SIR / Bölüm 7

20.9K 1.5K 168
                                    

Brad gittikten sonra anahtarlarımı avucuma alarak bahçeye girdim. Uzun çimenler ve temizlenmeyen otlardan darmadağın görünüyordu. İkimiz de bütün gün evde olmadığımız için temizlemeye vaktimiz olmuyordu. Kapıyı açarak aralıktan içeri girdim. Beklediğimin aksine salon topluydu. Bu demek oluyordu ki sadece benim odamı aramışlardı. Anahtarımı çıkararak kapıyı ayağımla kapattım. Yukarı çıkmak için ilerlerken koltukta uyuyan babamı fark ettim. Pencereden gelen ışığın aydınlığında, yüzünün alabileceği en sakin haline baktım. Tıpkı benimki gibi siyah saçlara sahipti. Mavi kareli gömleği ve kot pantolonuyla uyuyakalmıştı. Bugün erken gelmiş olması beni şaşırttı. Ben okulu asmıştım ama onun mazeretini tahmin edemiyordum. Açık kalan televizyonu kapatıp, tekli koltuğun üzerindeki krem rengi battaniyeyi havalandırmamaya çalışarak yavaşça gergin vücuduna bıraktım. Madem babam bütün gün evdeydi Brad'in arkadaşları nasıl fark edilmeden içeri girmeyi başarmıştı? Sıkılmış, bitkin ve kandırılmış ruh halimi göz önünde bulundurarak bu soruyu aklımın köşesine ittim.

Onları düşünmeyecektim. Sadece kendim ve onlar için gerektiğinden fazla üzdüğüm babam vardı artık. Odama çıkarak gördüğüm karmaşayı büyük sakinlikle karşıladım. Dolabım yere boşaltılmış, kitaplığımdaki kitaplar ve ders notlarım yere atılmıştı. Çekmecelerin açılmış olduğu araya sıkışan çizimlerimden belli oluyordu. Çalışma masam her zaman dağınık olduğundan orada bir fark görememiştim. Ne aradıklarını bildiğim için diğer eşyalarımı kontrol etme gereği duymadım.

Üzerime tayt ve kısa kollu tişörtümü giyip işe çevrilerek duvara yaslanmış yatak süngerinden başladım. Saçlarımdan rahatsız olup topuz yaparak makyajımı sildim. Daha sonra eskilerini temiz yatak örtüleriyle değiştirip kitaplarımı dizerek masamı topladım. Bir buçuk saat kadar sonra odam eski haline dönmüştü. Hatta daha iyi durumda diyebilirdim.

Kapı gıcırdayarak açıldı ve babam eşikte belirdi. Beni evde bulmasına şaşırmıştı ama şişen göz altlarımı ve kızarmış suratımı görünce bakışları ilgi ve endişeyle değişti. Konuşmasına fırsat vermeden ''Lütfen,'' dedim. ''Evet, okulu astım ve artık kavga etmek istemiyorum.''

Gözlerini ağır ağır kırptıktan sonra, ''Güzel, ben de sıkılmaya başlamıştım.'' dedi ve içeri girerek beni yeni topladığım yatağımın üzerine oturttu. Beni kollarının arasına alarak göğsüne bastırdı. Hatırladığım gibi sıcacıktı. ''Anlatmak ister misin?'' Başımdan geçenleri eksiksiz anlatmak istesem de bazı yerleri -özellikle gizlice konser salonuna girmemi- pek hoş karşılayacağını sanmıyordum.

''Hunter başından beri Becky'yle birlikteymiş.'' Bir çırpıda söyleyip üzerimdeki yükün büyük kısmından kurtuldum.

''Becky mi?'' Yüz ifadesini bilmem için bakmama gerek yoktu. En az benim kadar şaşırmıştı. Bu bir sorudan çok şaşırma merasimiydi. Sessizliğimi sürdürdüm. Tabii ki Hunter konusunda yanılmadığını söylemek istiyordu ama benim daha fazla üzülmemem için susmuştu. İkimizde konuşmadan bir süre sessiz kaldık.

En sonunda, ''Bugün o kadar suçlu hissettim ki özür dilemek için okula geldim.'' diye itiraf etti. Cümlenin devamını biliyordum. Bu yüzden söylemeye gerek duymamıştı. Özür dilemek için geldim fakat birlikte olmadığını iddia ettiğin serseriyle öpüşüyordun! Elbette açıklama bekleyecekti, bunu hak ediyordu.

''Göründüğü gibi değil, Becky'den öç almak istedim.'' Hemen devam etmeliydim yoksa vazgeçecektim. ''Dün gece yine şanssızlığımı kullanarak bacağımı dizime kadar kestim. Endişelenmemen için Hunter'a gittim ve misafirlerini içirmeden uğurlamayan birisiymiş.'' Her şey zaten onun yüzünden olduğu için doğruyu biraz saptırmamda sorun yoktu.

SIR (1)Where stories live. Discover now