Yarı'm #wattys2016

נכתב על ידי gulusunusevsinler

18.4M 632K 38.3K

Hikayeyi okurken ve okuduktan sonra hiçbir erkeği ve ilişkiyi beğenmemeniz, bu durum sonucunda da ebediyen ya... עוד

Memnun oldum Yarı'm.
İyiyim..
"Dediğimi Duydun."
Bak Küçük Hanım;
"Sevgilisiyim Canım."
"Senden Güzel Anne Olur.."
"Zorundasın."
"Derdin ne senin?"
"Boşver güzelim."
"Düzgün Dur."
"Hele bir baksın.."
"Bir şey demeyecek misin?"
"Saklı cennetteki melek.."
"Her Gün Daha Çok Sev Beni"
"Özür Dilerim."
"Sıra bize geliyor."
"Gidiyoruz Buradan."
"Neden mutsuz olayım?"
"Seni, Helin'e emanet ediyorum."
"Kendi Canıyla Ödeyecek."
"Sana güveniyorum."
"Bir sen, bir de uyku.."
".. hayatımda yaptığım en akıllıca şeydi."
"Ben artık sen olmuşum.."
"Yalvarırım bırakma beni.."
"Daha çok mutlu olmanı istiyorum."
"Beni oraya getirtme."
"Belki de, güzel gelin.."
"Korkmuyorum."
"Yaşayamayacağımı Düşündüm."
"Hasta mısın?"
"Nefret Ediyorum!"
"Ne oldu şimdi?"
"Burası, tamamen senin.."
"Sana Dokundu!"
"Melek gibisin.."
"Söz sözdür."
"Beni dinle şimdi.."
"Bu olayı unutalım.."
"Haberin olsun, hayatım."
"Hayatımda gördüğüm en güzel gelinsin.."
"Gülümsemeni seviyorum."
"Seni seviyorum."
"Canım istediği içindi.."
Kesit - "İyi Ki.."
"Senden uzak kalmak.."
"Çok teşekkür ederim!"
"Sizi seviyorum.."
"Dengesiz oğluna sor.."
"Sen de gelsen?" Part I
"Sen de gelsen?" Part II
"Ne halin varsa gör!"
"... merak etme.."
"Baba olmak.."
"Laf etme oğluma."
"Bitkin Düştün.."
"Aklın yolu bir."
"Ben sanırım.."
"Öyle söyleme.."
"O herif için.."
"Geç dalganı.."
"Çünkü seni.."
"Cesaret yavrum."
"Söz ver bana.."
"Getireceğim."
"Ba-ba!"
"Bir de şey var.."
"Ne kadar harika.."
"Nasıl baş edeceksin?"
"Kaprisini sevdiğim.."
"On dedi!"
"Bırakmam tabi.."
"Helin Karalar" Hakkında;
"Yok canım!"
"Al benden de o kadar.."
"Olur ya.."
"Lütfen gelme.."
Kesit; "Sana inanmıyorum."
"Ben çok kötü bir şey yaptım."
"Baba ne demek?"
Final - "Ben senden razıyım."
Birkaç soruya cevap;
Özel Bölüm: "Öpersin geçer.."
Gulusunusevsinler'den sürpriz. ❤️
Yarı'm 2 Yayınlandı!
Özel Bölüm: "Anca beraber kanca beraber!"
"Ben senin yuvanım."

"Adamı adam yapan sözüdür."

211K 8.4K 662
נכתב על ידי gulusunusevsinler

"Tolga, mesaj gelmiş sana!" Diye sesleniyordum. Banyonun kapısına geldiğimde bir an parlak ekrana takıldı gözüm.

Gönderen; Ahmet
"Karalar, babanızla buluşmuş bu sabah."

Ne demekti bu şimdi? Benden sakladığı şey bu muydu? Babam ne yapmıştı? Kıpırdayamıyor, hatta konuşamıyordum, olduğum yere çakılmıştım resmen.

