YENİDEN SEVEBİLİR MİSİN

Oleh kimbuyazarciniz

243K 10.3K 4.1K

Bade Sancak. Daha 23 yaşında bir genç kadın ve hayatında aldığı en yanlış karar, aşık olmak.. Yanlış kararla... Lebih Banyak

1. Bölüm / Başlangıç
2. Bölüm / Hastane
3. Bölüm / Onun Karısı
4. Bölüm / Karmakarışık
5. Bölüm / Yeni İnsanlar
6. Bölüm / Yalan
7. Bölüm / Evlilik
8. Bölüm / Ateş
9. Bölüm / Kiss
10. Bölüm / Yara
11. Bölüm / Koku
12. Bölüm / Nişan
13. Bölüm / Tatil
14. Bölüm / Sevgili
15. Bölüm / Aile
16. Bölüm / Gerçekler
17. Bölüm / 1 Ağustos
18. Bölüm / Kardeş
19. Bölüm / Çaresiz
20. Bölüm / Yıkılış
21. Bölüm / Yorgun
22. Bölüm / Ortaya Karışık
23. Bölüm / Ayrılık
24. Bölüm / 5 Eylül
25. Bölüm / Ölüm
26. Bölüm / İngiltere
27. Bölüm / Kızıl Saçlı Kadın
28. Bölüm / Ömer Ve Su
29. Bölüm / Büyük Plan
30. Bölüm / Halüsinasyon
31. Bölüm / Ufak Yüzleşme
32. Bölüm / Tek Başına
33. Bölüm / Operasyon
34. Bölüm / Savaş
35. Bölüm / "Korkak"
36. Bölüm / Yılbaşı
37. Bölüm / Bebek
38. Bölüm / Abi Kardeş
39. Bölüm / Kanlı Bebek
40. Bölüm / Hamilelik Hormonları
41. Bölüm / Kaybediş
42. Bölüm / Ayazdan Kaybediş
43. Bölüm / Remzi Doğanlı
44. Bölüm / Câni
45. Bölüm / Şirket
46. Bölüm / Ayazın Geçmişi
47. Bölüm / Yüzük
49. Bölüm / Evlilik Mevzusu
50. Bölüm / Küçüklük Tranvası
51. Bölüm / Sevgililer Günü
52. Bölüm / Sona Doğru
53. Bölüm / Final
Özel Bölüm

48. Bölüm / Eski Aşklar

2.1K 125 29
Oleh kimbuyazarciniz

Instagram: kimbuyazarciniz
Keyifli okumalar diliyorum

31 Ocak

Kar yağışı bitmiş, fakat yollarda kalan kar kütleleri kalmıştı. Buz gibi havalarsa hala devam ediyordu. O kadar özlemiştim ki yaz mevsimini.

Fakat geçirmiş olduğumuz yaz gibi olmayacaktı hiçbir yaz. Geçirmiş olduğumuz yazda Ayazla tanışmış, çok güzel anlar biriktirmiştim.

Annemin uçağı kar yağışı yüzünden ertelenmişti ve bugün Türkiyeye gelecekti. 23 yıl önce öldü diye gösterilip Türkiyeden kaçırılan kadın bugün ilk defa bu ülkeye adım atacaktı.

Dışarıdaki hayatına dahi hemen hemen alışamamıştı daha, fakat zaman ona ilaç olacaktı.

Ve uzun süre sonra sevdiği adamıda görecekti. Annemle İngilterede ettiğimiz sohbetlerden anladığım kadarıyla hâlâ seviyordu babamı.

Babam, yani Efe Barzan ise geçtiğimiz aylarda karısı Elif Doğanlı ile boşanmıştı. Tüm bu yaşanılanlar sonucunda o kadar yazık olmuştu ki anneme. Bir Doğanlı ailesi yüzünden hayatı ceheneme çevrilmişti. Oysa sadece sevmişti Sofia.

(Hikayelerini unuttuysanız önceki bölümlerden hikayeyi bulabilirsiniz. 16. Bölüm / Gerçekler )

Bir aşiret yöresi engel olmuştu bu iki kişinin hayatına. Ve yıllarca ayrı kalmışlardı, şimdi ise tekrar bir araya geleceklerdi.

