YENİDEN SEVEBİLİR MİSİN

By kimbuyazarciniz

243K 10.3K 4.1K

Bade Sancak. Daha 23 yaşında bir genç kadın ve hayatında aldığı en yanlış karar, aşık olmak.. Yanlış kararla... More

1. Bölüm / Başlangıç
2. Bölüm / Hastane
3. Bölüm / Onun Karısı
4. Bölüm / Karmakarışık
5. Bölüm / Yeni İnsanlar
6. Bölüm / Yalan
7. Bölüm / Evlilik
8. Bölüm / Ateş
9. Bölüm / Kiss
10. Bölüm / Yara
11. Bölüm / Koku
12. Bölüm / Nişan
13. Bölüm / Tatil
14. Bölüm / Sevgili
15. Bölüm / Aile
16. Bölüm / Gerçekler
17. Bölüm / 1 Ağustos
18. Bölüm / Kardeş
19. Bölüm / Çaresiz
20. Bölüm / Yıkılış
21. Bölüm / Yorgun
22. Bölüm / Ortaya Karışık
23. Bölüm / Ayrılık
24. Bölüm / 5 Eylül
25. Bölüm / Ölüm
26. Bölüm / İngiltere
27. Bölüm / Kızıl Saçlı Kadın
28. Bölüm / Ömer Ve Su
29. Bölüm / Büyük Plan
30. Bölüm / Halüsinasyon
31. Bölüm / Ufak Yüzleşme
32. Bölüm / Tek Başına
33. Bölüm / Operasyon
34. Bölüm / Savaş
35. Bölüm / "Korkak"
36. Bölüm / Yılbaşı
37. Bölüm / Bebek
38. Bölüm / Abi Kardeş
39. Bölüm / Kanlı Bebek
40. Bölüm / Hamilelik Hormonları
41. Bölüm / Kaybediş
42. Bölüm / Ayazdan Kaybediş
43. Bölüm / Remzi Doğanlı
44. Bölüm / Câni
45. Bölüm / Şirket
46. Bölüm / Ayazın Geçmişi
47. Bölüm / Yüzük
48. Bölüm / Eski Aşklar
49. Bölüm / Evlilik Mevzusu
51. Bölüm / Sevgililer Günü
52. Bölüm / Sona Doğru
53. Bölüm / Final
Özel Bölüm

50. Bölüm / Küçüklük Tranvası

2.1K 139 17
By kimbuyazarciniz

Instagram: kimbuyazarciniz
Keyifli okumalar diliyorum.

Aniden karnıma saplanan acıyla gözlerim hızla açıldı. Acıyla dudaklarımdan dökülen inlemeye engel olamamıştım.

Gözlerim etrafı incelediğinde, karanlık olduğunu gördüm. Ayazın göğsünde uyuyordum hala, fakat gece yarısı olmalıydı. Hava oldukça karanlık, dışarıdan da yağmur sesleri geliyordu.

Yüksek dereceleri çakan şimşekle oda bir anda aydınlanırken yüreğim korkuyla zıpladı.

Karnıma oldukça büyük bir ağrı saplanmıştı. Hemde beni uykumdan uyandıracak kadar.

Acıyla dudaklarımdan dökülen birkaç inleme yüzünden olasa ki Ayazda uyanmıştı. Uykulu bir ses tonuyla, "Bade birşey mi oldu?" Diye konuştu.

Konuşacağım sırada karnıma kuvvetlice saplanan ağrılar yüzünden sadece gözlerim dolmuştu. Sanki yüzlerce bıçak saplıyorlardı karnıma şuan da.

Konuşamadan, "Ahh" diyebildim sadece. Canım çok yanıyordu.

Ayaz telaşla hafifçe beni doğrultup yan taraftaki ışığa uzandı ve yaktı. Gözleri hızla birşeyim olup olmadığını taradı.

"Neyin var güzelim." Diye tekrar sordu. Sesi sanki oda acı çekiyormuş gibi çıkmıştı.

"Karnım, çok kötü." Diyebildim sadece. Karnım çok kuvvetli ağrıdığı zamanlar midemde bulanmaya başlardı. Ve şuan da oldukça çok bulanıyordu.

Akşam yemiş olduğum herşey ağzıma gelmişti sanki.

Ani bir haraketle yataktan kalkıp lavaboya koştum.  Klozetin kapağını açarak içimde ne var ne yok hepsini çıkarttım. Arkamdan saçlarıma dokunan parmaklara karşı Ayazı elimle ittirmeye çalıştım. 

Bu halde beni görmesini istemiyordum.

Ama Ayaz beni umursamadan saçlarımı tutmaya devam ediyordu.

İçimdekiler bittiğinde Ayazın bana doğru uzatmış olduğu şişeyle ağzıma gargara yaptım. Sonrasında peçeteyle ağzımı sildim.

Kusmak insanı gerçekten rahatlatıyordu. Az önce bıçak ağrısı gibi olan ağrı gitmiş yerine dayanabileceğim kramplar gelmişti.

Ayaz yüzüme üzgünce bakarken, "İyi misin güzelim?" Dedi.

Mükemmelim tatlım ya.

"Gece gece uykunu böldüm seninde, kusura bakma."

"Saçmalama Bade. Senin iyi olmandan önemli değil hiçbir şey."

Zorlukla gülümsedim. "Yatalım mı artık? Yorgunuz ikimizde."  Ayaz beni başıyla onayladı. Elimden tutarak beni odaya geri getirdi.

Yatağa girmeden önce duraksadım. Kıyafetlerim kusmuk kokuyor olabilirdi, şimdi adama pis pis kokmayalım değil mi?

"Üzerimi değiştireceğim, yat sen." Dedim.

"Yardım ister misin?"

Başımı olumsuz anlamda salladım. Ayaz yatağa yattı fakat bakışları hala bendeydi. Sanki birşey olsa hemen yanıma ışınlanacak gibi.

