YENİDEN SEVEBİLİR MİSİN

By kimbuyazarciniz

243K 10.3K 4.1K

Bade Sancak. Daha 23 yaşında bir genç kadın ve hayatında aldığı en yanlış karar, aşık olmak.. Yanlış kararla... More

1. Bölüm / Başlangıç
2. Bölüm / Hastane
3. Bölüm / Onun Karısı
4. Bölüm / Karmakarışık
5. Bölüm / Yeni İnsanlar
6. Bölüm / Yalan
7. Bölüm / Evlilik
8. Bölüm / Ateş
9. Bölüm / Kiss
10. Bölüm / Yara
11. Bölüm / Koku
12. Bölüm / Nişan
13. Bölüm / Tatil
14. Bölüm / Sevgili
15. Bölüm / Aile
16. Bölüm / Gerçekler
17. Bölüm / 1 Ağustos
18. Bölüm / Kardeş
19. Bölüm / Çaresiz
20. Bölüm / Yıkılış
21. Bölüm / Yorgun
22. Bölüm / Ortaya Karışık
23. Bölüm / Ayrılık
24. Bölüm / 5 Eylül
25. Bölüm / Ölüm
26. Bölüm / İngiltere
27. Bölüm / Kızıl Saçlı Kadın
28. Bölüm / Ömer Ve Su
29. Bölüm / Büyük Plan
30. Bölüm / Halüsinasyon
31. Bölüm / Ufak Yüzleşme
32. Bölüm / Tek Başına
33. Bölüm / Operasyon
34. Bölüm / Savaş
35. Bölüm / "Korkak"
36. Bölüm / Yılbaşı
37. Bölüm / Bebek
38. Bölüm / Abi Kardeş
40. Bölüm / Hamilelik Hormonları
41. Bölüm / Kaybediş
42. Bölüm / Ayazdan Kaybediş
43. Bölüm / Remzi Doğanlı
44. Bölüm / Câni
45. Bölüm / Şirket
46. Bölüm / Ayazın Geçmişi
47. Bölüm / Yüzük
48. Bölüm / Eski Aşklar
49. Bölüm / Evlilik Mevzusu
50. Bölüm / Küçüklük Tranvası
51. Bölüm / Sevgililer Günü
52. Bölüm / Sona Doğru
53. Bölüm / Final
Özel Bölüm

39. Bölüm / Kanlı Bebek

3K 148 62
By kimbuyazarciniz

Instagram: kimbuyazarciniz
Keyifli okumalar diliyorum :)

Doktor sıvı bir jeli karnıma sürdü, sonrasında değişik şekilli bir aleti karnıma doğru sürterek haraket ettirmeye başladı, bir yandan da yan tarafta bulunan ekrana bakıyordu.

Biraz daha böyle kalırsam stresten bayılabilirdim. Ekrana ciddiyetle bakan doktorun yüzünü dikkatle izleyerek, yüzündeki ifadelerden birkaç saniye de olsa daha erken öğrenmeyi anlamaya çalıştım.

Yarım dakika kadar geçti, ama bu süre zarfı bana asırlar gibi gelmişti. Doktor sonunda bakışlarını ekrandan çekip, gözlerime doğru çevirdiğinde merakla ağzından çıkacak olan kelimeleri bekliyordum.

"Hayırlı olsun Isabella hanım, hamilesiniz" ağzından çıkan sözcüklerle kaşlarım hızla çatıldı. Hamileydim. Ben, hamileydim.

Ağzım istemsiz bir şekilde aralanırken gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Görüntüler buğulu hale gelmeye başlamıştı. Titreyen bir ses tonuyla "Tekrar bakın, yanlış anlamışsınızdır belki" dedim. Doktor başını olumsuz anlamda salladı "Kesin olarak hamilesiniz Isabella hanım." Elini destek vermek istercesine koluma doğru vurdu.

Ağzımdan hafif bir hıçkırık kaçtı, gözlerimi bir saniyeliğine Ayaza doğru çevirdiğimde oda bu durumu fazla beklememiş olacak ki, şaşkınca bana doğru bakıyordu.

Resmen içime doğmuştu, tek bir birliktelikte böyle bir durumun olması oldukça düşük gibi geliyordu ama şans ne zaman beni bulmuştu ki?

