ÇIĞ

Oleh yazanbirokur

13.3K 6K 1.4K

Işıl, tek başına gittiği ilk tatilde, hiç tanımadığı üç kişi ile tanışır. Tanıştığı kişiler arasında Kağan da... Lebih Banyak

YOLA ÇIKIŞ
YALNIZLIK
KATİLLE YAN YANA GÖZ GÖZE
CESET
ARKADAŞLIK
KARANLIK
YILBAŞI DAVETİ
KAN VE KAR
YANIMDA KAL
ALEV
OYUN
PLAN
RÜYA
BELİRSİZLİK
OLMUŞLAR VE OLABİLECEKLER
İHTİMALLER
BİTİŞİN BAŞLANGICI
DÜZENLENİYOR

YILBAŞI PARTİSİ

727 402 76
Oleh yazanbirokur

Gerçekte dans ettiğimiz kişiler belki hayatta bizimle dans edenlerdir.

Kağan, belimdeki kollarını sıkılaştırıp ''Sen, hep yanımda kal.'' Diye fısıldadı kulağıma doğru.

''Sen, hep yanımda kal.''

Onun yanında kalmak istiyordum artık. Hem de hiç ayrılmak istemiyordum. Ona sarılınca içimdeki tüm duygulara tercüman olan bir şey hissediyordum. Bir güven ya da sevgi. Asla ondan, bu kadar üzücü bir hikâye çıkacağını düşünmemiştim. Peki ya, Güneş? Yaşadığı tüm her şeye rağmen bu kadar neşeli birisi olmasına şimdi daha çok hayranım.

Kağan'dan ayrılıp ''Sen çok güçlüsün.''dedim. Bana ufak bir tebessüm gönderdi. ''Belki de değildirim, sadece öyle olmaya çalışıyorumdur.'' Kağan, bu konuda kendisine haksızlık ediyordu. ''Böyle düşünme. Sen tanıdığım en güçlü insansın.'' Kağan, derin bir nefes aldı. Hala yere çömelmiş bir şekildeydi. Sandalyede yan dönmüştüm. Aramızda burun mesafesi vardı. Restoran ise bomboştu şuan. Kağan'ın gözlerime böylesine anlamlı bakması beni heyecanlandırıyordu. Ne hissedeceğimi, ne yapacağımı şaşırıyordum onun yanında. Ama kendim oluyordum sanki bir yandan da. Onunda gözleri dolu doluydu şuan. Üstün bir çaba sarf ediyordu sanki yanımda ağlamamak için. Erkekler ağlamaz diye bir şey yoktu. Onlarında duyguları vardı. Şuan tek bir sorun vardı. O, benim gözlerime gözleri doluyken bakıyordu ve ben dayanamıyordum onu böyle görmeye. Galiba önümde ağlamak istemiyordu. Benimde gözlerim dolmuştu. Onunda ağlaması gerekiyordu. Tutmamalıydı gözündeki yaşları. Bir anlık dudaklarımdan bir cümle döküldü. ''Kağan, bana sarılır mısın?'' Bunu onun için söylemiştim. Böyle giderse olmayacaktı. Belki sarılırsa daha rahat olabilirdi. Kağan, dediğimi yaparak bana sarıldı. Ona, kollarımı doladığımda saçlarını okşadım. Gözlerimdeki yaşların akmasına izin verdim. ''Kağan, tutma kendini. Ağla.'' Sanki o, benim bunu dememi bekliyordu. ''Ben, güçlü biri olmak istiyorum, Işıl. Ağlarsam ne anlamı kalır?''

''Güçlü insanlarda ağlar. Onlarında duyguları var.'' Ben bunu dediğimde Kağan, bir elini belimden çekti ve anladığım kadarı ile yanağını sildi. Sonra tekrar kolunu belime doladı, daha sıkı bir şekilde. Ağlamaklı sesi ile konuştu. ''Işıl, ben annemi çok özledim. Onsuz olmayı hala öğrenemedim. Ben, sabah kalktığımda onun sesini duymayı bekliyorum hala. Ama güçlü kalmaya çalışıyorum. Her seferinde kendime yanımda Güneş'in olduğunu hatırlatıyorum. Onun için güçlü kalmam gerektiğini.'' O, bunları söylerken gözünden ardı ardına yaşlar süzülüyordu. Ve benimde. Kağan'dan ayrıldım. Az önce o gözyaşlarımı siliyordu ama şimdi sıra bende. Ellerimi Kağan'ın yanaklarına koydum ve gözyaşlarını, yanaklarını okşayarak kenara doğru sildim. Bunu yaparken benimde yanaklarım ıslaktı. Kağan, gözlerime bakıyordu. Sonra hafif bir tebessüm kondurdu dudaklarına. Ve konuştu. ''Ben bu kadar sulu göz olduğumuzu bilmiyordum. Bilseydim eğer ağzımı açmazdım bile. Seni üzmek, ağlatmak en son isteyeceğim şey bile değil, Işıl.'' Aynı tebessüm ile bende ona, karşılık verdim. ''Olsun. Anlatınca üzüldüm ama bana güvenmen beni çok mutlu etti.'' Kağan, ayağa kalktı ve bana elini uzattı. ''Hadi, bakalım. Bizde çıkalım yukarıya. Yorulduk bugün. Dinlenelim biraz.'' Elini tuttum ve kalktım. Kağan, ellerimize bakmıştı. Acaba bir gün çok farklı şekilde onun elini tutabilir miydim? Daha derin bir anlam ile. Evet, yine saçmalıyorum.

