Sahibim

By AnormalEylul

10M 279K 29.6K

**Bazen birşeye sahip olduğumuzu sanırız. Ama yalnızca 'sanırız'** "Herşey yoluna girecek!" "..." "Herşeyi un... More

Dikkat!
S~10~
S~11~
S~12~
S~13~
S~14~
S~15~
S~16~
S~17~
S~18~
S~19~
S~20~
S~21~
S~22~
S~23~
S~24~
Hımm
S~25~
S~26~
S~27~
S~28~
S~29~
S~30~
S~31~
Yazanın İsyani!!
S~32~
S~33~
S~35~
S~36~
S~37~
S~38~
S~39~
Hatırlatma..
S~40~
S~41~
S~42~
S~43~
S~44~
S~45~
S~46~
S~47~
Geçmişin İki Yüzü
S~48~
S~49~
S~50~
Duyuru
S~51~
S~52~
S~53~
2. Kitap?
~Final~
Özel Bölüm & Teşekkür ?
Merhabalar...

S~34~

199K 5.4K 743
By AnormalEylul

-Damla Tunalı-

Hâlâ inanmıyordum. Doğan'ın ima ettiği o şey.. Özgür ağabeyim yani.. O nasıl olurda Ela'ya.. Ah cümlenin devamı bile gelmiyordum ki. Aklım bile bunun mantıksızlığını avaz avaz bağırıyordu. Saçma değil miydi Allah aşkına? Benim ağabeyim ne anlar böyle şeylerden..

"Bu kanıya nasıl vardın?" diye sordum tabi ki aklım kabullenemiyor! "Mantığım almıyor" dedim hala inanamıyormuşçasına ağabeyime bakıp. "Özgürü sende biliyorsun" dediğimde kafasıyla onayladı. "Birinin peşinden gidecek biri değil. Hem bunları en az sende benim kadar farkındasın değil mi?"umutsuzca yine bani onaylarken bakışları 'Ama bak maalesef oldu işte' diye haykırıyordu.

Sağ ayağımı hırsla yere vururken "Ama yaa nasıl olur?" diye kendi kendime hayıflandım. Bunca yıllık ağabeyimde, her şeyini bilir, sonra ki adımını bile tahmin edebilirdim. Ama şuan gerçekten inanamıyordum.

Bir kıza karşı yaklaşımını ve düşünce tarzını bunca yıl hiç düşünmeden dile getirmişti. 'Ben esmer severim. Vücudu dolgun olanından', 'Küçük veletlerle işim olmaz. Çocuk bakıcısı mıyım?. Benim yaşıtım olacak', 'Sarışında neymiş -ki biz ailecek sarışındık- esmer olsun da nasıl olursa olsun' ve bunun gibi bir sürüsü..

Doğan ağabeyime döndüm tekrar "Onun busu var, Şunun şuyu var gibi bir sürü bir şeyler söyleyip söylediklerine tezat bir kıza.. İnanasım gelmiyor.." dedim hala şoktaydım.

Gülerek kafasını sağa sola salladı "Bende başta düşünürken kendi kendime 'Saçmalıyorsun böyle bir şey olmaz' diyordum" dedi. Hala gülümsüyordu "Ama hal ve hareketlerindeki değişikliğin sende farkındasın herhalde" dediğinde Özgür ağabeyin Ela geldiğinden beri hal ve hareketlerini gözden geçirdim. Sürekli okuldan ben alırım zaten işim yok deyip okuldan almaları, sürekli benim odama gelip bir şeyler getirmesi-tabi ben de sanıyorum ki ben sevdiğimden geliyor o tatlılar!- Elayla didişeceksen gelme dememe rağmen yine gelip sanki ben onunla konuşmamışım gibi davranışları... Allah'ım gerçekten kör olmuşum, bunları görmediğime göre..!

Doğan ağabeyim "Gerekli olduğunda bile zar zor şirkete getirdiğimiz Özgür her sabah, pardon sizin geleceğiniz her sabah erkenden kalkmış şirkete geliyor." dediğinde bu cümle her şeyi anlatmaya fazlaca yeter ve artardı bile! Kesinlikle Özgür ağabeyimde büyük bir milattı bu..

"Ve ne tesadüftür hepte senin odanın oralarda işi oluyor. Hem bana yaptığı 'Ela dan hoşlanıyor musun?', 'Hoşlanıyorsan da unut o Demirin kuzeni.' 'Elayla gördüm seni ne konuşuyordun?' 'Neden Elayla kahve içtin' içerikli konuşmalarını saymıyorum bile. Bende başta saçmalık deyip konduramasam da sanırım ağabeyimiz farkında olmadan küçük kıza tutulmuş" diyerek sözünü bitirdiğinde, derin bir nefes alıp verdim.