Fakat bunun öncesinde babamın annemin yaşıyor olduğunu bilmesi gerekti. Adam daha benim yaşadığımı sindiremezken üzerine sevdiği kadının yaşadığını öğrenince ne olacaktı acaba.

Bir anda annemi görüp kalpten gitmemesi için öncesinde ben gidip haber edecektim. Hastaneye gelen babama önemli birşey söylemem gerekiyor diyerek, hastanenin kantinine çağırmıştım.

İki kahveyle karşılıklı oturduk. Belkide babamla oturup ilk defa sohbet edecektim. Akrabalık ilişkilerim o kadar değişikti ki, ben bile düşündükçe fazlasıyla garipsiyordum.

Kısa bir süre sadece birbirimizi inceledik. Babam aynı Ömere benzerken ben ise anneme benziyordum.

Sessizliği babam bozdu, "Kızım, benimle konuşmak istediğin şey ne?"
Aslında konuşulacak o kadar konu vardı ki, ama şuan da benim annemin yaşadığını açıklamam yeterdi.

"Ben nasıl söze girmem gerektiğini bilmiyorum galiba. Çat diye söylersem de kalbine zarar gelmesinden korkuyorum." İkinci bir hastayı kaldıramazdı ruhum.

"O kadar kötü birşey diyorsun." Dedi gerilerek.

"Yani, hayır ama." Bir süre duraksadım, ardından devam ettim. "Sofia, yani annem." Sofia dememle birlikte gözlerinde ki hüznü görebilmiştim.

"Ne olmuş Sofiaya." Sabırsız kelimeleri oyalanmadan anlatmamı istiyor gibiydi. Fakat ben nasıl söylemem gerektiğini hala bilemiyordum.

"Hani sana söylemiştik ya, Rıza tarafından öldürüldüğünü. İşte ölmemiş o zaman. Hala hayatta."

Kullanmış olduğum kelimeleri bir süre sindirememiş gibi seyretti beni. Şaşkınlıkla aralanan ağzından "Nasıl ya?" Nidaları döküldü. 

"Nerede şuan da iyi mi?" Başımı olumlu anlamda salladım.

"İstanbula geliyor, uçağının inmesine kısa bir zaman kaldı. Bende havalimanına geçmeden önce bunları bilmen gerektiğini düşündüm."

Hızla yerinden doğrularak, "Bende geleceğim." Dedi. Onun hızla ayaklanmasına karşı bende ayağa kalktım. "İstersen daha sakin bir kafayla gör."

Başını hızla olumsuz anlamda salladı. "23 yıldır hasretiyle ölüp bittiğim kadını bir saniye erken görmek için bile neler yapabileceğimi bir bilsen." Özlem dolu sesine karşı kalbim bir fena olmuştu. 23 yıl geçmişti fakat nasıl bitmemişti içlerindeki sevda.

Birlikte hastaneden çıktık. Ayaz arabaya yaslanmış sigarasını tüttürüyordu.

Bizi görmesiyle son kez dumanı içine çekip sigarayı yan taraftaki küllüğe attı.

Ayaz şoför koltuğuna geçerken bende şoför koltuğunun yanına binmiştim. Babam ise arkaya geçmişti.

Sessiz geçen araba yolculuğu sonrası hepimiz arabadan indik. Babam önden hızlı bir şekilde ilerlerken, Ayaz ve bende aynı hizada normal adımlarla ilerliyorduk.

Aniden belime dolanan eller beni kendisine çekmesiyle şaşkınca gözlerimi açıp Ayaza baktım. Kolları belimi sıkıca sarmış bir şekilde ilerliyorduk.

Onun sesini çıkarmamasıyla bende sessiz kalıp adımlarına ayak uydurdum.

Bizden önce varan babamın yanına geçip bizde beklemeye başladık. Aldığımız habere göre annem uçaktan inmişti. Birazdan burada olurdu.

Gözlerim kalabalığı süzerken insan kalabalığı içerisinde korumalarla birlikte bize doğru gelen annemle gülümsedim. İngilterede birkaç haftada yakın olmuştuk ve uzun süredir görmediğim için özlemiştim.

Annemin gözleri ilk başta beni bulduğunda gülümsedi, ardından bakışları babama doğru döndüğünde yüzünü koca bir şaşkınlık kaplamıştı. 

