SIR (1)

Oleh BC-Valerie

698K 45.9K 4.7K

Oda çoktan dumanla kaplanmış görüşümü engelliyordu. Ciğerlerime hava çekmek için öksürüp hırlarken bir yandan... Lebih Banyak

SIR / Tanıtım
SIR / Bölüm 2
SIR / Bölüm 3
SIR / Bölüm 4
SIR / Bölüm 5
SIR / Bölüm 6
SIR / Bölüm 7
SIR / Bölüm 8
SIR / Bölüm 9
SIR / Bölüm 10
SIR / Bölüm 11
SIR / Bölüm 12
SIR / Bölüm 13
SIR / Bölüm 14
SIR / Bölüm 15
SIR / Bölüm 16
SIR / Bölüm 17
SIR / Bölüm 18
SIR / Bölüm 19
SIR / Bölüm 20
SIR / Bölüm 21
SIR / Bölüm 22
SIR / Bölüm 23
SIR / Bölüm 24
SIR / Bölüm 25
SIR / Bölüm 26
SIR / Bölüm 27
SIR / Bölüm 28
SIR / Bölüm 29
SIR / Bölüm 30 (Final Part 1)
SIR / Bölüm 30 (Final Part 2)
2. Kitap Kontrol için:

SIR / Bölüm 1

38.2K 2.1K 127
Oleh BC-Valerie

Mavi pembe ışıklar sahnenin ve kalabalığın arasında geziniyor, Dylan'ın hayranlarını daha da sabırsızlandırıyordu. Bitmek bilmeyen çığlıklarından çıkardığım sonuç buydu en azından. Ben siyahtan vazgeçmeyip kolsuz dar bir elbisede karar kılmışken Becky hiç olmadığı kadar farklı giyinmişti. Normalde tek parça giymeyi tercih eden oydu ama bu akşam rolleri değiştirmişe benziyorduk. Sarı düz saçlarını at kuyruğu yapmış, koyu gri, dar bir mini eteğin üzerine krem rengi tişörtünü giymişti. En sıradan haliyle bile dikkat çekecek türden biri olduğu için Becky için kıyafetlerin pek de bir önemi olmadığını düşünüyordum.

Sonunda Dylan sahneye çıktığında kalabalıktan büyük bir gürültü koptu. Sanki herkes aynı anda -Becky de dahil- çığlık atmaya programlanmıştı. Dylan yanlarını kazıttığı saçlarının tepede kalan kısmını maviye boyatmış, zaten gülünç olan görünümünü daha kötü hale getirmişti.

Düzleştirdiğim saçlarımdan bir tutamını kulağımın arkasına alarak yüzümü açtım. Bütün salon aynı anda Dylan'a eşlik ediyor ve müziğin ritmine uyarak dans ediyordu. Ben ise sadece kollarımı birbirine kenetlemiş, bu eziyetin son bulmasını istiyordum.

Sadece tepeden uzattığı mavi saçlarını sallamaya çalışınca elimde olmadan gülerek, "Yüzyılın ucubesi." diye söylendim.

"Bence de." Birinin kulağıma fısıldamasıyla ürpererek arkamı döndüm.

Mason üçüncü sınıftaki halinden gram değişmeyen bir gülümsemeyle karşımda duruyordu. Durumdan şikayetçi değildim ama ben bile bir yıl içinde epeyce değişmiştim. Sanırım bunun sebebi benim çocuksu onunsa başından beri olgun ve aşırı derecede çekici ela gözleri olmasıydı.

"O zaman neden buradasın?" dedim gülerek. Ben Becky'nin ısrarıyla gelmiştim ama herhangi bir erkeğin baskı altında olmadan buraya gelmek istemesi kesinlikle normal bir şey olamazdı.

"Seninle aynı sebepten."

"En yakın arkadaş kurbanı, tahmin etmeliydim." En azından zorla getirilme konusunda yalnız değildim.

Şaşırmış görünüyordu. "Hayır, beni Becky davet etti."

Buna kandığıma inanamıyorum! Hunter'dan ayrılacağımı söylememe rağmen beni ciddiye bile almamıştı. Onu tanıdığım halde bunu düşünememiş olmak kendimi saf hissetmeme neden olmuştu.

"Haberim yoktu." dedim dudağımı ısırarak.

"Peki neden kabul ettin?" Sormadan rahat edemeyeceğimi bildiğimden devam ettim. "Biletleri başkası alsa bile..." Elimle Dylan'ı göstererek, "...buna katlanılmaz." diye ekledim.

