SIR / Bölüm 10

18.3K 1.4K 187
                                    

"Oraya gelmem doğru mu?" diye sordum kapıya doğru yürürken. Hava soğumaya başlayınca ellerimi ceplerime soktum. Brad bunu sürekli yaptığı için fark etmemişti bile.

"Zaten insan olarak yeterince acınasısın, bir şey diyeceklerini sanmıyorum."

"İnsanlara taktığınız isim bu mu yani? Acınası? "

Güldü. "Hayır, bu sana taktığım isim."

Gözlerimi devirdim. "Ha-ha."

Çift kanatlı dev kapıdan geçerek ilk konuşmamızda olduğu gibi Brad'i takip ettim. Aslında yüz yüze olarak ilkti. Beni terslediği telefon konuşmasını hatırladıkça sinirlenmeme engel olamıyordum. Kendime inanmakta zorluk çekiyordum artık. Ne ara Brad'e kötü niyetli olmadığını düşünecek kadar çok güvenmiştim bilmiyordum. Sadece birkaç günde çok fazla şey değişmişti. Hunter'ın ailesini kaybettiğini öğrenmiştim, Becky'nin bana attığı kazığı da unutmamak lazım tabi, ortada açıklayamadığım tuhaflıktaki güce sahip insanları saymıyordum bile. Sonuç olarak Hunter iyiydi ve kendimi sabahkinden daha iyi hissediyordum.

İçeriye girdiğimde ilk dikkatimi çeken beklediğimden daha kalabalık olmasıydı. Siyah-gri giyinen çocuklar etrafta dolaşıyor, hepsi meşgul görünüyordu. Aniden koskoca yerde sadece üç kız olduğunu fark ettim. Geriye kalan onlarca kişi erkekti ve bu sadece giriş katıydı. Kim bilir üst katla beraber kaç kişi kalıyordu burada?

''Elliot!'' dedi Brad kalabalığın arasından birine bakarak. Bakışlarını takip ederek asansörün kenarındaki çocuğa odaklandım.

Herkeste olduğu gibi onun da siyah tişörtü ve gri pantolonu vardı. Üniforma gibi bir şeydi herhalde. Kelimenin tam anlamıyla turuncu olan saçları yüzüne dökülmüştü. Gevşek bir duruşla duvara yaslanmış vücudunu iterek doğrulup bize doğru yürümeye başladı. Bakışları Brad'den bana kayarken ona imalı bir bakış atması gözümden kaçmamıştı. Bu oydu. Kamera kayıtlarında Brad'le kavga eden, diğer gün de beni yakalamaya çalışan çocuk.

Yanımıza geldiğinde kahverengi gözlerini benden bir an bile ayırmadan "Sen Gabriella olmalısın," dedi.

"Aslında Alecia." diye düzelttim. Brad öğrenene kadar bu adı unutmuştum ve şimdi onun sayesinde herkes bana böyle seslenecekti.

"Nasıl istersen." dedi gülerek. Son karşılaştığımız anı düşünürsek fazla samimi davranıyordu.

"Elliot onu ofise götür, birazdan geleceğim."

"Oldu bil." Açıkçası tekme attığım çocukla yalnız kalmak pek de parlak bir fikir sayılmazdı. Ona bu kadar güvenmesi beni şaşırttı. Ya da bana ne yapacağı umurunda değildi.

"Brad hakkında çok şey anlattı, Alecia." dedi Elliot, Brad gider gitmez.

Yüzümü buruşturdum. "Bu iyi bir şey mi?"

"Hemen hemen. Benimle gel." dedi az önce durduğu yerdeki asansöre giderek. Sesimi çıkarmadan peşinden gittim.

Kapılar kapanınca sırtımı aynaya yaslayarak Elliot denilen çocuktan uzaklaştım. Bana ne kadar iyi davranırsa davransın onu tanımıyordum.

"Ee," Araya açtığım mesafeyi anlamış ama bir şey söylememişti.

"Yanii... sen de onlardansın." Yine merakıma yenik düşüyordum çünkü Brad çok az sorumu cevaplamıştı.

"Elbette, buradaki herkes onlardan." Gülünç kelimemi üstüne basa basa söyleyince sırıttım.

"Açık konuşacağım, neden buradayım?" Asansörün zil sesi ineceğimiz kata geldiğimizi belirtince önce Elliot indi.

SIR (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin