AWTF |YEONBİN

By moshiimochi

1.7K 139 1.4K

txt'mi ficimden atmaya karar verdim mlsf More

1
3
4
5
6
7
8
9

2

248 21 184
By moshiimochi


"bana doğru bağırarak koşuyordun. ne yapayım? korktum.."

diyerek kendini savunan kai'ye, her ne kadar beynim kan banyosu yapıyormuş gibi hissetsem de kızamamıştım. gerçi kızamamamın nedeni böyle hissediyor olmamda olabilirdi.

orospu çocuğunun kaykayı başımı kırmıştı ama yanlış görmüyorsam o şu anda kaykayına sarılıyor ve ağlıyordu.
düşüncesiz piç... hâlâ benim rolümü çalıyordu.
ŞU ANDA AGLAMASI GEREKEN BENİM !

tae yüzüme tiksinerek bakmış sonra çocuklara bakarak "hastaneye götürsek mi acaba ya?" diye sormuştu. ben de ona 'bir de götürme isterden geri zekalı' bakışı atmıştım.

bakışımı fark eden kai "öldürelim istersen, en azından acı çekmez." demişti kinayeli bir şekilde.
akıllı köpekcik nasılda düşünürmüş sahibini.

o halime rağmen diğer cebimden de bir tane kurabiye çıkarıp yüzüne atmıştım. bana kızgın bi şekilde bakmıştı ama benim yüzümün halini görünce bir bok diyememişti.

zaten bir zahmet demeyiversin. onu azgınlardan koruyacağım diye yakışıklı yüzüme kaykay geldii benimm kaykayyy.
hareket eden bir şey.
tekerlekleri bile var.

profesör choi yeonjun'dan zor bulunan bilgilerle okuyucularımıza kaykayı da tanıttığımıza göre kaldığımız yerden devam edebiliriz.

sonunda bizimkiler hastaneye gitmezsem geberip gideceğimi akıl edebilmişti ve kolumu omuzlarına atıp beni hastaneye götürüyorlardı. pekte götürebildikleri söylenemezdi çünkü diz kapağımdan aşağısı yerde sürünüyordu.

tanrım pazardan aldığım çakma zara pantalonum yırtılacaktı ama şu an onun için ayağa kalkarsam beni anında yere bırakıp ölüme terk edeceklerine adım kadar emindim. bu yüzden gözlerimin önünde paracıklarımın nasıl yok olup gittiğini izlemekten başka yapacağım bir şey yoktu. onlar gitmeseydi birazdan ben kan kaybından gidecektim.
en azından hastane yakındı. oraya gidene kadar ölmezdim. yani umarım...

hastanenin acil bölümüne geldiğimizde içerideki herkesin yüzüme acıyarak baktığını fark ettim. öyle ki bitmeyecek bir kuyruk olmasına rağmen hiçbiri sırasını vermekten çekinmemişti ve beni hemen içeri almışlardı. daha önceden tadı şeker gibi olduğu için 5 şişe şurup içip gerçekten gebereceğimi hissettiğimde önümdeki adam sırasını vermemek için hamile olduğunu ve bebeğin şimdi doğacağını söyleyerek doktorun odasına dalmıştı. o adam sayesinde bir süreliğine azraille tanışma fırsatım olmuştu.

sıra verilmesine çokta alışık olmadığımdan tuhafıma gitmişti. yüzümün kötü göründüğünün farkındaydım ama kadarda kötü olduğunu düşünmemiştim.

doktorun odasına girdikten
bi süre sonra başımda ve yüzümde toplam 31 tane dikişle oradan ayrıldım. bizimkilerin bununla çok dalga geçeceklerine emindim ama yine de
yüzüm gülüyordu çünkü ölü gibi olduğumdan hiçbir acı hissetmemiştim......dersem inanır mısınız?

evet canımın yanmadığı kısım doğruydu ama mutlu olmamın sebebi bu değildi tabii ki. doktorum çok yakışıklıydı ve ben bu tipimle bile numarasını almayı başarmıştım.

tam olarak aramızda bir aşk dialogu geçtiği söylenemezdi. yalnızca ona "eve gittiğimde bir ağrı hissedersem ne yapmam gerektiği hakkında size danışırım" demiştim.
ayrıca o da dünden razıymış gibi numarasını hemen vermişti. üstün çekiciliğime dayanamamıştı herhalde.

tanrım kesinlikle bana aşık olmuştuuu.

