AWTF |YEONBİN

By moshiimochi

1.7K 139 1.4K

txt'mi ficimden atmaya karar verdim mlsf More

1
2
3
4
5
7
8
9

6

141 14 154
By moshiimochi

selammmmm🦕 bir milyar yıldır sadece yarısını yazdığım bölümü simdi yayınlıyorum da eheheh.🧚🏻‍♀️ bu yüzden bin yıl önce cok konusulan seyleri yeni görüyor olabilirsiniz ama lütfen önceden yayımlamısım gibi tepki verin tm mi? el için myownoasis tesekkurler bebisim. bu arada oy versenize ya cok guzel bence awtf

saatlerdir içinden çıkmadığım yatağımdan sonunda çıkma kararı alıp mutfağa doğru ilerleyecekken içeriden gelen beomgyu ve kai'nin bağırma seslerini duyup oturma odasına yönelmiştim. beomgyu ayağını kai'nin kafasına koymuş bir şekilde, "GERİ ZEKALI, NE KADAR MOMENT VERDİKLERİNİ GÖRMEMEN İÇİN KÖR OLMAN GEREKİYOR." diye bağırıyordu.

anladığım kadarıyla yine günde 253552 saat boyunca maruz kalmış oldugum o kavgayı yapıyorlardı. scooby doo kavgasını... beomgyu, welma'nın daffny ile daha çok yakıştığını söylüyor, kai ise shaggy ve welma'nın daha tatlı olduklarını savunuyordu.
arkadan da taehyun "neden herkes gibi sarı kafayla shiplemeyi tercih etmiyorsunuz peki?" diyince daha çok bağırmaya başlamışlardı.

kapıdan içeri girip "scooby ve shaggy best ship cınımcımlarım. konu tartısmaya kapalı" diyip gidecekken kai arkamdan "bir insan ve köpeği shipleyemezsin." demişti. "senle de sınıfındaki kızı shipliyorum ama" diyip imalı bir bakış attığımda tae her zamanki gibi bilimsel bir açıklama yapma gereği duymuş ve köpeklerin sahiplerini görünce insanların aşık olduğunda hissettiği şeyler hissettikleriyle ilgili şeyler söylemişti. her ne kadar onun bilimsel açıklamalarından bıksamda bilmem ne hormonlarını aynanda salgılayınca bir gorile bile aşık olabileceğimi duymak tuhafıma gitmişti. mnne'nin bana asik olusunu bu şekilde açıklabilirdim.

mutfağa gidip buzdolabından rach sos ve ketçap çıkarıp burger yiyormuş gibi hayal ederek ekmek batırıp yemek için masaya oturduğumda telefondan gelen bildirim ile durmuştum.
gelen mesaj soobin'dendi.
mesajda "yeeonnn, buluşalım mı? çocuklarda gelsin sizi bir arkadaşımla tanıştırmak istiyorum."
yazıyordu.

mükemmel bir zamanlamaydı. tam buluşmamız gereken zamandı şu an.
"umarım arkadaşı burgerda falan çalışıyordur" diye geçirmiştim içimden. mc'de olurdu arby's de. at eti olsa yeterdi bana.

içine sosları döktüğüm ekmeğimi elime alıp oturma odasına gittiğimde ağzımdaki lokmamı bitirmeye çalışarak "sobon bolosmok ostoo." demiştim.
hepsi bana anlamsız bir şekilde baktıktan sonra tekrar aynısını söylemiştim.
kai "sabun bulaşmak mı istiyor? ne sabunu. yoksa bulaşık sabunu mu bitti?"
diye sorunca ağzımdaki lokmayı yutmama rağmen elimi iki tarafa sallamış ve el hareketleriyle anlatmaya çalışmıştım.
onlarda saf saf anlamaya çalışmışlardı.
2 saniyeliğine de olsa onların salaklığını görmek eğlenceliydi. soobin mesajı gördüğümü fark edip "evet,  buluşacak mıyız?" yazdığında "soobin buluşmak istiyor. bizi bir arkadaşıyla tanıştıracakmış."
demiştim. onlara sormama gerek yoktu ama bi ümit soobin'le beni yalnız bırakmaları için yaptığım büyü işe yaramıştır diye düşünmemiş değildim.