Dolaptan temiz kıyafetler çıkarttım. Kirlileri çıkartıp yandaki kirli sepetine attım ardından temizlerini üzerime giydim.

Oyalanmak istemeyerek Ayazın yanına geçip yattım. Gözlerim acıyla yumulurken, uyuya kalmam acıdan dolayı biraz zaman almıştı.

5 Şubat

Yanaklarıma dokunan ufak öpücüklerle bilincim yavaş yavaş açıldı. Üzerimden sanki tırlar geçmiş gibi hissediyordum.

Daha gözlerimi açmadan burnuma dolan tanıdık kokuyla bu olayı doya doya yaşamak istedim. Bir süre bilincim açık bir şekilde uyuma numarası yaptım, Ayaz hala yanağıma ufak öpücükler konduruyordu.

"Hadi ama güzelim." Diye bir ses kulaklarıma doldu. Ama ben hiç bitmesin istiyordum bu anı.

Yeni uyanmışçasına gözlerimi yavaş yavaş açmaya başladım. Ayazın bana yakın olan yüzüne gülümserken, "Günaydın." Diye mırıldandım.

"Günaydın güzelim, daha iyi misin?" Yerimde hafifçe gerilirken "Hıhı." Dedim.

Ayaz yan taraftaki masadan koca bir tepsi kahvaltıyı eline aldığında şaşkınca ona baktım. Bana kahvaltı mı getirmişti?

Gözlerim şaşkınlıkla açıldığında, "Yaa." dedim. Belkide hayatımda ilk defa birisi ayağıma kadar bana kahvaltı getiriyordu.

"Saat 2 oldu. Baktım uyanmıyorsun, bari yemeğini yiyip geri yatabil diye getirdim."

Bir sıkıntı vardı ki benim hala midem bulanıyordu. Karnımda da şiddetli olmasada hafif sancılar duruyordu.

Yiyemem dersem çok ayıp etmiş olurdum. Birkaç birşeyde olsa yemeye çalışacaktım. Gülümseyerek, "Teşekkür ederim." Dedim. "Sende bana eşlik edersen tabiki yerim sevgilim." Onunda bu saate kadar sadece sigara ile durduğuna yemin edebilirdim.

Ben yatakta doğrulup sırtımı yatak başlığına yaslarken, Ayazda kahvaltı tepsisini kucağıma koymuştu.

"Sen yersen bende yemiş kadar olacağım güzelim." Eline çatalı alarak peynire batırdı ve ardından ağzıma uzattı.

Bebek miydim ben ayol.

İtiraz etmeden uzattığı şeyi yedim, ve ardı arkası kesilmeden sürekli ağzıma birşeyler tıktı.

En sonunda dayanamayacağımı anladığımda, "Ay yeter valla." Dedim. "Teşekkür ederim sevgilim ama midem daha fazla alamayacak." Dedim. Gerçekten birazdan yatağa bile kusabilirdim. 

Ayaz yüzümdeki ciddiliği anlamış olacak ki itiraz etmeden başını salladı. "İlaçlarını vereyim o zaman. Oluşacak ağrıyı hafifletir en azından."

Başımı salladım. Ayaz tepsiyi kucağımdan alarak yandaki masaya koydu, sonrasında yan komidinde bulunan ilaç ve suyu alarak yanıma geldi.

Benimle böyle ilgilenmesi kendimi bebek gibi hissettiriyordu. Ve ben bundan şikayetçi değildim.

İlaçlarımı içtikten sonra Ayaza, "Teşekkürler." Dedim. Ne kadar minnet etsem azdı.

Dudaklarıyla saçlarıma bir buse kondururken, boğuk bir tonda. "Sen iyi olda güzelim." Dedi.

"Sen işe gitmeyecek misin bugün. Saat geç oldu, benimi bekledin bu saate kadar? Keşke uyandırsaydın ya." Art arda birsürü sorular sıralamıştım.

"Sakin güzelim, şimdi çıkacağım fazla oyalanmadan gelmeye çalışacağım. Bir şey olursa beni hemen ara, dikkat et."

Ondan bir süre de olsa ayrı kalmak içimde bir burukluğa sebep olmuştu. Şuan da tam olarak ilkokulda annemi yanımda istiyorum diyen çocuklar gibi hissediyordum.

Yinede yüzümde içimdeki burukluğu belli etmemeye çalıştım. Tebessüm  etmeye çalışıp, "Tamam, sende dikkat et." Dedim. Ayaz ayaklandı, yanıma gelerek dudaklarıma ufak bir öpücük kondurdu ardından arkasını dönüp odadan çıktı.

Bu adam üzerimde nasıl etki bırakıyordu böyle.

Ayaz gittikten sonra ayaklanıp lavaboya girdim. Ardından duşa girip biraz kendime geldim. Üzerime rahat pijama takımlarımı giydikten sonra odaya geri geçmiştim.

Gözlerim saate kaydığında 4'ü geçtiğini fark ettim. Gerçekten wow. Uzun süre sonra kış uykusuna yatmış olmalıydım.

Saçlarımı kurutmaya aşırı üşenmiş olsamda hafiften nemi gitmesi için götümü kaldırıp saçlarımı kuruttum. Saçlarım hala takma saçtı, yani uzunlardı. Birde saç rengim hala kızıl tonundaydı.

Aylardır boyatmıyordum ve oldukça çok dibim gelmişti. Fakat dibimin gelmesini düşünmekten daha beter dertlerden daha yeni yeni arınıyordum. Müsait olduğum en yakın zamanda kuaföre gidip saçlarımı eski kahve tonuna geri döndürecektim. Ayrıca takma takılan saçları da çıkartıp kendi saç boyumda kullanacaktım.