Önümdeki kapı açılınca Tolga altında gri bir eşofmanla çıktı.
"Neymiş?" Dedi, cevap vermedim, veremedim.
Sert bir suratla bakıp elimden telefonu aldı, okuduğu gibi telefonu yatağa fırlattı, bir küfür savurdu.
Omuzlarımdan tutup odanın sağ tarafındaki karşılıklı berjerlerden birine oturttu beni, önüme diz çöktü.
"Helin." Sesi ne kadar suçluluk duygusu içerse de, aynı zamanda gayet sert ve netti.
Burada sert olması gereken ben değil miydim? Ailemle ilgili bir şeyi saklamıştı benden..
"Bu muydu sakladığın?" Dedim. Kırılmıştım, hayal kırıklığına uğramıştım. Sevdiğim adamın benden bir şey gizlemesine kızmamıştım, o adamın benden "ailemle" ilgili bir şey gizlemesine kızmıştım.
Gözlerinin içine bakmıyordum, bakmak istemiyordum. Bakarsam yumuşardım, ama istemiyordum.
"Helin.." Bu sefer sesi nazikti, nazik ve pişman.
Kucağıma koyduğum ellerimle uğraşıyor, parmaklarımla oynuyordum.
Ellerimi tuttu, tam konuşacağı sırada çektim ellerimi.
"Helin." Bu sefer o kırılmıştı, biliyorum. İşte şimdi ağlayasım vardı. O'nun kırıldığı, üzüldüğü düşüncesi hepsinden kötüydü.
Ayağa kalktım, benimle aynı anda kalktı. Göz göze gelmemeye dikkat ederek diğer odaya geçerken bileğimi tuttu.
"Nereye?"
"Yalnız kalmak istiyorum."
Bileğimi bıraktı, hızlı adımlarla yürüyüp balkona çıktım. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Derin bir nefes aldım.
Ah be Helin, bir dinleseydin..
Ama korktum, ailemle ilgili kötü bir şey duymaktan korktum, ne yapabilirdim ki?

Aradan 2 dakika geçti veya geçmedi, sertçe kapanan oda kapısının sesini duydum..

Uyandığımda otel odasının o devasa yatağındaydım. Buraya ne zaman yattığımı hatırlamıyordum. Ne zaman uyuduğumu da.. Sadece balkonda durduğumu hatırlıyordum.

Uykuyu üstümden atmaya çalışarak gerindim, yataktan kalktım. İçerideki odaya, balkona, banyoya, her tarafa baktım. Tolga yoktu. Tekrar yatağa yöneldim bu sefer. Saten çarşafların, kuş tüyü yastıkların arasına girdiğim sırada komodinin üstündeki kartı gördüm. Elime alıp içini açtım;

"İşim var, 7 olmadan gelirim. T.H."

Öküz. İlk yazdığı kartı hatırladım da, seni seviyorumalar falan..
En azından korkabileceğimi düşünüp kart yazmıştı. Belki o kadar da kızgın, kırgın değildir bana. Korktum sadece, farkında değil mi?
Kapının açıldığını belli eden sesi duyunca kartı yerine koyup kapıya sırtım dönük olacak şekilde uzandım yatağa.

Kapının kapanma sesi, adım sesleri, yatağın sağ tarafının biraz çöküşü, Tolga'nın kokusu..
Bir eli yine belimdeki yerini almıştı. Bir de o mükemmel ses var tabi..
"Öğrenirsen üzülürdün Helin. Üzülmeni istemedim, sen de farkındasın."
Uyumadığımı anlamış mıydı?
"Farkındayım.." Dedim.
"Hala öğrenmek istiyor musun?"
Bu sefer ona doğru dönüp iyice sokuldum ona.
"İstemiyorum. Tek istediğim yepyeni bir hayat. Bembeyaz bir sayfa.."
"Olacak, söz veriyorum. Sakin, güzel bir hayat kuracağım bize. Biraz sabret, şu başımızdakilerden kurtulalım." Dedi, aynı anda saçlarımla uğraşıyordu yine..
"Peşimize düşecekleri kadar tehlikeli miyiz onlar için?"
"Helin, yaptıkları kanunsuz işlerin çoğunu öğrendim, ortaklarını öğrendim.."
Bir an duraksadı, sonra tekrar devam etti,
"Oturmayan birkaç taş var sadece, ayrıca onlarla baş edebilecek kadar kararlı ve zeki olduğumun farkındalar.. Sana gelince, bildiğim her şeyi sana anlatmış olabilirim, bu onlar için bir tehlike. Ama asıl olay, Ahmet Karalar'ın kızı oluşun. Ahmet Karalar'ın damadı olup onun desteğini almamdan korkuyorlardır.."
Tolga'ya gelen mesajdaki Karalar kimdi o zaman?
"Gelen mesajdaki Karalar babam değil mi?"
Derin bir nefes aldı, yüzüme düşen saçları geri itiyordu hala.
"Hayır. Amcan, Mustafa Karalar."
Ne?! Amcam mı?! Yok artık!
"Amcam mı?"
"Babamla iş birliği yapıyormuş Helin."
"Yanlışın var Tolga, amcam her şeyden soyutladı kendini. Bizim holdingden bile hissesini alıp ayrıldı."
"Çünkü kanunsuz işlerde daha çok para vardı." Diye tamamladı.
Şok olmuştum resmen.
"Babamın planı, abimi ve beni hukukçu yapmak değilmiş aslında. Görünürde hukukçu olacaktık, bağlantılarımız kuvvetli olacak, pis işlerin hepsinin içinden çıkabilecektik. Babam kendi hukuk krallığına mirasçı aramıyordu, onun ardından pis işlerinin hepsini yönetecek bir varis arıyordu."
"Nasıl kurtulacağız bu işten?"
"Var aklımda bir plan, sabret. Tatilin tadını çıkar." Deyip belimdeki elini sıklaştırdı, iyice sarıldı.
"Ne ara buraya yatıp uyudum ben.." Diye mırıldandım.
Göğsü inip kalkınca güldüğünü anlayıp başımı kaldırdım, ona baktım. Sırıtıyordu.
"Ne oldu?" Dedim.
"Ben geldiğimde içeride uyuyordun, rahat uyu diye buraya getirdim seni."
Kalbim yine tüm kanı yanaklarıma pompalıyordu sanırım. Yüzümü yastığa gömdüm hemen.
"Fırsatçı öküz.." Diye de söyleniyordum ama boğuk çıkıyordu sesim.
Bir kahkaha patlattı, sırt üstü uzandı, bir kolunu başının altına koydu.