Adımları hızlandı, ve babamda yetmezmiş gibi anneme doğru ilerlemeye başladı. Ortada buluşan çift bir tek kelime söylemeden sıkıca kollarını birbirlerine sardı.

Kolay değildi sevdandan 23 yıl uzak kalmak. Kader bizden yana olmasaydı belkide biz de 23 yıl uzak olacaktık. Belkide bir daha hiç birbirimizi göremeyecektik.

Bedenimi Ayaza daha çok yaslayıp bana daha çok sarılmasına sebep oldum. Şükürler olsundu ki, şuan da bizde yan yanaydık.

Annemle sarıldıktan sonra babamla baş başa kalmaları için yanlarından gitmiştik. Ayazla bu sefer arabada baş başaydık.

Arabada sessizlik hakimken bize radyodan çalan şarkı eşlik ediyordu.
( Pinhani - Beni Al )

Kulak aşinası olduğum melodiden daha sözler başlamadan hangi şarkı olduğunu anlamıştım. Sözler girmesiyle birlikte de sessizce şarkıyı mırıldanmaktan alıkoyamamıştım kendimi.

"Bugünüm yarın olsa, yada hep yeni baştan. Yaşamak ne güzel olur, hiç başlamamışsan."

Pencereyi biraz açarak saçlarımın rüzgarda havalanmasını sağladım. İçime derin bir soluk çektim.

"Geriye ne kalırdı, yaşananları atsan, seni bir daha yaşamak isterim aslında."

Üzerimde hissetmiş olduğum yoğun bakışlara karşı gözlerimi Ayaza doğru döndürdüm. Zalımın oğlu beni seyrediyordu ama umarım kaza yapmazdık.

"Beni al kucağına, elini belime sar. Beni almadığın an üşürüm sabaha kadar."

Ayaz önüne döndü, kaza yapmadan bu romantik anıda atlatmıştık..

Şarkı böyle devam ederken tekrar nakarat gibi etkileyen kısımda söylemeye devam ettim.

"Sana böyle uzakken, seni bir daha sevdim. Yanına gelebilsem bir daha dönmezdim."

Bu sözcükler sonrası şarkı devam ediyor olsada ben söylemeyi bırakmıştım. Derince soluklandım. O sırada Ayaz arabaya bindiğimizden beri ilk defa konuştu.

"İyi ki varsın güzelim."

Ya oğlum ben senin kalbini sikmemiş miydim, böyle yapınca ben bi kötü oluyorum ama.

İç sesimin aksine kalbimden dilime dolanan sözcükleri dışarı vurdum. "Sende iyi ki varsın Ayaz." 

Gözlerime öyle bir bakıyordu ki, sanki dünya burada duruyor gibi hissediyordum. Bu şekilde beni etkilemeyi nasıl beceriyordu bilmiyordum ama bir tek bildiğim bu saaten sonra bu adamsız yapamazdım.

Ayazla birlikte eve gelmiştik. Akşama doğru hastaneye geçecektik. Şimdi bir banyoya girip kendime gelmem lazımdı, iki üç gün banyo yapmayınca üzerimde kocaman bir yük varmış gibi hissediyordum.

Ayazla odalarımızın önünde ayrıldığımızda ben hızlı bir şekilde işlerimi halletmeye çalışmıştım. Sonuçta Ayaz yavaş yavaş işlerini hallediyor olsun ben ise hızlı bir şekilde halledeyim, yinede Ayazın işleri  benden önce bitiyordu.

Erkek olmanın avantajlarıydı belkide.

Saçlarımın ıslaklığını kuru bir havluyla biraz olsun aldım. Ardından tarakla tarayıp sonrası için düğüm olmasını engelledim.

Vücudumun formu yerinde gibi dursa da eskisi gibi spor yapamadığım için azda olsa düşüşüm vardı. Ve spora alışmışken bu rahatlığım, sonrası için iyi olmayabilirdi. Birşeyler düzeldikten sonra ilk başta yapacağım şeylerden bir tanesi spora devam etmekti.

Gri bir eşoftman üzerine de siyah bir swet giydim. Evet dolapta çeşit çeşit marka kıyafetler olmasına rağmen benim giydiğim türler sürekli aynıydı..