Evime gidip kafamı kendi başıma toparlamam lazımdı.

Ayaklandığım sırada başımın hafif bir dönmesi ile sedelenirken, Ayaz ışık hızıyla yanıma yanaşıp kolumu tutmuştu. Elim başıma gitti, midem çok kötü bulanıyordu. Büyük ihtimalle psikolojikmen oluyordu.

"Eve gitmek istiyorum" diye fısıldar bir tonda konuştum. Ayaz destek vererek beni ilerletmeye başladı.

Hastaneden çıktığımızda, bizi kapının önünde hazır bir şekilde bekleyen arabaya bindik. Kemerini taktıktan sonra Ayaz gazı köklemişti.

Evin önüne 10 dakika içinde gelmiştik. Bu süre zarfında kafamı susturup, bu halde daha da karmaşaya girmemesi için durdurmaya çalışmıştım. Kafamı toparlayıp düşünmezsem düşüncelerim çok karışacaktı.

Kafamı sağol anlamında salladım. Arabadan tam inecekken Ayaz konuşmaya başladı. "Bade" başımı ona ne var anlamında çevirdiğimde konuşmaya devam etti. "Yanında olmamı istersen gelebilirim, sen şimdi kendi kendini yiyip bitirirsin." Haklıydı. Ama tek başıma akıllıca düşünmek daha doğru olurdu

"Yalnız kalmak istiyorum." Dedim. Başını olumlu anlamda salladı "Aramak istersen telefonum her daim açık, hemen yanına gelebilirim. Kendini çok yıpratma olurmu, çözülemeyecek bir sorun değil" başımı sallayıp arabadan indim. Çözülemeyecek bir sorun olmadığını bende biliyordum fakat canımdan bir parçayı aldırmak istemiyordum.

Bir yandan da Ayaz gibi bir adamdan, neler yaşatmış olduğum adamdan, bu dünyaya bir çocuk getirmek çok saçma olurdu.

Eve girip kapıyı öfkeyle örttüm. Aptal Bade, sonrasını düşünmeden kararlar vermekten artık vazgeçmeliydim.

Ne banyo yapmaya ne de üzerimi değiştirmeye halim yokmuş gibi hissederken yatağa uzanıp yatmıştım. Saat öğlene geliyor olsada, hiç olmadığı kadar uykum vardı.

Saat 2'ye gelirken uyanmış, yatakta saatlerce döne döne düşünmüştüm. Mantıklı bir karar almam gerekiyordu, benden bir parça olan cana kıymak mı yoksa babası olacak kişiye neler yapmış olduğum adamdan bir çocuk dünyaya getirmek mi? Hele ki böyle bir anne babaya sahipken, hayatımız bu kadar haraketli ve tehlikeliyken ne olursa olsun bir çocuk dünyaya getirebilecek miydim?

Galiba en doğru olan karar erkenden bebeği almaktı. İçimdeki vicdan o zaman hiç susmayacaktı biliyordum fakat bir bebek dünyaya getiremezdim. Belki de o bebek hayata tutunmamı sağlayacaktı, erken mi karar veriyordum?

Düşündükçe daha da karmaşaya giriyordum. Tam aldırmanın doğru bir karar olduğunu düşünecekken kalbime büyük bir vicdan azabı oturuyordu. Tek başıma yeterince düşünmüştüm, Ayazla konuşmam gerekiyordu birazda

Telefonu elime alarak numarasını tuşladım. Birkaç defa çalan telefon açıldığında, telefonun ardından Ayazın sesi geldi. "Alo"

"Ayaz müsait misin" diye sordum. Olumlu bir ses çıkartıp "Müsaitim" dedi.

"Buluşabilir miyiz, ikimiz baş başa konuşup karar vermemiz daha doğru böyle bir konuda."

"Tamam birazdan evinde olurum" diyerek telefonu kapattı. O gelene kadar yatağı toparlayıp üzerime temiz kıyafetler giymiştim. Mutfağa geçip kahve için sıcak su koydum. 5 dakika sonrasında kaynayan suyla, iki tane sert bir kahve yaptım.