" Genelde balayı çiftleri buraya geldiklerinde tüm Paris'i gezerlermiş Helin.."
"Ee ne yapayım?"
"Ben de fırsatçı öküzün tekiyim, bilirsin."
"Bilmez miyim.."
"O zaman tüm Paris'i gezelim." Dedi sırıtarak.
"Macaron ve kruvasan da yer miyiz?" Dedim şirin bir ifadeyle. Gülüp başını geriye attı.
"Yeriz. Ama ilk yemek yemeye gidelim."
"Kaz yiyelim."
"Evet, kaz yiyelim." Dedi. Aynı anda gülmeye başladık.
"Benim üstüm düzgün, sen git giyin." Dedim.
Üstünü gösterip;
"Benim de düzgün." Dedi.
Tabi, sinirlenip odayı terk ederken altında bir eşofman, üstü cıbıldak çıkacak hali yoktu. Siyah pantolonu, beyaz gömleğiyle mükemmel görünüyordu.
"Tamam, saçımı başımı düzelteyim çıkarız." Dedim.
Yatağa tekrar sırt üstü uzanmıştı. Bir kolu yine başının altındaydı. Başıyla onayladı, bir eliyle havada "Okey." İşareti yaptı.
Çocuk gibi ya. Bayılıyorum sana adam!

Lavaboya gidip makyajımı düzelttim, saçlarımı güzelce tarayıp, yanlardan aldığım birer tutamı arkada küçük mandal bir tokayla tutturdum.

Üstümde hala ütü çizgili dar lila pantolonum, mor omzuları taşlı kazağım vardı. İçeri geçip aynı pantolonun siyahını aldım, banyoda giydim. Ayağıma siyah, binici çizmelerimi geçirdim. Omzuma da İzmir'de kullanmaya fırsat bulamadığım, ama bırakmaya kıyamadığım çantalarımın arasından; siyah, uzun saplı, küçük Gucci'yi taktım.

Tolga yatakta aynı şekilde yatıyordu, gözleri kapalıydı. Uyumuş muydu?
Yanına oturup işaret parmağımla omzunu dürttüm.
"Tolga?" Dedim yumuşak bir sesle..
Kesin numara yapıyor, diye düşünüp omzunu dürttüm tekrar. Homurdanıp başını yana çevirdi, gerçekten mi uyuyordu?

Herhalde gerçekten uyudu, diye düşünüp kalktığım sırada bileğimden çekti, tekrar aynı yere oturttu. Kendi elini karnına koyunca doğal olarak benim elimi de tuttuğundan, elim göğsünde kalmıştı, ben de çekmedim.
"Uyudun sanmıştım.."
"Sesin güzeldi, daha çok konuş istedim."
"Şuan da konuşuyorum."
"Şuan öyle konuşmuyorsun." Deyip taklidimi yaparcasına "Tolga.." Dedi. Gülmeye başladım.
"Hayıır! Sesim kesinlikle öyle değildi."
"Kesinlikle böyleydi."
Nurella bakışı atıp konuştum;
"Kalk hadi! Açım ben! Anneme şikayet ederim seni; Bu adam ecnebi memleketlerinde aç bıraktı beni, derim bak."
"Aman aman, kalktım." Deyip, doğruldu.
O ceketini, ben de siyah pelerinimi aldım, odadan çıktık.