"Sanırım haklısın her fırsatta yanında ve laf çarpmadan duramıyor Elaya.." dedim. Teşhis ortadaydı da tedavi yolu neydi bilemiyordum.

Ela gerçekten mutluluğu hak eden bir kızdı. Ama Özgür ağabeyim onu mutlu eder miydi? İşte bilinmeyenlerle dolu bir denklemdi. Hem daha Ela'nın ne hissettiğini bile bilmiyorduk. Gerçi ona anlattığım Özgür profilinden sonra böyle bir şey imkansız gibiydi herhalde. Gerçi yalan söylememiştim sonuçta. Ağabeyimin karakteri öyleydi. Benim suçum değildi ya!

Masaya doğru gidip yerime otururdum. Elime kağıtları aldığımda Doğan ağabeyimde masada yerini alınca kağıtlardan başımı kaldırıp sırıtarak baktım. "Dediğin gibi o zaman beklemeyelim başlayalım. Elayı getirmeyecek gibi görünüyor"

Gülüyordum evet. Bunun tek nedeni ise Elanın hikayesinde onun üzülmeyeceğine emin olmamdı. Çünkü Ela'ya anlattıklarımdan sonra tedbirsizce davranmayacağından emindim. Her şeye rağmen sağlam bir duruşu vardı. Ve Özgür'e karşı böyle bir şeyler hissedebileceğini düşünmesem de olabilirdi belki de.. Olmaz dediğimiz o kadar şey olurken, elbette buda olabilirdi.

Belki de geçici bir şeydi. Bunu zaman gösterecekti..

Ama öyle değilse.. Vay ağabeyimin haline. Çekeceği çok şey olacaktı. Elayı biraz tanıdıysam kolay lokma olmayacaktır..

Umarım Özgür ağabeyimin canı çok yanmazdı..

-Ela-

Zamanı öylesine durduramıyorduk ki; akıp gidiyordu. Herkese yenilikler getirirken benim için tek getirisi karanlık olmuştu. Yine her şey karanlıktı. Ve ben artık böyle olmasını istemiyordum. Son günlerde o kadar çok görmek istemiştim ki..

Buna en büyük etken Damlayla gittiğim okuluydu.. Cıvıl cıvıl sesler bir biriyle kahkaha atıp şakalaşıyorken ben nerede oturduklarını bile göremiyordum! Bunca yıl ses etmemiştim ama insanların içine karıştıkça içimde bir yerler sıkışıyordu. Sadece duymakla nereye kadardı? Önceden, küçük bir çocukken sanki biraz daha kolaydı her şey..

Bir şeyleri göremesem de dokunarak hissetmeye çalışıyordum. Tabi ki bu sadece özel olanlar için geçerliydi. Her tanıdığa da dokunmazdım. Gerçi tanıdığım pek kimsede yoktu ya neyse..

Çocukken de pek arkadaşım yoktu. Zaten özgürce oyun oynayamazdım pek. Tek bir arkadaşım vardı o da Mehmet ağabey. Beni arada çarşıya götürür, göremesem de etrafı gezdirirdi. Yaşıtım arkadaşım yoktu ama ağabeylerim vardı..

Ama şimdi yetmiyordu işte. Görmek istiyordum! Kimseye bağımsız olmadan yaşamak istiyordum. Ama bu yakın bir zamanda mümkün görünmüyordu. Bir kaza bir anda gözlerimi benden alırken bunca yıl onu geri getirmeye yetmiyordu.

İçimde hep bir umut vardı, görebileceğime dair. Ama uygun donör bulmak zordu. İnsanlarımız öyle bilinçsiz öylesine bencildi ki ölü bedenin işlev parçalarını bile paylaşmıyorlardı. Bu yüzden herkes bilinçli olmalı ve organ bağışı yapmalıydı. Bende seve seve organ bağışı yapacaktım..

Hani derler ya 'çekmeyen bilemez' diye gerçektende öyleydi. Çekmeyen bilemiyordu. Ben bunları yaşadığım için çok net söyleyebiliyordum..

Milyonlarca insan 'seni anlıyorum' desin. Anlayamazdılar..

Görmemek gece uyurken gözlerini kapatmak değildi. Ya da anlayabilmek için gözlerini yummak..

İstediğin zaman karanlığa son vereceğini bilerek nasıl anlayabilirlerdi ki? Bizim tek sorunumuz değil miydi karanlığa son verememek.. Kimse beni anlayamazdı, bende onları anlayamayacaktım; Tıpkı karşımda konuşan bu adamı anlamadığım gibi...!

"Gidemezsin diyorum. Bir tutturmuşsun gideceğim diye" benim Damlanın yanına gitmeme izin vermiyordu.

