MASALIN SON ŞARKISI

By -nera_rosa-

33.6K 9.3K 2.4K

Bir varmış, bir yokmuşla başlar her aşk masalı ama her masalın sonu aynı bitmez, onlar eremez muradına. Hüs... More

AÇIKLAMA☀️
🩸PROLOG
1🎱Masalın Son Şarkısı
2🎱MATEM
4🎱RAZ-I DİL
5🎱LARZEDER
6🎱PERSEPHONE
7🎱ARŞ-I SUKÛN
8🎱KURŞUNİ BAHT
9🎱Şeytana Tutsak Karagül
10🎱VERYANSIN
11🎱KADIN
12🎱POSEİDON
13🎱AĞIR CİNAYET 🔴SEZON FİNALİ 🔴
14🎱FEVT
15🎱SÜVEYDA
16🎱MUTLAK KARANLIK
17💎MAHREMİ ESRAR
18🎱GECE HUZURU
19🎱DEHR
20🎱DİLHUN
21🎱EHVENİŞER
22🎱MEYUS
23🎱FEZA DA EZA!
24🎱PEYDERPEY
25🎱AŞKI MECHUL
26🎱İNKİSAR
27🎱MİRİ KELAM
28🎱 NEVALE
29🎱RUZ-Ü ŞEB
30🎱İLTİMAS
Yeni Sezon🎱MÜBREM
32🎱 ABI HAYAT
33🎱MAĞRUR
34🎱PALAS
36🎱MEFHUM
35🎱CANHIRAŞ
37🎱RA'Ç
FİNAL🎱HİLKAT
FİNAL DEVAMI

3🎱MECRUH

1.6K 470 118
By -nera_rosa-

Eğer bir gün yine kırılırsan bana gel çünkü yaranı sarma isteğime karşı koyamıyorum.

Bölüm Şarkısı: Gelmen için bir sebep♠Sera Savaş


Sanrılar, ruhumuzu ağacı saran sarmaşık gibi sarıp onun ağacı tükettiği gibi kanımızı, kalbimizi tüketen sanrılar! Herkesin bana karşı inandığı sanrılar. Gidişimin bir nedeni vardı, herkesin ardında birilerini bırakırken kendince uydurduğu nedenlerden miydi? Benim gitmek için bir nedene ihtiyacım yoktu, hangi kız pembe bulutlardayken yere bir seksen uzanmak isterdi ki?¿ can kırıları ile can çekişe çekişe ölümü nasıl göz alabilirdi?

Titreyen ellerim oğlumun ipek saçlarını aheste aheste okşarken dalmış, dalıp diplere inmiştim. Derin bir soluk soludum, oğlumu benim mutlu bir kızken derin derin uyuduğum yatağıma yatırmıştım, annemle konuşmak içim eve geldiğimde, çok huysuzlanmıştı.  Akşamüzeri ise küçük yüzü kollarıma düşmüştü, kucaklayıp yatırmıştım. Ona bu yaşta bu kötülüğü yaptığım için ne kadar anneliğimi sorgulasam da, bildiğim bir şey daha vardı.

Ben böyle olsun istememiş, buna mecbur bırakılmıştım!

Herkesin sanrılarının aksine hâlâ Amine masum bir kız çocuğuydu. İsminin anlamını taşıyan "yüreğinde korku olmayan" kadındım.

Korkmuyordum!

Nefes alabilmek adına şişirdim ciğerlerimi ardından eğilip oğlumun cennet kokulu saçlarını öptükten sonra odadan çıktım. Kapıyı yavaşça kapandıktan sonra birazdan olacakları bildiğimden gözlerimi sıkı sıkıya kapayıp Allah'tan güç diledim. Her ne kadar anneme gelerek olanları, yalan gerçeklerimi, ona anlatarak af dilesem de abimden dileyecek bir affım olmadığını biliyor, beni çoktan sokaktan geçen bir yabancı ile eş değer tuttuğunu biliyor ve korkuyordum!

