YENİDEN SEVEBİLİR MİSİN

By kimbuyazarciniz

243K 10.3K 4.1K

Bade Sancak. Daha 23 yaşında bir genç kadın ve hayatında aldığı en yanlış karar, aşık olmak.. Yanlış kararla... More

1. Bölüm / Başlangıç
2. Bölüm / Hastane
3. Bölüm / Onun Karısı
4. Bölüm / Karmakarışık
5. Bölüm / Yeni İnsanlar
6. Bölüm / Yalan
7. Bölüm / Evlilik
8. Bölüm / Ateş
9. Bölüm / Kiss
10. Bölüm / Yara
11. Bölüm / Koku
12. Bölüm / Nişan
13. Bölüm / Tatil
14. Bölüm / Sevgili
15. Bölüm / Aile
16. Bölüm / Gerçekler
17. Bölüm / 1 Ağustos
18. Bölüm / Kardeş
19. Bölüm / Çaresiz
20. Bölüm / Yıkılış
21. Bölüm / Yorgun
22. Bölüm / Ortaya Karışık
23. Bölüm / Ayrılık
24. Bölüm / 5 Eylül
25. Bölüm / Ölüm
26. Bölüm / İngiltere
27. Bölüm / Kızıl Saçlı Kadın
28. Bölüm / Ömer Ve Su
29. Bölüm / Büyük Plan
30. Bölüm / Halüsinasyon
31. Bölüm / Ufak Yüzleşme
32. Bölüm / Tek Başına
33. Bölüm / Operasyon
34. Bölüm / Savaş
35. Bölüm / "Korkak"
36. Bölüm / Yılbaşı
37. Bölüm / Bebek
38. Bölüm / Abi Kardeş
39. Bölüm / Kanlı Bebek
40. Bölüm / Hamilelik Hormonları
41. Bölüm / Kaybediş
42. Bölüm / Ayazdan Kaybediş
43. Bölüm / Remzi Doğanlı
44. Bölüm / Câni
45. Bölüm / Şirket
46. Bölüm / Ayazın Geçmişi
47. Bölüm / Yüzük
48. Bölüm / Eski Aşklar
49. Bölüm / Evlilik Mevzusu
50. Bölüm / Küçüklük Tranvası
52. Bölüm / Sona Doğru
53. Bölüm / Final
Özel Bölüm

51. Bölüm / Sevgililer Günü

2.1K 128 37
By kimbuyazarciniz

Instagram: kimbuyazarciniz
Keyifli okumalar diliyorum

1 Hafta Sonra, 13 Şubat

Geçirmiş olduğumuz bir hafta benim için sadece yatmakla geçmişti. Ateşim neredeyse hiçbir gece düşmemiş, boğazımdaki iltihaplar yüzünden yemek yiyememiştim.

Şimdi ise şükür daha iyiydim. Bu akşam Ateş ve Sevdanın istemesi vardı, üç gün sonrada nişan olacaktı. 10-15 gün içerisinde de kına ve düğünleri olacaktı.

Oldukça yoğun geçecekti bu dönem, büyük ihtimalle bir sonraki ayda Ömer ve Su'nun işlerinde koşturacaktık. Onlarda net bir zaman söylemeselerde bir ay sonrası için evlilik düşünüyorlardı.

Sevdanın ailesi Ateşten önce Sevdayı zorla birine vermeye çalıştıkları için Sevda ailesi ile görüşmüyordu. Bu yüzden Sevdayı bu akşam Ayazdan isteyeceklerdi. Ateşin aileside yurt dışından bu sabah dönmüşlerdi. Bildiğim kadarıyla ailesi ile sürekli görüşmüyordu oda. Ailesi genelde hep yurt dışında oluyordu.

Hastayken alışverişe çıkamadığım için online bir şekilde elbise sipariş etmiştim. Elbisem siyah renginde bel kısmında ufak bir kurdele gelecek şekildeydi. Eteği kat kat gelerek mini bir boydaydı, kol detayları ise bol bir şekilde geliyordu. Göğüs hizası da tam ayarındaydı.

Bir haftalık paspal halimin yanında şuan da oldukça güzel olmuştum. Elbisemi giydikten sonra ufak bir makyaj yaptım, saçlarımı ise tarayıp salık bıraktım.

İsteme bu evde olacağı için üşüme konusunda bir derdim yoktu. Yoksa tekrar üşütüp yataklara düşmek hiç istemezdim.

Aynada son kez kendime baktığım sırada odamın kapısı tıklandı, ardından açıldı. Bakışlarımı kapıya çevirdiğimde gözlerim Ömerle buluştu. Onlarda düğünlerine kadar burada kalacaklardı, sonrasında kendi düzenlerine geçeceklerdi.