Restoranın kapısına doğru ilerlediğimizde Kağan, kapıyı açtı ve geçmem için kenara çekildi. Restorandan çıkıp merdivenlere doğru ilerliyorduk. Kağan, ''Güya telefonunu şarja takmak için gitmişti, beş dakikada gelecekti.'' Dediğinde sağ elini havada salladı ve ''Yalan bunlar yalan.'' Dedi. Kağan'a güldüm. Merdivenlerden çıkmaya devam edince sağ ayağım ile önümdeki merdiveni çıkarken yarım bastığım için geriye doğru tökezledim. Kağan, 365 derece merdivenin basamaklarında dönmeden beni kolumdan yakaladı. Bana gülüyordu. Sonra dalga geçer gibi konuştu. ''Hala merdiven sorununu çözememişsin belli ki.'' Merdivenleri tekrardan çıkıp onun yanında durduğumda sahte bir şekilde güldüm. ''Ha-ha-ha-ha. Çok komik.'' Kağan, halime hayret ederek başını sağa çevirdi.

Kağanların odasının önüne geldiğimizde Kağan, kapıyı çaldı. İçeriden adım sesleri geldi ve Güneş, kapıyı açtı. ''Işıl, çok uykum var hadi odaya gidelim.'' Güneş, bunu söylediğinde Mete, arkadan ''İyi geceler gençlik.'' Diye bağırdı. Güneş ile kendi odamıza doğru ilerlemeye başladığımızda Güneş, Mete'yi bana şikâyet ediyordu. ''Yok, neymiş telefonunu şarja takacakmış. İki saat odada şarj kablosunu aradı ya.'' Mete, bizim için Güneş'i oyalamıştı galiba. Güneş, bana bakarak konuştu tekrar. ''Senin neden gözlerinin altı kızarmış? Bir şey mi oldu, ağladın mı yoksa?'' Güneş, bunu söylediğinde aklıma gelen il şeyi söyledim, ona. ''Çok fazla uykum vardı bende gözlerimin altını ovdum sürekli. Bu yüzden kızarmıştır.''

''Benimde çok uykum var. O kadar uyuyorum ama yine uykum geliyor.'' O, bunu dediğinde gülümsedim ve konuştum. ''Hemen uyuyalım, gider gitmez.''

*****

Yatakta kıpırdandığım da güneş, odayı aydınlatıyordu. Komodin de duran telefonumu elime aldığımda saat 9'u geçiyordu. Yataktan kalktığımda banyodan çıkan Güneş'i gördüm. Bugün çok neşeliydi. Hep neşeli ama bugün bir ayrı neşeliydi. ''Işıl, bugün parti var! Kahvaltıya inelim hemen sonra odaya gelip hazırlanmaya başlayalım.'' Onun, bu gereksiz telaşına güldüğümde konuştum. ''Acele etmeye gerek yok bence. Zaten akşam başlıyor.''

''Aaa, olur mu? Bunun saçı var, makyajı var, kıyafeti var, çantası var. Say say bitmez. Erkenden hazırlanalım yani.''

''Tamam, geliriz kahvaltıdan sonra hazırlanmak için. Ben de hazırlanayım da kahvaltıya inelim.'' Güneş, kafası ile beni onayladığında banyoya girdim.