Tekrar inatla söylendim "Neden gidemiyormuşum?" diye. Her fırsatta önüme çıkıp bir şeylerime engel olmayı başarıyordu. İnanılmaz ama daha geçenlerde ne içip içmeyeceğime bile karışmıştı. Neymiş kola asitliymiş, meyve suyu içmeliymişim..

"Toplantıda olduklarını söyledim. Çok önemli bir toplantı. Bu yüzden gidemezsin" Sinirlendim ama bu yüzüme yansıdı mı bilemiyordum.

Elbette toplantıdan ve konusundan haberim vardı. Ve Damla da projenin öneminden bahsetmişti. Toplantının nerede ve kiminle yapılacağını da çok iyi biliyordum elbette "İyi de sadece Doğanla Damla olacak." dedim. Sanki yedi kat yabancıların olacağı bir toplantı olacaktı. "Damlanın haberi var hem de.."

Ses tonundaki umursamazlık kendini o kadar ön plana çıkarıyordu ki hissetmemek mümkün değildi. "Önemli proje üzerinde çalışacaklar"

Yine bir umut "Ses çıkarmadan otururdum ben" dedim.

Anında "Dikkatlerinin bozulmaması gerekiyor" dediğinde tekrar söylenir tonda "İyi de ben Damla ile konuşmuştum sorun olmayacağını bekleyebileceğimi söylemişti" dedim. Eğer sorun olacaksa zaten Damla bana söylerdi..

"Seni kırmamak için söylemiştir." dediğinde 'nasıl bu adama katlanıyorlar' diye düşünmeden edemedim. Çok dobraydı. Hiç düşünmüyor muydu acaba karşımdaki üzülür mü? falan diye. Tamam, dürüstlük iyiydi de aşırısı artık resmen patavatsızlıktı. İlk de değildi bu. Özgür kesinlikle Damlanın dediği gibi umursamazdı sanırım. Beni kırdığını saklamayarak "Çok sağ ol moralimi çökerttin" dediğimde hiç umursamayıp "Gerçekler canım gerçekler" dedi. Artık pes ettim. Şayet karşımdaki adama laf yetiştirmezdim.

"Tamam, neyse ne bende burada oturur beklerim" dedim. Beni oraya göndermeyecekti belliydi.

Sağ tarafımda 3 - 4 adım uzaklığımda olduğunu ezberlediğim koltuğa yönelirken kolumdan tutulmasıyla olduğum yerde durdum.

"Tek başına mı bekleyeceksin" diye sordu. Sanki başka seçeneğim varmış gibi. Kendisi izin vermemişti birde..

"Evet" dedim düz bir sesle. Koltuğa kıvrılır uyu verirdim artık.

"Ben de dışarı çıkacaktım bir şeyler içmeye, sende gel bari tek bekleme" sağ ol almayayım.. Öyle bir soruyor ki insan rahatsız oluyor yani.

"Gerek yok burada kalacağım, uykumda var zaten" dedim. Elimi çekmeye çalıştım ama izin vermedi.

"4 saate anca Damlaların işi biter" dedi, anında "Sorun değil" dedim. Zaten onların yanına gitseydim de bekleyecektim.

Kolumu çekiştirdi "Hadi kalk da tek kalma" ne laftan anlamaz bir adamdı bu. 'İstemiyorum gelmeyeceğim' lafının nesini anlamıyor.

Ölsem de inadımdan gitmeyecektim. Gerekirse de saatlerce kıpırdamadan otururdum, yinede gitmezdim! "Gerek yok dedim" elimi hızla çekmeye çalıştım. Ama yine işe yaramamıştı.

Bu sefer elimden hızla çekerken bir an öne savruldum. "Yürü düş önüme. Sana soranda kabahat" dediğinde ses tonu biraz yükselmişti. Bu da sinirli olduğunu gösteriyordu. Oysa sinirli olması gereken bendim o değildi!

"Gelmek istemiyorum ben" dedim ama beni peşinden çeke çeke götürüyordu. Sanki hiç bir şey demiyormuşum gibi tınlamıyordu beni. Sesim yükselirken "Kime diyorum" dedim. Sanırım etrafımızda insanlar vardı ve bizim hakkımızda fısıldanıyordu. Buna aldırış edecek değildim. Hele de yüzlerini göremiyorken. "Ya bıraksana kolumu" dedim tekrardan. Yine cevap vermek yerine çekiştirmeye devam etti "Çekiştirmesene!" dedim yine boşa.. "Beni duymuyor musun?!" dediğimde kolundaki eli gevşedi. Tam bırakacak sandığım anda arabanın içine tıkılmıştım. Kapıyı kapatmadan hemen önce "Vır vır bir susya. Azıcık çenen dinlensin" dediğinde iki elimize göğsümde birleştirdim. Bir daha da konuşmadım!