Ömerin gözleri beni süzdü. Gülümseyerek "Çok güzel olmuşsun." Dedi.

"Teşekkürler tatlım." Dedim gülümseyerek. Ömerin arkasından içeriye onu ittirerek giren birisi oldu. Bu sefer gözlerim Ayazla kesişti.

Bakışları beni süzdüğünde ağzı açık kalmış bir şekilde bana bakıyordu.

Bir süre sessiz kaldı, sonunda kelimeleri toparlayabilmiş olmalı ki konuştu. "Nefes kesici."

Öyle bir büyülenmiş şekilde konuşmuştu ki, iki sözcüğü ile ben bile erimiştim.

Aramızdaki bu yoğun bakışmayı bölen şey Ömerin cırlaması olmuştu.

"Hey hey, ben varım burda be. Gözlerinizle birbirinizi yiyip bitirmeyin."

Kıskanmış mıydı bizi ayol. O Su ile işi pişirirken iyi ama.

"Zevzek zevzek konuşma Ömer. Allah allah ya, hem söyleyin bakalım niye geldiniz siz? Ateşler geldimi?"

İkiside başlarını olumlu anlamda salladı ve aynanda konuşarak, "Geldiler." Dediler. Aynı şekilde aynı saniyede ağızlarından çıkan kelime ile birbirlerine kaşlarını çatarak bakmışlardı. Sanki aynaya bakıyorlar gibi bir hal vardı. İkiside simsiyah takım elbise giymişlerdi, saçları da aynı şekilde yapılmıştı. Kaşlarını çatma santimleri bile aynıydı şuanda.

Ortamın gittikçe gerildiğini hissetmemle söze dahil oldum. "Ee hadi inelim o zaman, mal mal bakıp durmayın birbirinize." Birkaç adım atarak onlara doğru ilerledim. Ayağımdaki topuklularda parkeyle birleşince ben buradayım diye bağırıyordu.

Ayaz bana çatık kaşlarıyla dönüp, "Mal mal?" Diyerek beni tekrarladı. Fakat ben dediğini umursamadan ortalarına geçtim ve sağ koluma Ayazı sol koluma da Ömeri taktım.

Onları koluma takıp ilerlerken bezmişçesine konuştum. "Çocuk gibisiniz bazen." Gözlerimi de devirmeyi ihmal etmemiştim.

Ayaz şaşkın bir tonda, "Sen mi diyorsun bunu?" Dedi.

Tamam bende biraz çocuk gibi davranıyor olabilirdim ama konumuz şuan da şimdiki zamandı ve çocuk olan bu iki yakışıklı adamdı.

Ayaza cevap vermeden adımlarımı daha çok hızlandırdım ve birlikte aşağı indik. İnmemizle salonu gören tarafta herkesin yerlerine yerleşmiş olduğunu fark ettim. Yüzüme güler bir yüz takarak Ayaz ve Ömeri kollarımdan ayırdım.

Ateşin annesi ve babasına bakarak, "Hoşgeldiniz." Dedim.

Gece oldukça uzun geçecek gibiydi.

Gece sonu gelmiş herkes evlerine ve odalarına dağılmıştı. Hem yorucu hemde oldukça keyifli dakikalar geçmişti. Erkek tarafı kızdan mehir olarak isteğini sorduğunda Sevda birşey istemediğini söylemiş olsada anında konuya Ayaz dahil olmuş ve 50 Cumhuriyet, bir araba ve 2 tane yazlık ev istemişti.

Ateşin bunları ödemeye durumu gayet yerindeydi fakat Ayaz gıcıklık yapmak için fazla dursun diye böyle şeyler istemişti. Yoksa Sevda ve Ateş arasında para muhabbeti olmazdı. Sırf Ateş çüş be kardeşim ne gerek var ifadesi için böyle bir şey istemişti Ayaz.

"Yazık çocuğa belki o kadar bütçesi yok Ayaz." Dedim. Olduğunu çok iyi biliyordum ama Ayaza bu konuda laf etmeden asla duramazdım.

"Adam milyoner, versin bir zahmet o kadarcık şeyi. Sonuçta kaç yıllık Sevdalısını aldı adam. Az bile söyledim ben vallaha." Bu konuda haklıydı evet.

Fakat ben dayanamayarak karşı çıkmaya devam ettim. "Kendi istemende zortlamada." Onun istemesi demek senin istemen demek değil miydi Badecim? Ben şimdi durduk yere niye bizim evlilik mevzumuza getirmiştim ki?

