KETRUM 1. Kitap "Tamamlandı"

By Glerzer7

1.7K 788 691

"Gece geç saatler, ay tüm zehrini indirmiş, kalabalık şehirlerin ıssız sokaklarına. Tüm sokak bomboş, yolda y... More

1.Bölüm: Zehir Zemberek Gece
2.Bölüm: İşler zehirli bir hâl almaya başlıyor.
3.Bölüm: Olaylar karışmaya başladı-Kan geliyor
4.Bölüm- Kan ve Oda Savaşları-Ortalık Karışıyor
5.Bölüm- Zehir Zemberek Bir Savaş
6.Bölüm-Aşkın Zehriyle Dolu Bir Gece
7.Bölüm-Part-1
7.Bölüm-Part-2
8.Bölüm-Korkunç Kaza
9.Bölüm-Ölümüne Dans
10.Bölüm-Hekate ve Kızları Geliyor!
Ketrum Kapak Tasarımlarım
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
fligranlar

15.Bölüm

29 29 0
By Glerzer7

15.Bölüm

Saraya geldiğimde ne yapacağımı bilirken bilmiyordum aslında. Çünkü hayat bazen bizim bildiğimiz planları da çürütür. Saraya geldim ve ardından beni bekleyene sürpriz misafirim de çok geçmeden gelmişti. Oğlum beni ziyarete gelmişti. Kapıyı açtı hemen yanına koşup sarıldım. Her ne kadar öz oğlum olmasa da artık o benim tek oğlumdu. Onun duygularını da okuyabiliyordum.

"anneciğim." "Asde canım benim." Onu koltuğa götürdüm "olanları duydum ama senden de dinlemek istiyorum ve eğer gözlerinde tek bir pişmanlık hissedersem bu sarayı onun başına yıkarım." O anda kapı açıldı "sevgili misafirim kimin sarayını kimin başına yıkmayı düşünüyorsun?" Riyondemon gelmişti "odaya izinsiz girdiğim için üzgünüm kraliçem. Koridorda duyduğum ses birden öfkelenmeme neden oldu sadece." Asde o anda ayağa kalktı. "senin sarayını, senin başına yıkarım. Sende korkmuyorum ve korkmayacağımda. Bunu yaşımla değil sahip olduğum güçlerle söylüyorum ve gözlerimin içine bakarsan dane kadar ciddi olduğumu anlayacağını belirtmek isterim Riyondemon." "cesaretin gözlerinden okumak mümkün ve tebrik ederim lakin unutma benim başıma bu sarayı asla yıkamazsın delikanlı." "eğer annemin kılına zarar gelirse veya burada olmak istemezse işte o anda gelir yıkamazsın dediğin sarayı ne hale soktuğumu görürsün. Kendine iyi bak anneciğim ben yine geleceğim." Asde, Suzan'a sarıldı ve ardından odadan ayrıldı.

Suzan koltuğa geçti ve "onun kusuruna bakma lütfen." "haklı." "hayır değil. Oğlum yalnızca beni korumaya çalışıyor lakin o ve onun öfkesi kontrollü değil." "biraz daha büyümesi lazım. Ben odama geçeceğim sen biraz daha dinlen lütfen. Bir ara yanına uğrarım." "ben dinlendim, teşekkür ederim." "rica ederim." Dedikten sonra odadan ayrıldı lakin gözlerinden hala tuhaf duygular okunuyordu. Onun bu şekilde davranması beni ona daha çok bağlıyordu. İnsan kaçtığının ve kaçanının esiridir. Her şey nasıl normale dönecekti bilmiyorum lakin dönebilmesi için elimden gelenin en iyisini yapacağımı çok iyi biliyordum.

Candan:

Hayatım boyunca hep dünyadaki düzen ve örgütün sağlığı için yaşadım. Çünkü bu bana babamın mirasıydı. Kardeşlerimin hayatı bu yüzden en önemli çizgim. Çok önemli bir olay değildi bu lakin bunu yapan önemli bir kişiydi. Onunla biran önce konuşmam lazımdı ve o kişi çoktan odama teşrif etmişti bile. "hoş geldin sevgili yeğenim." "hoş buldum saygıdeğer dayım." "lütfen otur." L koltuğu gösterdim. Bende masadan kalkıp yanına doğru ilerledim. "ne içersin?" "bir şey almayacağım." "tamam." Gözlerinin içine derin bir şekilde baktım "neden yapıyorsun bunu?" "tahmin etmenin uzun sürmeyeceğini biliyordum." "sen iyileştin ve bunu bilerek yapmaya devam ediyorsun."