Uzun bir araba yolculuğundan sonra bir yerde durmuştu. Kapımı açıp inmeme yardım etti. Yön göstermek için elini belime yerleştirdiğinde ilerlemeye başladık.

"Dikkat et üç basamak var" dediğinde yine bir şey demedim ve sözlerine uyarak ilerledim.

Masaya gidene kadar ne sorduysa ne söylediyse hiç birine karşılık vermedim. Normalde bu kadar inat biri veya alıngan biri değilimdir ama bu adamın yaptıkları ve dedikleri son zamanlarda zoruma gider olmuştu. Hoş son zamanlarda her şey bana dokunuyordu ya, tuzu biberiydi bu adam!

Özgür "Ne yemek istersin" diye sordu, baktı ses etmiyorum tekrardan sordu.

Bu sefer dayanamayıp "Hayret bana mı soruyorsun. Ben sen istediğini söylersin diye düşünmüştüm." dedim.

"Aferin iyi düşünmüşsün" işi dalgaya vurmuştu benim gibi. Bazen gerçekten Doğan ve Damla ile kardeş mi? diye düşünmüyor değildim. Gerçekten zıt karakterlerdi. Hele de Doğanla.. Özgür ne kadar umursamaz ise Doğan o kadar ince ruhlu ve anlayışlıydı. Damlayla konuştuğumuz gecelerde bana kardeşlerinden bahsetmişti. Doğanın ne kadar anlayışlı, olgun olduğundan bahsetmişti. Bende şirkette tanıdığım kadarıyla öyle olduğunu görmüştüm. Damla bir şeylerle uğraşırken arada benimle ilgilenirdi. Gerçekten bir ağabey sıcaklığı vardı. Özgürü öldür hakkını ver demişler, o da çok iyi bir ağabeydi.

Garsonun yanımıza gelmesiyle Özgür "Bize iki tane frambuazlı pasta içecekte vişne suyu ve sade kahve" diye listeyi saydı. Bende aptala bağlamıştım.

"Yuh ama ya" dediğimde alay ederek "Biz de böyle" dedi. Hangi dağın ayısıydı bilemediğimden sadece "sinir!" demekle yetindim.

Siparişler geldiğinde Özgür garsona çıkışmıştı "Tamam gerisini ben hallederim. Git" Allahın ayısı ne anlar nezaketten! Özgür bir elime çatalı verirken diğer elimide tabağa götürmüştü. Yemeye başladıktan sonra aklıma Damlanın gelmesiyle panikle "Ya beni buraya getirdin ama Damlanın haberi var mı?" diye sordum. Yani bu kadarını da yapmaz herhalde haber vermiştir. Yoksa Damla panik yapabilirdi.

"Hayır" dedi ya şeytan diyor al pastayı yapıştır yüzüne! Gördüğümde ilk yapacağım şeyler arasına Özgürün yüzüne pastayı yapıştırmayı ekledim zihnime!

"Bu ne sorumsuzluk! Ya toplantıdan erken çıkar da bulamazsa ne hale gelir düşünmedin mi?!"

"Merak etme zaten bitmez biz gidene kadar toplantı. Diyelim erken bitti. Sekreter dahil herkes benimle çıktığını gördü. Öğrenmesi uzun sürmez yani" Haklı olmasından nefret ediyorum!

"Her şeyin tuhaf senin" dediğimde sessiz kaldı. Biliyor tabi gerçek ne konuşacak!

Pastamı yerken dudağımın kenarında hissettiğim elle içim buz kesti.

"Hey yavaş ye her yerin krema oldu" dudağımın kenarında dolanan el çekildiğinde sessizce "Teşekkür ederim" diye mırıldandım.

Aramızda bir süre sessizlik oluşurken bunu bozan Özgür olmuştu. "Bir şey soracağım" dediğinde merakla kaşlarım çatılırken "sor" dedim.

"Görebilme olasılığın var mı?" diye sordu. Bunu düz bir sesle sorsaydı üzülebilirdim. Ama söylediği her kelimede tedirginlik vardı. Bunu hissedebilmiştim.

Bu nedenle sakince cevaplandırdım. "Tabi uygun donör bulunduğu anda görebilmem söz konusu" dedim. Ama beklemesi zordu. Her telefon bir umut, her test bir hayal kırıklığıydı.

Sesindeki merakı gizleyemezken "Bu zor bulunan bir şey mi?" diye sordu. Masanın üzerindeki elimin üzerinde elini hissettim. İçime bir buz kütlesi daha düşerken bu yabancı his bana kutupları yaratıyordu. Eh Özgürün de ayı olduğunu var saydığımız da -ki bu durumda önüne sıfat alarak 'kutup ayısı' oluyor- doğru his olduğu varsayımı oluşuyor..