odadan ayrıldığımda
bizimkiler beni gördüğü gibi yanıma gelmişlerdi. kai kolumdan tutup "iyi misin sahip?" diyince gülerek başımı salladım.

birlikte koridorun sonuna doğru ilerlerken hastanedeki güvenliklerin birilerini ayırmaya çalıştığını fark etmiştim. aslına bakarsanız tek gözüm bandajlı olduğu için zaten uzağı doğru düzgün göremeyen gözlerim yalnızca iki tane siyah çubuk görüyordu. ama "ayrılın" diye bağıran güvenliklerin seslerinden bir kaos olduğunu anlamıştım.

tae, "şu bizim mekandaki çocuk değil mi? neden karşısındaki kadın ve o aralarında küçük bir kızı çekiştiriyorlar?." diye sorunca "bilmiyorum gidip öğreneceğiz." diye yanıtlamıştı beomgyu onu.
hepimiz koşarak olduğu yöne gitmiştik.

geldiğimizde gerçekten de tae'nin dediği gibi aralarında küçük bir kız çocuğunu çekiştiren iki kişi ve onları ayırmaya çalışan güvenlikler vardı. kaykaycı cocuk,
"SEN KİMİN KAYKAYINA CANSIZ DİYORSUN. ÇABUK ÖZÜR DİLE ONDAN!" diyerek kıza bağırıp bir yandan da bacağını çekiştiriyordu.
kızın annesi olduğunu düşündüğüm kadın "BIRAK, BACAĞINI KIRACAKSIN."
diyince bizimki "KAYKAYIMIN KALBİNİ KIRMADAN ÖNCE DÜŞÜNSEYDİ."
diye yanıtlamıştı onu.

bu çocuk gerçekten delirmişti. akıl hastanesinden kaçmış olduğuyla ilgili aklımda en ufak bir şüphe bile yoktu artık. hayır bildiğin deliydi bu yani.

kaykayın canının acımayacağını söyleyen herkesle kavga edip tüm hastaneyi ayağa kaldırmıştı. ayrıca göz göze geldiğimizde "KAFAN KAYKAYIMI KIRDI!" diyerek üstüme atlamıştı.
"ASIL KAYKAYIN BENİM KAFAMI KIRDI LAN!"
diye bağırmıştım karşılık olarak.
kuduz köpek gibi hrrlıyordu bu aq. kai'ye dokununca onun köpekliği ona geçmişti sanırım.

sonunda doktorlardan biri işini bırakıp 
"KAYKAYINI MUAYENE EDECEĞİM." diyerek bağırdığında üstümden kalkmıştı. kalkar kalkmaz yine daktırımın odasına gitmek zorunda kalmıştım.

maalesef artık dudağımdada dikişler vardı. aman ne harika...
"sakin ol. en azından artık 31 dikişin yok."
diyerek beni sakinleştirmeye çalışan doktorun yüzüne tükürmüştüm. hem de balgamlı...
bunu hak etmişti.
evet sinirliyken çok fevri hareketler yapabiliyordum ama artık doktorun yakışıklı olup olmaması umrumda değildi. çünkü o çocuk ve kaykayı yüzünden yakışıklı yüzümün frankenstein'dan farkı kalmamıştı.

tanrım eminim eve gidince bunu yaptığıma pişman olacaktım.

odadan çıktığımda pişman olacağımı düşünmemle ilgili fikrim tam anlamıyla değişmişti. çünkü artık üstüm başım salya kaplıydı. evet odanın içerisinde birbirimizi kovalayıp tükürmüştük ve ben en sonunda pes etmek zorunda kalmıştım.
kai her şeyden habersiz bana moral vermek için yanima gelip sarıldığında yüzünün ıslanmasıyla kendini benden uzaklaştırması bir olmuştu.
"bunu o köpek mi yaptı? tanrım..." demişti kaykaycı çocuktan bahsederek.
"hayır, bu bir lamaydı kai." demiştim ona.

sonunda hastaneden çıktığımızda bir oh çekmiş ve gözlerimi birkaç saniyeliğine kapatıp şu anda grannylerimle pistin orda aşk yaşadığımızı düşünmüştüm. 3ten geriye sayıp gözümü açtığımda bunların hiçbiri yaşanmamış olacaktı. 3,2,1

böyle bir sey mümkün olabilir miydi?
eğer başka birinin ficindeyseniz belki ama bu bir moshi fici canımlar. kaçov

evet arkadaslar.. tabii ki de böyle bir şey olmamıştı.
tam karşımdaydı. evet evet o. şu anda o
aramızda 3 adım mesafe bile yoktu. ve ben gerçekten tüm şanssızlığımı bir güne sığdırmıştım.
çocuğun bana bakışı bile 'simdi sıctım agzına' dermiş gibiydi. DAHA NE KADAR SIÇILABİLİRDİ Kİ AĞZIMA???
klozet olarak doğsam hayatım daha az boka batardı.

bakışlarını yüzümde gezdirdiğinde yüzünü buruşturarak "yüzün bayağı kötü olmuş ya. geçmiş olsun." demişti.