"evet, hem de çok fazla isteyerek yapıyorum. Hatta öldürmek bile istiyorum lakin merak etme dayıcığım yalnızca canını acıtabilirim o kadar." "Asde kendine gel. Anneni İlyada öldürmedi ama bu yaptıkların onu bir defa daha öldürürdü." "önemli değil artık çünkü o benden de vaz geçti. Annemi veya babamı seviyorum diye yyapmıyorum bunları. Tamamıyla bir başıma bırakılmış lığımın öcünü alıyorum."

"annen yaptığı hatanın bedelini verdiği ani kararla ödedi ama senin bu başına buyruk hareketinin cezasını İlyada çekmek zorunda değil. İçindeki öfke sen ölene kadar geçmeyecek sevgili yeğenim ama bu öfke ona olmayacak. Sen kendine öfke duyuyorsun." "Eğer bir gün benim yerime geçme şansın olsaydı kendinden nefret ederdin." "kendimi sevdiğimi kim söyledi? Ben en azından kendi adımı veya şanımı ayaklar altına alacak bir adım atmıyorum ve sana bir şey söyleyeyim mi?" birden ayağa kalktım ve masamın çekmecesinden aldığım hançerimi alıp yanına döndüm. Ardından hançeri kucağına fırlattım ve "kalk ayağa!" bir an afalladı ama hemen ayağa kalktı. Yüreğine dokundum ve "eğer buradaki öfkenin tam sahibini göremiyorsan sana hemen onu göstereyim. O kişi benim! Annenin ölümünden sorumlu tek kimse varsa o da benim. Şimdi o hançeri al ve benim burada işimi bitir. Belki öfken gider ne dersin?" "hayır."

Hançeri elinden aniden aldım ve bileğime derin bir çizik attım. Anında hissettiğim o tarifsiz ıstırap bedenim çoktan ele geçirmişti. Bu beni öldürmezdi lakin süründürürdü. Hemen bileğimi tutup bastırmaya başladı. Gözünden hissedebiliyordum yaptığı şeylerin acısını "sen deli misin? Ne yaptığına bak." "önemli değil. Sende bende biliyoruz ki bu beni öldürmez. Eğer direk ölmek isteseydim direk yüreğime saplardım ama konuşmamız gereken konu henüz bitmedi. Annen öldü ve artık bitti sevgili yeğenim. Eğer bir kenara bırakmaz ve bu aptal düşüncelerin seni ele geçirmesine izin verirsen seni ben öldürürüm ve ardından gözümü bile kırpmadan kendi canımı alırım. Sen benim asil prensimsin ve kendini bulacağına eminim." Birden bana sarıldı ve gözyaşını omzumda hissedebilmiştim "hepsi geçecek söz veriyorum. Ben her zaman yanında olacağım." "özür dilerim sen haklısın dayı. Ben kendimi toplayacağım söz veriyorum ama zamana ihtiyacım var." "anlayacağını biliyordum. Hadi şimdi biraz dinlen ve kendine gel." Başıyla onayladı ve odadan ayrıldı.

Bu sorunu da hallettiğime göre artık güzel bir gece geçirmek benimde hakkımdı. Yaramı sardıktan sonra hemen ceketimi alıp odadan ayrılmaya karar vermiştim ve o saniyede kapıda Mertle karşılaştım. "hazırlanmışsın." "biraz kafa dağıtmaya ihtiyacım var. Çıkıyordum." "iyi eğlenceler. Tadını çıkar, gelince konuşuruz artık." "önemli bir konu mu vardı?" "hayır, sadece sohbet etmek istedim." "o sorunu hallettim artık net bir sorunum ve sorununuz yok. Size de iyi eğlenceler." "sağ ol dostum." Arabaya doğru ilerlemeye başladım. Üzerinde çalıştığım herhangi bir iş yokken kendimi tüy gibi hafif hissediyordum. Önceden daha sık gittiğim bara gidecektim ama önce Harun Beyi ziyaret etmem lazım. Asde hakkında konuşmamız gereken önemli konular var.