"Benim istemem ha?" Dedi, ardından, "Ben senin için tüm servetimi de vermeye razıyım güzelim."

Ansızın şöyle kalbimi hoplatacak şeyler söylüyordu ya, vallaha çok fena oluyordum.

Sırıtmama engel olamadım. Kalbimi fethetmeyi öyle güzel başarıyordu ki bu adam.

Bu soğuk havada ansızın sıcak basarken elimle kendime yelpaze yapmaya çalıştım. "Ay sıcak oldu galiba, camları mı açsak?"

Ayaz gülümseyerek beni seyrediyordu. Oturmuş olduğu yataktan kalkıp ayakta dikilen benim yanıma geldi. Onun gelmesiyle ellerimle hava yapmayı da bırakmıştım.

Elleri omuzlarım da durdu, "Bence camları açmayalım, çok sıcak olduysa üzerimizi çıkartalım." Sözlerinin ardından daha çok sıcak basmıştı, ben ona şaşkın şaşkın bakarken o bir anda dudaklarıma kapandı.

Güneş gözlerime vururken hoşnutsuzca kalktım. Yerim o kadar rahattı ki hiç kalkasım yoktu.

Ayazın göğsünde uyuya kalmıştım en son, üzerimde ise sadece çarşaf seriliydi. Allahtan biz uyurken odaya biri girmemişti.

Ayazın göğsünden hafifçe doğruldum. Dönen başımı tutup bir süre kendime gelmeye çalıştım, gözlerim duvardaki saate kaydığında öğleni geçtiğini fark ettim. Amma çok uyumuştuk, e tabi uyuduğumuz saate belliydi.

Yataktan kalkıp hızlı bir şekilde kendimi banyoya yönlendirdim. Ilık bir su ayarlayıp kendimi suyun altına attım.

Banyom bittiğinde bornozuma sarılarak odaya geri geçtim. Ayaz kalkmış yatak başlığına yaslanmış bir şekilde parkeyi seyrediyordu. Üstü çıplak olduğu için kol kasları ben buradayım diye bağırıyordu.

Gözlerimi vücudundan uzaklaştırmaya çalışıp kafamı toparlamaya çalıştım. Ayaz dönüp beni dikizlerken ben ise dolaptan kıyafet seçmeye çalışıyordum.

Siyah bir taytın üzerine uzun bir swet alıp giyindim. Soğuk havalardan oldum olası nefret ediyordum. 

Üzerimi giyindikten sonra saçlarım üzerimi ıslatmasın diye enselerime havlu koydum. Ayaz ise yerinden kıpırdamadan beni izlemeye devam ediyordu.

"Sevgilim kalksana artık, saat 3'e geliyor." Dedim. Ayaz istemsiz bir şekilde yüzünü buruşturdu. Adam galiba hayatının sonuna kadar orada kalmak istiyordu.

Ayaz memnuniyetsizce yataktan kalkıp banyoya girdi, bende kurutma makinesini çıkartıp saçlarımı kurutmaya başladım.

Saçlarım bittiğinde tepeden rastgele toplayıp odadan çıktım. Aşağı kata inerek direk olarak mutfağa ilerledim.

Mutfağa girdiğimde içeride sadece yardımcımız olan Aylin vardı. Ee tabi kahvaltı saati geçeli uzunca bir vakit olmuştu, hazır bir kahvaltı bekliyor değildim.

Güler bir yüzle "Günaydın." Dedim.

Ayline az bir yardımım dokunarak birlikte kahvaltıyı ayarlamıştık. Ben çayları döktüğüm sırada Ayaz mutfağa girmişti.

Birlikte oturup kahvaltı yaptık, bu sırada gün içerisinde ne yapacağımızı konuşuyorduk.

"Şirkete gitmem gerekli bugün, işler yine birikmiş gecikebilirim. Ayrıca yarın gece müsait misin?"

Ansızın ağzıma atmış olduğum ekmek parçası boğazıma kaçmıştı. Sofrada çok yanlış anlamıştım bu dediklerini, çok  farklı mânalara da çıkarmış olabilirdim yani.

Çayımdan bir yudum alarak öksürüğümü durdurmaya çalıştım. Kısa sürede kendime geldiğimde Ayazın sorusunu yanıtladım.

"Ne olduğuna bağlı müsaitim." En fazla ne olabilirdi Bade? Saçmalıyordum  bende.

Ayaz bu tavrıma karşı çapkın bir ifade ile gülmüştü. Zalımın oğlu öyle gülmek olurmu?

"İngiltereye gitmem gerekli, iki günlük bir iş gezisi olacak. İstersen eğer sende gelebilirsin."

