DAĞ ÇİÇEĞİ✓

By derinmevzular77

673K 44.7K 9.9K

Tamamlandı 26 Yıldır kayıp olan Dağ çiçeği Asmin:Dağ çiçeği -24062021- More

1.Bölüm🌼
2.Bölüm🌼
3.Bölüm🌼
4.Bölüm🌼
5.Bölüm🌼
6.Bölüm🌼
7.Bölüm🌼
9.Bölüm🌼
10.Bölüm🌼
11.Bölüm🌼
12. Bölüm🌼
13.Bölüm🌼
13.Bölüm Part-2🌼
14.Bölüm🌼
15.Bölüm🌼
16.Bölüm🌼
17.Bölüm🌼
18.Bölüm🌼
19.Bölüm🌼
20.Bölüm🌼
21.Bölüm🌼
22.Bölüm🌼
23.Bölüm🌼
24.Bölüm🌼
25.Bölüm(Final part-1)🌼
Final part-son🌼
İnstagram🌼
Özel Bölüm 1🌼

8.Bölüm🌼

28.8K 1.8K 791
By derinmevzular77

İyi okumalar..

🌼

Gözlerim filme odaklanmışken önümdeki sehpadan meyve suyunu alıp bir yudum içtim.

Yaşadığımız o duygu dolu anlardan sonra Sıraç duş almış bende o zamana kadar ortalığı toplamıştım. Şimdi de güzel bir aksiyon filmi bulmuş onu izliyorduk.

Her ne kadar aşk filmi izlemek istesemde Sıraç şiddetle karşı çıkmıştı. 'Zaten ağlayacak yer arıyorsun. Aksiyon izleyeceğiz' demişti.

Benim için fark etmezdi korku dışında hepsini izlerdim. Korkuyu da genelde aramız kötü olursa açıyordu.

Çalan zille başımı Sıraç'ın göğsünden kaldırdım. Onun bakışları da bana dönmüştü.

"Biri mi gelecekti."

"Yoo.." deyip filmi durdurdu. Kalkıp kapıya yönelmişken elinden tutup durdurdum.

"Hop hop nereye bu hâlde."

Sıraç durup bana baktı. "Zil çaldı ya bitanem."

Gözlerimi devirip salonun çıkışına ilerledim.

"Üstün çıplak Sıraç. Git bir şey giy sen üzerine önce."

Arkamdan gülüp yatak odasına girerken kapıyı açtım. Elinde bir buket çiçek tutan kurye vardı.

Kaşlarım havalanırken çiçekleri bana uzattı.

"Asmin Demirtaş?"

"Evet benim"

"Bunlar size"

Çiçekleri alıp uzattığı kağıdı imzalarken gülümsüyordum. İtiraf edeyim Sıraç'tan böyle bir romantiklik beklemiyordum.

Kapıyı kapatmışken Sıraç da odadan çıktı.

Çiçekleri koklayıp ona döndüm. Bana yaklaşırken bakışları çiçeklerdeydi.

"Çok güzeller teşekkür ederim."

Yanağını öpüp geri çekilirken kaşları çatıldı. "Nerden çıktı bunlar?"

"Bende onu soracaktım. Hayırdır Sıraç?"

Kaşları gitgide çatıldı. "Asmin! Kimden gelmiş?"

Bu sefer benim kaşlarım anlamazca çatıldı. "Ne demek kimden gelmiş. Sen göndermedin mi?"

"Altı yıldır birlikteyiz Asmin. Ne zaman çiçek gönderdim sana"

Çiçeği sertçe göğsüne vurup salona yöneldim.

"Pardon öküz olduğun aklımdan çıkmış bir an."

Elinde çiçekle peşimden geldi.

"Kızım çiçek göndersem ben yanındayken mi gönderirim. Madem yanındayım kendim veririm zaten."

Bozulan moralimle koltuğa oturdum. Sevinmiştim o kadar.

"Yanlış gelmiş olmasın?"

"Hayır. Asmin Demirtaş dedi ama"

Üzerinde muhtemelen kart ararken "Hangi pezevenk çiçek gönderiyor lan sana. Evli barklı kadınsın." Diye homurdandı.