Hatta tam olarak şuanda gitsemde olurdu. Evet karnım ağrıyordu fakat bu kuaföre gitmeme engel değildi. Ani verilen kararlar her zaman ne kadar hayırlı olur bilmem ama kurutma makinesini fişten hızla çıkartıp dolaba ilerledim.

Üzerime bej rengi tonunda boğazlı bir crop giydim. Onun altına ise deri kahve tonunda bol bir jean giymiştim. Boğazlı crobun üzerine ise kahve tonunda olan büyük şişme montumu giydim.

Uzun zaman sonra ilk defa böyle güzel giyinmiştim. Ve arada bu şekilde olmak insanı gerçekten iyi hissettiriyordu.

Telefonumu ve çantamı elime alarak odadan çıktım. Bot topuklularım her bir adımımda tık tık ses çıkartıyordu.

Merdivenlerden inip bahçeye çıktım. Dışarıda her zamanki gibi koca bir koruma ordusu bulunuyordu. Gözlerim tanıdık sima olan Erenle kesişti. Ayaz büyük ihtimalle rahatsız olduğumdan bahsetmişti ve benim dışarı çıkmamı beklemiyor gibiydi.

Eren daha fazla uzakta durmadan hızla elindeki işi bırakarak yanıma geldi. "İyi akşamlar yenge." Diye konuya girdi.

"İyi akşamlar Erencim." Dedim.

"Abim dinlenmeni söylemişti yenge, işin acil değilse çıkma lütfen. Abim sonrasında bana patlıyor."

İşim çok acil değildi ama anlık hevesim gelmişti ve başka zaman üşenebilirdim.

"Abinle konuşurum ben Eren. Çıkmam gerekli diye çıkıyorum, Ayaza haber etmenize de gerek yok."

Gözleri öyle şey olurmu dercesine açıldı. Öyle bir şey yapsa Ayaz buradaki herkesi kovadabilirdi. 

"Yok yenge öyle şey olurmu. Vallaha abimden kurtulamayız." Bu korku dolu yüzüne karşı kahkahamı durduramamıştım. Ah Ayaz, insanların psikolojisini etkilemekten başka yaptığı bir şey yoktu..

"Hatta yenge iki dakika bekle ben abimle konuşayım sonrasında sana vereyim telefonu. Sen konuş onunla olurmu?"

Ereni seviyor olmasam büyük ihtimalle bu kadar uğraşmazdım ama Erenin bende emeği çoktu. Onun işini kolaylaştırmak benim için sorun değildi.

Başımı olumlu anlamda salladım. Eren cebinden telefonu çıkartıp bir numarayı tuşladı. Telefon birsüre çaldı, fazla zaman geçmeden de açıldı.

Telefon hopörlerde olmasada yinede Ayazın sesi dışarı çıkıyordu. "Önemli bir toplantıdaydım, senin boş beleş birşey için aramayacağını bildiğim için açtım. Umarım öyledir Eren." Ses tonu tehditkar bir biçimdeydi.

"Abi sen Bade hanımla ilgili herşeyde ara deyince." Diye kendini açıklamaya çalıştı Eren.

Demek Bade hanımla ilgili her şey he.

Erenin Bade demesiyle Ayazın sesi telaşlı çıkmıştı. "Bir şey mi oldu, Bade iyi mi?"

"İyi abi merak etme, Bade hanım dışarı çıkıyordu da ilk başta sana haber vermek istedim." Oğlum öyle dan diye konuşulur mu?

"Dışarı mı? Lan kız sabah yatak döşek yatıyordu. Ne ara iyileşti de ayaklandı, durduk yere ne dışarısı şimdi." Canım öküz sevgilim, biz kızlar kendimizi toparlamamız bir saatimize bakar. Ama işte kime anlatıyoruz ki?

Eren ne diyeceğini bilemeyecek bir şekilde ağzı açık kalırken, işe müdahele  etmem gerektiğini anlayarak, "Ver Erencim, ver." Dedim.

Eren bu anı bekliyormuş gibi hızla telefonu bana uzattı. Telefonu kulağıma götürdüğün sırada Ayazın, "Erencim mi? Bade'nin sesi miydi o?" Deyişini duydum.

"Evet canım benim." Dedim. "Dışarıya çıkacağım, galiba çocuk gibi haber etmem gerekliymiş bunu sana." Dedim.

Benim dediklerimi umursamadan başka bir konuya girdi. "Erene sen niye Erencim diyorsun?" Ben ne diyordum bu ne diyordu?

"Ayaz iyi misin sen? Ne var bunda?" Sinirle püfledi. Kısa bir süre sesi çıkmadı.

"Bade çocuk olmadığını biliyorum. Tabikide istediğin zaman dışarıya çıkabilirsin, ama gece ve sabah kötüydün, dışarıda acil bir işin yokken evde yatıp dinlenmen sağlığın için daha önemli." Canım düşünceli sevgilim.

"Kuaföre gideceğim" Dedim. Kullanmış olduğum sözcükle Erenin de gözleri şaşkınlıkla açıldı. Bu muydu önemli iş der gibi.

Telefonun arkasından Ayazın kahkahası geldi. Komik olan neydi acaba?

"Komik olan ne Ayaz?" Ayazın gülüşü devam ediyordu. Sonunda kendini durdurmuş olmalı ki, "Hiç güzelim, git tabi, kuaför sağlıktan önemlidir." Dedi. Birde dalga mı geçiyordu bu çocuk benimle?

"Ayaz dalga geçilecek birşey yok bunda. Hadi sen işinden, Defnenden falan mahrum kalma. Kolay gelsin."

Olayı 365 derece çevirişlerime bayılıyordum.

"Güzelim Defne hanım ne alaka şimdi. Bu konuya nerden geldik?"