Suları bardağa boşaltma işlemim bittiği sırada zilin çalmasıyla mutfaktan çıkarak kapıya yönelip açtım. Ayaz elinde bir poşetle kapıdaydı. Başıyla selam verdi, elimle geçmesini işaret ettim. Bir iki adımla evin içine girdi, yan yana olacak bir hizada dururken elindeki kese kağıdı gibi olan poşeti bana doğru uzatıp "Kahvaltı yapmamışsındır bu saate kadar diye sana birkaç birşey aldım" dedi. O kadar ince düşünceli bir insandı ki.

Hafif bir tebessüm edip "Teşekkürler" dedim. Sonrasında "Geçebilirsin" diyerek salona doğru işaret ettim. Başını sallayarak salona girdi, ikili koltuklardan birinin köşesine doğru otururken bende mutfağa gidip hazırlamış olduğum iki kahveyi alıp salona geri geçtim.

Onun oturduğu ikili koltuğun bir diğer ucuna da ben oturup, yüz yüze gelebilecek şekilde ona doğru döndüm. Getirmiş olduğu poğaça sandiviç türü şeyleri de poşetten sıyırıp öylecene koydum. Bir poğaçayıda özellikle Ayazın kahvesinin yanına koymuştum. "Bu bitecek" diye uyardım. Eminim ki oda birşey yememişti

Gözleriyle beni onayladı. Sonrasında konuşmam için gözlerini bana dikti.

"Fazla uzatmak istemiyorum, ikimizinde şuan ki yaşamı bir çocuğa bakıcak kadar ne sakin, ne de hayat tarzımız buna el veriyor. Çocuğu aldırmak istiyorum." Bu zamana kadar çok can almıştım, yada can almak konusunda çok rahat konuşmuştum fakat benden parça bir canı öldürmek hakkında konuşmak bile çok koyuyordu.

Yüzünde bir tepki oluşmadı, ya bir sevinç yada bir üzüntü. Sadece başını olumlu anlamda salladı ve "Nasıl istersen" dedi

Oda çok iyi biliyordu bu çocuk dünyaya gelirse hayatı ceheneme çevrilenebilirdi. Onun yerine daha nohut tanesi gibi küçücük olan bedeni cenete gitmeyi hak ediyordu.

Uzanıp kahvemden bir yudum aldım. Bakalım bu vicdan azabıyla hayatımı nasıl devam ettirecektim. 

Kahveyi geri masaya koyduğum sırada zilin çalmasıyla refleks olarak gözlerim kapıya doğru çevrildi. Ayazın da bakışları dış kapıya doğru döndüğünde "Birisini mi bekliyordun" diye sordu, başımı olumsuz anlamda salladım. Ayaklanıp kapıya ilerledim ve dış kapıya açtım. Kapıda kimse bulunmuyordu, başımı uzatıp sağa sola bakarak birinin olup olmadığına baktım. Hiç kimse yoktu

Kaşlarım çatıldı, tam kapıyı örtmek için geri çekilecekken kapının önünde ayağımın altında bulunan siyah renkli büyük bir kutu gördüm.

Tedirgince kutuya uzanıp aldım. Sonrasında kapıyı örtüp içeri geri geçtim. Ayaz bana bakarak "Kim" diye sordu.

Başımı bilmiyorum anlamında sallayarak "Kimse yoktu, kutu buldum yerde" dedim.

Hızla ayaklandı, yanıma gelerek "Sen açma tehlikeli bir şey olabilir" dedi, omuz silktim. Ne olabilirdi ki, kutuyu açtığım an bomba mı patlayacaktı sanki

"Bomba olacak hali yok Ayaz" dedim, ardından koltuğa ilerleyip oturdum. Kutuyu da masaya doğru koydum. Ayaz ise ayakta duruyordu. Ellerim kutuyu açmaya gidecekken sıcak elleri beni durdurdu ve "Bekle ben açacağım" dedi, göz devirdim. Elimle ellerini geri ittirdim, sonrasında kutuyu hızla açtım.

Kutunun içinde gördüğüm görüntüyle derince yutkundum, gözlerim sonuna kadar açıldı, midem bulanmaya başlamıştı bile. Saniyesinde iğrenç bir hale dönmüştüm.