beomgyu hızla koluma çarpıp odadan çıkınca kai, "YENİ ALDIĞIM KIYAFETİ GİYEMEZSİN." diye bağırmış,
beomgyu ise kıyafetten kollarını geçirmeye çalışarak yanımıza geldiğinde "çok geç." demişti.
ikisi birazdan birbirine girecekti. 3, 2... ve evet girmişlerdi. ayrıca kavga ettikleri kıyafet squid game kıyafetiydi. tüm gün o iğrenç karamel şeyini yapma yarışı yapıp duruyorlardı zaten. dizinin yapımcısının amısına bir kez daha koymak istemiştim.
her neyse sonuç olarak police beyciğim ve yakısıklım mukemmeldi. kızları da seviyordum.

taehyun ve ben onların kavgalarına aldırış etmeden birbirimize baktığımızda "nasıl giyinelim, takım falan mı yoksa spor mu sence?" dediğinde "arkadaşıyla tanıştırmak istediğini söyledi. spor giyinmeliyiz herhalde." diyip omuz silkmiştim.
o da "zengin bu sağı solu belli olmaz." diyip koltuktan kalkarak diğer odaya geçmişti. ikna olmuştum ama bu sefer kimse beni eşofmanla gitmekten alıkoyamazdı.
soobin'e geleceğimizi haber vermek için aramıştım. bir yandanda kareli eşofmanımı götüşümden geçirmeye çalışıyordum.
birkaç dakika sonra soobin'in "birazdan sizi almaya gelirim." demesiyle çocuklara hızlı hazırlanmaları gerektiklerini söylemiş, üzerime salaş duran kremrengi bir sweat geçirdikten sonra evden çıkmıştım.

saçlarım her ne kadar yıldız tilbe'ninki gibi görünse de soobin'in en boktan halimi görmüş olmasıyla kendimi avutmuştum. ayrıca kendisi sevgilim olma serefine layık bir insan olduğu için kendime başka erkeklere bakmama sözü vermiştim. pek mümkün olmayacaktı ama yapacaktım. yapacaktım tamam mı?
"ikna oldum" yazın.

taegyu ve köpüşümde benden sonra evden çıktıklarında soobin gelmişti bile. arabasına bindiğimizde tae ile aynanda soobin'i süzüp birbirimize bakmıştık. bu bakışlarımın altında ultra mega el hareketi yatıyordu. çünkü sadece ben nasıl giyinmemiz gerektiğini doğru tahmin etmiştim.
tae babasının damatlığını giymişti. beyaz renk olduğu için sünnet çocuğu gibi görünüyordu. beomgyu ve kai ise neredeyse 2 saat süren kıyafet kavgasından sonra ortak karara varmış ve kıyafeti paylaşmışlardı. kai'nin üstünde unicorn kostümünün üstü, altında da squid game donu vardı. beomgyu da ise durum tam tersiydi. sadece ben mükemmeldim amık.

yarım saat süren yolculuğumuzun ardından sonunda gelmiştik. ve amısına kodumunun subini sanırım bizi yanlış yere getirmişti. çünkü burada burger murger goremiyordum ben. (türkçe çalıştığımı belli etmemeliyim türkçe çalıştığımı belli e-)bu arada burger murger derken ikileme yaptım.😎

soobin kapıyı açıp dışarı çıktıktan sonra ben hâlâ yanlış yete getirmiş olduğunu düşündüğümden dışarı çıkmamıştım. o da bana bakıp kapıyı açmış ve "sen bilirsin... prenses." demişti.
çocuklarımın gözünün önünde tüm seme vibeım kaçmıştı şu an.

arabadan indiğimizde soobin elimi tutmuştu ve birlikte karşımızdaki kafeye doğru ilerlemiştik. içimden burger olması için dua etmeye devam ediyordum. her ne kadar dışarıda görünen menüde sadece içecek ve tatlılar görünse de...

içeri girdiğimizde soobin içecek hazırlamakla meşgul olan bir kıza el sallamıştı. ağzına sıcmak uzereyken gay olduğu aklıma gelmişti. kız muhtemelen bizi tanıştıracağı arkadaşıydı. soobin ona el sallayınca "birazdan geliyorum." der gibi el hareketleri yapmıştı. soobin'de kafasını sallamış ve masaya doğru ilerlemişti. biz de peşinden gitmiştik.