  Vücud ısım stresten gittikçe düşerken beyaz renk ellerim kırmızıya dönmeye başlamıştı. Tedirgin ve yavaş adımlarla tek tek indim merdivenleri, topuklumun oluşturduğu her "tak" sesi bana ölüme yürüyormuş hissi yaratırken merdivende son adımı attığımda irislerim sinirle bir o bir bu yana giden abimi gördü, görmesi ile kapandı.

"Amine güçlü ol, sen suçlu değilsin. " diye kendime güç olmak adına fısıldadım.

"O prenses hoş geldin.." dedi, kendine has tavrı üzerindeydi, dilini yanağında gezdirdikten sonra ses volümünü yükseltip işaret parmağı ile kapıyı gösterirken bağırdı:"demek isterdim ama defol."

"Atlas, oğlum! " diye ikaz edip elini tutmuştu annem. İçtiği içkiden gözlerinin altı mora çalarken, kıvırcık uzun saçlarını arkada bağlamış bir berduş gibi görünüyordu.

"Bir fahişeyi evimde istemiyorum." Durdu, akan kanım bu sözle akmaktan utandı. Neydi o söz.. Hangi kadın hak ederdi bu sözleri duymayı? Abimden duymuştum bu sözleri, öz abim. Aren'in siyah lekelerini çaldığı abim. 

Üzülsem de bir faydası olmadığını biliyordum, rahat tavırlar sergiledim; kanepenin başına oturup yan zigon sehpanın üzerinde duran fotoğrafla oynamaya başladım:"Ağır oluyor, Atlas Soydere. Fahişe dediğin kadının abisi olarak fazla özgüven dolusun. Unutma benim namusum senin namusun!" Kaldırdım kafamı.

Bu tavırlarım onu daha çok sinirlendirmiş, bir bağırtı daha evin duvarlarından yankılanıp kulaklarından içeri girmişti:"hâlâ konuşuyor mu bu ya? Kızım geldiğin deliğe gitsene lan sen! Niye geldin, o..." son sözünü tamamlamasına izin vermedim:"Sakın abi! O laf oğluma gelirse Aren ile birlikte seni de yakarım."

Karşıma gelip durdu:"O çocuk sana ne yapıyorsa sonuna hatta var ya daha fazlasını hak ediyorsun." Diye bağırıp tutmuştu kolumdan,  peşinden çekiştirerek sürdü. Kapıyı bir nefesle açıp beni bir çöp poşetine verdiği değeri bile vermeyip savurmuştu yere. Bedenim soğuk betonla buluşurken bir:"Ah!" Nidası koptu dudaklarımdan. Ardından kalbim gözlerime kan gönderdi, kan yerine gözyaşı yanaklarımdan dökülürken ortalığa koca bir kahkaha bıraktım.

Ağlarken gülmek en çok sana yakışıyor Amine!

Düştüğüm yerden kendim kalkmaya alışıktım.