Kutunun içerisinde gerçek gibi fakat oyuncak olan, her tarafı kanlarla kaplı,  gözleri çıkmış bir bebek vardı. Ellerim ağzıma gitti, midem bulanıyordu. Sol elimle bebeği almak için uzanacakken gelen ağır öğürtü ile koltuktan hızlı bir şekilde kalkıp tuvalete kadar koştum.

İçimde ne var ne yoksa çıkarmıştım, ağzımı çalkaladım. Aynadan gördüğüm görüntüyle Ayazın saçlarımı tuttuğunu gördüm. Gözlerimiz aynada kesişirken uzun bir süre o şekilde kaldı, sonrasında Ayaz "İyi misin" diyerek sessizliği bozdu. Son kez ağzımı çalkalayıp doğruldum, yan taraftan peçete kopartıp yüzümü silip peçeteyi çöpe attım.

"İyiyim" diye mırıldandım, "Kan görünce bir anda neden böyle oldu bilmiyorum" dedim, ağrıyan başımı tutarak. Sonuçta daha 1 hafta önce cinayet işlemiştim, kan yüzünden midemin bulanması garipti benim için.

Kutuya olan merakım artarken salona doğru yürüdüm. Ayazda peşimden geliyordu, az önce bıraktığımız gibi duran kutuya yaklaştım. Oyuncak bebeği tekrar gördüğümde yüzümü buruşturdum, hangi orospu çocuğu bunu yollayacak kadar yürek yemişti?

Ayaz eliyle beni hafif geri çekerek "Ben bakarım, dokunma" dedi. Başımı sallayıp kutuya bakmasını bekledim.

Ayaz kutuya yaklaşıp bebek dışında kutunun içinde bir şey olup olmadığına baktı, ve içerisinden bir zarf buldu. Beyaz zarfı gördüğü an sinirle nefes alıp vermeye başladı.

"Kimdenmiş" diye sordum merakla, boyu benden uzun olduğu için parmaklarımı biraz kaldırarak zarfın üstünü okumaya çalışıyordum.

Sol yumruğunu sıkmasıyla gerçekten sinirlendiğini anladım. Kardeşim bana da söyle de birlikte sinirlenelim değil mi

"Remzi Doğanlı" diye öfkeyle konuştu, söylediği isimi eskiden araştırmıştım, Rıza Doğanlının kardeşiydi.

Kaşlarım çatıldı, başım zaten ağrıyorken üstüne öfkelenmem iyi gelmemişti bana. "Ne" diye ağzım açık kalmış bir şekilde konuştum. Orospu çocuklarının biri bitiyorsa diğeri başlıyordu.

"Zarfı aç hemen Ayaz" diye konuştum, hızla zarfı yırtıp atan Ayaz, mektubu okumaya başladı.

Okuduğu her kelimede yüzü öfkeyle daha çok kasılırken sonunda bitirmiş  olmalı ki öfkeyle mektubu fırlatıp etrafta dolanmaya başladı. "Orospu çocuğu" diye öfkeyle bağırdı, öfkesi içimi korkuturken, yere uzanıp mektubu aldım.

Sevgili Ayaz, karısı ve biricik bebekleri

Hani bir söz vardı, mutlu haber erken yayılır mıydı o? Duyduğuma göre yalancı karın hamileymiş. Bu mektupla ilk olarak ben kutlamak istedim sizi, birde ufak bir hediye yollamak istedim. Eğer ki Rızayı bırakmazsınız daha minnacık bebeğinizin durumu bu halde olacak. Sakın yanlış anlamayın, bu bir tehtid değil. Olacakları bildirme.
Tekrardan sevinçli haberinizi kutlar, istediğim şey için benimle iletişime geçmenizi dilerim.

Sevgilerle 

Hangi hadle daha oluşmaya yeni başlamış bebeğim için bu şekilde tehditler savurabilirdi bir insan? Bu nasıl bir canilikti.

Mektubu elimden öfkeyle fırlatıp "O pezevengi bulup öldüreceğim" diye bağırdım. Beni tehtid etmiş olsa bu kadar sinirlenmezdim, fakat benden ve Ayazdan gelen bir parça için hiç kimse bu şekilde konuşamazdı.