Hisleri kenara iteleyerek Özgüre cevap verdim. "Bende pek bilmiyorum ama tek bildiğim benim gibi bekleyen çok kişi olduğu. Ben yaklaşık 5 yıldır bekliyorum. Ama sanırım önlere gelmiş olmalıyım ki artık uygun donör bulduklarında testlere gidiyorum" dedim

"Sevindim" dediğinde sen tonu bir garipti. Yeni sorduğu soruyla gülümsedim. Bu görebileceğimden emin olduğunu hissettirmişti..

"Görmeye başladığında ilk ne yapacaksın"

-Özgür Acar-

Merakla cevabını beklemeye başladım. Görebileceğini düşünüyordum. Hatta bundan emindim bile, sonuçta tıpta böyle bir şey söz konusuyken bu çağda yapay göz bile yapıp yerine koyarlardı.

Bir an için bencilce 'görmese ne olur ki ?' dedim. Başkalarını görmezdi.. Ama hemen uzaklaştım bu bencil düşünceden. Umarım en yakın zamanda görebilirdi.

Yüzüne baktım düşünür gibiydi. Bu düşünce 'kimleri görmek isterdim'den çok 'hangisiyle baslasam'dir. Karar vermiş olacak ki "hmm bilmem önce aynada kendimin nasıl göründüğüme sonrada sevdiklerime bakarım. Nasıl göründüklerini merak ediyorum." dedi. Bu cümle tabi ki de burada bitmiyordu. Ve adım kadar emindim ki görmeye başlayacağı ilk an önce kimseyi görmek istemeyip uzun süre yalnız kalmak isteyip önce kendiyle barışıp, tanıyacaktı. Ama yine de görmek istedikleri kim merak ediyordum. Yalan!

"Kimleri merak ediyorsun ki mesela?" diye sordum. Aslında birçok kişiyi biliyorum. Ama asıl merak ettiğim başkaydı..

Saymaya başladı. Kulaklarımı kabartmış dinliyordum.

"Kuzenlerim başta olmak üzere, sonra Damla var. Hmm başka.." ben?

"Teyzem var köyde" ben ben?

"Mehmet ağabey var bir de köyde beni hep çarşıya götürür gezdirirdi." yahu ben?!

"Tabi birde Eda var. Onunla çocukluktan tanışmıştık." beni merak bile etmiyor!

Sonuçta onunla kaç kere yemeğe gitmiştik. Tamam birazdan fazla didişiyor olabilirdik ama sonuçta çok zaman geçirmiştik. Ona kıyafet bile almıştım. Şimdiyse sırf yalnız kalmasın diye yanımda getirmiş pasta ısmarlamıştım. İyi niyetimi görmüyordu bile.

İyi madem o görmüyordu ben gösterirdim! Söylenmek sonuna kadar hakkımdı! "Ha yani Özgür kim ki onu merak edesin! Dış kapının dış mandalı."

Yüzünde bir gülümseme oluşurken, kısa bir sürede bu kahkahaya dönüştü.

Komik bir şey değildi dediğim. Çok ciddi olarak söylemiştim. En azından beni de merak etmesi gerekmez miydi?

Gülümsemesi yavaş yavaş geçerken "Hey yoksa alınsın mı?" dedi. Tabi ki de alınmadım! Bu alınmak değildi. Şöyle açıklama bilir ki.. Hmm.. Alınganlık gibi değil de şey gibi.. Doğru kelimeyi suallik bulamasamda, yani alınganlık değil..

Hem zaten kimdi ki ne sıfatla alınayım ona! Vefasızlığınaydı isyanım. Evet vefasızlık!

"Kimsin ki sana alınacağım! Alınmadım. Umurumda da değil kimi merak ettiğin. Maymun suratını görmemiş olurum!"

An be an karşımda sinirlendiğini görebiliyordum. Sinirlenince alında kaşlarını çatmasıyla üç çizgi oluşuyordu.

"Hey bana öyle demeyi kes! Çok kabasın. Karşında bir kız var öyle konuşamazsın!" dedi. İşine gelince de hemen 'kızım dediklerine dikkat et' modunda. Ayrıca da kaba biri değilim. "Malzeme bu kızım!" dedim kendimden taviz vermeyerek. "Iyy kro!" dediğinde sırıtsamda hemen bunu yüzünden sildim. Tuhaf bir biçimde her hareketimi hissettiğini, bildiğini düşünüyordum.

Ela "Doğanı ve seni de merak ediyorum tabi ki?" dedi.

Al işte ortaya yine üçüncü bir şahıs ekliyor! Zaten Doğanla da maşallah! çok yakınlar. Doğana da hayret ediyorum. Zaten bir kız meselesi yüzünden Demirle gelen durumu görüyorsun. Elaya bu yakınlık neden?! Evet bende Elayla konuşuyorum ama benim durumum farklı. Araya mesafe koyuyorum. Fazla da sık görmüyorum zaten. Arada denk gelirse öyle..