Herşeyi demesini bekliyordum ama şuan da bunu demesini beklemiyordum. İngiltereye ben Ayazdan ve geçmişimden kaçmak için gitmiştim. Ayrıca tabi annemi bulabilmek için. Ve şimdi tüm herşey hallolmuştu, Ayaz İngiltereye gitmek için bana teklifte bulunuyordu.

İstemsiz bir şekilde içimde garip bir his oluştu. Fakat Ayazın bu değişik tavrımı anlamasını istemediğim için gülümsemeye çalışarak, "Yok canım sen git." Dedim. "Şimdi zaten daha yeni iyileştim, yollarda yorulup tekrar kötü olmayayım."

Bu sadece bir bahaneydi. İçim asla İngiltereye gitmek istemiyordu. Oysa zamanında içim asla Türkiyeye de dönmeyeceğimi söylüyordu fakat gelin görün ki hayat kazıkları.

Şöyle bir şey daha vardı ki Türkiyeye döndüğüm için pişman değildim. İngilteredeki yalnız hayatımın aksine buradaki hayatım daha dolu doluydu. Isabella sadece insanları öldürerek hayattan zevk alan birisiydi, Bade ise tam tersi. Sadece sevdikleri ile birlikte olmak isteyen biriydi.

Yemeğin devamı sessiz bir şekilde devam ederken elim saate bakmak için masanın üzerinde bulunan telefona gitti. Ekranın üzerinde görmüş olduğum saat sonrası bugünün takvimine kaydı gözlerim.

14 Şubat 2022.

Bakışlarım oldukça kısa bir şekilde Ayaza çevrildi ardından tekrar telefona döndü. Acaba bugünün tarihinden haberdar mıydı? Gerçi ben bile daha yeni fark etmiştim bugünün 14 Şubat olduğunu.

Çok klişe olacaktı belki de, bizim yan yana olduğumuz hergün özeldi ama yinede geçirecek olduğumuz ilk 14 şubattı bugün. Ama gelin görün ki beyefendinin takvimden bile haberi yoktu.

Normal sevgililer bugünü romantik bir şekilde geçirirken bizde öğleden sonra daha yeni ayılıyorduk.

Gözlerim uzun süre ekranı kapanmış telefonda durmuş olmalı ki Ayaz "Birşey mi oldu?" Diye sordu.

Bakışlarımı Ayaza döndürüp. "İyiyim." Dedim. Liseli ergenler gibi bugün 14 Şubat nasıl unutursun diye trip atacak değildim.

"Bugün alışverişe çıkabilirim. Evde çok bunaldım."

Ayaz başını olumlu anlamda salladı. "Sen bilirsin güzelim. İstersen Su'yuda al, onunda kafası dağılmış olur."

Eskiden Su ile birlikte bol bol alışveriş yapıyorduk. O kızın enerjisiyle birlikte yapılan alıveriş oldukça keyifli oluyordu.

"Olur onunla giderim müsaitse."

Kahvaltımız bittikten sonra Ayaz iş için evden çıkmış bende Su ve Ömerin kalmış olduğu odaya doğru ilerlemiştim. Odalarının kapısının önüne geldiğimde kapıyı çalarak bir süre bekledim, yanlış bir zamanda girmek asla istemezdim!

İkiside yatağa uzanmış telefonları ile ilgileniyorlardı, benim max ilişki seviyesi yemin ediyorum.

"Günnaaydınn." Diyerek tüm enerjimle odaya girdim. İkiside bu enerjime garip garip bakıyorlardı.

Ömer "Günaydın mı? Saat 4 Badecim farkında mısın?" Diye konuştu.

Omzumu banane der gibi salladım. "Beni görmeden gününüz aymadı diye öyle dedim tatlım." Dedim. Yine egom konuşmuştu.

Su bu halime gülerken Ömer ise yüzünü buruşturmuştu.

"Ömercim ablaya yüz buruşturulur mu bi kere, allah allah ya."

"Bade, abla abla diyip durma. Birkaç ay var aramızda." Sonuçta ben büyükmüydüm, büyüktüm.

Gözlerimi hafifçe devirip, "Aman be uğraşamayacağım seninle." Dedim. "Hem ben Su için geldim odaya."

Kullanmış olduğum cümleyle Su'nun gözleri merakla bana döndü. "Bir şey  mi oldu?"

"Alışverişe çıkacaktım da, bana eşlik edebilir misin diye sormaya geldim. Seninle uzun zamandır alışveriş yapmıyoruz çok özledim valla." Su hafifçe kıkırdadı. "Tabi gelirim." Diyerek yerinden hafifçe doğruldu.