Acilen o adamı bulup gırtlağını sıkmam lazımdı. Ama bir dakika ya, bu adamın nasıl haberi olmuştu? Daha biz bile yeni öğrenmemiş miydik?

Düşüncelerim beni duraksatırken "Bu adam benim hamile olduğumu nasıl biliyor Ayaz" diye konuştum. Bağırmam yüzünden başım kuvvetlice dönmüştü, her an bayılabilecek gibi berbat hissediyordum kendimi.

"Bilmiyorum Allah kahretmesin, Erene bile söylemedim. Kimsenin haberi yok ikimiz dışında nasıl öğrendi bilmiyorum orospu çocuğu" yüzü bana dönük değildi, döndüğü sırada ayakta zor duruşumu fark etmesiyle "Bade" diyerek hızla yanıma geldi. Kollarıyla bedenimi sıkı sıkı tutarken daha fazla dayanamayarak kendimi bırakmıştım.

Hastane sesleri kulağıma arı vızıltısı gibi gelirken, hoşnutsuzca gözlerimi açtım. Başım hala dönüyor, midem bulanıyordu.

İlk başta bulanık olan görüntü gözlerimi biraz kırpıştırdıktan sonra normal hâline gelirken, yanımda  hissetmiş olduğum nefesle başımı sağ tarafa doğru çevirdim. Gözlerimi açtığımı fark eden Ayaz yerinden hızla kalkarken dibime kadar gelip "İyi misin" diye sordu. Berbattım.

Başımı iyiyim anlamında sallarken "İyiyim ben" dedim. Düşük mü gerçekleşmişti, niye bayılmıştım ben? Gözlerimin dolmasına engel olamazken "Duruyor mu" diye sordum, elim karnıma doğru gitmişti. Belkide istemeden çok kısa zamanda benimsemiştim bu bebeği. Yoksa gidiyor olması beni bu şekilde üzmezdi.

Başını olumlu anlamda salladı Ayaz "Doktor fazla stres ve üzüntü yüzünden bebeğinde zarar gördüğünü söyledi, biraz daha üzüntü ve stres yaparsan kaybedebilirsin bebeği" diye sessiz tonda konuştu. Bebeğimi kaybetmek istemiyordum, bebeğimi aldırmak da istemiyordum. O görmüş olduğum kanlı bebek sonrası fikrimden iyice vazgeçmiştim. Ne olursa olsun bu bebeği dünyaya getirmek istiyordum, belkide hayatımın ilacı olacaktı bu can.

"Evde fikrini vermiştin. Bir daha uğraşmak istemezsen eğer, şuan da aldırma işlemini yapabiliriz." Dedi. Öyle bir adamdı ki, duygularından hiç bir şeyi anlayamıyordum. Aldırmamı istiyor muydu istemiyor muydu, asla mimikleri ile belli etmiyordu bu durumu.

Başımı olumsuz anlamda salladım. "İstemiyorum" dedim. "Bebeği aldırmayacağım."

Birkaç saliselik yüzünde hafif bir tebessüm oldu. Fakat herkesin anlayabileceği bir haraket değildi, ben sadece çok iyi tanıdığım için gözümden kaçmamıştı bu haraket. Başını salladı "Nasıl istersen" diye konuştu. Sanki bütün söz bendeymiş gibi davranması canımı sıkıyordu. Onunda çocuğu değil miydi, söz hakkı ona da düşüyordu.

"Sen birşey düşünmüyor musun?" Diye sordum merakla. Hem bir yandan sıcak, hemde bir yandan buz gibi oluşu canımı oldukça sıkıyordu. "Bebeği taşıyarak en büyük sorumluluğu alacak kişi sensin Bade. İstemediğin birşey düşünüyorsam, bunu sırf benim düşüncem yüzünden yaptıramam sana."

Hafifçe tebessüm ettim, Ayaz çok iyi bir insandı. Ve ben bu adamı kendi ellerimle kaybetmiştim.

"Eve ne zaman gidebilirim?" Diye sordum. Konuyu değiştirerek ortamın gergin havasını gidermeye çalıştım.