"Bak abicim ne yapalım biliyor musun? Seninle bir oyun oynayalım." Dedim gözyaşlarımı silerken ayağa kalktım, ondan utanmıyordum ama onu utandırmaya niyetliydim. Üzerimdeki bustiyeri tek haraketle çıkardım, braletim ile kalmıştım. Yana döndüm, göğsünün yanı ve sırt birleşim yerimdeki jilet izlerini gösterdim ilk önce. O korkunç günler hafızamda peydah olsa da durmadım, arkamı dönüp kül tablası yerine kullanılmış sırtımı gösterdim. "Daha 18 yaşımın başlarıydı abi... Bu evin cıvıl cıvıl dolanan küçük prensesiydim ben. Bilmediğim dilini ya dilini bile bilmediğim bir yerde yaşamaya çalıştım. İyi bak bana! Senin kapı dışarı ettiğin kadın büyük savaşlar, büyük yıkıntı ve acı zelzelelerden çıktı. " Konuşmaya yeltendi susturup elimle yukarıyı gösterdim:"O yukarıda uyuyan oğlum... " ellerim istemsizce karnıma gitti: O günler canlanmış kurak çöllerimde, hatırlamak bile kum fırtınası yaratmıştı, "Ben o soğuk doğumhanedeyken ailem yoktu be. üzüldüm yoktunuz, ağladım yoktunuz; anne oldum yoktunuz. Ya sen ne biliyorsun geri zekalı?" Son sözüm benim sözlerim değil, içimde yaşattığım acımın dile gelişiydi. Kimse bilmiyordu karnımda çocuğumla neler yaşadığımı, Onu yaşatmak için neler yaptığımı. Her şey, Lise mezuniyetim ve sonrası, herkesin hafızasında bulanık bir sudan farksız olacaktı, biliyorum.

Put gibi kaldı o sözlerden sonra kenara itip içeri girdim bir hışımla bir yandan ağlıyor bir yandan koşuşturuyordum, yukarı çıkıp oğlumu kucakladığım gibi artık bana ait olmadığını, istenmediğimi bildiğim en acısı bana artık yabancı o evden koşarak ayrıldım, dış kapıdan çıktıktan sonra bir taksi durdurup bindiğimde  Liam huysuzlanıp kucağımdayken gözlerini aralamıştı. "Madre." (Anne)

"dormi piccola mia" (uyu bebeğim.)" Diye fısıldadım, beni hayata sımsıkı ellerle tutturan oğlumu daha sıkı sardım ardından bize bakan şoföre, "Beşiktaş Efsunya otele." Diye mırıldandım. Kafasını salladı, başımı koltuğa yaslayıp yana çevirdim. Artık bu muhteşem şehir bile griye dönmüş gibiydi nazarımda. Baktığım yer nokta griden ruhsuz bir manzaradan farksızdı, martı sesleri bile. Belki o güzel boğaz bile yavaşça silikleşiyordu.

"Geldik, hanımefendi 100 lira." Diye gelen sesle kendime gelebilmiştim, çantam evde kalmış, telefonum cebimdeydi. "Bir dakika müsaade." İsteyip Leonardo'yu aradım.

Leonardo♥️
Aranıyor...

"Bella mia.."

"Aşağı insene bir dakika, çantam evde kalmış taksici para istiyor."

"Aşağı iner ben.. "

Yine kayan aksanı beni güldüremeye yetmişti:"Ne oldu senin güzel aksanına." Diye sordum, kikirderken.

"Ah! Stavo intervistando ero confuso. " (görüşmeseydim, anlamadım)

"Okey! Gelsen mi artık." Diye söylendim.

"Geliyorum, geliyorum." Diye söylenmişti. Bir süre bekledikten sonra arabanın ön camından parayı taksicige uzatıp arabanın kapısını açtığında ilk kucağımdan uyuyan Liam'ı alıp garip garip yüzüme bakmaya başlamıştı.

"Aile nasıl kötü geçmiş." Demesi ile arka cebimde öten telefona baktım. Ekranı açtığımda bilmediğim bir numaradan mesaj gelmişti. "Hoş geldin, İstanbul'a Güzel kız. Hoş geldin hediyen partin black blood mekanda. Gel al, yoksa Aren ile göndermek zorunda kalacağım ya da direkt başı yeterli olur herhalde."

Bir gün ne kadar zalimce geçebilirdi, bunun karşılığı hayatımın içinde gizliydi işte. "Bella.."  Buraya gelerek almış mıydım göze her şeyi, evet!

"Sen Liam'ı götürsene gece gelirim." Diye söylenip arkamı döndüm ve unuttuğum şey ile ona dönüp uzandım:"Görüşürüz." Diye söylenip öperek gülümsedim.

"Yedi mi bu adam bunu, ı ıııhh yememiş küçük devil."