Restorana indiğimizde garsonlar akşamki parti için hazırlık yapıyorlardı. Restorandaki büyük cama kar spreyi ile '2022' yazmışlardı. Bir garsonda elindeki ampuller ile tavanda zaten takılı olan ampulleri değiştiriyordu. Muhtemelen renkleri farklıydı. Olabildiğince parti ortamı yaratmaya çalışıyorlardı. En güzel detay ise kenarda duran kocaman yılbaşı ağacıydı. Daha yeni süslemeye başlamışlardı galiba. Hepsini bitirememişlerdi ağacın. Hep birlikte genelde oturduğumuz, cam kenarındaki masaya doğru ilerledik. Güneş, heyecanla konuşmaya başladı. ''Parti çok güzel olacak.'' Mete, Güneş'in heyecanına boş gözler ile bakarken konuştu. ''Neden bu kadar heyecanlısın? Sıradan bir parti, hem de yılbaşı partisi. Ben hiç heyecanlı değilim. Bu yıldan bir hayır göremediğim için. Beklentisiz gireceğim yani.'' Güneş, Mete'ye gözlerini kısarak baktı. ''Bu sadece bir parti değil, Mete. Hep birlikte geçireceğimiz ilk parti, dostluğumuzun ilk partisi bu.'' Aslında Güneş, böyle söyleyince ona daha çok hak vermeye başladım. Belki de mutlu olarak kalacağımız sayılı günlerden bir tanesidir bugün.

Güneş, kahvaltısını hızlı hızlı yapıyordu. Muhtemelen bir an önce yukarıya çıkıp hazırlanmak içindi bu çaba.

Kahvaltımızı bitirdiğimizde Güneş ile yukarıya çıktık. Güneş, odaya girdiğinde valizindeki tüm makyaj malzemelerini çıkardı. Kabile baya kalabalıktı anlaşılan. Bende benimkileri çıkardıktan hemen sonra banyoya koyduğum maşanın fişini taktım ve ısınmasını bekledim. O sırada Güneş, yanıma geldi. ''Saçlarını ben yapayım mı?'' O, bunu söylediğinde itiraz etmeden yapmasına izin verdim.

Saçlarım bukle bukle olmuştu. Güneş, buklelerin arasından parmaklarını geçirerek daha doğal bir hal almasını sağladı. ''İşte, bu kadar! Çok güzel oldu saçların.''

''Teşekkür ederim Güneş Hanım. Sayenizde çok güzel oldular.'' Ben bunları söylerken Güneş, dediklerime güldü. ''Hadi, o zaman bende senin saçlarını yapayım. Ne yapmamı istersin?'' Ben bunu söylediğimde Güneş, i önüme aldım ve hafifçe saçlarını taramaya başladım. ''Önce düzleştirelim sonrada ben atkuyruğu yaparım.''

''Tamam.'' Dedim ve maşayı prizden çıkarıp düzleştiriciyi taktım.''