İlayda'dan:

Biraz olsun dinlenebilmiştim ama yine de aklımda o olay varken rüyalarım bile kâbus gibiydi. Uyandığımda ilk iş olarak hemen soğuk bir duş aldım ve ardından üzerimi giyinip dışarıya çıkmaya karar verdim. Belki yalnız yürümek biraz kafamı dağıtabilirdi.

Dışarıya çıktığımda hava yeni kararmaya başlamıştı ve ayın pozitif enerjisinden istifade edeceğim için aşırı mutluydum. Mahzene her şey yerin altında olduğu için zamanı ayırt etmek çok zor bir detay. Havada tatlı bir soğukluk vardı. Bazen kafam bomboş oluyor bir yığın sorun varken ama bu gün çözülemeyecek sorunlar yoktu aklımda. Evliliğimin yaklaşıyor oluşu da strese sokmuş olabilir. Mert bu dünyada en çok sevdiğim insan lakin her gelin düğününden önce biraz stres yapar haklı olarak.

Mertle sohbet etmeye çok fazla ihtiyacım vardı onun burada olması çok fazla işime yaradı lakin onun benden daha çok dinlenmeye ihtiyacı var. Bir anda omuzumda bir şey hissettim ve neye uğradığımı şaşırdım. Arkamı döndüğümde beni iyice kendine doğru çekti ve bu kişi Mertti "çok korktum sevgilim" "özür dilerim ama birileri sanki beni yanında istiyormuş gibi hissettim ve buraya geldim." "evet, ama nasıl?" "anlamadım meleğim." "ben seni yanımda istiyordum lakin bunu nasıl saniyesinde hissedebildin?" "bilmem ama bildiğim bir şey var o da buna şaşırmaman gerektiği." "haklısın, yürüyelim mi?" "olur." Beline sarıldım ve beni omuzlarımdan kavrayarak kendisine doğru çekti.

Biraz sessiz yapılan yürüyüşün ardından bir ağacın atında dinlenmeye karar verdik. "Can sorunları halletmiş. Kafa dağıtmaya dışarıya çıkıyordu." "en son ne zaman gittiğini unutmuşum bile." "haklı olarak." O anda aklıma bir fikir geldi "Sevgilim bizde gidelim mi?" "yalnız takılmayı istemez mi?" "hayır, onun için değil. Biz yalnızca ufak yardımlarda bulunacağız o kadar." "bana uyar. Bende tam olarak hatırlamıyorum en son ne zaman eğlendiğimi." "o zaman gece hepimizin olsun." Melek gibi bir gülümsemeyle cevabımı almıştım. "eve kadar yarışalım mı?" "ödül?" "ne istersen sevgilim." "çok büyük bir cevap ve ben bunu kabul ediyorum." Üçten geriye saydım ve koşmaya başladık.

Mahzenin dar kapısından girmeye çalışırken ikimizde sıkıştık ve yere düştük. Şimdi katıla katıla gülüyorduk "sen delisin." "asıl sen delisin." Bir de bana deli diyor. Yanıma geldi ve destek alabilmem için elini uzattı "ikimizde kazandık gibi duruyor. O zaman ikimizin de dilek hakkı var." "nasıl istersen sevgilim."

Hazırlanmak için odalarımıza geçtik. Gece kulübüne en uygun renk kesinlikle benim için siyahtır. Siyah ve bütün bedenimi saran dizlerimden üç parmak yukarıda biten dantel bir elbise giydim. Mert'in gelmesini beklemek yerine ben onun odasına gitmeye karar verdim. Kapıyı çaldım ve gir sesinin ardından odaya girdim ama Mert saklanmıştı. "çok güzel olmuşsun sevgilim." "ben seni göremeyecek miyim peki?" "görebileceksin tabi ama önce gözlerin gözlerimi esir almadan önce seni izlemek istedim." Çok geçmeden oraya çıkmıştı ve smokin giymişti.