Sinirli sesiyle ayağa kalkıp çiçeklere baktım. Kenarına iliştirilmiş kartı aldım. Açacakken Sıraç elimden alıp açtı.

Gözlerimi devirip derin bir nefes alarak yanına yaklaştım.

Artık bir yerden başlamalıyız. Yarın akşam bize yemeğe davetlisiniz..
-Hazar Deniz.

Birkaç kere daha okudum aynı cümleyi. Yemeğe davetlisiniz mi? Altında da adres vardı.

"Kaçıncı yüzyıldayız lan. Ara davet et. Çiçek göndermek ne.."

Yani haklıydı biraz şimdi. Koltuğa oturup bacaklarımı altımda topladım. Çiçeği masaya bırakıp yanıma oturdu.

"Ne düşünüyorsun?"

Omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Bilmiyorum. Konuşmamız gerekiyor. Aklımda bir sürü soru işareti var. Ama konuştuktan sonra onlara hak vermekten korkuyorum."

Omzumdan tutup dizlerine yatırdı. Ayaklarımı koltuğa uzatıp iyice yerleştim. Saçlarımı okşamaya başlarken "Korkma.." dedi.

"Bak Asmin istediğin kadar kız bağır onlara hakkın. Ama seni istemediklerini düşünüp kendini üzme."

Yan yattığım dizlerinde sırt üstü hâle gelip ona baktım.

"Seni istemiyor olsalar.." derin bir nefes aldı. "Kızım mezarın varmış be..istemiyor olsalar uğraşırlar mı? Tamam hatalı araştırmalıydı."

Dişlerini sıkarken saçımdaki eli yumruk olup bacağına indi. Dizlerinden kalktım.

Çaresiz bakışları bana döndü. "O adamın yerinde ben olsam.." bakışları karnıma kaydı.

"Kızım ya da oğlum.." duraksaya duraksaya konuşurken fazlasıyla zorlanıyordu.

"Kucağıma ölü bir beden bırakılıyor Asmin senin evladın diye. O an bırak kucağımdakinin kim olduğunu sorgulamak adımı sorsalar çıkmaz sesim."

Bakışlarım hâlâ durdurulmuş olan televizyona sabitlendi. Gözlerim dolarken ellerimi karnıma sardım.

Haksız mıydı? Az da olsa haklı değil miydi? Gelir miydi aklına?

"Niye sonrasında araştırmamış o zaman?"

"Ona bir şey diyemem işte. Cevabı Kenan Bey'de. Konuşmak görüşmek istemezsen biliyorsun zaten canıma minnet."

Gülüp arkama yaslandım. Koltuğun arkasına başımı yaslayıp ona doğru döndüm.

"Sanırım yaptığım en doğru şey seninle evlenmekti."

Havalı havalı ellerini saçlarından geçirdi. "İlk tanıştığımızda öyle demiyordun ama.."

Sesini inceltip beni taklit edercesine konuştu.

"Senden nefret ediyorum Sıraç Demirtaş."

Gülüp yanağını okşadım. "Seni çok seviyorum Sıraç Demirtaş."

Yanağındaki elimi öptü. "Nefret işini hallettik. Aramız iyi dedik açıldık.."

"Ee.."dedim kaşlarımı kaldırarak. "Sana seni seviyorum dedim. Bana ne dediğini hatırlıyor musun?"

Bakışlarımı utançla kaçırdım. Belki de yıllar sonra ilk defa Sıraç'ın yanında utanırken gülüp beni kendine çekti.

'Hadi lan ordan yarram' demiştim.

"Seni sevdiğime inandıracağım diye göbeğim çatladı. Peşinden baya koşturdun. Başkası olsa hemen atlardı ama sen..."

Elini 'ohoo' dercesine salladı. Kolunun altından çıktım. "O başkasıyla evlenseydin o zaman niye benimle evlendin"

"Al işte.." dedi elini dizine vurarak. "Klasik türk kızı tribi."

Omuz silktim. "İyiki de süründürmüşüm. Hiç pişman değilim valla. Haksız da değildim hani. Serap sürekli seni anlatıyordu.." deyip ona baktım.