"Ayaz Defne bizim için bir konumu ki ona gelelim biz ha? Allahım ya." Arkadaşlar sadece reglim yoksa geç ergenlik dönemi değil merak etmeyin.

"Tamam canım, dikkat et yanında korumalar bulunsun mutlaka. Kendini kötü hissedersen de hemen hastaneye geç, bende hemen gelirim."

Sanki her dışarıya çıkmadan önce annelerin verdiği yabancılarla konuşma nasihatları gibi dinledim Ayazı. En son sustuğunda, "Hıhı tamam görüşürüz." Diyerek telefonu kapattım.

Kapanan telefonu Erene verdiğimde, "Korumalarla gidecekmişim." Dedim.

"Tabi yenge, hemen araba getiriyorum." Dedi.

Umarım saç boyama işi fazla zamanını almazdı.


Saat 9'a gelirken işlerim anca bitmişti. Sonunda doğal rengine dönen saçlarıma huzurla baktım. Saçlarım takmış olduğum takma saçlar sürecinde de baya bir uzamıştı.

Hâlâ atlatamamıştım kısa kullanmamın sebebi olan yaraları. Çok şükür cezasını bulmuştu Rıza köpeği. Şuanda da hakettiği yerde cehennemde cayır cayır yanıyordu.

"Ay çok güzel oldun kız." Kuaför Furkan bey çok enerjik bir adamdı. Tam olarak bir kadın kuaförüydü. Ve saçlarıma bakılırsa da işinde oldukça iyiydi.

"Vallaha çok beğendim. Teşekkürler." Furkan bey saçlarımın dalgalarını eliyle düzelttiği sırada büyük dükkanın otomatik kapısı açıldı ve içeriye tüm heybetiyle Ayaz girdi. Siyah takım elbisesiyle jilet gibi duruyordu. Ayrıca yüzünden ne kadar yorgun olduğunu kolayca anlayabiliyordum.

Gözleri Furkan beyin ellerinde olan saçlarıma gittiğinde kaşları çatıldı. Başlıyoruz bismillah.

Adımlarını hızlı bir şekilde atarak yanımıza ulaştı ve, "Çek lan elini." Dedi. Çüş Ayaz çüş. Öküz müsün.

Furkan bey böyle tipleri çok görmüş olmalı ki sorgulamadan ellerini saçlarımdan çekti. Ayaz çatık kaşlarıyla Furkan beye bakmaya kesip bakışlarını bana döndürdü. 

Aynada gözlerimiz birleşmişti. Saçlarımın bu halini daha şuan fark ediyor olmalı ki ağzı şaşkınlıkla aralandı. Bunu beklemiyor gibiydi.

Büyülenmiş bir tonda "Çok güzel olmuşsun." Dedi. Gülümseyerek, "Teşekkür ederim." Dedim.

Kuaför de daha fazla oyalanmadan biraz daha durup çıkmıştık. Arabaya bindiğimizde Ayaz konuştu. "Yemek yiyip geçelim istersen eve." Başımı olumlu anlamda sallayarak, "Olur." Dedim.

Kısa süreleri yolculuğumuz lüks bir restorantın önünde son buldu. Ayazla birlikte arabadan inip restoranta girdik. Garsonların hepsi özenle bizimle ilgileniyorlardı, tabi Batu Ayaz Kandemirle birlikte olmak heryerde bu şekilde karşılaşanma sebebiydi.

En güzel manzaraya sahip masaya geçip oturduk. Yemek seçeneğini Ayaza bırakmıştım. Onun söylemiş olduğu yemekler de oldukça kısa bir zamanda gelmişti.

Masada bir sessizlik hakimdi. Büyük ihtimalle Ayaz bugün çok yorulmuştu ve şuan da kafa dinlemek istiyordu. Bende ona ayak uydurup ses etmedim, sessizce yemeğimi yedim. Yada yiyorum denilmezdi, midem hala bulandığı için çatalımla yemeklerle sadece oynuyordum.

"Neden yemeğinle oynayıp duruyorsun, aç değil misin?" Ayazdan çıkan ses ürkmeme sebep olmuştu. Bakışlarımı sıçrayarak tabaktan çekip Ayazla kesiştirdim.

Boğazımı temizleyerek, "Şey, yok." Dedim. "Biraz midem bulanıyor da." Kaşları çatıldı. "Karnındaki ağrı geçmedi mi hala? Gerçi açmışsın yine karnını, ağrır tabi." Sesi homurdanırcasına çıkmıştı.

Gözlerimi devirerek. "Ay Ayaz." Dedim. "Ne alakası var giydiklerimle şimdi?"

"Çok alakası var. Karnını açarsan üşütürsün tabiki."

Onun için ağrımadığını bende oda çok iyi biliyorduk. "Tamam Ayaz. Uzatma." Çatalımı sinirle masaya koyup arkama yaslandım.

Çantama yönelip içerisinden sigara ve çakmak çıkarttım. Açık alanda biryere oturduğumuz için sigara yasak değildi.

Sigarayı çakmakla buluşturduğumda içime derin bir nefes çektim. Ayazda benim gibi arkasına yaslanıp sigarasını yakmıştı. İkimizde tüm stresimizi bu lanet şeyden atıyorduk, ne kadar zararlı olduğunu ikimizde çok iyi biliyorduk oysa ki.

Sigaramı küllüğe koyup elime telefonumu aldım. Saat 10'u geçiyordu. Eve geçmemiz 11 olurdu büyük ihtimalle.

Ayaz bir anda oldukça durgunlaşmış, yüzüne sanki başka bir olayın acısı gelmişti. Çektiği dumanı üflemeden dumanı da yutuyordu. En sağlıksız hareketti bu fakat tam anlamıyla acıların için içtiğin bir sigaraydı.

"Üfle dumanı Ayaz, üfle." Dedim. Dalgın bakışları bana döndü. Dediklerimi kısa bir süre anlamadı, beyni biraz geç algılıyor gibiydi.