Elim arkada masumca ona yaklaşırken, karşısına geldiğimde sırıtıp arka cebindeki cüzdanı cebinden çıkarıp aldım
"Gece iki kadeh şarapla kandırırım belki, görüşürüz." Deyip cüzdanı eline tutuşturduktan sonra yeniden taksi çağırıp bildiğim o mekânın yerini söyledim, taksici genç bir çocuktu oranın neresi olduğunu biliyor gibi sordu: "Oraya gitmek istediğinizden emin misiniz?"

"Evet." Dedim durdum, üzerime baktığımda ise sadece braletim olduğunu anlamıştım!

Ah kafam!

"Evet ondan önce bir butik bulmalıyım." Diye söylenip saçımı karıştırdım, yol üzerinde bulduğum bir butikten üzerime uygun bir bustiyer aldıktan sonra yoluma devam etmiştim.

Hava gittikçe kapanırken, İstanbul'un da gerçek yüzü çıkmaya başlamıştı: Gündüzleri masal şehri, geceleri cehennemdi bu şehir. İki yüzlü, ikinci yüzünü bana ölüm meleği ile göstermişti İstanbul, ruhumu almak için gönderilmiş melek ile.. Ben meleklerin o gün kötü de olabileceğini anlamıştım. 

Taksi durdu ve ben inmek zorunda kaldım, kafamı kaldırdığımda dışarıdan bile ne kadar fersah fersah kan kokularının burnuma geldiğini seziyordum: Kan, gözyaşı acı, çığlık... hepsi birbirine karışıyor, çınlıyordu kulaklarımda. Duvarları kırmızı anlamını veren o renge boyanmıştı, insanların kanıyla boyadığına o kadar emindim ki.

İki koruma, gelip geçen insanları kontrol ediyordu, sanki doğru bir insan gelirdi bu bok bataklığına: Kapıda yazan o yazı, black blood yazısı ve 8 harfi yazılı blardo topu, ucundan kan akan. Ah pislik herif! 8 sonsuza kadar kötülüğü simgeleyen, hem kandan hem lanet adamların sofrasına, bilardosuna, daha doğrusu kumarına meze yaptığı kadınlardan sonsuza kadar para kazanacağını simgeleyen o işaret!

Yıllardır o işareti gördüğüm güne lanet okurken yıllar sonra buradayım işte, her şeyin başladığı o yerde bugün yeni bir level için geldim!

Çakılı kaldığım yerden ayrılıp emin adımlarla geldim durdum adamların karşısında:" Sahibiniz ile konuşacaktım!"

"Amine Hanım olmalısınız, geleceğinizi belirtmişti."

"Ne güzel." Diye söylenip içeri girmem ile birden kasvet aldı, buram buram içki ve sigara kokuları, bir yandan hapları ezip içine çeken insanlar, ilerledikçe yerini birlikte yiyişen insanlar alırken artık içeriye girip yaptığında kumar oynayan insanlar alıyordu sahneyi.

Arkamdan bir nefes hissettiğimde:"Yeniden hoş geldin, ölüm çiçeği." Sözlerini duymamla dönüvermiştim, arkamı irkilip kendimi geri attığımda birine çarpmamla bana sövüp gitmişti.  "Korkma, bu sefer bir şey yapmayacağım sana. Keyfine bak hoş geldin buralara ama boş geldin bunu saymam. Sakin bir yere geçelim." Göz devirmiştim, gürültü içerisinde bağırarak konuştum:"Neden çağırdın beni buraya?"

"İkiletmeden neden geldin, dur tahmin edeyim bana hayran olmadığına göre hâlâ korku çanların durmamış." Onun kahkahası ile bir tane suratına patlatmak istemiş ama kendimi zor tutmuştum." Beni takip et." demesi ile peşinden yürümeye başladım. İlk önce bir odaya girmiştik, ferah ve diğer yerlere göre sıradan bir yerdi, oradan gizli bir kapı açıp yolu gösterdi. İşte oranın ikinci yüzüydü orası.