Otelden çıkarken görevli kızların bize bakışları şahaneydi.
Evet kızlar, çok yakışıyoruz. Evet evet, o herif bana ait. :))

Otelden çıkınca önümüzde duran siyah Mercedes'e bön bön bakmaya başladım.
"Bu da mı.."
Cümlemi tamamlamadan araya girdi,
"Fransa'da arabamı neden bırakayım, otele söyledim ayarladılar." Dedi. Hemen ardından arabanın arka kapısını açan otel görevlisine bir acayip bakış atıp arabaya oturdum.
"Şoförle mi gideceğiz?"
Bu arada o da yanıma oturmuştu.
"Başka araba kullanırsam kendi arabalarımı aldatmış gibi hissederim." Deyip sırıttı.
"Tembelim demiyor da.." Diye homurdandım.
Tabi ters bir bakışın ardından çenemi kapamak zorunda kaldım.
"Şoföre söylesen bizi bırakınca geri dönse, dönerken yürüsek?"
"Deli misin?"
"Sokaklarında yürümeyeceksek beni niye Paris'e getiriyorsun Allah aşkına?"
Biraz şirin bakış atınca kabul etmek zorunda kaldı,
"Sadece Eiffel'in çevresinde gezip döneceğiz, tamam mı?"
Ellerimi çırpıp;
"Tamam tamam!" Dedim.
"Şaka gibisin.."
"Ne?!"
"Benim yanımda 9-10 yaşında çocuksun resmen, istediğin bir şeyi kabul edince el çırpıyor, öpünce sarılınca kızarıyor, utanıyorsun. Ama dışarıya çıkınca, son derece soğuk, kimsenin bulaşmaya cesaret edemeyeceği bir cemiyet hanımefendisisin."
"Senin yanında daha doğal oluyorum.. Aynı şeyi sen de yapıyorsun."
"Nasıl?"
"Sokakta soğuk, her an birini dövebilecekmiş gibi bir ifadeye sahipsin. Ters ters bakışların, kendini beğenmiş bir yürüyüşün var. Benim yanımda ise romantiksin, eğlencelisin, ne bileyim, aile babası gibisin.." Karnımdaki yarayı çenemle göstererek devam ettim;
"Şu olay olduğunda anladım ben, çok da merhametlisin.."
"Senin yanında doğal oluyorum, diyelim." Dedi göz kırparak.
Gülümsedim.

Araba bir yerde durunca, kapılarımız görevliler tarafından açıldı, Tolga inerken şoföre beklememesini söyledi, indi.
Elimi tuttu, lokantaya girdik.

Ailece Paris'e geldiğimizde babamla mutlaka uğrardık Le Grand Vefour'a. Babamı düşününce bir an içim burkuldu. Acaba ne yapıyordur? Çok kızmış mıdır bana?

Garsonların gösterdiği masaya oturduk, Tolga hızlıca siparişleri verdi.

Etraftaki kadınları inceliyordum, Paris'e turist olarak geldiği bariz olan kadınlar, sırf şu lokantada şık olmak için resmen abiye elbiselerle gelmişler. Bu mantığı asla anlayamadım, anlamak da istemiyorum. Bunların yarısı balayında, balayına gelirken yanlarına "Ay yemekte mutlaka abiye giymeliyim." Diye bu elbiseleri mi alıyorlar?
Sonradan görmeliğin gözü kör olsun, diye geçirdim içimden..

Ben bunları düşündüğüm sırada yan masalardan bir adam diz çöküp, ceketinin cebinden çıkardığı yüzüğü karşısındaki kadına uzattı, etrafta alkışlar kopmaya başladı, kadının sevincini görmeniz lazım, o kadar mutlu ki.. Adam çok heyecanlı, kutu elinde titriyor resmen.. Fransızca bir şekilde evlenme teklifi edince kız çığlık çığlığa;
"Oui! Oui!" Diye bağırıyordu.

*Oui Fransızca'da Evet. Demektir..

"Helin."
"Efendim?" Dedim gülümseyerek. Hala yan masada olanların etkisindeydim.
"Ben diz çökmesem olur mu?"
"Ha?"
"Evlilik teklifi ederken diyorum, diz çökmezsem, red mi edersin?"
Gülmeye başladım,
"Diz çökmek büyük bir saçmalık bence." Dedim göz kırparak.
Derin bir nefes verip arkasına yaslandı.
"Sen var ya.." Dedi, biraz duraksayıp devam etti;
"Mükemmelsin."
Gülümsedim.

Kelimenin tam anlamıyla şaheser olan yemeklerimizi yedikten sonra, lokantadan çıktık.