Ama Doğanla sıkça yanyana görüyorum. Koş koca şirkette belki 1 kere hadi diyelim 2 kere karşılaşırsınız ama 7 kere nedir ya..

Saydığımdan değil tesadüf eseri aralarda görmüştüm. Bu geçen 1 ayda Damlayı bu kadar görmemiştir. Zaten sürekli 'Allah var güzel kız' deyip deyip duruyor. Yok gerçekten güzel olsa içim yanmayacak. Hem bundan sanane ama değil mi?

"Doğanı merak etmene gerek yok" dedim keskin ses tonumla. "Sıradan biri. Benim yanımda sönük kalıyor" kardeşim falan ama doğruları bilsin kız.

Yüzünde onaylamaz ifadeyle "Kendini beğenmiş şey!" dedi.

Görmese bile omuz silkip "Görünce hak vereceksin. Peşimde dolandığında hatırlatırım ben sana" dedim. Bu biraz kendini beğenmişliğe giriyor belki ama bende aynaya bakınca gördüklerimi söylüyorum.

Ela "Merak etme peşinde dolanmak gibi bir niyetim yok" dedi. Ve bu beni sinirlendirdi. Bu kız çocuğu beni hep küçük görüyor. Bilinçli yada bilinçsiz..!

"Bunu şimdi değil beni gördüğünde konuşalım." dedim ve dediğim anda da pişman oldum. Umarım yanlış anlamamıştır.

Derin bir nefes alıp "Seni şimdi göremeye bilirim" dedi. Bir iki saniye bekledikten sonra "ama hissedebilirim." diyerek bitirdi.

Ne demek istediğini anlamadığımdan sessiz kaldım. Hissetmekten kastı neydi?

Ela hareketlenince dikkatle ona bakmaya devam ettim. İki elini de kaldırıp paralel şekilde tutuyordu. Ben ise anlamayıp mal mal bakmaya devam ediyordum.

"Yüzünü ellerimin arasına yerleştir." dediğinde anlamaz bakışlarımla bakmaya devam ettim. Sanırım uzun süre böyle bakmış olacağım ki "hadi" dedi.

Bende emire uyarak yavaşça yaklaşıp yüzümü ellerinin arasına yerleştirdim. Elleri küçücüktü. Elleri yüzümde hareket ederken içimde de bir yerler hareket ediyordu. "Kirli sakal, traş olmalısın." dedi.

Elleri yavaşça gözlerime çıkarken gözlerimi kapattım. Eli hafifçe gözlerimin üzerinde gezerken "gözlerin küçük ama yuvarlak" dedi. Eli burnuma inince "burnunda kocaman" deyip gülmeye başladı. Ben ise sadece onu izliyordum. Bir eli alnıma çıkarken "Alnın da geniş" dedi.

Elleri tekrar yanaklarımı kavradığında "Elmacık kemiklerin çıkık bunu sevdim". Bu beni mutlu etmişti. Kendimi tutamayıp gülümsediğimde "Hey birde gamzen mi var?!" dedi. Yüzünde hoşnut bir gülümseme oluştu.

Beğendiği yüzünden belli olurken birde kendinden duymak için "ee nasıl buldun?" diye sordum.

Merakla beğenisinin dile dökülmesini beklerken "eh işte fena değil" demişti.

Sanki yüzünden belli olmuyor! Öz güvenim kendini gösterirken, dudaklarımda ona aracı olmuştu. "Fena değilmiş! Peşimden çok koşarsın" dedim.

Tabi o zamanda ben bakmazdım. Ve kesinlikle bakmayacaktım.

Kendinden emin bir şekilde "Öyle bir şeyi aklının ucuna bile getirme. Senin hakkında az bir şey duymadım." dedi.

Benim hakkımda kimden ne duyabilirdi ki? Ah tabi Damla dışında! Allah bilir yalan yanlış neler söyledi kıza.

Ellerim yumruk olurken "ne gibi?" diye sordum.

Sakince "Damla biraz yaşam tarzından bahsetti diyeyim sen anla!" dediğinde rahat bir nefes aldım. En azından kızlardan bahsetmemişti. Bunu da niye taktıysam.

"Özgürlüğü severim. Sıkıcı ilişkiler bana göre değil. Ayrıca hiçte güzel değil. Sürekli başında dırdır eden biri.." dedim sesimde ki ima ile. Çünkü kendisi de çok konuşuyordu.

Hiç üzerine alınmadan "Sıkıcı olacağını düşünmüyorum. Aksine birine bağlanmak, sadakat çok özel bir şey" dedi. Birselleri bir müddet kafasında tartar gibiydi.