*****

Artık her şeyimiz tamamdı. Güneş ve ben çok güzel olmuştuk. Güneş, haklıydı anca hazırlanabilmiştik. Saat 7'yi geçiyordu şimdiden. Her zamanki yemek saatimiz sayılırdı. Güneş'in iki elini tuttum ve ona hayranlık ile bakarak ''Çok güzel olmuşsun.'' Dedim. Güneş'e olan yakınlığım Kağan'ın anlattıklarından sonra daha da artmıştı. Birilerinin de zorlu hikayelerinin olduğunu bilmek beni yalnızlıktan kurtarıyordu. Güneş, beni baştan aşağıya gülümseyerek süzdü. Birden gözleri doldu ve bana sarıldı. ''Işıl, bana annemi hatırlatıyorsun.'' O, bunu söylediğinde kalbim paramparça oldu. Bir kız çocuğunun, annesini arayıp da bulamaması kadar kötü bir şey olamaz. Kollarımı Güneş'in beline, doladığımda Güneş, konuşmaya devam etti. ''Onun gibi kokuyorsun, bana anne sıcaklığında yaklaşıyorsun. Sen mükemmel birisin, karşıma çıkman sanki bir mucize. Güneş'i, kendimden ayırıp yüzüne baktım. Gözleri doluydu ama ağlamıyordu. ''Şşşt, sakin ol. Üzülme, Güneş. Sen, bugün çok mutlu olmalısın. En çok sen hak ediyorsun. Çok güçlüsün. Hem bu bizim hep birlikte geçireceğimiz ilk parti. Sen demedin mi? Bugün üzülmeyelim, eğlenelim sadece. Bak, makyajını boşuna mı yaptık biz? Çok güzel oldun. Ağlayarak bozmaya ne gerek var bu güzelliği?'' Ben, bunları söyledikçe Güneş'in yüzü, solmuş bir çiçeğe su vermiş gibi tekrar canlanıyordu. ''Sonra konuşalım olur mu? Ben bu gece senin üzülmene müsaade etmek istemiyorum.'' Ben bunları dediğimde burnunu çekti bir kere ve sonra kafa sallayarak beni onayladı. Biz kapıya doğru ilerlerken kapıya vuruldu hafifçe. Muhtemelen Kağan ve Mete, gelmişti. Güneş ile kapıya doğru ilerleyip kapıyı açtık. Önümde iki yakışıklı duruyordu. Gülümseyerek ikisine baktığımda Kağan, Hayranlık içinde beni süzüyordu. Ardından kapının pervazına yaslanıp kollarını birleştirdi ve dudaklarının arasından bir ıslık döküldü. ''Mete, ben bunu beklemiyordum.'' Kağan, bunu söylediğinde ona, güldüm. Hemen sonra Mete, konuştu. ''Aahh, gözlerim! Bu iki güzel hanımefendi güneş gibi parlıyor. Derdiniz ne sizin? Beni kör etmek mi istiyorsunuz?'' Mete, 'güneş' derken Güneş'e, ima ile göz kırptı. Güneş, konuştu hemen sonra. ''Yalnız sizde baya iyi olmuşsunuz. Ağabey, sen t-shirt giymezdin ceketin içine. Hayırdır? Bende o kadar ısrar etmiştim bir ara. Yine giymemiştin. Başına taş düştü galiba.'' Kağan, bana gülümseyerek baktığında aynı şekilde bende ona, gülümsedim. Ardından Güneş'e cevap verdi, Kağan. ''Yani daha iyi olacağını düşündüm.'' O, bunu söylediğinde hala bana bakıyordu. Mete, ''Aşağıya inmiyor muyuz?'' diye sordu. Kağan, gözlerini gözlerime sabitledi bu sefer ve hemen sonra ''Gidelim.'' Dedi. Mete, Kağan'a kaşları çatık bir şekilde bakarken konuştu. ''Yalnız, soruyu Işıl, sormamıştı ama neyse.'' Mete, bunu dediğinde Kağan, bakışlarını gözlerimden ayırdı ve Mete'ye öldürücü bir bakış gönderdi. Onun bu bakışını nerede görsem gülerdim. Restorana inmek için merdivenlere doğru ilerlediğimizde Kağan, arkasını dönüp bana baktı ve ''Işıl, sen önden ilerlesene.'' Dedi. Kağan, bunu dediğinde aklından ne geçirdiğini anladım. Merdiven ile bitmeyen sorunumdan bahsediyordu. Ona, göz devirip yanında ilerlemeye devam ettim. Evet, bu sefer korkuluklara tutunup yürüyordum çünkü gerçekten düşmek istemiyordum.

Mete, restoranın kapısını açıp bize yol vermek için kenara çekildi. İçeriye girdiğimizde otelden çok ayrı bir dünyaya ışınlandığımı düşündüm. Galiba ihtiyacımız olan eğlenceyi bu gece had safha yaşayacaktık. En azından bana öyle gelmişti. Masaları kenara çekip ortada büyük ve boş bir alan oluşturmuşlardı. Ortama turuncu ışık hakimdi şuanda ama kenarlarda ampullerin bıraktığı hafif mor ışıklarda vardı. Kulağımıza ise hafif bir müzik sesi geliyordu. Sabah gördüğüm yılbaşı ağacı ise tamamlanmıştı. Başına kocaman, sarı bir yıldız takmışlardı. Henüz gecenin başındaydık. Cam kenarındaki masamızı gördük ve oraya yerleştik. Her zamanki gibi siparişlerimizi verdik. Mete, bize yeni bir şey görmüş gibi ''Aaa.'' Dedi ve devam etti. ''Ya, şuraya sahne koymuşlar, baksanıza! Karaoke mi var yoksa? Valla duramam.'' O, bunları söylediğinde arkamı döndüm ve Mete'nin baktığı yere baktım. Bu gece muhtemelen ya karaoke vardı ya da birisi şarkı söyleyecekti. Muhtemelen partinin bir kısmında karaoke yapılacaktı. Her zamanki gibiydi kişi sayısı.