Telefonumu elime alarak odadan çıktım. Ben çıktığım sırada Ayazın da odasının kapısı açılmıştı. Gözlerim Ayazla kesişirken o oyalanmayarak yanıma gelmişti.

"Aç mısın?" Diye sordu. Canım hiç yemek istemiyordu, fakat sigara ve kahveye hayır demezdim.

"Kahve yapalım, sigarayla birlikte terasta içeriz."

Birlikte aşağıda bulunan mutfağa indik. Ben kahve makinesinde kahveleri hazırlarken, Ayazda mutfakta bulunan masaya oturmuş beni seyrediyordu.

Sırtımda hissetmiş olduğum bakışlardan oldukça gerilmiştim, fakat çaktırmamaya çalışıyordum.

Kahveler hazır olduğunda hazırlamış olduğum bardaklara ilave ettim. Tepsiyi elime almış olduğum sırada Ayazda ayaklanmıştı.

Birlikte yukarı kattaki terasa geçip rahat koltuklara oturduk. L şeklinde olan koltuk takımında sırtımı yaslayarak vücudumu Ayaza doğru döndürmüştüm.

Ayazın bana uzatmış olduğu paketten bir dal alıp dudaklarıma götürdüm. Çakmak yardımıyla ikisini bir araya kavuşturduğumda içime derin bir nefes çektim.

Kısa süren sessizlikten sıkılıp konuştum.

"Hastanede Su'ya dediklerin," konuşmamla kafasını bana doğru çevirmişti. "Yani birlikte olmamız konusunda, ciddi miydin?"

Daha neyi zorluyordum bilmiyordum ama bazı şeylerden de tam anlamıyla emin olmak istiyordum.

Başını olumlu anlamda salladı. "Senin için yanlış birşey mi ki bu dediğim?"

Başımı hızla olumsuz anlamda salladım. "Hayır hayır, öyle değil ama," bir süre sustum, yutkunup kafamdaki kelimeleri toparlamaya çalıştım.

"Sadece seni çok kırdım ve buna rağmen beni affetmen yüzünden sana kıyamıyorum. Sana o berbat günleri yaşatmış olan bir kadını affetmen vicdanımı acıtıyor."

Dediklerim çok saçma gelebilirdi belkide fakat, içimdeki duygu buydu. Biliyordum ki ne yaparsam yapayım bu vicdanım kolay kolay durmayacaktı.

"Bak Bade." Sigarasından dumanı çekip üfledi, ardından konuşmasına devam etti. "Evet o günler benim için çok zordu, sana olan kırgınlığım belkide hala içimde biryerlerde saklı fakat bunun yanında sana olan aşkım da var.  Bir şekilde tekrar hayatımız birleşti ve sürekli bir arada bulunurken ben senden uzak duramam, seni unutmaya çalıştım, hemde çokkez. Ama hiçbir zaman bu kalbim seni unutamadı, buna rağmen sensizliğe daha fazla katlanmak istemiyorum. Eğer sende istersen ben tamamım. Çünkü senden bir saniye dahi ayrı kalmak istemiyorum."

Ben nasıl büyük bir sevap işlemiştim de bu adama sahip olmuştum. Bedenimi Ayaza yaklaştırıp kafamı göğsüne doğru yaslayıp sıkıca sarıldım. Onun kolları da benim bedenimi sarmıştı.

Ve kalbinin ritim hızını oldukça iyi bir şekilde duyabiliyordum.

Burnuma dolan erkeksi duş jeli kokusuyla gözlerim istemsizce kapandı. Bir insan evladı nasıl huzur kokabilirdi.

Boğuk bir ses tonuyla, "Seni seviyorum." Dedim. Ayazın elleri nemli saçlarıma gitti, yavaş yavaş okşadı. "Bende seni Bade'm."

Yine dönüp dolaşıp hastane yollarına girmiştik. Hava kararmaya başlarken hastaneye gitmek istemiştim. Bu gece burada kalacaktım. Hem Su'yuda eve yollayıp dinlenmesini sağlayabilirdim.

Ömer artık ne zaman uyanacaktı? Yetmez miydi bu kadar özlem?

Ayazla birlikte tam hastaneye gireceğimiz sırada Ayazın çalan telefonuyla yavaşladık. Ayaz cebinden telefonunu çıkartarak arayan kişiye baktı. Bende çaktırmadan arayan kişiye bakmaya çalışmıştım.

