanıp içeri girdim ve balkon kapısını ardımdan örttüm. Yeterince götüm donmuştu.

Aşağı kata inip salona geçip oturdum. Şuan da evin içinde dönüp dolaşan fare gibiydim. Bir o yana bir bu yana geçip duruyordum.

Salonda da rahat edemeyerek tekrar ayaklandım. Fakat bu sefer adımımı atamadan gözlerimin önüne bir karartı düşmüştü. Kalktığım gibi aynı hızla koltuğa geri düşerken elimle başımı tuttum.

Beş on saniyelik süreç geçtiğinde kafamı koltuğa yaslayıp derin bir nefes aldım. Çok haraket etmekten dönmüş olmalıydı başım, yada birkaç tane içmiş olduğum sigaradan.

Mutfakta olan Ayline seslenip ağrı kesici getirmesini istemiştim. Başımda da ağrı bulunuyordu, belki ilaç bir umut fayda ederdi.

Aylin ilaç ve suyu bana uzattığı sırada korkmuş yüzüne baktım. Hayalet görmüş gibi korku dolu ve endişeli bakıyordu.

"Sağol Aylin." Diyerek elindekileri aldım ve hemen içtim.

"Bade hanım kötü gözüküyorsunuz, Batu beye haber vermemi ister misiniz?" Ayazın onca işi varken bırakıp benimle uğraşmasını istemiyordum. Yeterince işlerini aksatmıştım zaten.

"İyiyim ben canım. Ayaza haber vermeyin lütfen, ortada ciddi birşey yok işlerinden boşuna geri kalmasın. Hem yatıp dinleneceğim şimdi, iyi gelir dinlenmek." Aylin hala eminsiz bir suratla bana bakıyordu.

Ağrıyan başımla birlikte ayaklandım ve yukarı kata çıktım. Hiç uykum yoktu ama yüksek baş ağrısı mide bulantısı da yapmıştı.

Odamın kapısını örttüğüm sırada arkamı dönmemle birlikte bakışlarım gidip gelmeye başlamıştı. Etrafında tutunacak birşey ararken kapıya koymuş olduğum eliminde boşluğa düşmesiyle birlikte daha fazla direnemeden soğuk betona düşmüştüm.

Batu Ayazdan

Toplantı bittiğinde kendimi direk odaya atmıştım. Ne kadar önemli bir toplantı olsada aklım Bade de olduğu için adam akıllı hiçbir şey anlamamıştım.

Elim Badeyi aramak için telefona gittiği sırada telefon çalmaya başlamıştı. Aylin arıyordu.

Badeye birşey olmuş olabilme düşüncesiyle birlikte hızla aramasını yanıtladım.

"Alo Batu bey."

"Bir sorun mu var Aylin?"

"Bade hanım kötü gözüküyordu da, ona sizi arayabileceğimi söylediğimde reddetti fakat içim hiç rahat değil. Bade hanımın yüzü bembeyazdı. Şimdi odasına dinlenmek için çıktı."

Sabahtan bu yana iyileşmesi gerekmiyor muydu? İçimi koca bir endişe kaplarken yerimden hızla doğruldum.

"Tamam Aylin geliyorum ben." Diyerek telefonu kapattım.

Odamdan çıktığımda asistanım olan İpekte ayaklanmıştı.

"Batu bey alışveriş merkezi hakkında ki toplantıya yarım saat var, çıkıyor musunuz?" Başımı salladım.

"Bugün ki tüm programlarımı iptal et. Yarınkileri de duruma göre bildiririm." İpeğin verecek olduğu cevabı beklemeden yanından ayrıldım. Şirketten çıkıp beni hazır bir şekilde bekleyen aracıma binerek son sürat eve doğru sürdüm.

Evin kapısını Aylin açarken oyalanmadan içeri girdim. "Bade odada mı?" Diye sordum.

"En son dinleneceğini söylemişti Batu bey."

İkişerli ve olukça hızlı adımlarla yukarı kata çıkıp Bade nin odasının önüne geldim. Öncesinde kapıyı birkez tıklatıp oyalanmadan kapıyı açtım.

Açmamla birlikte bakışlarım etrafı tararken, yerde boylu boyunca yatan Badeyle birlikte kalbimden vurulmuş bir hale gelmiştim.

Hızla Badenin önüne eğilip beyaz yüzüne baktım. Hemen hastaneye gitmesi gerekliydi.

Zayıf kalmış bedenini hızlı bir şekilde kucaklayıp ayaklandım. Koşar adımlarla merdivenlerden inip arabaya bindirdim.

15 dakika geçmişti. 15 yıl gibi geliyordu geçmiş olan süre. 15 dakikadır doktorlar ve Bade odadaydı. Nesi vardı, kimse hiçbir şey söylemiyordu.

Sabah ki tümör muhabbeti aklımda dolanıp durdu. Kafamda kuruyordum sadece, öyle bir şey olamazdı.

Dizimi stresle sallarken sonunda odanın kapısı açıldı. Hemen ayaklanıp doktorun önüne dikildim. 

"Nesi var?"

"Eşinizin durumu gayet iyi Batu bey endişelenmeyin." Doktorun söyledikleri ile içimdeki büyük endişe hafiflemişti.

"Durumu iyiyse neden durduk yere bayılsın?"

Doktor hafifçe güldü. "Hayırlı olsun Batu bey. Eşiniz 20 günlük hamile."

-Bölüm Sonu-

Finalden önceki son bölüm olmasının burukluğu var içimde. Çok özleyeceğim bu çiftimi. Final sonrası özel bölümler atma fikri var içimde, güzel anları orada saklı kalır hem.

Eklemek istediğiniz birşey varsa?

Kendinize cici bakın öptm

Continue Reading

You'll Also Like

40.1K 1.9K 9
Halbuki konuşmaya ne kadar muhtacım. Her şeyi içinde boğmaya mecbur olmak, diri diri mezara kapanmaktan başka nedir? | Sabahattin Ali. ~~ Dayanamıyor...
1.6K 99 6
Bir adam bir kadını ne kadar sevebilirdi? Ne kadar güzel sevilebilirdi bir kadın? İşte öylesine güzel ve derin seviliyordu Sevda. Üniversitenin bahçe...
791K 45.9K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
5.8M 192K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...