Oda arkadaşımdı Serap. Aynı zamanda Sıraç'ın sınıf arkadaşı.

"Ama öyle iyi anlamda değil. Kızlarla günü gün ediyordun. Çorap değiştirir gibi kız değiştiriyordun.."

Duraksayıp daha dikkatli baktım ona. "Az şerefsiz değildin."

Ters ters bana baktı.

"Sonra da gelmiş bana seni seviyorum diyorsun. Hemen kucağına mı atlayacaktım tabiki hadi lan ordan yar-"

Hızla elini ağzıma kapatıp başımı koltuğunun altına aldı.

"Hop hop. Yavaş gel..Bir kere olur o."

Elini ağzımdan çektim. "Sıraç ya..şimdi o günleri düşününce sen baya değiştin. Ama iyi anlamda."

Başımı koluna yaslayıp ona doğru döndüm hafif.

"O zamanlar bırak seninle evlenmeyi yan yana gelmek bile istemiyordum. Şimdi bebek bekliyoruz."

Bana doğru eğilip burnunu burnuma sürttü. "İşte ne demişler..."

Dikkatle onu dinlerken sustu. "Demişlerdir illaki bir şey aklıma gelmedi şimdi."

Çenesini öptüm.

"Sende değiştin.." dedi yanağını başıma yaslarken.

"Mesela o zamanlar ağzın çok bozuktu.."

Sonra beni kendinden ayırıp yüzüme baktı. "Gerçekten sen niye o kadar çok küfür ediyordun ya.."

Omuz silktim. "Aslında çok etmiyordum. Hep sana denk geliyordu. Sende rahat durmuyordun ki. Gözümün önünde kızlarla gününü gün ediyordun. İlham kaynağım sendin."

"Bak sen..ben sana açılmadan önce yanıktın demek sen bana."

"Yani bi kalbimi attırmadın değil şimdi."

Gülüp benimle birlikte koltuğa uzandı. Sığamadığımız için kendisi yan dönüp beni kendine çekti. Dudakları başımda gezindi.

"Kalbini yerim senin."

Huzurla ona iyice yaklaşıp gözlerimi kapattım. Birkaç dakika sessizlik içinde geçerken gözlerimi araladım. Sıraç gözlerini kapatmış dudaklarında ufak bir tebessümle bana sarılmıştı.

Gözlerim yüzünün her santiminde gezinirken gülümsedim.

Gerçekten onunla ilk tanıştığımızda biri evleneceksiniz dese güler geçerdim. Tamam seviyordum ama güvenmiyordum.

Sevgili olduktan sonra da ilk aylarda çok tereddüt etsem de Sıraç'ı tanıdıkça hep 'iyiki' demiştim.

Evlendikten sonra daha da değişmişti. Tamam o zamana kadar da iyiydi ama evlenince bilmiyorum. Sorumlulukları arttığı için belki de daha olgun ve daha anlayışlı bir adam olmuştu.

Sevgiliyken tartıştığımız birçok konuda artık konuşarak da anlaşabiliyorduk. Kıyafet konusunda özellikle. Çok dediğim dedik bi adamdı. Kırıp dökmezdi ama çok sinirlenirdi.

Onunla sevgili olana kadar ne kıyafetime, ne geldiğim gittiğim yere ya da hayatımda hergangi bir yere karışan kimsem olmamıştı. Her anlamda ilkimdi Sıraç. Bu yüzden başta çok bocalamıştım. Çok yorulmuştum.

Neyse ki bu durum çok uzun sürmemiş, Sıraç değişmişti. O da zorlanmıştı belki ama olsun. Hayat müşterekti sonuçta.

Ben onun yüzüne bakıp düşüncelere dalmışken bir anda gözlerini açmasıyla irkildim.

Belimdeki eliyle belimi okşarken "Nereye daldın?" Diye sordu.

"Hiç.." dedim. Elimle alnına dökülen saçları düzelttim.

"Hiç isim düşündün mü çocuğumuza."

Gözlerini kırpıştırdı. "Düşündüm..Yani hamile olduğunu söylemeden önce de aklımda vardı bir iki isim ama.."