Yemeklerimizi yedikten sonra restoranda şu anlık bar olarak kullanılan yere doğru ilerledik hep birlikte. Şuanda otelde bulunan tüm insanlar buradaydı muhtemelen. Hala, çok kalabalık değildi ama bizim gördüğümüze nazaran biraz daha fazlaydı sayı. Herkes aynı saatlerde yemek yemiyordu galiba. Mete, bar sandalyesine kurularak bize sordu ''Ee, ne içersiniz gençlik?'' Arkada duran içkilere baktım. Tereddüt ettim açıkçası bir an ama sonra kendi kendime 'Salla.' Dedim ve Mete'ye ''Kokteyl istiyorum.'' Dedim. ''Alkollü mü olsun?'' Mete, bana bunu sorduktan hemen sonra sessizce ağzını 'kardeşim' diye kıpırdattı. Bunu anladığımda ona gülümsedim ve ''Evet.'' Dedim. Barmenin önüme koyduğu kokteylden bir yudum aldığımda gözüm Kağan'ın önündeki biraya kaydı. Hemen sonra Mete'nin yaptığı şey ile hepimizin gözü ona döndü. Mete, önüne koyulan birayı bir dikişte bitirmişti neredeyse ve sonra bir tane daha istemişti. Bu işin sonu nereye gider bilmiyorum ama umarım Mete'yi bir yerlerden toplamayız. Bir anda ortama mor-kırmızı şık hakim olduğunda Ferman, sahneye çıktı. ''Yılbaşı eğlencesine hepiniz hoş geldiniz sevgili konuklarım!'' O, bunu söyledikten sonra restoranda kuvvetli bir alkış sesi kulaklarımızda yankılandı. ''Yılbaşına maalesef burada mahsur kalmış bir şekilde girmek zorundayız. Bu sıkıcı havayı bastırmak adına herkes için güzel bir parti düzenlemek istedik. Bu gece sizden tek bir isteğimiz var o da doyasıya eğlenmeniz.'' Ferman, bunları söyledikten sonra sahneden indi. Restoranda hareketli, sözsüz bir müzik çalmasını beklerken kulağıma tanıdık gelen müziğin sesi ile doldu kulaklarım. Neden 2022 ye girecekken 7 yıl öncesinin müziği çalıyordu ki? Ben şarkının başlarına eşlik etmeye başladığımda Güneş ve Mete'de eşlik etmeye başladı.

''İnandığım aşk var ki devirmez mi dağları?

Sen yaz yeter ki akılda kalanları

Tamamlarız eksiğini gediğini ayrı ayrı...''

Şarkıya eşlik ederken Güneş, yanıma geldi ve sağ elimden beni restoranın ortasındaki boş yere doğru sürükledi. Çoğu kişi dans ediyordu. Biz ise Güneş ile ayrıydık. Delice dans ediyorduk resmen. Ardımızdan Mete, geldi ve bağıra bağıra şarkının en hareketli yerini söyledik.

''Ve her şeye tepki diye dünyaya gelmişsin

Nasıl zarafet Allah'ım çok güzelsin

Biraz kusur ver bari olan var olmayan var

Ayarı yok harbi 40 yılda bir gibisin...''

Şarkı bittiğinde hep beraber yerimize oturduk. O sırada Mete, yarım bıraktığı bardağın devamını getirdi. Barmeni çağırıp bir tane daha istediğinde Güneş, Mete'yi kolundan dürttü ve konuştu. ''Çok içmesen mi? Sonra sarhoş olursun.'' Mete, itiraz edercesine konuştu. ''Hiçbir şey olmaz bana.'' O sırada yanımda oturan Kağan'da bardağını yudumluyordu. Çalan şarkı ile oturduğum yerde kokteylimi yudumlama devam ettim. Sezen Aksu ''Haydi Gel Benimle Ol'' çalıyordu. Daha yeni başlamıştı neredeyse. Birkaç çift dans ediyordu. O sırada Kağan, ayağa kalktı. Elini bana uzattı ve ''Bu dansı bana lütfeder misiniz hanımefendi?'' Onun, bunu söylemesini beklemiyordum açıkçası. Elimi Kağan'ın eline uzattığımda ''Ederim beyefendi.'' Diye karşılık verdim sorusuna. Dans eden çiftlerin yanına doğru ilerlediğimizde Kağan, ellerini belime yerleştirdi, bende ellerimi onun omzuna yerleştirdim. Şarkının ritmine göre dans etmeye başladığımızda Kağan, kulağıma doğru şarkının özlerine eşlik ederek fısıldadı.

''Bende zincirlere sığmayan o deli sevdalardan

Kızgın çöllerde rastlanmayan o büyülü sevdalardan

Kolay kolay taşınmayan doludizgin duygulardan

Yalanlardan dolanlardan daha güçlü bir yürek var...''

Kağan'a ayak uydurup bende şarkıya eşlik etmeye başladım. İkimizin sesleri birleşti.

''Haydi gel benimle ol

Oturup yıldızlardan bakalım dünyadaki neslimize

Oradaki sevgililer özenip birer birer

Gün olur erişirler ikimize...''

Kağan, elimi tutarak geriye doğru açılınca onun kollarında bir kere döndüm ve beni geriye doğru yatırdı. Kollarını tekrar açıp kaldırdığında şarkının ritmine göre hareket etmeye devam ettik.