"Tamam o zaman yarım saate hazır ol, salonda buluşalım." Söylemiş olduğum son sözcükler sonrası odadan çıkmıştım.

Kendi odama ilerleyip dolabın yanına geçtim. Birşeyler giyip çıkaracağım için rahat birşeyler giyme tarafındaydım.

Altıma siyah bol bir pantolon giyerken üzerime ise beyaz bir crop giymiştim. Crobun üzerine de siyah kısa ceketimi tercih ettim.

Üzerimi giyindikten sonra makyaj masasına oturup ufak bir makyaj yaptım. Saçlarımı da güzelce tarayıp salık bir şekilde bıraktım.

Su ile birlikte büyük alışveriş merkezine gelmiştik. Uzun zamandır böyle bir yere gelmiyordum galiba.

Arkamızda bulunan koca koruma ordusu ile birlikte alışverişimiz başlamıştı.

Altıncıdan sonra saymayı bırakmış olduğum mağazalardan başka birine girdiğimiz sırada anlık olarak tuvaletim gelmişti. En üşendiğim zamanlar geliyordu buda hep.

Su yeni sezon kıyafetlerini heyecanla incelerken konuştum. "Canım ben bir lavaboya gidip geliyorum. Dikkat et olurmu?" Sonuçta Su bana emanetti şuanda.

Su beni duymuş muydu yada dediklerimi anlamış mıydı bilmiyorum ama başını bana çevirmeden olumlu anlamda sallamıştı. Hâlâ kıyafetlerdeydi gözleri.

Hızlı adımlarla mağazadan çıkıp lavabolara doğru ilerledim. Lavaboya varıp işlerimi hallettikten sonra aynada üzerimi düzelttim, sonrasında da lavabodan çıktım.

Geldiğim hızla mağazaya geri dönecekken kapıda görmüş olduğum kişi ile birlikte yerimde duraksadım. Bu bir tesadüf müydü? Küçük olan dünya mıydı yoksa Mert şerefsizinin onuru mu? Gerçi doğru her türlü Mertin onuru yoktu.

Mert Ayazla tanışmamı sağlayan ayrıca beni düğün günümde aldatmış olan eski sevgilimdi. Bana yapmış olduğu tek güzel şey Ayazla tanışmamı sağlamış olması olabilirdi.

Elinde kocaman bir buketle bana sırıtarak bakıyordu. Buraya benim olduğumu bilerek bile isteye gelmiş olmalıydı.

Vücuduma baştan sona koca bir öfke kapladı. Görmemezlikten gelip gitsem belki sorun çıkmayabilirdi. Avcumun içine tırnaklarımı batırarak öfkeme hakim olmaya çalıştım.

Mert ise hala beni seyrediyordu. Bok mu vardı amına koyim.

Öfkeli adımlarım yanından geçip gidecekken Mertin kolumu yavaş bir biçimde tutmasıyla durdu. Hızlı bir şekilde vücudumu ona döndürüp elini kolumdan kurtardım. "Sakın, sakın bir daha bana dokunmaya cürret etme."

"Tamam Bade, özür dilerim. Buraya sana vermiş olduğum sözü tutmaya geldim." Söz mü?

Aklıma dolanan geçmişle kendime kızdım. Tabi ya şu 14 şubat sözümüz. Geçen sene ailem yüzünden Mertle buluşmaya çıkamamıştım ve Mertte seneye koca bir çiçek ve başka güzel planları ile kutlayacağı hakkında söz  vermişti.

Ah saf, aptal Bade. Geçmişimde nasıl olurda bu adamla onca anı bırakabilmiştim ki?

Çantamda bulunan telefon ısrarla çalmaya başlamıştı bile. Büyük ihtimalle korumalar Ayaza haber vermişlerdi.

Öfkeme hakim olmaya çalışarak tane tane konuştum. "Ya sen iyi misin ya? Onca şeyden sonra sence bu sözün bir anlamı var mı?" Benim dediklerimi umursamadı, elinde bulunan koca buket çiçeği bana doğru uzattı.

Sinirle çiçeğe sertçe vurup, "Dalga mı geçiyorsun benimle." Dedim. "Çiçeğini de al siktir git, hayatımdan siktir olup gideli zaten çok oluyor. Hâlâ o iğrenç yüzünü görmek istemiyorum."

"Bade bu kadar acımasız olma. Doğru ben seni düğün günümüzde kötü bir durumla karşılaştırmış olabilirim ama gerçekten çok piş-" kurmuş olduğu sözcükler beni git gide daha çok öfkelenmeme sebep olurken.
"Sen ne anlatıyorsun ya?" Diye sordum.