Birkaç saniye duraksamasından bunu sormamı beklemediğini anladım. "Ne diyebilirim ki? Reddemeyeceğim bir teklifte bulundu."

Mason'la konuşmanın gittikçe daha fazla merak uyandırdığını hissederek, bunu kasten yapıp yapmadığını düşünmeden duramadım.

"Teklifin Dylan olmadığı ortada." Bunu anlamak zor olmasa gerekti.

Başıyla onayladı.

"Sormam çok mu kabaca olur?" diye şansımı denedim.

"Muhtemelen." diyerek Dylan'ı işaret etti. "Sence de horoza benzemiyor mu?" Konuyu değiştirmesine hem sevinmiş hem de üzülmüştüm. Mason'ın reddedemeyeceği teklif ne olabilirdi ki? Onu geçtim, bundan Becky'nin nasıl haberi oluyordu?

Gülerek karşılık verdim. "Sonunda benimle aynı fikirde olan biri."

O da aynı şekilde gülerek dikkatini Dylan'a yöneltti. Her ne kadar onu izlemekten zerre haz etmesem de konserdeydik sonuçta. Işıklandırmalar bile onun daha çok dikkat çekmesi için ayarlanmıştı. Becky'nin yanımdan ayrıldığını yeni fark ederek etrafa göz gezdirmeye başladım. Her okulda olduğu gibi bizim popüler amigo kızımız Cara beni şaşırtmayarak birkaç kişi önde duruyordu. Nerede bütün okulun ilgisini çeken bir şey bulursa sürekli ön katılımcı olurdu. Bazen Becky'nin de onun yaptığı gibi sevmediği halde çok tutulduğu için buna katlandığını düşünürdüm. Sonra beş yıl boyunca bana Dylan hakkında bilmediğim bir özelliği olmayana kadar anlattığını hatırlayınca kendimden azda olsa utanırdım.

Gözlerim Becky'yi ararken Brad'in etrafına bakarak sadece çalışanlara ait olan bir bölüme girdiğini gördüm. Onca kişi arasından en son dikkatimi çeken olması gerekirken yine Becky yüzünden istemediğim olaylara dahil oluyordum. Brad hakkında bildiğim tek şey adıydı. Diğer herkesin aksine -yalnızca milleti başından savmak için- nadiren konuşurdu. Hiç arkadaşının olmamasının yanı sıra görünüşü mükemmeldi. Futbol takımına girebilecek yapılı vücudu ve belirgin elmacık kemikleri vardı. Siyah dalgalı saçları ve bronz tenini saymıyordum bile. Anlayacağınız yalnız olmasının tek nedeni öyle olmasını istemesiydi. Yeni geldiğinde kızlar ağzının içine düşmüştü ama inatla iletişim kurmayı reddediyordu. Gay olduğu hakkındaki teorimi de kimseyle görünmeyerek çürütmüştü. Böylelikle okulda görünmez hale gelen tek kişiydi.

Düşüncelerimden sıyrılarak az önce Brad'in girdiği kapının birkaç adım ilerisinde hayranlıkla Dylan'ı izleyen Becky'yi buldum. Mason'a hemen döneceğimi bağırarak söylememe rağmen duyduğundan şüpheli bir şekilde kalabalığı yararak Becky'nin olduğu yere doğru ilerledim. Nihayet beni gördüğünde gülerek el salladı. Sanırım en mutlu günü buydu çünkü iki açıdan da kazançlı çıkan tek kişi kendisiydi.

"Nasıl geçti?" dedi mavi gözlerinden birini kırparak.

"Beni oyuna getirdin." Sonuna kadar etkileyiciydi ama davet ettiği kişi Mason bile olsa beni kandırdığı gerçeğini değiştirmiyordu.

"Yerinde olsam 'oyun' demezdim, bu sana sunduğum eşsiz fırsatlardan biri!"

Mason'dan eşsiz diye bahsetmesi komiğime gitmişti ama belli etmedim. "Bana yaptığın so-" Cümlemi tamamlayamadan keskin ve boğucu bir koku boğazımın yanmasına neden oldu.

Arkamı döndüğümde sahnenin kenarlarında bulunan perdelerden birinin yanmaya başladığını fark ettim. Yangın çıkması için en ufak bir neden yoktu. Etrafta ne meşale ne de mum görünüyordu. Dylan panikleyerek çalmayı bırakınca salonu sessizlik kapladı ve başkaları da perdenin yanmaya başladığını görmüş olmalıydı ki gür bir çığlık Dylan'ın çalmayı bırakarak neden olduğu sessizliği yararak ortalığı ayağa kaldırdı.