Şarkı bittiğinde ikimizde yerimize geçtik. Kağan, oturduğunda ''Mete ve Güneş, nerede?'' diye sordu. Gözlerim restoranda ikisini aradı. İkisini de gördüm ve işaret parmağım ile Kağan'a gösterdim. Şuan hayret ile ikisine bakıyordum çünkü muhtemelen yılbaşı için yapılan ve üstünde 2022 yazan pastayı parmaklıyorlardı. Hafif sayılamayacak bir kahkaha attığımda Kağan, ayaklandı ve ''Ne yapıyor ya bunlar?'' diye sordu kendi kendine. Onunla gitmem için bileğimden tuttu ve bende ilerlemeye başladım. Gülmekten ilerleyemiyordum ama Kağan, beni ilerletiyordu. Şaka gibiler gerçekten. Yanlarına gittiğimizde Mete, Güneş'in burnuna pastanın kremasını sürüyordu. Kağan, yanlarında durduğunda ikisi de birbiri ile didişmeye devam ediyordu. Bu halleri asla aklımdan çıkmayacak. Kağan, ikisinin ortasında durup hafifçe iki kolunu onların omzuna, attı. ''Ne yapıyorsunuz siz? Yılbaşı pastasını parmaklamak ne demek?'' O, bunu sorduğunda Güneş Kağan'a durumu açıklamaya çalıştı. ''Ağabey, Mete sarhoş olmuş sürekli bir yerlere gidiyordu, şimdide buraya geldi işte bende bir şey yapmasın diye peşinden geldim.'' Güneş'in burnundaki krema duruyordu hala. Kağan, Mete'ye bakarak ''Düş önüme.'' Dediğinde Mete, Kağan'ın önünden ilerledi. Tüm bu olaylar yaşanırken arkadan onları gülerek izliyordum.

Tekrar bar bölümüne oturduğumuzda Güneş, bana baktı ve kulağıma eğilerek fısıldadı. ''Işıl, karaokeye çıkıp şarkı söyleyeyim mi?'' Güneş'e bakarak onu kafamla onayladım ve konuştum. ''Olur, hangi şarkı?'' Güneş, buna gerçekten duymak istediğim bir cevap verdi. ''Dinle beni bi'.'' Güneş'e gözlerimi büyüterek baktım ve sonra ayağa kalktım. Onu da kolundan çekip ayağa kaldırdım ve belinden sahneye doğru sürükledim. ''Git ve söyle çünkü şarkı mükemmel.'' Güneş, bu halime gülerek sahneye çıktı ve bir adama istediği şarkıyı söyledi. Kağan, sahnede ki Güneş'e şaşkınlıkla bakarken şarkının melodisi duyuldu ve Güneş, söylemeye başladı.

''Tut elimi buradan gidelim

Olmaz demeden dinle beni bi'

Rüzgârım söndü, dindi ateşim

Ah bebeğim ben hala deliyim...''

Şarkının bu kısmında bizde Güneş'e eşlik etmeye başladık, restorandaki çoğu kişi ile birlikte.

''Sen yokken ne gece ne de gündüz

Ne Ay var ne tek bi' yıldız

Her yer karanlık ve ıssız, göremiyorum...''

Şarkı bittiğinde restorandaki herkes Güneş'i alkışladı. Güneş, sahneden ineceği zaman Mete, onun yanına gitti ve elini Güneş'e uzattı. Mete, sarhoşluğun verdiği etki ile yamuk ilerliyordu. Güneş, sahneden indiğinde bu sefer o, Mete'nin ellerinden tuttu. Mete ve Güneş yanımıza geldiğinde tekrardan sandalyedeki yerlerini aldılar. Mete, Kağan'ın yanına oturmuştu. Kağan'ın önünde duran bardağı aldığında Kağan, Mete'ye şaşkınlık içerisinde bakıyordu. Mete, elinde tuttuğu bardağı aldı ve kafasına dikti. Mete, bugün buradan nasıl çıkacaktı ya da çıkabilecek miydi gerçekten çok merak ediyorum. Mete'ye tereddütlü bir şekilde bakarken konuştum. ''Mete, çok içmedin mi?'' Mete, sesinde oluşan rahatlığın verdiği etki ile konuştu. ''Yok, yaa çok değil bu az bile. Ben, çok dayanıklıyım.'' O, bunu söylediğinde Güneş, Mete'ye alay eder gibi bir ses çıkardı ağzından. Sonra ekledi. ''Aynen, çok dayanıklıdır kendisi. Az önce yılbaşı pastasını parmaklıyordu.'' Güneş, haklıydı. Mete, Çok sarhoştu şuan bile. Buna rağmen hala devam ediyordu. Bardağını yudumlamaya. Muhtemelen saat şuan 10'u geçiyordu. Mete, müziğin verdiği sesten dolayı sesini hafifçe yükseltti ve konuştu. ''Ben tuvalete gidiyorum. Yüzümü yıkayacağım.'' Kağan, Mete'ye ''Bende geleyim mi?'' diye sorduğunda Mete, kafasını sağa sola sallayarak Kağan'ı reddetti ve tuvalete doğru ilerledi.