"Üflüyorum ya Bade."

Sensin Bade.

Demiş olduğumu çok iyi anlamıştı ama anlamamazlığa geliyordu. "Ne demek istediğimi anladın Ayaz." Sigaramdaki son dumanı çekip küllüğe bastırdım. Dumanı da pencereden bakıp üfledim.

Arabayla evin önünde durduk. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Saat de 12'ye gelmek üzereydi.

Ben kapımı açtığım esnada Ayazın inmek için bir harekette bulunmadığını anladığımda kaşlarımı çatarak ona döndüm. "Gelmiyor musun?"

Ayaz olumsuz bir mırıltı çıkartıp. "Yok in sen, ilacını içip yat mutlaka. Gece ağrıdan uyanma." Dedi.

Bu saate ne bokuma işi vardı acaba? Ha birde gece ağrıdan uyanma demişti, gece gelmiyorum demek miydi bu?

"Ne işin var bu saate?" Üfledi, cevap vermedi. Durduk yere bu saate asaplarımı çıkartacaktı yine. "İyi ne bok yersen ye be." Öfkeyle bağırıp arabadan indim. Kapıyı öyle bir vurmuştum ki, kapının elimde kalmadığına şükür etmeliydim.

Arkamı sinirle dönüp topuklu botlarımla tık tık sesler çıkartarak yürüdüm. Öfkeyle bu ayakkabılarla yürümek denge bozukluğuna sebep oluyordu. Şükür ki düşüp rezil olmadan kapıya ulaşıp içeri girmiştim.

Merdivenlere yönelecekken salonu gören kısımda Su ve Ömerin olduğunu fark ettim. Birleşik alan olduğu için onlarda beni görmüştü.

Gülümsemeye çalışarak. "İyi Geceler." Dedim. Bu halimi gören Ömerin kaşları çatılmıştı. Kimseye dert yanmaya halim yoktu, herkesin derdi birbirinden beterdi.

Cevap vermelerine fırsat vermeden hızla merdivenleri çıkıp odama vardım.  Öfke de karın ağrısı yapıyordu. Ne normal ilerliyordu ki amına koyim.

Odama varıp öfkeyle kapıyı çarptım. Oturup sinirden çığlık atasım vardı. Ama ben ne yapacaktım, üzerimi değiştirip uyuyacaktım. Siktiğimin hayatı.

Gözlerimi pencereye çevirdiğimde yağmurun başladığını fark ettim. Tam da gecesi.

Dolaba ilerleyip şortlu pijama takımımı giydim. Sırf Ayaza inat olsun diye böyle yapıyordum. Sonunda hastalıktan gebersemde umrumda bile değildi.

İlaçlarımı içmeden yatağa girdim. Nasıl bir keçiydim bazen bende çözemiyordum.

Telefonumu elime alarak youtubeden bir video açtım. Karımdaki ağrıyı ve Ayazın yokluğunu böyle unutabilirdim.

Etrafı dolduran yüksek sesli şimşek sesiyle aniden yerimden sıçradım. Kabusumun tam ortasındaydım, ve bu şekilde uyanmak kalbimin hoplamasına sebep olmuştu. Hızla inip kalkan göğüsümü elimle durması için tuttum.

Etraf çok karanlıktı ve dışarıda oldukça şiddetli sağanak bir yağış vardı. Yanımda ise boşluk. Yatağın içine düşen telefonu hızla bulup ekranı açtım. Saat dörttü.

Ve telefonumda ne bir mesaj vardı ne de bir çağrı.

Saatlerdir ne işiydi bu böyle? Tekrar ani çakan şimşekle tekrardan sıçradım. Oda çok karanlıktı.

Korkuyla yan taraftaki düğmeyi bulup yaktım. Ortam aydınlandığında gözümü ışık kamaştırmıştı. Midemde hissetmiş olduğum bulantı ile aniden yataktan kalkıp lavaboya koştum.

Zaten birşey yememiştim, olanlarda çıkıp gitmişti. Kendimi bok gibi hissediyordum. Bir o kadar da yalnız.

Zaten uzun zamandır yalnız kalarak bu yalnızlık durumuna alışmıştım fakat Ayaz tekrardan kendine alıştırmıştı. Ve onsuz kendimi çok kötü hissediyordum.

Gözlerim dolu dolu bir şekilde odaya geri geçtim. Uykum kaçmıştı ve bu saaten sonra uyuyacağımı da sanmıyordum.

Nefesimin daraldığını hissederken elime sigaramı alarak aşağı kata indim. Üzerime sadece gri bir hırka almıştım. Asla fayda etmeyeceğini bile bile.

Bahçeye çıkarak kendimi yeşil çimlere bıraktım. Yağmur dehşet derecede yağıyordu fakat bu durumdan şuan şikayetçi değildim. Islanmak sanki içimdeki acıyı da temizliyor gibiydi.

Ne acısıydı bu böyle, içimde kocaman bir ağrı saplıydı ve bunu durduramıyordum.

Sigaramı zorlukla yakıp içmeye başladım. Hava yağmurlu ve gece saati olduğu için bu tarafta koruma bulunmuyordu. Bu şekilde daha rahat haraket edebiliyordum.

Sigaram bitti, dakikalar geçti. Ben sırılsıklam oldum, yağmur hafiften dinmeye başladı.

Aklımdaki sorular durmak bilmedi, Ayazı kendimden mi bıktırmıştımda bana böyle davranıyordu? Yoksa yapmak istediği ona yaşattıklarımı bana yaşatmak mıydı. Oda mı ansızın bir anda beni bırakmıştı.

Bu soğuk havada saatlerce kurdum kafamda. Her kötü durum geldi aklıma.