Dylan sahneden koşar adımlarla inerek kalabalığın arasından diğerleriyle birlikte çıkışa yöneldi. Her şey çok çabuk gelişmiş, perdenin köşesinden başlayan yangın, birkaç dakika içinde bütün sahneyi kaplayacak büyüklüğe ulaşmıştı. Salon kara dumanlara bürünürken kapının dibinde oluşan kalabalıktan çığlıklar yükseliyordu. Becky beni kolumdan çekene kadar öylece durduğumu fark etmemiştim. Mason'la konuştuğumuz yere baktım ama birbirlerini iteleyerek dar koridorun ucundaki çıkışa ulaşmaya çalışan onlarca kişi arasından onu görmem mümkün değildi. Dünyaca ünlü popstardı ama yangın çıkışı olan bir yer bile bulamamıştı.

Aniden kısık sesle küfrettim.

Becky beni duymuş olmalıydı ki bana soran gözlerle baktı. Salonun yarısı boşalmış, diğerleri ise sırayla çıkmayı bekliyordu. "Çık buradan Becky, hemen döneceğim." diyerek beni sıkıca tutan kolundan kurtuldum.

"Neden bahsediyorsun?!"

"Brad... Sanırım hala içeride." Becky hala bir şey anlamamış bir şekilde bakıyordu. Duman ciğerlerimi yakıyor, gözlerimin yaşarmasına neden oluyordu.

"Git buradan!" diye tekrarladım.

Henüz birkaç adım atmışken Becky olabildiğince yüksek bir sesle adımı haykırdı. Beni vazgeçirmeye çalışacağını sandım ama aksine kalabalığın arasında sakin ama bakışlarından ne kadar ürktüğü belli olan Brad'i gösteriyordu. Bu oydu. Becky gelmem için işaret etti ama yapmadım. Yangın başladığından beri kapının dibinden ayrılmamıştık ve Brad'in oradan çıkmadığına adım gibi emindim. Evet gördüğüm kişi kesinlikle oydu ama açıklayamayacağım bir şekilde Brad'in içeride olduğuna emindim.

Oraya bakmalıydım. Ancak odayı boş görürsem Becky'nin işaret ettiği kişinin gerçekten o olduğuna inanacaktım. Kalabalığın arasından çıkmaya çalışan Brad bile olsa o odanın boş olduğundan emin olmadan buradan çıkamazdım. Görevlilerden birkaçı ellerindeki tüplerle müdahale etmeye çalışmış, işe yaramayınca vazgeçip koşarak uzaklaşmaya başlamışlardı. Yanımdan geçen kızlar öksürerek bana geri dönmemi söylemişti fakat yürümeye devam etmiştim. Nihayet geldiğimde ahşap kapıyı açarak hızla içeri girdim.

Oda çoktan dumanla kaplanmış görüşümü engelliyordu. Ciğerlerime hava çekmek için öksürüp hırlarken bir yandan da odadaki rafların arasında koşar adımlarla ilerleyip Brad'i arıyordum. Sonunda onu duvar boyunca uzanan dolabın dibine tünemiş bir şekilde buldum. Yanına eğilerek onu sarsmaya başladım ama kıpırdamıyordu bile. Canlı olduğunun tek belirtisi nefes alırken inip kalkan omuzlarıydı.

"Brad!"

Burada biraz daha kalırsam yanına da ben yığılıcaktım. Kafamdaki bütün soruları bir kenara ittim, elimi çabuk tutmalıydım. Onu doğrultarak yüzüne vurmaya başladım. Uyanmalıydı. Tanımıyor olsam da onu burada bırakmazdım. Tüm vücudum yanıyor, durmaksızın öksürüyordum. Bilincimi kaybetmeden önce gördüğüm son şey Brad'in bağırarak burada ne aradığımı sormasıydı.


Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

591 422 9
İki bad boy... Birbirlerinden nefret ediyorlar. Eskiden çok yakın olan iki arkadaş şimdi neden birbirlerinden ölesiye nefret ediyorlar? Birisi çok ça...
201 97 12
güçten doğan bir savaş isteği ve arkadaşlıktan doğan bir aşk güçlülerin hayatta kaldığı dünyada savaş ve aşk ın duygusu bence sarar hikaye
13.7K 2.3K 91
İstekler açık, buyrun gelin... Saygı ve şartlar çerçevesinde, kitaplarınızı daha ilgi çekici kılmak için buradayım.
212 62 5
"Ay Güneşle birleştiği vakit olacaktır kainatın bittiği vakit fakat vardır her zaman bir ümit "