Önüme dönüş kokteylimin bardağı ile oynuyordum. Alkolün verdiği hafif uyuşukluk bendede vardı ama Mete'ninki kadar değildi tabii. Sağıma döndüğümde Mete'nin hala gelmediğini fark ettim. Umarım tuvaletten buraya gelirken birisine musallat olmamıştır. Etrafıma bakınmaya devam ettiğimde Mete'yi gördüm sonunda. Ama öyle bir gördüm ki. Görmem ile kahkahaya boğulmam bir oldu. Kağan, Bana anlamaz bir şekilde baktığında ona sahneyi işaret ettim. Mete, sahneye çıkmış Serdar Ortaç ''Ben Adam Olmam'' şarkısını söylemeye başlamıştı. Sesindeki uyuşukluk ile birleşince şarkı komiklikten çok daha ilerisine gidiyordu. Mete, sahnede sağa sola sallanıp şarkıya ayak uydururcasına dans ediyordu. Güneş, telefonunu çantadan çıkardı ve ''Bu anları yarın Mete'ye göstermeliyim.'' Diyerek Mete'nin videosunu çekmeye başladı. Mete, şarkıyı söylerken en önde sarışın, 50'li yaşlarda bir kadın onun videosunu çekiyordu. Mete, sahnede hoplayarak kadının telefonuna eğildi ve ona, doğru şarkıyı söylemeye devam etti.

''Anasını sattığımın dünyası

Kafayı yormam, sonuna bakmam

Ben adam olmam deli gönlüm

Neler ister de seni aldatamam''

Mete, assolist havası ile şarkıyı söylemeye devam ederken birden tıkandı. Ağzında bir şey tutuyor gibi yanaklarını şişirdi. Öndeki sarışın kadın hala Mete'nin videosunu çekiyordu. Mete, daha fazla dayanamıyor gibi olduğu yerde şişirdiği yanaklarını saldı ve kadının telefonuna kustu. Kadından adeta bir nida yükseldiğinde Mete, olduğu yerde kusmaya devam ediyordu. Hepimiz Mete'nin yanına gittiğimizde Güneş, video çekmeye devam ediyordu. Kağan, kadına bakarak ''Arkadaşımız adına çok özür dileriz hanımefendi.'' Dediğinde kadın Kağan'a öcü görmüş gibi baktı ve hemen sonra koşar adımlar ile tahmin ettiğim gibi tuvalete girdi. Garsonlardan bir tanesi elinde bir şişe su ile yanımıza geldiğinde elindeki suyu aldım ve önce hafifçe kendi elimi ıslattım hemen sonrada ıslattığım elim ile Mete'nin yüzünü yıkadım. Mete, elimdeki suyu alıp kafasına dikti.

METE

Hepimiz benim kusma travmamı atlattığımızda eski yerimize geri dönmüştük. Az önceye dair aklımda canlanan tek şey kadının telefonuna kusmamdı.

Bar sandalyesinde aklıma gelen şey ile Güneş'e doğru döndüm. Kolunu dürterek kulağına doğru sessizce konuştum. ''Güneş, benimle gelsene bi'. Dans ediyor gibi yapalım sana bir şey söyleyeceğim.'' Ben bunları söylediğimde Güneş, bana kaşlarını çatarak baktı ve kafasını sallayarak boş alana doğru ilerledi. Onun peşinden gidip elimi beline yerleştirdim ve kulağına doğru konuşmaya başladım. ''Bence her şeyi ölümsüzleştirecek anılar bırakmalıyız.'' Güneş, ''Nasıl yani?'' diye sorduğunda ona, cevap verdim. ''Yani baksana Işıl'la, Kağan'a. Ne kadar ruhsuzlar. Parti mi cenaze mi belli değil.'' Güneş, kafasını bana hak verircesine salladı ve konuştu. ''Evet, onlarda biraz eğlenmeliler. Haklısın. Eee, ne yapıyoruz?'' O, bana hak verdiğinde planımı anlatmaya başladım. ''Şöyle yapıyoruz...''