Kalbimin sızısı göz yaşlarıma döküldü. Haykıra haykıra ağladım buz gibi yerde. Altımda şort, üzerime ince bir hırka. Gören biri kesinlikle deli bu diyebilecek bir biçimdeydim.

Aniden dilime dolanan şarkı sözcüklerini bağırarak söylemeye başladım.

"Olsa da konuşsa kalbimin dili.
Küçücük dünyamda bir bilsen seni."

"Görünmez yazıyla yazdım kalbime.
Solmadan gel artık aşkımın gülü."

İçtiğim sigarada alkol mü bulunuyordu acaba? Yoksa bendeki bu kafa normal değildi. Kendimi yere yatırdım. Gözlerim karanlıkta parlayan yıldızları uzun uzun seyretti. Yağmur durmuştu ama soğuk esen rüzgar vücudumu acıtırcasına vuruyordu.

Karanlık yavaş yavaş yok olmaya başladı, gün doğmaya başlıyordu.

Gözlerimi hafifçe kapattım. Yorgunlukla uykuya dalmıştım.

"Yenge." Rüyamla karışık duyduğum ısrarlı 'yenge' sözleriyle sonunda gözlerimi yavaş yavaş açtım. Eren başımda dikiliyordu.

Ağrıyan başım ve karnımla yüzümü buruşturarak doğruldum. "Ne oldu Eren, kaç saatir yenge yenge."

Bakışlarım etrafı izlediğinde bahçede yerde uyuduğumu fark ettim. Vücudum ıslaktı.

"Yenge seni böyle görünce, bu soğukta bu hâlde, kalk lütfen içeri geç hasta olacaksın."

Saat kaçtı ki?

"Saat kaç?" Diye sordum.

"7'ye geliyor."

Ne demek 7'ye geliyor? Ben kaç saatir burada uyuyordum, hemde bu hâlde. Vücudum soğuktan uyuşmuş, hatta donmuştu. 

"Çüş anasını ya." Diye dilimin altında konuştum.

"Ayaz geldimi?"

Eren gözlerini kaçırdı. Bu demek oluyordu ki gelmedi. Tüm gece ne işi vardı dışarıda?

"Yok yenge gelmedi, abim bu halini görmesin geldiğinde deliye döner vallaha. Hadi içeri geç."

Sırf inadına burada durabilirdim şuanda. 

"Gece gelseymiş de görseymiş o zaman iyi olup olmadığımı Eren. Hadi bakalım o gelsin geçsin içeri ben yine buradayım. Geçmiyorum içeriye."

Kollarımı çocukmuş gibi birleştirdim. Eren şaşkınca bu halime bakıyordu. Ne yapacağını asla bilemiyor bir şekildeydi.

"Yenge vallaha hasta olacaksın, kaçtan beri buradasın?"

Şimdi 5 desem acır mıydı bu bana?

"Banane ben burada durmak istiyorum." Cümlemi tamamlayamadan hapşurmuştum.

"Çok yaşa yenge, ama bak hasta olmaya başlıyorsun bile. Vallaha abim beni öldürecek."

Abisini sikim. 

"Ya banane Eren banane. Ben burada duracağım. Ayaz efendi dışarıda fink atsın, hiç Bade iyi mi? Bade nin karnı geçti mi? Merak etmesin."

"Yenge gelmez abim. Bekleme bugün."

Ne demek bugün gelmez ya. "Gelsin gelmesin banane Eren." Ben böyle inatlaşıyordum falan ama götüm öyle bir donuyordu ki. Yarın büyük ihtimalle zatüre olacaktım.

Eren nefesini seslice verdi. Cebinden telefonunu çıkartarak birkaç yere girdi ardından kulağına götürdü, Ayazı arıyor gibiydi.

Telefon uzun süre çaldı, en sonunda açıldı ve Eren direk söze girdi.

"Abi kusura bakma, aramamam gerektiğini biliyordum fakat acil bir durum var. Bunu söylemezsem geldiğinde beni kesersin."

"Ne oldu Eren, Badeyle alakalı mı?" Ayazın sesi telefonun dışından da duyuluyordu.

"Evet abi, bahçede yere yatmış uyuyordu üzeri ince bir şekilde. Kaldırdım ama Ayaz gelmeden kalkmam diyor." Dedikleriyle gözlerimi şaşkınca açtı.

Cırlar bir tonda, "Ne, ben öyle birşey falan demedim be." Dedim. "Gelsin yada gelmesin ben burada oturacağım."

Ayazın oflar bir ses tonu geldi. Bana mı oflamıştı o?

"Tamam Eren geliyorum, Badenin üzerine battaniye serin ben gelene kadar."

Söylediklerinden sonra telefonu Erenin suratına kapatmıştı.

"Niye öyle diyorsun Eren, ben öyle mi dedim?" Sabah sabah nereden bulmuştum bu enerjiyi hiç bir fikrim yoktu. Eren benimle laf dalaşına giremeyeceğini çakmış olmalı ki birşey demeden içeri geçti.

Kısa süre içinde de elinde kalın bir battaniye ile geldi. Battaniyeyi benim bedenime serdi. Koca koca insanları kendi bebek gibi hareketlerimle uğraştırıyordum. Şaka gibiydim. 

Üzerime örtülen sıcak battaniye ile vücudumun gevşediğini hissetmiştim. Evet hala yerden soğuk alıyordum fakat yinede rüzgar tam olarak bedenime temas etmiyordu.

Ben bir sigara yaktım, Eren ise inanamıyormuş gibi benim hareketlerimi seyretti. Kimse beni asla çözemiyordu, her hareketimde bir dengesizlik vardı. Ama şuan için sigarayı ısınmak için yakmıştım sadece.

10 dakika geçti. Bahçeye Ayazın arabası giriş yaptı. Sonunda teşrif edebildiniz beyfendi.