Elini karnıma sardı. "Biraz geç gelince fikrim değişti."

Hevesle ona baktım. "Söylesene bana da. Hadi lütfen merak ettim."

Birkaç saniye yüzümü taradı. İç çekti. "Kız olursa Aden."

"Aden.." diye mırıldandım. "Neden. Bana bak unutamadığın biri falan değil dimi?"

Güldü. Eğilip burnumu ısırdı. "Saçmalama Asmin. Unutamadığım ve unutamayacağım tek kadın sensin..tabi annem ve olursa kızım hariç."

Şımarıkca gülümsedim. "İyi aferin. Ama neden Aden?"

"Çok uzun zaman bekledik onu.."

Başımı salladım. İsmin anlamını bilsem de bir bağlantı kuramamıştım.

Boğazını temizleyip şarkıya girdi.

"Özlemleri çıldırtan bir cennet bahçesi.."

(Aden:Cennet Bahçesi)

"Yaa.."

Bir elim aramızdayken boştaki elimle boynuna sarılıp yanağını öptüm.

Gösterdiğim ilgiden memnun gülümserken "Sıraç yaa.." dedim.

Hiç beklemediğim anlar da o kadar güzel şeyler söylüyordu ki..

Geri çekildim. "Ya erkek olursa?"

"Erkek olursa da Beha.."

"Beha mı?" Dedim şaşkınca. İlk defa duyuyordum. Baha tamam ama Beha..

"Anlamı ne?"

Bana yaklaşıp elmacık kemiğimi öptü. "Zor bulunan."

Aşık aşık iç çektim. Sessizce birbirimizin gözlerine bakarken rahatsızca yerimde kıpırdandım.

"Noldu?"

"Acıktım."

Gözlerini devirdi. Belimden tutup ikimizide doğrulttu. Ayağa kalkıp mutfağa giderken "Sonra öküz olan ben oluyorum" diye homurdandı.

"O kadar ortam yaratmışım. İki güzel şey söylesene işte."

Gülüp peşinden ilerlerken dudağımı ısırıp ciddileştim.

"Duyamadım ne dedin?"

"Hiç.." dedi triple. "Ne yesek diyordum."

Buzdolabını açmış bakınırken arkasından sarıldım.

"Benim kocam bana trip mi atıyormuş. İlgi mi bekliyormuş."

Tişörtünün üzerinden sırtını öptüm. Çocuk gibi "Evet." Derken ellerimi çözüp belime koydum.

"Nasıl oluyormuş Sıraç Bey. Ben de o kadar güzel şey söyleyeceksin diye bekliyorum böyle hep"

Gözleri hayretle açılırken "Vay arkadaş" dedi. "Trip atan bendim. Nasıl bi anda suçlu oldum"

Saçlarımı savurup yemek hazırlamaya başladım.

🌼

Evin kapısını kilitleyip anahtarı çantama attım. Sıraç arabaya binmiş beni bekliyordu. Gergince yanına ilerledim. Daveti kabul etmiştim ama..

Arabanın kapısını açıp bindim. Gerginlikten olsa gerek kapıyı gerektiğinden hızlı kapatırken Sıraç'ın sesi doldu kulağıma.

"Çarp-ma"

Yüksek çıkan sesi sonlara doğru kısılmış, dişlerini sıkmıştı.

Kemerimi takarken "affedersin" diyerek ona döndüm. Arabası konusunda hassastı. Fazla hassas. Ee bi range rover kolay alınmıyordu.

Arabayı çalıştırırken elimi tutup tersini öptü.

"Önemli değil de..daha borcu bitmedi be güzelim."

Elimi çekip kucağımda birleştirdim. "Of Sıraç ya. Araba bu. Benden değerli mi?"

Değerliydi valla. Zamanında çok demiştim gel başka araba alalım biz bunun borcunu ölesiye bitiremeyiz diye. Ama dinlememişti.
"Değil tabi.."

"Tamam Sıraç. Gerginim sadece biraz."

Bakışları yoldayken "her an dönebiliriz" dedi. "Zaten haberleri yok."