"Sen hala ne sanıyorsun o düğünde yaptıkların için mi sana karşı böyleyim? Sen hayatımdan çıkıp gittin, o günün benim için hiç bir anlamı yok, o gün yaşadığım üzüntünün de. Ama ondan sonra ben senin yüzünden pavyona satıldım, Ayaz olmasa şuan da hayatım belkide orospuluktu. Senin aptal belan yüzünden ben o gün vuruldum günlerce yatakta kaldım. Daha bana attığın o kadar kazık varki, fakat bunları dile getirip seninle daha fazla vaktimi harcayamam."

Mert üzgün bir yüzle bana bakıyordu. Ben onu hayatımdan çoktan çıkarmışken o niye hala birşeyleri zorluyordu ki. Karma yaşıyordu belkide ama karmanında bir zaman akışı olmaz mıydı?

Ben Ayazla tanıştıktan sonra Merte karşı sevginin s'sini bile hissetmediğimi anlamıştım. Mert benim sadece aileme karşı kapatmış olduğum duygusal bir boşluktu. 

Benim cümlem bittikten sonra yanımıza hızla yaklaşan sinirden boğaya dönmüş olan Ayazdan bir bağırış sesi geldi.

"Noluyor lan burda." Sen ne ara geldin ya.

"Bir şey olmuyor Ayaz. Ben konuştum ve anlattıklarımı da anlamış olduğunu düşünüyorum. Daha fazla uzamadan gidelim lütfen."

Ayaz öyle bir öfkeyle bakmıştı ki bana, birazdan beni bile buraya gömeceğini düşünmüştüm. "Bade bırak uzasın ya, bir kere de uzasın. Bu it herif utanmadan benim nişanlıma çiçek verecek, bende uzamasın diye çekip gideceğim öyle mi?"

Tamam Ayaz haklı olabilir ama beni de düşünebilir miydi biraz bu durumda? Daha fazla konu uzasın istemiyordum.

"Batu nişanlını yemedik merak etme. Sadece geçen sene vermiş olduğum bir sözü gerçekleştiriyorum."

Ayazın gözleri mümkünmüşçesine daha da koyulaştı. Öfkeden boynundaki damarlar belirginleşmişti. Belki yeri değildi ama, şuan aşırı yakışıklı gözüküyordu benim gözümde.

Bade hayır tatlım burada değil, burada olmaz.

"Geçen sene verilmiş söz mü? Lan ben sana demedim mi bir daha Bade nin önüne çıkarsan seni gebertirim diye." Öyle bir bağırıyordu ki içimde oluşan korkuya engel olamıyordum. Bu kadar yükselemeye ne gerek vardı şekerim?

Mert sanki inadına Ayazın damarına daha çok basmak istiyordu. "Bende o gün sana tamam dediğimi hatırlamıyorum."

Ayaz Mertin söylemiş olduğu cümleyle daha fazla kendini tutamayacak olmalı ki sağ eliyle Mertin yüzüne koca bir yumruk indirdi. Yalpalayarak yere yapışan Mertin üstüne Ayaz vakit kaybetmeden çıkıp yumruklarını yüzüne vurmaya devam etti.

Mertin elindeki koca buket çiçek etrafa dağılmıştı. Etraftaki insanlar çığlık atarak buradan uzaklaşıyorlardı. Ben ise şoka girmiş bir şekilde bu ikiliyi izliyordum. Ayazın gözleri kararmış, sanki nerede olduğunu unutmuş gibiydi.

Mertin yüzü görünmez bir hale gelirken sonunda kendime gelip aralarına girmeye çalıştım. Ayazın kolunu sıkıca tutup, "Yeter." Diye bağırdım. "Alışveriş merkezindeyiz Ayaz kendine gel."

Benim sesimle hafifçe kendine gelmeye başlamıştı Ayaz. Elleri durdu ve dönüp bana baktı. Gözlerimdeki korkuyu fark etmiş olmalı ki pişman bir şekilde bana baktı. Mertin üzerinden kalkıp ileride bulunan korumalara eliyle işaret edip Merti gösterdi. Bu demek oluyordu ki Mertle işi bitmemişti.

Kolumu hafifçe tuttu ve "Gidelim." Dedi. Bu hal ve haraketleri hiç hoşuma gitmemişti. Kolumu kolundan sert bir şekilde kurtarıp, "Bırak ben yürürüm." Dedim. Oldukça hızlı adımlarla Su'yu bırakmış olduğum mağazaya doğru ilerlemeye başladım.