Defne yazısını görmemle gözlerimi devirdim. Bu kadın niye sürekli Ayazı arayıp duruyordu, ha birde İpekte.

Ayazın bakışları kısa bir süreliğine bana döndüğünde arayan kişiyi gördüğümü gördü.

"Bekletme bekletme, aç telefonu." Tripli çıkan sesime engel olamamıştım. İçimde aniden kıskançlığa dayalı bir öfke oluşmuştu.

"Güzelim, iş için arıyordur zaten." Beni yumuşatmaya çalışan Ayaz hiçte işe yaramıyordu.

"Ben başka bir şey için mi arıyor dedim Ayaz. Aç dedim sadece." Öfkeyle çıkan sözcüklerim sonrası Ayazı beklemeden hızla hastaneden içeri girmiştim. Ömerin kalmış olduğu odaya da aynı hızla ilerlemeye devam etmiştim.

Ayaz arkamdan gelmemişti. Böyle olması daha iyiydi zaten. Gereksiz yere öfkemi ona kusarak aramızın bozulmasını istemezdim. Beni bi kendi halime bırakarak sakinleşmemi beklemesi daha iyiydi.

Ömerin kalmış olduğu odanın koridorunda Berke vardı. Telefonunda olan gözleri benim ayak seslerimle bana döndü. Bayadır Berkeyi de görmüyordum.

"Yenge hoş geldin." Diye her zamanki gevşeklik derecesinde konuştu. Oğlum hastanedeydik burada olsun adam olsan ya biraz. Gerçi ortamı yumuşatmak için yapıyordu genelde böyle şeyleri.

Berke ye oldukça ters bir bakış atıp yanında bulunan koltuğa oturdum.

"Ovv, biri senin yine asaplarını çıkartmış galiba."

O kadar mı belliydi?

"Ne alakası var ya." Diye hafif yüksek bir tonda konuştum. Tabiki ne alakası vardı canım.

Ellerini teslim oldum dercesine kaldırıp, "Ben suçsuzum." Dedi. Gerzek şey.

"Berke boş boş konuşma, şurda iki dakika sinirimizi yaşayamayacak mıyız?" Berke hafifçe kıkırdadı.

"Batu mu kızdırdı seni?" Diye sordu.

"Ne münasebet, ona kızgın falan değilim." Aynen kardeşim değilsin

"Siz birlikteymişsiniz, hayırlı olsun." Konuyu bir anda nasıl 365 derece değiştirmişti hala çakmış değildim.

Bir anda kahkahamı serbest bıraktığımda ciddi ciddi delirdiğimi düşündüm. Hazır hastaneye gelmişken benide pskolji bölümüne mi yatırsalardı acaba?

Gülüşümü durdurduğumda "Hı hı. Birlikteyiz." Diyerek olumladım Berkeyi.

"Allah ayırmasın, Allah nazarlardan, kazalardan belalardan korusun, gözü olanın gözü çıksın İnşAllahh. Aminn." Yaşlı teyze rolüne girip tüm nazar sözcüklerini bize kullanmıştı.

Yokluğumda Berke daha da çatlak olmuşa benziyordu.

"Amin amin." Diye mırıldandım.

Adım sesleri geldiğinde kafamı kaldırdım. Ayaz çatık kaşlarıyla bize doğru geliyordu. Gerçi o, benim dışımda genel olarak her yerde çatık kaşlarla geziniyordu.

Dışarı harbi bana barbie olan bir sevgilim vardı galiba. Bade ciddi misin..

Yanımıza doğru geldiğinde gözlerini benden ayırmamıştı. Ben ise dönüp gözlerine bir kere bakmamıştım. Defne denilen kadından hiç güzel enerji almıyordum, benim yaşadığımı öğrenince bile tavırlarından kıskançlık sezmiştim.

"Bade yengem sana kızgın abi." Berke sessiz konuşarak benim duymayacağımı sanıyordu fakat oldukça yanılıyordu. Malûm ki hemen yanındaki koltukta oturuyordum.

Ayaz yüzüme hala bön bön bakıyordu. En sonunda dayanamayarak kafamı ona çevirip ne oldu der gibi başımı salladım.

"Öyle bakıp durmasana."