Eren yanımdan ayrılıp Ayaza doğru ilerledi. Onları oturduğum yerden rahatça izleyebiliyordum. Ayaz öfkeli bir şekilde arabadan inip hızla bana doğru gelmeye başladı. Erende onun hizasında yürüyerek, bir yandan ona birşeyler söylüyordu. Kesin beni şikayet ediyordu.

Ayaz daha öfkeli adımlarla hızlı bir şekilde yanıma varıp, "Sen delirdin mi?" Diye bağırdı. Hop hop, kimsin de sesini yükseltiyorsun bana aslan parçası.

Acaba neden yükseltiyor Bade he?

"Ayaz düzgünce konuş benimle. Bağırmadan, normal insan tonunda." Onun aksine benim sakinliğim sinir bozucu bir şekildeydi.

"Bade sabah 5 den beri burada yağmurun altında oturmak ne. Ölmek mi istiyorsun hastalıktan sen." Sesi biraz alçalmıştı ama hala yüksekti.

"O zaman gece bir yerlerde sürtmek yerine biraz beni düşünüp nasıl olduğumu sorsaydın ha? Gece düşünmüyorsan şimdi de düşünme, ben belki hastalıktan geberip gitmek istiyorum." Sesim yükselip alçalıp duruyordu. Bu çocuk benimde dengelerimle büyük oynamıştı.

Ayaz sakin olmak istercesine derin bir nefes verdi. Gözlerinin altında ki yorgunluk morlukluklarını da daha şuan da fark etmiştim. Tüm gece ayakta durmuşa benziyordu, ayrıca sanki çok  içmiş gibiydi.

Eğilip üzerimden bataniyeyi aldı. Almasıyla da altımda görmüş olduğu şortla gözlerini öfkeyle daha çok açtı. "Bade, Bade ah Bade." Mırıldanarak sinirini yatıştırmaya çalışıyor gibiydi.

Eliyle üzerime dokundu. Hâlâ kıyafetlerimde ıslaklık vardı, "Siktir, zatüre olacaksın bu gidişle." Öfkeyle beni kucakladı. Sıcak elleri donmuş olan bacaklarımla temas ettiğinde, "Bu ne Bade, buz olmuş bacakların ya." Diye konuştu.

Sürekli yaşlı amcalar gibi her durumdan şikayet mi edecekti?

"Aklım almıyor hangi kafayla böyle yerde uyudun ki? Kendini biraz olsun düşünür müsün."

Cevap vermedim, sessizliği seçtim. Ama dilime dün gece söylemiş olduğum şarkı tekrardan geldi, mırıldanır bir tonda söylemeye başladım.

"Olsa da konuşsa kalbimin dili.
Küçücük dünyamda bir bilsen seni."

"Görünmez yazıyla yazdım kalbime.
Solmadan gel artık aşkımın gülü."

Ben şarkıyı mırıldanırken Ayaz bana garip bir şekilde bakıyordu. "Bade sen içtin mi? Veya biri içeceğine bir şey falan mı kattı?" Ne demek istiyordu bu şimdi?

"Ne alakası var ya." Diye hafifçe cırladım.

Tabi biz bunları konuşurken, bir yandan Ayaz beni taşıyordu ve birlikte odaya doğru ilerliyorduk.

"Havale falan mı geçiriyorsun yoksa ateşin var mı? Ondan mı böylesin güzelim?"

Yok canım sen benim kalbimi kırınca pskolojim sarhoş akıllı olmuştu bir anda.

Ayaz beni odaya kadar taşıdı, yatağımın yanına geldiğimizde ise dikkatle beni yatağa bıraktı.

"Hemen sıcak bir duşa girmen lazım. Sonrasında üzerindeki ıslak kıyafetlerden hemen kurtul." Bunları yapmaya asla halim yoktu fakat yapmazsam bizzat Ayazın yapacağını bildiğim için itiraz etmeden ayaklandım.

Banyoya girip üzerimi çıkardım ve ardından suyu sıcağa ayarlayıp vücudumun gevşemesini sağladım.

Üzerime pijama takımımı giyerek tekrardan yatağa uzandım. Ayaz ise yan taraftaki koltuğa oturmuş parkeleri seyrediyordu.

Bir sıkıntısı olduğunu anlamıştım, birde çocuk gibi kendimle uğraştırmıştım.

Uzun süreli sessizliği ben bozdum. "Ayaz."

Yere dalmış olan Ayaz beni duymamıştı. Birkaç kez daha seslendim ve sesim biraz daha yükseldiğinde sonunda beni duyabilmişti. Yerinde hafifçe sıçrayıp bana baktı. "Efendim."

"İyi misin sen?"

"Ha, evet iyiyim." Gözleri tam aksini söylüyordu ama.

"Ayaz, bir sıkıntım olduğunda ben nasıl gelip seninle konuşup, içimi sana döküyorsam sende bunu yapabilirsin biliyorsun değil mi?" Başını evet anlamında salladı. Ama dediklerimi fazla umursamış gibi de değildi.

Ayağa kalktı ve, "Ben bir lavaboya gireyim." Diyerek birşey dememe fırsat vermeden odadaki lavaboya girdi.

Nefesimi sıkıntıyla verdim. Sanki onun kalbindeki acı aynı şekilde bende de vardı. Fakat ben sebebini bilmiyordum bu acının.

Odamın kapısı bir kere tıklatılıp açıldı. Su gülümser bir yüzle odaya giriş yapmıştı.

"Günaydın yengeciğim." Dedi. "Günaydın" diye karşılık verdim.

"Abim dün yarın sabah mutlaka Badeye bak diye tembihleyince gelip bakmak istedim. Karnın daha iyi mi? Sıcak birşeyler ister misin?"

Demek Ayaz normal şartlarda bugün hiç gelmeyecekti.