Güldüm. Evet haberleri yoktu. Yani davet etmişlerdi tamam ama arayıp geleceğiz dememiştik.

Sıraç bi ara 'biz de Hazar'ın karısına çiçek gönderelim. Tamam geleceğiz diye' demişti.

Ufak tefek sohbetlerle geçen yolculuğumuz nihayet bittiğinde eve baktım.

İki katlı bir evdi. Derin bir nefes alıp kemerimi çıkardım. Sıraç arabadan inip kapımı açarken gözlerimi devirdim.

"Sakındığın göze çöp batarmış" diye mırıldanıp çantamı omzums taktım. Bir şey demeden arabayı kilitleyip elimi tuttu.

Eve bakarken "Ne zaman gidelim dersen çıkarız. Tamam mı?" Dedi.

Başımla onayladım. Bahçeye girip zili çaldık. Açılmasını beklerken Sıraç'ın elini sıkıyordum.

Baş parmağıyla elimin üzerini okşadı. "Sakin ol. Bir şey olmayacak."

Kapı birkaç saniye sonra açıldı. En önde Serpil Hanım ve Kenan Bey varken arkasında da abi takımı ve Hazar'ın eşi olduğunu düşündüğüm kadın vardı.

"Hoşgeldiniz"

Ben Serpil Hanım'a zoraki bir tebessüm sunarken Sıraç elimi daha sıkı tutup "Hoşbulduk" dedi.

Hemen hemen hepsi 'hoşgeldiniz' diye mırıldanırken hepsini Sıraç cevaplamış ve salona geçmiştik.

Deyim yerindeyse diken üstünde oturup birbirimizle bakışırken Hazar boğazını temizledi.

"Nasılsınız?"

"İyiyiz teşekkür ederiz. Siz?"

Yine Sıraç cevaplarken bakışlarım yan yana oturan Serpil Hanım ve Kenan Bey'e kaydı. İkisi de gözlerini üzerimden ayırmıyor, dikkatle beni inceliyorlardı. İstemsiz gerilirken bakışlarımı kaçırdım.

Bu sefer en küçük abiyle göz göze geldim. Umutla ve özlemle bana bakarken yeşil gözleri parlıyordu. Hepsi Serpil Hanım'a benziyordu. Sanırım bir tek ben Kenan Bey'e benziyordum.

Sıraç ve Hazar ufak ufak sohbet ederken ben konuşmalara odaklanamıyordum. Karnımda hissettiğim kıpırtılarla elimi karnıma götürüp okşadım. Hareketlerine alışmam zaman alacaktı galiba.

Hazar'ın karısı yerinden kalkıp yanıma oturdu. Gülümseyerek bana bakarken elini uzattı. "Zelal ben. Hazar'ın eşiyim."

Sıraç kısa bir an bize döndü. Elimi bırakıp tekrar Dağhan ve Hazar'a bakarken Zelal'in uzattığı elini tuttum. "Asmin bende."

Başıyla karnımı işaret etti. "Allah kucağınıza almayı nasip etsin. Kaç aylık."

İçten ve samimi bir şekilde gülümsedim. "Üç buçuk."

Başını salladı. Yanımıza gelen Serpil Hanım önce Sıraç'a baktı. Sıraç bana dönüp güven verici bir şekilde gülümserken hafif yana kayıp Serpil Hanım'a yer açtı.

Titreyen ellerimi birbirine kenetledim. Ne diyecektim. Napacaktım?

Serpil Hanım da aynı düşüncede olmalı ki "Çok bulantın oluyor mu?" Diye söze girdi.

"Biraz.." diye mırıldandım. Anlam veremediğim ve engel olamadığım bir çekingenlik vardı üzerimde.

Eliyle kolumu sıvazladı. "Biraz daha azalır artık üç buçuk aylık olmuş."

Başımı salladım. "O iyi olsun da dokuz ay bulansın midem."

Dolan gözlerine inat gülümsedi. "Öyle tabi. Kucağına alınca unutulur hepsi."

Sonlara doğru sesi iyice titrerken "pardon" deyip kalktı yerinden. Aceleci adımlarla salondan çıkarken benimde yüzüm düşmüştü.