Yürüyerek birkaç yüz metre falandı sanırım, Le Grand Vefour'dan, Eiffel Kulesine.
Serin ama üşütmeyen, güzel bir hava vardı. Elimi tutup cebine sokmuştu yine, üşümeyeyim diye.
Yol boyu söylenip durdu, yok efendim o arabayla gider, yürüyerek kulenin etrafında 3 tur atarmışız aynı şeymiş, yok efendim uykusu gelmişmiş, yok efendim gece gece sokakta ne arıyor muşum, yok efendim akşam saati el ele yürümek ergen işiymiş.. Yürüdüğüme yürüyeceğime pişman olmuştum resmen.
Sonunda Eiffel'e iyice yaklaşmıştık, beyefendi de mızmızlanmayı bırakmıştı. Eli belimde, diğer "ergen" çiftler gibi yürüyorduk.
"Paris'le ilgili en büyük hayalim neydi biliyor musun?" Dedi.
Tolga'nın, Paris'le ilgili bir hayali mi vardı? Ciddi manada romantikleşmeye başlamıştı bu adam.
"Eiffel'in en üstüne çıkıp, ama en üst katına değil yani, o tepedeki nokta var ya, ona. Tam oraya çıkıp, belime çelik ip bağlayıp, bir ucunu da oraya bağlayıp atlamak."
Allah belanı vermesin. En tepeye çıkmak deyince "Oraya çıkıp sevgilim için hazırlattığım havai fişek göstersini izlemek." Falan diyeceğini düşünürken, atlamak demişti resmen.
"Korkunçsun Tolga. Eiffel'de yapacak başka bir şey yok muydu gerçekten?"
"Çok şey var, ama ben klişelerin adamı değilim." Dedi yapmacık cool bir ifadeyle.
Gülümsedim.
"Ee? Senin bir Paris hayalin var mı?" Dedi.
"Vardı."
"-dı?"
"Gerçekleşti." Dedim gülümseyerek.
"Neymiş?" Dedi, sorgulayan bir ifadeyle.
"Ömrüm boyunca bir kez aşık olacak, o adamla Paris'te tatil yapacaktım, sayende bir anda kendimi hayalimin içinde buldum."
Bu sırada Eiffel Kulesi'nin tam önündeydik. Akşam olduğu için ışıkları açılmıştı, şahane bir ortam vardı.
Gülümsedi,
"Burayla ilgili başka bir hayalin yok mu gerçekten?"
"Hayır, hepsi bu kadardı." Dedim.
İkimiz de Eiffel'e dönmüş, ona bakıyorduk. Hala el eleydik.

"Mesela burada evlilik teklifi almak istemez miydin?"
Gülümsedim, hala kuleye bakıyordum.
"Öyle romantik bir teklif, hiç senin tarzın değil."
"Açıkçası.." Dedi, duraksadı, arkama geçti, kollarını belime dolayıp çenesini sağ omzuma koydu, sağ eliyle elimi tuttu.
"Tekliflerin hiç biri bana göre değil."
Bu kadar yakın olduğumuz için mi, sesi kulağımın dibinde yankılandığı için mi, bilmiyorum. Ama heyecandan tüm vücudum buz kesilmişti.
Devam etti;
"Erkek adam.." Yine duraksadı. Stresten kıpırdayamıyordum resmen.
"Sevdiğine 'Seviyorum.' Der, söz verir."
Boynuma bir öpücük kondurdu, vücuduma elektrik verilmiş gibi hissediyordum.
Sol elimi tuttu,
"Sonra sözünü, sevdiğinin sol eline, yüzük parmağına emanet eder.."
Sol elimdeki soğukluğu hissettim, elleri tekrar ellerimin üstüne kapandığı için bir şey görememiştim.
Daha sıkı sarılıp, devam etti.
"Söz, namustur. Adamı adam yapan da sözüdür. Ben onu sana emanet ettim, sahip çık, tamam mı?"

המשך קריאה

You'll Also Like

5.3K 630 16
ne onunla ne onsuz - #yeonbin, yarı texting. exes to lovers.
3.9M 149K 68
Başarısı, dimdik omuzları ile herkesi kendine hayran bırakan bir kadın, Işıl Sencer. Gizemli Cazibe Tüm gücüne rağmen geride duran ama güven veren a...
5.4M 289K 30
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
779K 37.4K 47
"Ben de papatyaydım. Kokumu merak eden bir adam için kırmıştım boynumu. Soldum. Çok yağmur yağdı. Hiç açmadım. Boğuldum. " (Bu eserde şiddetli...