Beni ölüm çiçeği ilan ettiği o yer!

İnsanların çığlıkları almıştı yerini, kan kokusu gittikçe artıyor çekilmez bir hâl alıyordu. Dar rutubetli o ortamda biraz daha kalırsam bende ölecek gibiydim. Her baktığım duvar bana o günleri salise salise hatırlatıyordu. Dar yolda yol ayrımına gelmiştik artık o önden gidip sağ tarafa dönmesi ile yediği yumrukla birden önüne düşmüş ben ise başıma ne geleceğini bilemediğinden çığlık atmaya yeltendiğim sıra o el ağzımı kapamıştı, korku bütün vücudumu sararken bir kuş gibi çırpınmaya başladım:" O sesle anlamıştım ne olduğunu:"Sus, sus be kızım! Benim." Aren'di bu. Canına mı susamıştı bu asalak!?

Elini yavaşça çekmesi ile sinirle bağırdım ona:"Senin ne işin var burada?"

"Şu adamı odaya taşıyalım anlatacaksın neden burada olduğunu seni aptal!" Diye terslemişti beni.

Kahraman Aren pozlarına başlamıştı, o her zaman Kahramandı lakin ben artık kurtarılmaya değmeyecek bir prenses!

"Bana aptal diyene hak! Ya burada adamları infaz ediyorlar. Sen gelmiş başlarını bi yumrukta nakavt ediyorsun! Baya zekice ya alkışı nereye doğru yapıyoruz?"

"Sen bu adamın sana ne yapacağını biliyor muydun? Keyfimden gelmedim, beni de buraya çağırdı ve eğer onu bayıltmasam tahtalı köyde bu konuşmaları yapardık." Diye kesti sesimi. Aslında haklıydı, ne yapacağını bilmiyordum ama tek bildiğim artık beni bu acıttığından fazla acıtamayacak olduğuydu.

"Yardım et." Diye ikaz etmesi ile Aren ile kavga etmeyi kesip yardım ettim, boş bir odaya aldığımıda yere iki seksen attık ve ben yandaki kahve deri kanepeye kendimi atarken Aren cebinden sigarasını çıkarıp yakmıştı:"Bu adamla ne işin vardı?" Diye bir soru yöneltti fakat sözleri durgundu, duygusuz! Neden merak ediyordu öyleyse?

"Seni ilgilendirmez." Bu sözüm sinirlendirmiş gibiydi onu, ani refleksle sigarasını dudaklarından çekip bana döndü, oturduğum tekli koltuğun kollarına koydu elini,  yapılı cüssesi ile eğildi:"Beni iyi dinle!" Dediğinde tek kaşı kalkmış, içindeki öfkeyi dışarı çıkarmıştı:" O gün olan her şey kazaydı, seni aptal kadın! Senin için ölen bendim anla, yaşaması gereken sendin!" Diye bağırdı, sigaranın sardığı parfüm kokusu burnuna dolarken nefes alışım sıklaşmıştı.

Ani refleksle geri doğruldu, saçlarını karıştırıp," Her şeyi mahvettin. Ayarlamıştım, halletmiştim." Diye bağırdı, döndü yeniden bana.

Bu sözü ile sinirlenmiştim bende kalktım ayağa:"Neyi hallettin pardon!" Diye bağırdığımda yüzümü buruşturmuştum, halettiğini sanması beni her seferinde sinirlendiriyordu çünkü:" Bi halt ettiğin yok sanıyorsun sadece. Bizi, iki eli kanlı, iki aptal aşık! Biz ruhlarımızı celladımızın eline verdik seninle sonra huzur aradık kanlı ellerimizle sardığımız bedenimizde." Durdu, durdum. Karanlık, kırmızı lambanın aydınlattığı noktada birer adım attık birbirimize. Işaret parmağımla kalbine iki kere vurdum.