"Sağol canım, iyiyim ben." Konuşmamın sonlanmasıyla birkaç kez hapşurmuştum. Evet evet çok iyiydim ben.

Lavabonun kapısı açıldı ve içerisinden Ayaz çıktı. Su'nun bakışları abisini görmesiyle şaşkınlıkla açılmıştı.

"Abi." Diye kaldı bir süre, ardından devam etti. "Senin bugün evde ne işin var?"

Şu lanet günde ne olduğunu söyleyebilir miydi birisi?

Ayaz geçiştirmek istercesine "Geldim işte Su." Dedi. Çok makul bir cevap olmuştu, eyvallah.

"Aman be abi, hep kapan içine zaten hep kapan. Soru soranda kabahat." Su'nun gözleri dolmuştu. Hamilelik hormonları onu bu şekilde yapıyordu, bende on beş gün kadar böyle bir süreç yaşamıştım ve ergenlikten beter olduğunu anlamıştım hareketlerimin.

Su odadan çıkıp gitti. Ayaz nefesini öfkeyle verip, "Tek tek gelin amına koyim." Demişti.

"Git Su'ya bak gönlünü al. Yazık kıza, hamilelik onu daha çok duygusal yapıyor."

Ayaz başını sallayarak odadan çıktı. Odada tek başıma kalmıştım.

Vücudumun üzerinde sanki koca bir taş varmış gibi hissediyordum, baştan başlıyor ayaklarıma kadar farklı çeşit ağrılar vardı. Ne bokuma o kadar üşütmüştüm ki. Şimdi neredeyse bir hafta yatakta yatmak zorunda kalacaktım.

Gözlerim kapanacağı sırada kapı hızlı bir şekilde açılmıştı. İçeri tüm öküzlüğü ile Ayaz girdi.

Elinde ise bir tepsi ve tepsinin içerisinde çorba ve ilaçlar. Yüzümü buruşturdum, canım hiçbir şey yemek istemiyordu.

"Çorbanı ve ilaçlarını içtikten sonra bol bol dinlenebilirsin Bade. Ama şuanda bu çorba bitecek." Yanıma gelip yatağın ucuna oturdu. Tepsiyi de benim ve kendi kucağının oralara koymuştu.

Yüzümü ekşiterek "Aç değilim." Dedim.

"Daha çok hasta olmaman için önlem almamız lazım. Malûm ki dün geceden sonra zatüre bile olabilirsin." Söyledikleriyle gözlerimi devirdim. Ne yapmış etmiş konuyu yine düne bağlamıştı.

"Aman be Ayaz." Dedim. "Hem bir şartla çorbayı içerim."

Tek bir kaşını kaldırarak, "Neymiş." Dedi.

"Bana bugünü anlatacaksın. Bugün ne varda böylesin."

Kelimelerimle yüzü düz bir hal almıştı. Ne bir öfke ne bir üzüntü vardı şuanda yüzünde. Sadece dümdüz bir şekilde bana bakıyordu.

Gözlerime uzun uzun baktı. Bakışlarıyla birlikte yeşilden mavi tonuna kaçan gözlerim doldu. O ağlamıyordu ama gözlerindeki acıyı gören ben ağlıyordum.

Ellerini ellerimin üzerine koydu, destek almak istercesine hafifçe sıktı elimi. "Bade." Dedi yutkunarak. "Bugün hem annem hemde babamın ölüm yılı."

Bu konu şu zamana kadar sadece bir kere açılmıştı, ve Ayaz daha konuşamadan konuyu kapatmıştı. Yaralarının üzerini her zaman örtmeye çalışıyordu fakat o yara yıllardır kanıyordu. Belki anlatsa, en azından kabul bağlamasını sağlayabilirdim yarasının.

Diğer elimi de elinin üzerine koydum. Bu sayede eli iki elimin arasında kalmıştı. "İkisini de aynı dakikalar içinde kaybettim. Onların ölülerinin önüne diz çöküp saatlerce ağladım Bade. O zaman çok küçüktüm ama sanki daha dün gibi hatırlıyorum, sanki daha dün gibi yanıyor içim." Onunda gözleri dolmuştu.

"Annemin yerde kanlar içinde yatması gitmiyor gözlerimin önünden." Konuşmasına daha fazla dayanamayarak sıkıca sardım kollarımı. Boğazımdan hıçkırıklar koparken ikimizde sessiz kaldık.

Gözlerimin önüne küçük Ayazın o çaresiz anları geldi. Ağladım, daha çok ağladım. Zaten ağrıyan boğazıma inat sesim kısılıncaya kadar ağladım.

"Özür dilerim, küçücük çocuk gibi kendimle uğraştırdım bide seni."

"Seninle ilgilenmek, seninle vakit geçirmek beni hiçbir zaman yormaz güzelim. Beni tek üzen şey kendini düşünmemiş olmandı."

Yanaklarımdan damlayan göz yaşlarına inat Ayazın dudaklarına kapandım. Göz yaşlarım tuz misali dudaklarımızın arasına girdi.

Nasıl güzel bir sevap işlemiştim de böyle bir adama sahip olmuştum ki. Dudaklarından ayrılıp başımı başına yasladım. "Seni seviyorum." Diye fısıldadım dudaklarına.

Onunda nefesi nefesime çarpar bir şekilde konuştu. "Seni çok seviyorum güzelim."

-Bölüm Sonu-

Ne kadar güzelsiniz siz böyle ya. Maşallah maşallah 🧿

Eklemek istediğiniz birşey varsa.

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi buraya alabilirim.

Kendinize cici bakın öptm

Continue Reading

You'll Also Like

27.3K 3.5K 32
beklettiğim bazı anılar var sen onlardan en güzeli.
1.1M 41.6K 48
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
1.5M 26.8K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
63.6K 3.5K 17
Limon Kabuğu Sokağı isimli kurgunun yan kitabıdır. 💛