"Bu yüzden gelecekte bana sadık, her şeyi onunla yaşaya bileceğim biriyle" dediğinde ben 'her şeyi' kavramını düşünüyordum. Bu geniş bir kavramdı. Ve sinirlerimi zıplatan bir kavram! Kimle ne yaşayacakmış..!

Ben iç savaş verirken Ela "Güzel bir ilişkim olsun isterim" dedi. Şeytan diyor al eve kapat, bakalım kimler ne yaşıyormuş!

"Elbette sevdiğim biriyle" dedi. Ben ise görmeye başladıktan sonraki Elayı düşünüyordum. İlişki nasıl bir şey merak ediyordu. Bu yüzden birini bulup sevgili olabilirdi. Ama erkekleri tanımıyordu. Onu kandırabilirlerdi.

Kafasındaki ilişki tanımını yok etmesi için "Aslında bu hiç de güzel bir şey değil." dedim ilişkiyi kast ederek.

Anlamamış olacak ki "güzel olmayan ne?" diye sordu.

Kısaca "sevgililik, ilişki" dedim.

Omuz silkip "yaşayarak karar vereceğim." dedi. Yaşa da ebenin... Tövbe tövbe..

Mantığımı bir kenara bırakıp "nasıl bir şey olduğunu.." deyip duraksadım. Doğru cümleleri bulmaya çalışıyordum. "Yani ilişkinin.." kısa bir soluklanıp bir nefeste "Bunu sana gösterebilirim.." dedim.

Şaşırıp "ne?" dedi.

"Yani sadece nasıl bir şey olduğunu hissetmen için." zaten bunu merak etmiyor muydu? Yabancı birine gerek yoktu. Ben ona gösterebilirdim. Bir fikri oluşsun..

Ela "Nasıl olacakmış o?" dediğinde arkama yaslandım.

"Yaşayarak görürsün"

-Demir Tunalı-

"Demir bey bu da son dosyanız. Bugün onaylanması gerekiyor" dedikten sonra dosyayı masama bıraktı sekreter. Dosyaya baktıktan sonra sekretere dönüp " Sen çıkabilirsin, dosyayı bitirip masana bırakırım yarın gönderirsin. Bu arada yarın öğlene kadar şirkette yokum. Önemli bir şey olursa, Efe beye bildirin. Rahatsız edilmek istemiyorum" dedim.

"Peki efendim, size iyi aksamlar" dedikten sonra odadan çıktı.

Saate baktığımda 7 den geçiyordu. Damlaları almaya gidememiştim işin yoğunluğu nedeniyle. Büyük ihtimal kayınbiraderlerimden biri bırakırdı.

Kayınbirader.. Kulağa ne kadarda komik geliyordu. Nefret ettiğim adamın kız kardeşiyle evlenmiş, birde 2 çocuk bekliyorduk.

Hayat ne kadar tuhaftı. Nefretle bakıp aşağıladığım kız yuvamı kurmuş bana çocuk veriyordu. Ve ben o kıza ilginçtir çok bağlanmıştım.

İlişkide hala iki yabancıydık. Verdiğim sözden dönmemiştim. Ona dokunmuyordum da ama aynı odada kalan iki yabancı gibiydik. Aramızda bazı şeyleri aşmıştık. Bunların başında bakışları ve konuşması geliyordu. Bana karşı tutumu değişmişti. Bana bir şans verdiğini görebiliyordum. Ve bunu çok iyi değerlendirmeye çalışıyordum.

Tabi arada kopuş anı olmuyor değildi. Ne zaman okuluna gitsem çevresinde bir erkek! Tabi ki o ortamdan hemen uzaklaştırıyordum.

Evlendikten sonra ayrı eve çıkmak istemiştim. Ama istememle kalmıştı. Damla daha bana tam alışmamışken ve Ela için hâlâ uygun donör bulunmamışken mümkün gibi gelmemişti. Her şey zamanla düzeldikten sonra da taşınırdık. Zaten kalabalık olacağımızdan ev küçüklük ederdi..

Dalmadan bahsetmişken arasam fena olmayacaktı.

Numarasını tuşladıktan sonra açmasını bekledim zaten ikinci çalışta da açıldı.

"Efendim"

"Ne yaptınız. Çıktınız mı?"

"Hayır, Doğan ağabeyimle acil bir toplantıya katılmamız gerekti. Bir saate çıkarız ama. Sen gelecek misin?"

"Bende işlerimi yarım saate kadar toplar çıkarım. Bekleyin, gelince tekrar ararım"

"Tamam o zaman" dedikten sonra kapattı. Bende acele bitirmek için hızlıca dosyaya kendimi verdim..

İşimi bitirdikten sonra hazırlanmaya başladım. Kapının açılmasıyla Batuhan içeri girdi.