Belki hamile olsam bu kadar iyi anlayamazdım onu. Ama anlıyordum. Bebeğimi bir kere bile öpüp koklayamayacağım düşüncesi kötüydü.

Ne kadar anlıyor olsam da tavrıma da engel olamıyordum.

Gelen ağlama sesiyle Hazar anında yerinden kalkarken bakışlar onu buldu. Mahcupca bize baktı. "Pardon."

Salondan çıkarken Zelal de başını iki yana sallayıp çıktı arkasından.

Dağhan gülümseyerek bize döndü. "İşte görmemişin çocuğu olmuş.."

Yekta'dan yediği dirsekle susarken güldüm. Çocukları vardı demek. Hepsinin bakışları bana dönerken utanarak başımı eğdim. Sıraç boğazını temizleyip dikkatleri üzerine toplarken başımı kaldırdım.

"Diş doktoruydun değil mi sen Sıraç?"

"Evet."

Dağhan'la bir süre konuştular bu süre içinde onun da çocuk doktoru olduğunu öğrenmiştim. Hiç doktor tipi yoktu açıkçası.

Sıraç yerinde dikleşip Kenan Bey'e döndü.

"Dün için teşekkür ederim."

Kenan Bey başını salladı. Bakışları bana döndü.

"Önemi yok. Siz iyi olun yeter."

Bakışlarımı kaçırıp biribirine kenetlediğim ellerimi sıktım.

Salona kucağında küçük kız çocuğuyla Hazar girdi. Ben ne olduğunu anlayamadan bebeği kucağıma bıraktı.

"Halası Hazel'le tanış"

Panikle bebeği kucağımda sabitledim. Şaşkın bakışlarım ikisi arasında gidip gelirken bu halimle güldüler. Sıraç dahil.

Koltukta yanıma yaklaştı. Sırtı göğsüme yaslı Hazel'in eğilip yüzüne bakarken gülümsedi.

"Nasıl da yakıştı eline."

Ona gülümseyip Hazel'i kendime çevirdim. Kahverengi gözleri merakla benden Sıraç'a döndü. Elleri ona doğru hareketlenirken gülerek Sıraç'a uzattım.

Heyecanla bana baktı. "Nasıl tutacağım tutamam ki ben."

Gülümsedim. "Tutarsın tutarsın."

Hazar'ın bana yaptığı gibi kucağına bırakırken tutana kadar sırtından destekledim.

İyice tuttuğundan emin olunca bıraktım. Hazel birkaç saniye Sıraç'a bakıp neşeyle gülünce Sıraç hevesle bana döndü.

"Asmin güldü. Gördün mü?"

"Gördüm gördüm."

"Çok güzel.."

Büyülenmiş gibi Hazel'e bakarken Hazar homurdandı.

"Kardeşimi aldığı yetmedi. Kızımın da gönlünü çaldı."

Ben yanağımın içini ısırırken Sıraç zaten soyutlanmış gibiydi.

Hazel Sıraç'ın sakallarına ve burnuyla oynuyordu.

"Kızım.."

Kenan Bey'in sesiyle gayri ihtiyari ona döndüm.

"Biraz yalnız konuşalım mı?"

Sıraç bize dönerken bende ona döndüm. Başını 'sen bilirsin' dercesine yana eğince Kenan Bey'e baktım.

"Olur.."

Vermesi gereken cevaplar vardı. Salondan çıkıp başka bir odaya girdik. Koltuğa yan yana otururken bana dönüp derin bir nefes aldı.

18 Yıl Önce YAZARDAN

Sabahın erken saatlerinde çalan telefonuyla uyandı Kenan Bey. Karısını uyandırmadan odadan çıkıp telefonu cevapladı.

"Kenan Deniz ile mi görüşüyorum?"

Duyduğu kadın sesiyle kaşları çatıldı. "Evet benim siz kimsiniz?"

"Ben İzmir kız yetiştirme yurdundan arıyorum. Kızınızı arıyormuşsunuz."

Kenan Bey'in kalbi hızla çarparken fark etmeden geldiği salonda en yakın koltuğa oturdu.

"E-evet. Siz.."