Ayaz omzunu silkti. "Defne hanım yapmamız gereken toplantı için aramış. Bende toplantıya gelmeyeceğimi, benim yerime Ateşin katılacağını belirttim."

Evet aptal bir kıskançlığım yüzünden işlerinden mahrum kalıyordu. Fakat elimde olan bir durum değildi bu, ağır sancılı geçen regl dönemime çok az kalmıştı ve duygusal olarak ifadelerimi olması gerekenden fazla veriyordum.

"Desene hayalleri suya düştü." Ağzımın içinde mırıldanarak kurmuş olduğum cümleyi anlamış olacak ki boğazını temizleyerek, "Berke sen ne yapıyorsun burada." Diyerek konuyu değiştirdi.

"Su'yu anca yolladım zaten. Buranın boş kalmasını istemediğim için beklemek istedim."

Ömerden hala ne bir ilerleme ne de başka bir adım vardı. Hâlâ bekleyişteydik ve ben bu belirsizlikte daha kötü oluyordum.

"Eve git dinlen hadi sen, biz buralardayız. Yarın şirkete Ateşle git ayrıca. Çocuğun kafasını ütüleme ama."

Berke hayıflanırcasına ofladı. "Ya kardeşim ben almadım ki bu işi, ben niye toplantısına gidiyorum ki?"

Berke de şirkette çalışıyor muydu çalışmıyor muydu bir fikrim yoktu. Büyük ihtimalle boş gezen biriydi. 27 yaşında kocaman adam olmuştu ama hala liseli ergen tavırları devam ediyordu.

Onunda hayatına onu olgunlaşmasını sağlayacak bir kadın çıkacaktı elbet. Belkide çıkıp gitmişti sonrasında böyle olmuştu, bilmiyordum.

Berke evine gittiğinde Ayazla baş başa kalmıştık. Başımı omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım. Ayazın da kolları benim bedenimi sıkıca sarmıştı. Huzurlu kokusuna karşı uyku yavaş yavaş kendisine esir ederken, aniden etrafta oluşan ayaklanma sesleriyle gözlerim açıldı.

Önümüzde doktorlar koşturarak Ömerin odasına giriyordu. Yerimden ani bir haraketle ayaklandım.

"Ne oluyor, Ayaz. Ömere birşey mi oluyor?" Gözlerim anında dolarken kalbimin tam üzerine oturan taşa engel olamıyordum. Kaybetme korkusunu birkez daha yaşadım.

Ayaz yanıma gelerek kollarını sakin olmam için bedenime sardı. "Bekle güzelim, doktorlar birazdan çıkarlar."

Camdan doğru odaya baktığım da doktorların Ömere birkaç iğne yaptıklarını gördüm. Onlar hızlı bir şekilde birşeyler yaparlarken ben bu işlemlerin isimlerini dahi bilemiyordum.

Ayazın göğsüne yaslanıp hıçkıra hıçkıra  ağladım. Ömeri kaybetmek istemiyorum.

Ayazın siyah gömleği göz yaşlarım yüzünden ıpıslak olmuştu. Elleri saçlarımı buldu ve yavaş yavaş okşadı, burada olduğunun haberini veriyordu.

"Kurban olduğum." Ağlayışıma karşı içi acıyor gibi çıkmıştı sesi.

Dakikalar, saniyeler bana asırlar gibi geldi. En sonunda Ömerin odasının kapısı açıldığında kafamı Ayazın göğsünden kaldırdım. Doktor gülümser bir yüzle bize bakıyordu.

"Gözünüz aydın, hastanız gözlerini açtı."

-Bölüm Sonu-

Güzel günler yaklaşırken, bir yandan da finale yaklaşıyor olmamızın burukluğu var içimde. Çok güzel bir maceraydı bu kitap benim için, iyiki yazmışım diyorum. Çok tecrübe kazandım.
Büyük ihtimalle 50. Bölüm ortalarında final olacak.

Bugün kitap, mafya etiketiyle birinci sıraya ulaştı. Bunu görmemle ne kadar mutlu olduğumu anlatamam, tekrar tekrar teşekkürler.

#mafya (1) 18.05.2022

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi buraya alabilirim.

Kendinize cici bakın öptm

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

405K 19.9K 23
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
1.6M 94.6K 59
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
667K 44.6K 43
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...