"Bu akşam taburcu olabileceğini söyledi doktor. Ama bu 1 ay içerisinde kendine çok dikkat etmen gerekiyor. Yoksa düşük ihtimali oldukça yüksek bir ihtimal" başımı salladım. "Tamam" diye mırıldandım. Hayatımın ana maddeleri üzüntü ve stresti. Onlar olmadan 1 ay nasıl geçirecektim hiç bir fikrim yoktu

"Remzi Doğanlıyı bir aralar araştırmıştım ve Japonyada olduğunu biliyordum. Kardeşi ile de görüşmüyordu, yalandan cenazesine bile katılmamıştı. Nereden geldi bu bir anda kardeş sevdası? Birde bütün bu olanlardan nasıl haberi oluyor?" Şimdiden öfkelenmeye başlamıştım bile.

"Remzi Rıza öldükten sonra Doğanlı aşiretinin başına geçmesi gerekliydi fakat Japonya da kurulu düzeni yüzünden Türkiyeye gelme gereğinde bile bulunmamıştı. Büyük ihtimalle Rıza kendini öldü gösterirken bir yandan da kardeşiyle iletişime geçip ondan yardım alıyordu. Çünkü Rıza öldükten 1 ay sonra Remzi bir anda fikrini değiştirerek Doğanlı aşiretinin başına geçmeye karar vermiş. Bu sayede Rıza, aşiretten de yardım alabiliyordu"

Beyinleri nasıl bir kötülükte çalışıyordu bu orospu çocuklarının?

Uzun cümlesiyle başımın ağrısı kuvvetlenmişti. Ne yapmam gerektiğini düşündükçe daha çok ağrıyordu, tekrardan çözülmez bir bulmaca olayına geri dönmüştük.

"Ne yapacaksın, Rızayı bırakacak mısın?" Diye sordum. Başını hızla olumsuz anlamda sallayıp. "O iti birtek leşiyle bırakırım. Onun dışında elimden onu kimse alamaz." Diye kesin bir ses tonuyla konuştu. Rızaya olan nefreti oldukça fazlaydı, fakat benimki kadar ileri olduğunu düşünmüyordum. İçimde Rıza için hissetmiş olduğum her gün artan nefret vardı. Ve gittikçe alevleniyordu bu nefretim.

Tekrar konuşacakken Ayaz benden önce davranarak beni susturdu. "Bunları düşünme şimdi, uyuyup dinlenmen gerekli" dedi, ofladım.

Başımı sallayıp "Uyandığımda birlikte plan yapacağız ama, söz mü?" Diye sordum. Sessiz kaldı, bir şey demedi. Kaşlarımı çatıp "Söz mü Ayaz" diye tekrar sordum. "Bade uyu artık hadi" dedi, üzerimdeki ince battaniyeyi düzeltirken.

Bu sefer sesimi biraz daha yükseltip "Söz versene" diye bağırdım.

"Tamam Bade tamam. Söz. Sen uyandığında ve kendini iyi hissettiğinde birlikte plan yapacağız" cümlesiyle birlikte hafifçe gülüp "İyi Geceler" dedim. Sonrasında götümü ona dönerek cenin pozisyonunda uzandım. Fazla uzun süre olmadan da yorgun gözlerim mağlup gelip yorgunlukla kapanmıştı.

-Bölüm Sonu-

Nasılsınız, iyi misiniz?

Ben bile neler yaptığımı anlamıyorum, bakalım yolun sonu bunları nereye götürecek.

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi buraya alabilirim.

Kitap hakkında bir durumu ilk haberdar ettiğim yer Instagram. Sizleri de beklerim, dm den sohbet edebiliriz.

Instagram: kimbuyazarciniz

Kendinize cici bakın öptm

Continue Reading

You'll Also Like

742K 41.3K 23
Bir ameliyat sonucu son beş yılıyla beraber karısını ve değişen hayatını tamamen unutan bir Tarık.. Hafızası gidince bambaşka bir adama dönüşen kocas...
790K 45.9K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
96.7K 4.3K 35
Kuzeninin aşkı için uğraşan Arya bu sırada kendi aşkını bulduğundan habersizdir. Oysa Barlas hayatının aşkını bulduğundan oldukça emindir ve onu kayb...
63.6K 3.5K 17
Limon Kabuğu Sokağı isimli kurgunun yan kitabıdır. 💛