Derin bir iç çekiş sesi geldi. "Kızınız burda Kenan Bey. Gelip alabilirsiniz."

Nefesi kesildi Kenan Bey'in. Sekiz yıldır aradığı kızı bulunmuştu yani. Ama ya o değilse?

"Neden inanayım size. Ya benim kızım değilse."

"Birkaç gün önce İzmirde ki bütün yurtlardaki kızlardan DNA testi istemişsiniz.."

Oturduğu yerden kalktı Kenan Bey. "Be-benim kızım mı yani?"

Kenan Bey'in titreyen sesiyle kadın bir an gözlerini yumsa da "evet" dedi net bir şekilde.

Üzülse de yapacak bir şeyi yoktu. Kendi ailesi söz konusuydu.

Kenan Bey aceleye bir şeyler söyleyip kapattı telefonu. İstediği DNA raporu eline ulaşınca kısık bir kahkaha attı. Bulmuşlardı.

Hızla odasına girdi. Karısı uyanmış yatağı topluyordu.

"Burda mıydın? Erken çıktın sandım."

Kenan Bey gülümsedi sevinçle. Sözcükler dilinin ucuna kadar gelmişken sustu. Yine de emin olması lazımdı.

"Çıkacağım şimdi."

Üzerini değiştirdi. İçindeki heyecana engel olamazken çocuk gibiydi. Odadan çıktı. Merdivenleri çocuk gibi zıplayarak inmemek için kendini tutarken oğulları ona garip garip bakıyordu.

Kahvaltı masasına oturduklarında Kenan Bey hâlâ gülümsüyordu. Çayını sessizce yudumlarken 14 yaşındaki Hazar annesine yaklaştı.

"Anne babamın neyi var?"

Serpil Hanım kocasına bir bakış atıp oğluna döndü.

"Anlamadım ki oğlum. Çıkar yakında merak etme."

Kahvaltıdan sonra çocuklar işe giderken Kenan Bey de karısıyla vedalaşıp evden çıktı. Birkaç saat uzaklıkta olan İzmir'e doğru yola çıktı.

(Şehir belirtmedim hiçbir zaman yine yok. Yani istediğiniz yeri düşünün.)

Yarım saatlik bir yolu kalmışken üst üste gelen mesaj sesiyle içine bir korku düştü. Arabayı sağa çekip telefonunu açtı. Sabah arayan numaraydı.

İki tane fotoğraf atmıştı.

Kenan Bey içinden kadına teşekkür ederken kadının tek amacı kızın kıyafetlerini görüp şüphelenmemesini sağlamaktı.

Karşısına çıkan 8 yaşındaki kızının fotoğrafıyla dolu dolu oldu gözleri. Kendisinin bir kopyası gibiydi. Görse DNA testi istemeden emin olurdu kızı olduğundan.

Elinde küçük ayıcığıyla kameraya gülümsemişti. İşaret parmağının tersiyle telefona dokundu. Pembe çiçekli elbisesiyle prensesler gibiydi.

Gözleri kendi gözlerinin aynısıydı. Bulmuşlardı. Bitmişti yani 8 yıllık özlem.

Gözlerini silip tekrar arabayı çalıştırdı.

Bu sıralarda yurt müdürü Asmin'i yanına çağırmış ve türlü bahanelerle fotoğrafını çekmişti.

"Asmin şimdi birisi gelecek sizi görmeye. Hadi gel değiştirelim üzerini."

Elindeki oyuncağını bırakmadan minik elleriyle üzerini gösterdi.

"Temiz ama benim kıyafetlerim."

"Olsun.." deyip Asmin'in elinden tutup yatakhaneye götürdü. Dolaptan aldığı rastgele kıyafetleri giydirip bahçeye yolladı.
Elindeki elbiseye yutkunarak baktı. Dolan gözlerini kırpıştırıp başka bir kız çocuğuna elbiseyi giydirdi.

Titreyen elleriyle yatakhaneden çıktı. Vicdanı rahat değildi. Nasıl olsundu ki. Biraz önce elleriyle hazırlamıştı o çocuğu ölüme.