Smokin ona zaten her zaman yakışıyordu. Ona ait olmak bu hayatta sahip olabileceğim en değerli şeydi benim için. Uyandığım her günün neşe sebebiydi. "bazen sevgimi çok fazla dile getiriyorum gibi geliyor sevgilim lakin ben sana her baktığımda yüreğimde farlı bir şiir okunmaya başlıyor." "o şiiri ya bende duyuyorsam bu da mı güçlerimizin etkisinden?" "zannetmiyorum bu büyü yalnızca bizimle ilgili avcım." "Bayan Ketrum bu günü bana bahşeder misiniz?" "Bayan İlyada katılamayacak mı bizlere?" "bu gün onun içindeki cadıyla çıkmak isterim." "olur, ama gecenin sonunda çok pişman olacaksın benden söylemesi." "pişmanlığı zevke çevireceğim." Dudaklarından aldığım buseyle onun kollarından ayrıldım ve önden ilerlemeye başladım.

Güzel bir araba yolculuğunun ardından İstanbul'un kirli sokaklarına giriş yapmıştık. Bu gece hepimiz için özel olacak gibi bir his vardı çimde lakin bu özel durumu hala çözemiyorum. Arabadan indik abimin kokusunu bütün kokuların içinden seçebiliyordum. Mert'in koluna girdim ve bar sokağındaki abimin olduğu bara girdik.

Abimin mikropluğu yine iş başındaydı. Kenardaki bir masada oturmuş yalnızca etrafı izliyordu dalmış bir şekilde. Ondan biraz uzaktaki bir locaya geçtik, Mert o anda konuşamaya başladı "eğlencenin dibine vuruyor ne dersin?" "ben şimdi ona eğlenceyi göstereceğim." Garson geldiğinde kulağına bir şeyler fısıldamıştım. Sonra da Mert'in yüzüne baktım ve o an zaten anlamıştı.

Barda şarkı söyleyen bir kadın ve loş ışıklarla kendinden geçmiş insanalar vardı. Bir anda aklıma Mert'in Bayan Ketrumla dışarıya çıktığı aklıma geldi ve o an hemen yanına doğru kaydım ardından çantamdan hançerimi çıkardım ve boynuna dayadım. Onu boş anında yakalamıştım "gecemi seni sonsuzluk uykusuna yatırarak renklendirmek isterim." "o uykuyu bozacak tanıdığım çok güzel bir kadın var. Planın bozulabilir." "o kadını da öldürürüm ve ikinizi beraber gömerim." "o zaman hemen öldür. Çünkü ben ölümün bile yalnızca onunla olmasını istiyorum." Gözlerinden dinliyordum bütün kelimeleri "ve ben yalnızca o benim gözlerime bakarken ölmek istiyorum." Bir an sarhoşluğu ruhumda hissettim ve o anda hançeri nasıl aldığını bilmeden onun elinde buldum. Bu seferde o bana doğrultuyordu.

O anda bir öksürme sesi duydum ve baktığım da yerin dibine girmem bir oldu çünkü abiciğim masamıza teşrif etmişti. "anaokulunu bulamadınız da buraya mı oyun oynamaya geldiniz?" gözlerinde birazcık öfke vardı ve yanında az önce yanına gönderttiğim şarkıcı kız vardı. "şey abi ben şimdi şöyle özetleyeyim. Yalan söylemeyeceğim senin eğlence anlayışını biliyordum bu yüzden geldik ama aslında biraz da bizim içindi yani." "biz de arkadaşımla konuşurken aklıma siz geldiniz. O beni dansa davet etmişti lakin bende asıl bu dansı sizin yapmanız gerektiğini söyledim." Mert elimden tuttu ve "o zaman bu şarkı ve dans bizim olsun sevgilim. Bir sonraki dans Canın olabilir." "onur duyarım sevgilim." Barın ortasındaki alana geçtik. "hangi şarkıyla dans edeceğiz sevgilim?" "bu ortam için olmayan ama benim senden dinlemeyi sevdiğim bir şarkıyla dans edeceğiz. Önce ben sana mikrofon alıp sesi kapattırayım." Orta yerde kalmıştım.

İğrenç bakışlara maruz kalıyordum lakin sevdiğim adam çok geçmeden yanıma gelmişti. Mikrofonu taktı ve o anda müzik kesilince etrafta bir uğultu olmaya başladı. Mert sadece etrafa baktı ve o anda bir sessizlik oluşmaya başladı "oğlan" şarkının adı da geldiğine göre başlayabilirdim. Gitar, piyano ve sesim eşliğinde sevdiğim adamın gözlerine şarkıyı okumaya başladım.