KAĞAN

Işıl ile bar sandalyelerinde oturuyorduk. Mete ve Güneş dans ediyordu. Herkesin dans ettiği alana baktığımda Mete ve Güneş'in orada olmadığını fark ettim. Saatin 12 olmasına çok az kalmıştı. Neredeyse 10 dakika vardı. Yanımda oturan Işıl'a baktığımda gülüşü aklıma geliyordu. O, gerçekten güzel gülüyordu. O, gülünce bende mutlu oluyordu. Mete, sayesinde bugünlük gülme dozumuzu da aldık. Delidolu olmak güzel ama gidip de birisinin üstüne kusmak ne?

Ben, bunları düşünürken Mete ve Güneş az önce parmaklamaya çalıştıkları pasta ile ortadaki boş alana girdi. O sırada Güneş, konuştu. ''Hey, Millet! Herkes buraya toplanabilir mi?'' Kesin bir şey çıkacaktı bunun altından. Işıl'a dönüp baktım ve ''Hadi gidelim.'' Dedim. Ben bunu dediğimde Işıl, bana bakarak ''Bunun altında ne var çok merak ediyorum. Galiba bizi pastaya gömecekler.''

''Ben, artık bunu bekliyorum ikisinden de.'' Bunu dediğimde Işıl, bana gülümsedi. Mete ve Güneş'in yanına doğru ilerledik. Pastanın önünde biriken kalabalığın arkasında durduğumuzda Güneş, konuştu. ''Işıl, Ağabeyciğim Bizim yanımıza gelebilir misiniz?'' Onun, bunu söylemesini beklemiyordum. Işıl, a baktığımda kaşlarını çatmış Güneş'e ve Mete'ye bakıyordu. Hemen sonra bana baktı ve kalabalığın arasından yanlarına doğru ilerlemeye başladı. Ardından bende ilerledim. Yanlarına gittiğimizde Mete, bana ''Kağancığım, hah sen şöyle biraz benim önümde dur.'' Dedi ve Güneş'te Işıl'ı yanından çekip kendi önüne getirdi. Tam o sırada arkamda duran Mete'nin sesini işittim kulağımda. Hemen sonra ise ona katılan kalabalığın. ''10, 9,...0'' Ne? Şaka mı bu? Mete'nin sıfır dediğini duyduğumda kafam pastanın içerisindeydi. Kafamı pastadan kaldırıp işaret parmağım ile gözümün kenarındaki kremayı sildim ve Işıl'a baktım. Onu, gördüğüm anda dudaklarımdan minik bir kahkaha döküldü. Işıl'ın yüzü bembeyazdı. O, kafasını tam olarak pastadan kaldırıp bana, baktığında beni işarete ederek gülmeye başladı. Restorandan kahkaha sesleri yükseldi kulağıma doğru.

2022'ye beraber, bu şekilde girmiştik. 2022'den ise tek dileğim, yine hep beraber olmamızdı. Işıl, yanımda kalsın, Güneş, bana hala ağabey desin, Mete bizi yine güldürsün.

Hep beraber olalım.

Hep beraber olalım sevgili okurlarım. Yepyeni bir bölüm dahaa.

Kağan, Işıl'a ben Kağan'a aşık oluyorum galiba. Ayy spoi verdim sanki. Neyse bakalım. Beklediğiniz partili bölüm geldi. Mete'yi yazarken koptum zaten gülmekten. Umarım sizi de güldürebilmiştir Mete. Bir tek Güneş'in ağzından bölüm okuyamadınız. Akışına bırakıyorum bu konuyu belki yakında onu da okursunuz diye. ''Ben adam olmam'' şarkısını söylüyordu ya Mete. hah işte oraya ben çok güldüm. Yorumlarda en beğendiğiniz yeri belirtirseniz çok mutlu olurum. Yorumlarınızın hepsini tek tek okuyorum. Ve sizlere çok teşekkür ediyorum. ÇIĞiçin tanıtım videosu yaptım ama kullandığım belgeyi ve dosyayı Wattpad karşılayamadığı için yayınlayamadım. Baya iyi olmuştu ama bir gün onuda görürsünüz. Her şeyin bir zamnı varmış demekki.

Keyifli okumalar o zaman. Voteleri ve Yorumları unutmazsanız beni çook mutlu edersiniz. (::

Instagram: yazarbirokur 

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

3M 160K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
84.8K 5K 15
Unutulmuş bir kadın, Yüzbaşı Hazal Unutulmuş. [Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kurum ve kuruluşlarla alakası yoktur]
172K 7.5K 30
siz: askerim biçim biçim siz: ölürüm asker için siz: teröristler bana düşmandır siz: asker sevdiğim için Siz: çevik asker giderken siz: teröristler ç...
180K 12.7K 51
Gerçek Osmanlıyla bir alakası yoktur. iyi okumalar. Bitti.