Kafasını hızla iki yana salladı. 'Çocuklarım için'

Yarım saat geçmeden küle dönen yetimhanede içeride tek bir çocuk kalmıştı. Asmin zaten yangın başlamadan başka bir yurda gönderilmişti.

Kenan Bey'in arabası hâlâ az az yanan yetimhanenin önünde durduğunda kalbi sıkıştı. Hayır hayır..Daha yeni bulmuşken kaybedemezdi.

Bakışları sağ taraftaki çocuk topluluğuna kaydı. Gözleri aceleyle pembe elbiseli kızını ararken bulamadıkça kalbi sıkıştı.

Arabadan titreyen elleriyle indi. O görememiş olmalıydı. Kızı orda bir yerdeydi. Bir kere olsun öpüp koklayamadan yine gitmezdi.

Topluluğa yaklaştı. Kendilerine yaklaşan Kenan Bey'i fark eden yurt müdürü derin bir nefes alarak ona ilerledi.

"Kenan Bey.."

Kenan Bey kadına dönmüşken onun yanan binaya baktığını görünce oraya döndü.

İtfaiyecinin kucağında kendilerine yaklaşan bedenle bir adım geriledi. Kızın kolları adamın kucağında aşağıya sarkarken bir elinde sımsıkı tuttuğu ayıcık vardı.

Başını şiddetle iki yana salladı. Kızı değildi. Olamazdı.

Görevli kendilerine yaklaşırken yanan bedenin az da olsa fark edilen kıyafetine gitti gözü..Pembe elbise.

Gözleri dolarken birkaç damla aktı. Geç mi kalmıştı kızına. Daha erken gelmeliydi. Yurt müdürüne döndü. Müdür sessizce başıyla onaylarken gözlerini kapatıp dudağını ısırdı.

Ne diyecekti karısına? Kızımız yanarak öldü onu kurtaramadım mı?

Görevlinin kucağından kızını aldı. Dizleri onu taşıyamazken yere çöktü. Kızını göğsüne bastırıp hıçkıra hıçkıra ağlarken gözleri dolan yurt müdürü arkasını döndü. Titreyen ellerini önünde sabitledi.

Kenan Bey umutsuzca "kızım.." diyerek ona sesleniyordu.

Beş on dakika o şekilde kaldılar. Görevliler gelip almak istediğinde vermedi,daha sıkı sarıldı kızına.

"Götürmeyin nolur.."

Görevliler acıyan gözlerle baktılar.

"Sonra hastaneden alabilirisiniz cenazenizi"

'Cenaze' kelimesiyle kolları gevşedi Kenan Bey'in istemsizce. Cenaze diyorlardı kızına. Bir adı vardı onun..Asmin.

Kızı kucağından gidince önündeki ayıcığa baktı uzun uzun. Kulağının bir tanesi yanmış olsa da sağlamdı.

Titreyen elleriyle eline aldı oyuncağı. Buna sarılmıştı kızı. Kim bilir kaç gece arkadaşı olmuştu. Yavaşça burununa götürdü. Kokusu kalmıştı belki de.

Tek duyduğu koku yanık kokusu olurken oturduğu yerde ağlamaya devam etti.

🌼

Evet bölüm nasıldı?

18 yıl öncesini yazar ağzından anlattım ama o ara Kenan Bey olayları Asmin'e anlatmış gibi düşünün. Yani yeni bölüme Asmin bu yangın olayını biliyor olarak başlayacağız. Zaten Kenan Beyle konuşacaklardı ya. O konuyu konuştular. Tekrar tekrar yazmayacağım orayı.  Anlatabildim mi bilmiyorum ama anlamışsınızdır heralde.

Kenan Bey?

Söylemek sormak istedikleriniz.

Görmek istediğiniz sahneler..

Continue Reading

You'll Also Like

844K 37.2K 19
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
363K 23.4K 24
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
27.5K 2.8K 37
pcy_3169: yalakanım bebeğim pcbbhy: boş boş konuşma .
923K 42.2K 45
Ayperi... 24 yaşında evli Pilot bir hanımefendi. Ailesini tanımayan, tanımak istemeyen güçlü kadın. Bolat erkekleri 24 yıldır kardeşi sandıkları kı...