Ayazda sessiz bir şekilde benim adımlarıma ayak uyduruyordu. Su mağazadan eli kolu dolu bir şekilde çıkıyordu ki bizi gördü, abisini burada beklemiyor olmalıydı.

"Abi ne işin var burada? Sizin bu yüzünüzün hali ne?" Büyük ihtimalle ikimizin de yüzü öfke dolu ve somurtuktu.

"Abin günümün olaysız geçmesini istememiş, geldi bir güzel tüm moralimi sikti tatlım." Tamam olay da Ayaz haklı olabilirdi ama şuanda öfkemi Merte kusamadığım için öfkemi çıkartacak tek bir kişi bulunuyordu. Ayaz.

"Ben miyim suçlu olan Bade? Herif gelmiş sana yüzsüz gibi çiçek veriyor ben suçlu oluyorum. Ne yapsaydım sana çiçek verdi diye teşekkür mü etseydim." Tamam çok haklıydı ama banane.

Ayaz dikkatle yüzüme bakıyordu ama ben kafamı çevirme tenezzülünde bile bulunmamıştım. "Tamam çocuğu dövüp beni koruduğuna göre işine geri dönebilirsin."

"Bade kendini koruyabileceğinin bende farkındayım, ama yinede bazı durumlarda benim sadece izlemem hiç doğru değil. Böyle bir haraketim olursa günlerce kendime kızarım." Tamam canım yine haklısın farkındayım, ama bırak öfkem geçsin akşam rahat rahat konuşalım.

"Tamam Ayaz. Hadi işine." Diyerek lafı tekrardan dolandırdım. Konunun kapanmasını istememe rağmen hala uzamaktaydı.

Ayazın yüzüne hâlâ bakmış değildim, o ise onun yüzüne bakmam için uzun bir sessizlikle yüzüme aval aval bakmıştı. En sonunda inadıma karşı gelemeyeceğini anlamış olmalı ki nefesini seslice verip kafasını Su'ya doğru çevirdi.

"Elindekiler ağır değil mi? Korumlara versene onlar taşır Su." Birkaç adımda Su'nun yanına geçip elindeki oldukça sayıda olan poşeti aldı.

"Sorun yok abi, fazla ağır değillerdi zaten." Ayaz yanda bulunan korumaya el işareti yapıp yanımıza çağırdı. Eline almış olduğu poşetleri korumaya verip, "Arabaya bırakın." Dedi.

"Su eve geçelim mi bizde? Tadım tuzum kaçtı valla." Dedim. Su da halimi anlamış olmalı ki karşı çıkmadan kafasını olumlu anlamda sallayarak, "Olur geçelim." Dedi.

Ben gitmek için hamlede bulunmuşken Su abisine sarılıp, "Görüşürüz abi dikkat et." Dedi. Ayazda Su'nun saçına ufak bir öpücük kondurup, "Sizde dikkat edin." Dedi.

Ayazın yanından öylecene geçip gidecekken vicdanım el vermedi ve elimle koluna ufakça dokunup, "Görüşürüz." Dedim. Ayaz da bu hareketimi bekliyor olmalı ki içten bir şekilde gülümseyerek, "Görüşürüz güzelim." Dedi.

Başımda hissetmiş olduğum kuvvetli bir baş ağrısıyla birlikte gözlerimi açtım. Alışverişten geldikten sonra kendimi direk olarak yatağa atmıştım ve atış o atış, şuan saat kaçtı bilmiyordum ama hava karanlık olduğuna göre epeydir uyuyor olmalıydım.

Yanımda ise hala büyük bir boşluk bulunuyordu, Ayaz yoktu.

Karanlık odayı aydınlatmak için yan tarafta bulunan lambaya uzandım. Işığı yaktığımda gözlerim bir süre ışıktan dolayı bulanık görmüştü, yan da bulunan telefonuma ulaşıp saate baktım. Saat 9'du.

Gelen bildirimlere gözüm kaydığında Ayazdan bir mesaj olduğunu fark ettim. Hızla mesaja tıklayıp okudum.

'Yarın İngiltereye gideceğim için işlerim yoğun, gece geç gelebilirim güzelim, beni bekleme.'

Saat 7 de atmıştı mesajı. Cevap verme tenezzülünde bulunmadan uygulamadan çıkıp telefonu kapattım.

Yataktan doğrulup ayaklarımı yataktan doğru sarkıttım, bu sırada bir süreliğine hayatı sorgulamıştım. En sonunda gözlerimi elimle ovuşturup yataktan kalktım ve lavaboya girdim. İşlerimi hallettikten sonra odaya geri geçip kendimi yatağa attım.