"Bak burada herkes neden bilardo oynuyor? 8'i deliğe sokmazsan, artık sen insan değil, ölüsün!"

Bir nefes çekti ciğerlerine yanan sigarasından ardından yere atıp ayağıyla ezdi. Gülümseyip önüme gelen sarı saçlarımı geriye attı."8 kaldı masada, kadın adamını kaybediyordu." Diye mırıldandı.

Bir kez daha kanlı geçmişimize karşılık verdim: "Kadın kaybetmek istemedi adamı, masumluğunu kırmızıya kurban etti. "

"Adam, aklamak istedi kadını, daha çok bulandılar kana."

"Adam kaybetti kadını."

"Çünkü kadın, yaşasın istedi adam."

"Aslında masalın ortasında ikisi de ölmüştü." titreyen vücudumu tek hareketi ile sarıp bedenimi bedenine yapıştırdı. Parmaklarının değdiği belimin her zerresinde kuruyan kanlar damalarlarımdan akıyor gibiydi. O günden sonra karanlık sokaklarda bir şarkı yankılanmaya başladı, hala süregeliyordu sözler, her gece yarısı. Duyanın canı yanıyor, kulakları kanıyordu.

"Bir masal daha bitti artık çok yalnızız
Biraz daha yorgun biraz daha yaralı
Bu kırık kitabın keskin sayfaları
Savruluyor tutulmuyor ama hala karbeyazı."

"Her kadında seni aradım, kokunu aradım; öpüşünü aradım, Aren'im sözünün bana hissettirdiği o hissi yıllarca aradım." Gözleri kapalı, yaşadığı an canını yakıyor gibi çatışan kaşları, buruşan yüzü ile bende onunla birlikte o güne gittim!

6 Yıl Önce

"Aren bu motor ile mi gideceğiz?"

"Gitmeyeceğiz, seni uçuracağım küçüğüm." Gördüğüm son model, motorlardan pek anlamam, kenarları yeşil, jantları oldukça parlak olan o motora şaşkınlık ile baktım, ardından irislerim bana kask uzatan adama kaydığında gülümseyerek o kaskı kafama taktım ve onun arkasına binerek kollarımı arkasından beline doladım.

"O zaman uçur beni pilot!" Arkasından attığım çığlıkla egzostan gelen büyük gürültü ile motoru çalıştırdı ve yüzüme vuran rüzgar gittikçe daha da sertleşti, arabaların arasından s çizerek otobanın ortasında resmen uçtuk, bir saat bile sürmeyen yolculuk ile kendimi hayal dünyasının en şanslı prensesi gibi hissettim.

Dahasını hissedeceğimden habersizdim, otobandan ayrılarak orman yoluna saptığımızda biraz daha yavaşlayarak falezlere geldik ve müthiş deniz manzarasının ayaklarımın altında kaldığına şahit oldum! Kaskını çıkardıktan sonra benimkini de çıkardığında terle karışmış saçımı toplayarak arkaya doğru salladım ve bana uzattığı dudaklarına dudaklarımı esir ettim!

"Hadi gel, "elini uzattı: "sana bayılacağın bir manzara göstereceğim." Heyecanına eşlik ederek onun arkasından yürüdüğümde durduğu an tökezledim ve kıyıya vuran dalgaların sesi ardından burnuma dolan iyot kokusu ile derin birkaç nefes daha aldım.

"Burası bizim kaçış yerimiz olsun, ne zaman üzülürsek buraya gelelim." Arkama geçti, kolları belimi sardı ve bugün annem ile ettiğim kavganın bütün hararetini burada bıraktım, "Aren'im de Aren'im, benim mükemmel sevgilim." Gözlerim kapandığında, başımı göğsüne yaslamıştım.

"Bir daha söyler misin?"