WTF... normal biri gibi mi konuşmuştu o???
hâlâ her ne kadar yüzümün halini yeni görüyormuş ve bu hale o getirmemiş gibi bir tepki vermiş olsa bile lavel atlamıştı..
bu büyük bir başarıydı.

"normal bir insan gibi konuşabildiğini bilmiyordum." diye yanıtlamıştım onu fazlasıyla ciddi bir şekilde.
ayrıca gözlerinin içine bakarak söylemiştim.
kalbimin çarpma sesini duysa eminim ki ciddiyetime gülmekten ölebilirdi.
beynimde 'yüreeek yemiş sanki mübareeek neyine güvendin evladııımmm.' diye şarkı çalıyordu.

"nasıl yani?" demişti.
puhahahahaa neyseki geri zekalıydı.

"yok bi şey." diye onu geçiştirdiğimde,
"özür dilerim. sen de kaykayımdan özür dilersen mutlu oluruz." demişti.

kaykayımdan özür dilersen mutlu oluruz?!?!?!?

sikeyim you.

cidden bunu söylemişti.

"asıl özür dilemesi gereken sen değil misin? sonuçta kaykayını kafama fırlatan sendin." dedim sinirle.
evet kaykaydan hangimiz özür dileyecek diye tartışıyorduk. onunla anca bu şekilde iletişim kurabileceğimi düşünmüştüm.

yüzüme bi süre baktıktan sonra üzerine bir paket yarabandı yapıştırılmış olan kaykayına dönüp onunla konuşmaya başlamıştı.
"söyle bebeğim sence kim haklı? babacığın soobin mi yoksa buradaki guzel bey mi?"

güzel bey mi?

güzel demişti... o demişti...piç olan.....kaykayı olan...grannylerimi elimden alan........köpeğime dokunan.... adı soobin olan...

GÜZEL NE LAN?

HAYIR YEONJUN HAYIR. SENİ MANİPÜLE ETMEYE ÇALIŞIYOR. BU NUMARALARA GELME OĞLUM.

gelmistim arkadaslar.

yüzüme kaykay fırlatıp sonra da kaykayının canı acıdı diye üstüme atlayan çocuğun bir 'güzel bey' demesiyle yumusamıstım. güzel ne amk? neyine yumusamıstım ki bunun?
evet bir kız kadar güzeldim bunu inkar edemeyeceğim. hatta bence kızlardan daha güzeldim ama yine de böyle demesi... yakışıklı hanımefendi bile diyebilirdi. ama güzel bey ne aq?

ama olsundu... iltifat iltifattı. sonuçta ben hemen yumuşardım böyle sözlere.
yumusacık olurdum. asık olurdum sonraa... geceleri onunla ilgili hayal falan kurardımm. sonra beni aldattığını düşünüp olmayan ilişkimin aşk acısını bile çekerdimmm.

bu yüzden hep depresyondayımmm unutuldummmm aldaaa-öhm
evet sonuca gelecek olursak

KAYKAYINDAN ÖZÜR DİLEMİŞTİM🤗

ya ben bu bölümleri sonradan okuyunca çok iğrenç geliyor ama siz yorum yaparken "çok güzel olmuş" gibi seyler söylüyorsunuz.
ağzınızı yemek istiyorum.
ficlerimi güzellestiren sey sizin yorumlarınız bence🥺🥺🥺🥺

DUYGUSAL KONUSTUM

Continue Reading

You'll Also Like

171K 9.2K 60
Oynanılan her oyun er ya da geç bitmeye mahkumdur..
113K 7.7K 39
"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma i...
529K 47.4K 36
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
38.2K 1.5K 17
Alaz'la Asi yer değiştirmiş olsa nasıl bir dinamikleri olurdu çok merak ettim. Yaman, Alaz ve Cesur'un birlikte büyüdüğü; Asi'nin Soysalanlar'ın kız...