tae yanıma gelip "neden bunu giydim neden nedeeen?" diyerek isyan ettiğinde ona kaşlarımı kaldırarak bakmıştım.
bir masaya oturduğumuzra garson masaya menüleri koymuştu. menünün sayfalarını bin kere çevirmeme rağmen yemekle ilgili hiçbir şey göremiyordum. orospu çocuğu aç olup olmadığımızı düşünmemişti. orada bağırarak "ÇOCUKLAR AÇ AÇ." demeyi çok istedim but elit insanların bana acınası bir şekilde baktıklarını hayal edince tüm isteğim kaçmıştı. 
soobin, "ne içeceksiniz?" diye sorunca çocuklarım kafasını kaldırmış yüzüme bakıyorlardı. muhtemelen adını bilmedikleri 636363 tane şey arasından hangisini seçeği ve ismini nasıl söyleyecekleriyle ilgili benden medet umuyorlardı. menüyü tekrar karıştırıp "frappe güzel görünüyor. o olabilir bence." deyince hepsi beni onaylamıştı. soobin'de "burada çok güzel frappe yapıyorlar. ben de ondan alacağım. hele bir de jiwoo yaptıysa. ııımmhmmh tadından yenmez... yani içilmez." demişti.
sevinmiştim.
frappeyi doğru düzgün yapan sayılı kafeler vardı çünkü.

siparişi verdikten sonra jiwoo denilen kız bir sandalye çekmiş ve soobin'in yanına oturmuştı. kolunu da omzuna atmıştı. dişimi sıkıp koluna bakınca, soobin kızın kolunu omzundan cekmişti.
jiwoo "selam, jiwoo ben. sen dee yeonjeon'sun değil mi?" diyip elini uzatınca "yeonjun." diyerek düzeltmiştim.
"pardon aşkom isim ezberleme konusunda iyi değilim cok." demişti.
kesin cok iyiydi. faşist puşt inadına yapmıştı.

beomgyu, tae ve kai'yle de tanışmışlardı. fakat sorun şuydu ki kai adını soylerken kekelemişti. ayrıca avcunun içi terlemişti ve kızın elini tutmadan once üstüne silmişti. bunlar hic ama hic guzel tepkiler değildi. yani guzeldi ama bu kız için değildi anladınız mı?

jiwoo kai'nin terli ellerine dokunduktan sonra iğrenerek elini çekmiş ve "ne yani adın bu mu? kamal... kaval gibi değil mi?" demişti.

orospu çocuğu

hayır. bu işi başlamadan bitirmeliydim. bir şey yapmalıydım arkadaşlar. çocuğumun hayatının gözümün önünde kararıp gitmesini vip yerden full hd izleyemezdim.

soobin, "hayır bence ismi gayet güzel."
diyince jiwoo omuz silkip "kötü demedim canım." demişti.
biraz sonra tekrar lafa atılıp "siz ikiniz gay misiniz?" diye sormuştu tae ve beomgyu'ya. aşırı patavatsızdı. soobin nasıl boyle biriyle arkadaş olmuştu bilmiyordum. beomgyu kafasını sallayınca "tüh yazık oldu." demiş, ben de konuyu kapatmaya uğraşarak "ııı şeyy sen frappelerimizi mi getirsen jiwoo?" demiştim. beni onaylayıp yanımızdan ayrıldığında soobin için büyük sıçıs vakti çoktan gelip çatmıştı bile.

"ee askom neydi bu simdi kamera şakası falan mı?" dediğimde soobin,
"biliyorum çok fazla soru soruyor ama inanın tanısanı-"
"hayır tanısak daha da nefret ederiz soobin." diyip kai'ye döndüğümde başını öne eğmiş parmaklarıyla oynuyordu.
kızın ağzının ortasına sıçasım vardı.
ve bunu yapacaktım. ciddi anlamda...

biraz sonra jiwoo elinde fra- pardon çok pardon lipton bardağında çamurlu suya benzeyen bir şeylerle gelip "frappelerde geldiii." dediğinde hepimiz onumuze gelen şeye tip tip bakmıştık, görüntüyle alakasızdı.
çamurlu suya benzetmekle ne kadar mütevazı davrandığımı fark edip boklu suya benzetmeye karar vermiştim.
jiwoo bardakları bıraktıktan sonra yanımızdan gittiginde hepimiz birbirimize bu ne dermiş gibi bakıp "sipariş yanlış geldi herhalde." demiştik ve bi ton sövmüştük. ama sorun söverken bardaktaki tüm içeceği bitiriyor olmamızdı. taehyun, "bu ne lan?" diye sorduğunda beomgyu, "içine kahve fısıldanmış su." demişti. kai de. "bimde satılan vip kahve hemde." dediğinde ben aglayarak "buna 18 buçuk verdiğime inanmıyorum." demiştim. gülmekten gözümden yaş geliyordu ve buna daha da gülüyorduk. ayrıca lanet olsun ki hepimizin anksiyetesi tutmuştu. hiçbirimiz bir şey söylememiştik arkadaşlar.
sırf bu yüzden bimde satılan vip kahvenin 1 tanesi koyulmuş ve musluk suyundan yapılmış kahveyi içmiştik. jiwoo orospusunun amını yarmak istiyordum. ve yaracaktım.
ona ultra mega alfa beta teta omega özürlü parmaklı am yarması saldırısı yapacaktım.
nasıl mı?
işte böyle:

hey! parmaklarımla dalga geçmeyi bırakın. siz yapında görelim.🦍😡

her neyse...
bir süre sonra jiwoo "ee beğendiniz mi özel tarifimi?" diyerek yanımıza geldiğinde " evet hayatım. bokunu suyla karıstırma fikrine bayıldım. mutlaka evde deneyecegim." diye cevap vermiştim. bizimkiler gülmeye başlayınca jiwoo ne dediğimi anlamayıp sadece "ne?" diye sormakla yetinmişti.
ben de ona elimdeki bardağı uzatmıştım.

dırırudıırırırurmduurururırurururum (flashback sesi)

elimdeki bitmiş bardakla ayağa kalktığımda tae, "YANLIŞ GETİRDİKLERİNİ SÖYLEMEYE Mİ GİDİYORSUN?" diye heyecanla sormuştu. hayır anlamında kafamı iki yana sallayınca yüzü düşmüştü.
"bedel ödetmeye gidiyorum."
bizimkilere yandan bir bakış atıp ağır çekimde tuvalete doğru ilerlediğimde hepsinin arkamdan mal mal baktığına yemin edebilirdim. ama umrumda değildi. ne yani kurtlar vadisi fon müziği ile gittiğimi ve elimde bardak yerine silah tuttuğumu hayal etmese miydim? hi

her neyse...
tuvalete gittim gitmesine ama HWG'dan da bildiğiniz üzere TXT yazısından başka bir şekilde sıçamıyordum. yoksa bilmiyor musunuz? hıh? ne kadar ayıp. yazıklar olsun be. siktirin gidin okuyun çabuk. hadi hadi hadi

neyse ben HWG'yu okumuş, bitirmiş. üstüne bir de bi ton yorum yapmış ve oy vermiş asklarımla devam ediyorum.
nerede kalmıştık?

heh...
aşırı havalı bir insan olduğum ve bardağa şekillu şukullu sıçacağımı bildiğim için
kendim sıçmak yerine tuvaletin önündeki kedi kumunun içinden tek tek özenle seçip bardağa koymuştum. evet onu... o siyah, iğrenç, kü- ÖHM tamam tamam.
buraları hızlı geçiyorum. onu suyla karıştırdım ve masaya geri döndüm.

dıdıdırırırırıırırırıırırırırıddırırır
(geçmişe dönmeden önceki zamana dönüş sesi)

bardağı jiwoo'ya uzattığımda hepimize tek tek bakıp ağzına götürmüştü ve içmişti. ama hiçbir tepki vermemişti. mimik bile oynamamıştı arkadaşlar.
taehyun, "ee?" diyerek önce jiwoo'ya sonra bana baktığında omzumu silkmiştim. soobin bacağıyla ayağımı ittirip kulağıma "kurban olduğum kıyamadın değil mi?" demiş ve yalandan göz yaşlarını silmişti. ben de ona "içine kedi boku koymuştum amk ne kıyamaması." diyince bana şu bakışı atmıştı:

jiwoo tüm bardağı bitirdikten sonra bana bakıp, "bir tek ben mi tat alamadim?" demişti. KEDİ BOKU İÇTİN AMINA diye bağırmak istedim ama yapmadım. çünkü şu anda üzülmesi gereken daha farklı şeyler vardı. sahi... sanırım artık bizimde vardı.

kısa oldu sanirim ama diğer bölüme fikir cıktıgı icin bu sekilde yayınlicam. yoksa ilham gelmiyor awtf'siz yasıyorsunuz.

Continue Reading

You'll Also Like

172K 9.3K 60
Oynanılan her oyun er ya da geç bitmeye mahkumdur..
24.2K 2.2K 47
Eğlenmek için yazıyorum, eğlenmek isteyenleri hikâyeme bekliyorum🖤
114K 7.8K 39
"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma i...
69.6K 5.8K 23
nasıl olsa görmez diye düşünen yağmur çözer, barış alper yılmaz'ın mesaj kutusunu not defteri olarak kullanmaya başlar. - hayat beni tekrardan 13 yaş...