"Aren'im de Aren'im." Tekrarladığım söz beni heyecanlandırırken önümü ona dönmüştüm, yüzünde mutluluğu yansırken gözleri parıldamıştı, "Neden annenle kavga ettin bakalım?"

"Her zamanki gibi bana inanmadı, neden kimse bana inanmıyor ki?" Omzumu düşürdüm ve Aren gülümsedi, " ben inanıyorum, hep inandım."

"O zaman evlenelim." Gevşeyen kolları ile omuz silkerek motora doğru yürürken arkamdan gelen kahkaha ile ona döndüm, "Ne gülüyorsun be?"

"Evlilik teklifi olmadan olmaz Amine Hanım, nerede yüzüğüm?" Çattığı kaşına tezat kahkahaları sinirlerimi bozarken ona dil çıkardım.

"Mümkünse beştaş!"

"Al işte, sende evlenmek istemiyorsun, niye 17 yim diye mi?"

"Evet, büyü öyle gel." Kaşlarım gittikçe çatılırken Aren bana yaklaştı, "büyüyünce başkası ile evleneym de gör." Diye blöf yaptım fakat bu onu sinirlendirmişti, "Seni başkasına yar mı ederim sence?"

"Eden en adi şerefsiz olsun mu?"

"Olsun, aşkım, bebeğim, güzelim." Her sözünün arasına iliştirdiği öpücüğün daha fazlasını isteyerek parmak uçlarıma gelerek bedenimi bedenine dayadım. "Rujun çilekli mi?" Göğsüne vurarak bıraktığı dudaklarına yeniden dudaklarımı iliştrdim, "Aren!" Diye mızmızlanırken sözcüklerim boğuk çıkmıştı.

"Aren değil, senin Aren'in!"

....

Dakikalardır olduğumuz durumu bırakmış birbirimizin gözünde var olan anılara dolu gözlerle bakarken, birden beni de kendisini de yere atıp kendini bana siper etmiş önümüzdeki masayı kalkan yapmıştı, patlayan silah ile anlamıştım.  O gün ölmemiştik ama yıllar sonra ayrı ayrı değil birlikte ölecektik!

🎱🎱🎱

Leylim leyyy🤭
Aylar yıllar sonra geldim. Ne oldu bilmiyorum aklımda bu bölüm yoktu ama dün yazma işte geldi gece 1.5-2 saat içerisinde yazdım bölümü. Bu gece de atayım dedim çünkü yazdıklarımın içime sindiği nadir anlardan biriydi🙏🏻💫

Sizler nasıl buldunuz???

Bana bir düşüncelerinizden bahseder misiniz?

Valla ben ne yazdığımı bilmiyorum biraz aksiyona kaçıyor ama romantik te...

Şey sizce gizledikleri sır ne???
Hadi bakalım tahmin edin🧐

Öpüyorum aşkoşlarım,

Geceye bir yildiz patlatmayı unutmayın 🌟

Sizleri seviyorum, beni tanımayan tanıyan herkes öpüldü😘

💕🌕

Düzenlendi: 03.03.2024

Continue Reading

You'll Also Like

Pansuman | TAMAMLANDI By hhy

Mystery / Thriller

3.4K 68 29
Kırmızı... Bana çok mu yakışıyordu? Çünkü hep bedenim kıpkırmızıydı. Koyu kırmızı renginde bir sıvı sarardı hep tüm vücudumu. Sevdiklerim bana yakış...
104K 7.8K 34
Biz adımız gibi özgür bir timdik. Hür Timi. Kendi kurallarımızı koyardık. Bu askeriye işleyişine ters olduğu için de sürekli azar işitirdik. "Hangi...
342K 19.1K 56
"Sakın, sakın Ala, aklının ucundan dâhi geçirme." Diye burnundan soludu. Sinirle bir adım attım. İşaret parmağımı doğrulttum. "Sakın Yüzbaşı, sakın o...