"Oğlan oğlan kalk gidelim

Granitza'nın boyunda koyun güdelim

Ne güzel oğlan, yalabık çoban

Oğlan'ın evi sarı samandan

O'na yaklaşamıcan tozdan dumandan

Ne güzel oğlan, yalabık çoban

Oğlan'ın sopası ceviz kökünden

Yanına sakın gitme köpek sesinden

Ne güzel oğlan, yalabık çoban

Oğlan oğlan, boynuma dolan

Şu elinlen saçından bana yap yorgan

Ne güzel oğlan, yalabık çoban

Oğlan oğlan, ne güzelsin sen

Yandı üreğim eridi, bekledim seni

Ne güzel oğlan, yalabık çoban"

Bu şarkı gerçekten büyülüydü ve sakinleştiriyordu resmen. Şarkının sonunda Mert diz çökmüştü. Bu çöküşü çok iyi biliyordum, ağlamaya başladım mutluluktan ama yüzüğümü ne ara almıştı.

"Benimle evlenir misin prenses?" bir an abimin gözlerine baktım. "evet." Yüzüğü taktı ve bir anda salondan öp sesleri yükselmeye başladı. Mert bir anda öpmek yerine gözlerime bakarak izin alıyordu. O an hiç beklemediği bir şey yaptım ve dudaklarına ani bir manevrayla ben yaklaştım. Kısa ama anlamlı bir öpücüğün ardından masamıza doğru ilerledik. Abime sarıldım ardından yanındaki şarkıcı kız "sesin çok güzeldi ve tebrik ederim." "teşekkür ederim yalnızca kendi kendime mırıldanırım." "bir de bana." Mert araya girmişti. "oturmuyor musunuz?" masaya geçtik.

Sesler rahatsız etmeye başlamıştı biraz. Çünkü uzun zamandan beri bu kadar sese maruz kalmamıştık ve bir anda olan sürprizlerle heyecandan yorulmuştum sanki. Mert'e baktım o sohbete dalmıştı. Şarkıcı kızın adı Neşeydi "ne iş yapıyorsunuz? Genelde bu bara gelen insanları tanırım ama sizi ilk defa gördüm açıkçası." "aile işleriyle uğraşıyoruz." "ticaret gibi mi?" abim lafa girdi. Zaten hep meslek konusu açıldığında ne söyleyeceğimize karar vermek baya yoruyordu. Evreni koruyoruz, kozmik olaylarla uğraşıyoruz diyemeyeceğimiz için insanları yazlınca geliştiriyoruz. "aslında bizim işimiz biraz karışık. Birçok alanla ilgileniyoruz." "biz kalksak olur mu?" "olur, tabi meleğim. Bende kalkacağım zaten şimdi." Ayağa kalktım ve Neşeye elimi uzattım "tanıştığımıza memnun oldum." "bende." Çıkışa doğru ilerlemeye başladık.

Mert arabayı getirmeye gitti. Abimle onu bekliyorduk o anda abimin telefonu çaldı. Mert arabayı getirmişti, arabaya bindik abim o sırada "lanet olsun." Dedi ve telefonu kapattı. "gençler gece şimdi başlıyor. Bir ölümüz var elimiz de." "ne ölüsü?" "Oda üyelerinden birisi ölü bulunmuş. Olay yerine gidiyoruz." 

Continue Reading

You'll Also Like

104K 6.1K 17
Bildiğiniz mitolojiyi unutun! Ölüm tanrısı Hades olur da yanlış tanrıçaya tutulursa... Mitoloji fazlasıyla karışacak! #1 mitoloji - 11/04/2023 (çok...
71.2K 7K 27
-TAMAMLANDI- Bu koskocaman evrende tabiki de yalnız değiliz. Biz insanlar dışında , hayatlarını sürdüren birçok gezegen ve birçok farklı topluluk v...
25.3K 807 14
Avazı çıkan bir kadın, ona ait olmayan kalbi, kalbin atışına şahit olan insanlar ve asla bulunamayan o yeni gezegen. Bazı sökük ruhların ilmeği zaman...
32.2K 2.4K 16
Susuzluğum gitmişti ama karnım hala açtı, musluğu biraz daha açıp tekrar ağzımı dayamıştım ki.. "Meriç?" Tepemde yanan ışıkla yerimde sıçrayıp sesi...