Elime tam telefonumu alacaktım ki aşağı kattan gelen yüksek sesli Su'nun çığlığı ile oturduğum gibi hızla yerimden geri kalkıp odadan çıktım.

Ben merdivenleri hiç olmadığım kadar hızlı bir şekilde inerken tekrar bir çığlık bütün evi kapladı.

Merdivenler biter bitmez salon gözüküyordu, Su karnını tutmuş bir biçimdeydi, Ömer ise hızlı bir şekilde Su'yu kucağına almıştı.

Su'nun yanına ilerleyip endişeli bir şekilde, "Noluyor neyin var?" Diye sordum.

Ömer "Arabayı hemen hazırlasınlar Bade çabuk." Dedi. Verdiği komutu itiraz etmeden yerine getirip korumlardan hızlı bir şekilde evin önüne araba istemiştim. Hızlı geçen dakiklarda arabaya binmiş, ben ve Su arka koltukta olacak şekildeydik. Ömer ve bir koruma önde oturuyorlardı.

Su arada bir çığlık atıyor, bebeğine bir şey olduğunu söylüyordu. İçimde ki koca korku kalbimi yerinden çıkartmak üzereydi, bir kayıp daha vermek istemiyordum. Daha 3 aylıktı, hayata tutunması gerekti.

Gözlerim acıyla dolarken Su'nun elini tutup destek vermeye çalıştım. Nasıl berbat bir acı olduğunu bizzat yaşamıştım ve Su'nun da bu acıyı tatmasını istemiyordum.

Araba durduğu sırada kapılarımız hızlı bir şekilde açıldı. Kafamı dışarı doğru çevirdiğimde hastanede olmadığımızı fark ettim. Her tarafta aydınlatma bulunan boş bir arazideydik, arazinin içindeki koca ağaçlar arasında resimler asılıydı.

Beynim daha az önce ki şoktan çıkamamışken bu durumu beynim kavramakta güçlük çekti. Ve etrafı incelemekten karşımda dikilen Ayazı çok sonradan fark etmiştim.

"Ama senin ne işin var, biz hastane-" kurmuş olduğum cümlenin saçmalığını sonlara doğru kavrayarak susma kararı aldım.

Ayaz bu halime koca bir tebessüm ederken birkaç koca adımda yanıma yaklaştı, hiç beklemediğim bir haraket yaparak önümde diz çökerken benim ağzım iki buçuk metre açık kalmıştı.

Eline ne ara almış olduğunu anlamadığım yüzük kutusunu açarak bana doğru tuttu ve, "Uzunca bir vakit ertelenmiş bir teklif olacak, kader her şekilde bizi tekrar yan yana getirdi, kalplerimiz bir şekilde tekrardan birbirini buldu. Seninle onca güzel anı, onca aşmış olduğumuz kötü anı biriktirdik ama sonunda yine birbirimizden asla kopamadık. Birlikte büyüttük aşkımızı, şimdi ise bu güzel hikâyemize sihirli bir dokunuş lazım. Benimle evlenir misin güzelim?" Ağzım hala kapanmamıştı. Öyle bir beklemediğim andı ki şuan da.

Ayrıca dersine de oldukça güzel çalışmıştı. Hem içten hemde ezberden kullandığı sözcükler kalbimin birazdan kriz geçirmesine sebep olacaktı.

Uzun süre sessiz kalmıştım, bunu fark etmemde uzun bir süre almıştı. Sonunda az da olsa kendime gelebildiğimde başımı hızlı bir şekilde olumlu anlamda sallayıp, "Evet." Diye bağırmıştım.

-Bölüm Sonu-

Böyle bir son bekleyen varmıydı içinizde?

Oldukça güzel giden yolumuzun son bulmasına oldukça kısa bir zaman kaldı, bu yolda yanımda olan herkese çok teşekkür ederim. Bu hikâye bittikten hemen sonra çok farklı bir kurgu ile sizlerle olacağım, onuda okumak isteyenler olur diye yayınlayacağım vakit duyurusunu yaparım.

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

Kendinize cici bakın öptm.

Continue Reading

You'll Also Like

25.3M 900K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
1.6M 27K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
96.8K 4.3K 35
Kuzeninin aşkı için uğraşan Arya bu sırada kendi aşkını bulduğundan habersizdir. Oysa Barlas hayatının aşkını bulduğundan oldukça emindir ve onu kayb...
34.8K 1K 46
Ben gitmeyi çok zor sanmıştın esas kalmakmış zor olan , o gidince bomboş kaldı her yanım siz şimdi sanıyorsunuz insan boşaldıkça küçülür öyle olmuyo...