"Diğerleri aşağıya indi. Gelmiyor musun?"

"Hazırım bende. Hadi çıkalım. Önce Damlaları almaya gideceğiz. Sonra dışarıda yeriz"

Bitirdiğim dosyayı da sekreterin masasına bırakmak için elime alıp odadan çıktım. Ben dosyayı masaya bırakırken Batuhan "Biz Elayı da alıp balıkçıya geçelim. Damlanın midesi bulanmasın sizde başka yere gidin isterseniz. Hem pek baş başa kalamıyorsunuz" dedi düşünceli kardeşim. Yanına gidip saçlarını karıştırdım. Benim bir şeyleri düzeltmem için çabalıyorlardı..

-Damla Tunalı-

Toplantı çıkışında koşarcasına odama gittim. Saatlerdir Elayı görememiştim ve merak ediyordum. Hayırsız ağabeyim de bir kez bile aramamıştı. İnsan bir kez arayıp haber verirdi ama nerede Özgürden böyle düşünceli davranış..

Odanın kapısını açtığımda gözlerim kocaman olmuştu. Özgür koltukta Elanın dibine girmiş, Elanın yüzünde ise şaşkınlık ve panik vardı.

Hızlı adımlarla yanlarına gittiğimde beni fark eden ağabeyim hızla ayağa kalkıp " İşin bitti sanırım ben gideyim" deyip bir şey sormama izin vermeyip hızla odadan kaçtı..

Elaya dönüp "Bir şey mi oldu az önce?" diye sorduğumda panikle "Ne oldu ki? Hiçbir şey olmadı. Bir şey mi gördün ki?" dediğinde kesinlikle aralarında bir şey olduğunu anlamıştım. Ne olduğunu merak ediyordum ama kesinlikle Elayı utandırmayacaktım.

Demir arayıp aşağıda olduklarını söylediğinde bizde aşağı indik. Batuhan Elayı diğer arabaya bindirdiğinde Demirle ikimiz kaldık.

"Ela neden bizimle gelmiyor?"

"Onlar balık yemeye gidecekler. Seninde miden malum. Bizde başka bir yere gideceğiz"

Arabaya oturup emniyet kemerini bağlandıktan sonra arabayı çalıştırdı. Gerçekten acıkmıştım, umarım güzel bir yere giderdik.

"Nereye gideceğiz?" diye sordum.

"Sürpriz" dedi gözünü yoldan ayırmazken.

"Gerçekten nereye gidiyoruz" dedim tekrardan.

Bana dönüp umutsuzca "İnan bende bilmiyorum. Yolda bir yer buluruz diye düşündüm." dediğinde içimden güldüm.

"O zaman eskiden ağabeylerimle gittiğimiz bir yer vardı. Oraya gidebilir miyiz?" diye sordum bir ümit..

"Olur.."

İçimde oluşan mutluluk yüzüme de yansıdı sanırım. Sıcak sıcak böreklerin içine gidiyordum, tabi ki yansıyacaktı!

ÜZGÜNÜM BÖLÜM GEÇ GELDİ VE SİZİ ÇOK BEKLETMEK ZORUNDA KALDIM. BÖLÜMÜ TELEFONDA DÜZENLEMEYE ÇALIŞTIM, BU YÜZDEN DİĞER BÖLÜMLERDEN DAHA DA ÇOK YAZIM YANLIŞI OLMUŞTUR AMA BİLİYORUM ARAMIZDA LAFI OLMAZ :D

ARA SINAVLAR İÇİN ŞEHİR DIŞINDAYDIM BU YÜZDEN BİLGİSAYARIM YOKTU AMA BUNU TELAFİ ETMEK İÇİN BULDUĞUM HER ARADA DAHA UZUN YAZMAYA ÇALIŞTIM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ :)

Continue Reading

You'll Also Like

6.1M 269K 61
Her şey abimin düğününde beğendiğim çocuk yerine abimin arkadaşının numarasını almakla başladı. Liya; ANALAR NELER DOĞURUYOR Liya; KAYNANAM ABARTMIŞ...
1.2M 22K 38
Bedenim bir ateşte kavrulurcasına karıncalanıyordu ve o, O beni izliyordu. Eşsiz bir manzarayı izliyormuşçasına, sadece tutkuyla harlanan bedenleri...
202K 9.2K 35
18 yılını bir hiç uğruna yaşamış olan Arel. 18 yıl bir yalan ile yaşamış olan aile. Birbirlerinin acılarını paylaşıcaklar mı yoksa yeni bir acı dah...
59.7K 218 12
Bir gün Şeker iş bulamadığı için aklına şey gelir. vücudu güzel ve çoğu erkeği etkilediğinden paralı Sex yapmaya karar verir. Her zaman aylık parasın...