KALP

By WTFnoluyola

73.6K 4.1K 4.3K

Yorgundu, bitkindi, artık gücü yoktu. Yaşamak için amacı kalmamıştı. İnandığı her şey yerle bir olduktan sonr... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60- FİNAL
Özel Bölüm

26

814 60 65
By WTFnoluyola


Yağız bilgisayarıyla şirketle ilgili yazışmalarını kontrol ederken Hazan, yanına elindeki büyükçe bir paketle geldi. Kutuyu Yağız'a uzatıp açmasını söyledi, yüzünde heyecanlı bir gülümseme vardı.

Yağız, neler olduğunu anlamadan dikkatlice büyük paketi açtı. Adeta gözleri dolmuştu. Dikkatlice masaya bırakıp Hazan'a kocaman sarıldı, "Bi'tanem bu çok, çok güzel. Ne ara yaptın?.. Sevgilim bu çok güzel. Ellerine sağlık." Yağız geri çekilip Hazan'ın dudaklarına derin bir öpücük bıraktı.

Paketin içindeki bir tabloydu. Hazan mimardı ve gerçekten çizim konusunda çok iyiydi. Ara sıra tablolar yapardı. Bu da onlardan biriydi.

............

Hazan işten döndüğünde Yağız'ı mutfakta bulmuş, kocaman sarılıp neler yaptığına baktı. Birlikte yemeği hazırladılar.

Yemeğin ardından salonda oturan ikili, TV izliyordu. Saatin ilerlenesiyle yatmak için kalkmaya hazırlandıkları sırada Hazan birden aklına gelen şeyle Yağız'a dönerek seslendi, "Hayatım!"

Yağız, Hazan'ın böyle seslendiği her seferinde ilkmiş gibi gülümsüyordu. Yine ayni gülümsemeyle bakıp Hazan'ın beline sarıldı, "Efendim bi'tanem?"

Hazan, baş mimar için birini bulduğunu anlatırken Yağız gülümseyerek Hazan'ın saçlarını okşayarak dikkatini dağıtıyordu. Sonunda pes eden Hazan, Yağız'ın yüzünü avuçlarına aldı, "Yahu, adam bir şey anlatıyorum şurda, iş diyorum, mimar diyorumm!!" Yağız'ın yüzünü sertçe seviyordu. Keyif aldığı her halinden belli olan Yağız, "Hazan, ben seni istiyorum."

Ani cevapla şaşıran Hazan, duraksayıp birkaç saniye boş gözlerle Yağız'a baktı, "N-Nasıl? Şimdi mi?!!"

Cümlesindeki karmaşayı sonradan fark eden Yağız, kızarmaya başladı, "Öyle değil Hazan ya, yani o anlamda değil, tabi o anlamda da isterim ama... Baş mimar olarak diyorum ya Allah Allah... Birde bana 'İş diyorum' diyordun, n'oldu? Fesat mısın, nesin? Aklın hep başka şeylerde..."

Hazan büyük kahkahasına engel olamayıp Yağız'a sarılarak kendine doğru bastırdı, "Yağız sen fazla temiz düşünüyorsun ne yazık ki, sorun bende değil... Hem ÇOK YAKIŞIKLISIN YAA, aklım karışıyor. N'apiyim!?"
Yağız da gülerek Hazan'i biraz daha utandırmak istedi. Kendini Hazan'dan ayırıp kenara çekildi, "Bırak beni, kötü emellerine alet edemezsin."

Hazan durduramadığı kahkahalarıyla Yağız'a bakıyordu, "Kapını da kilitle gece, bakarsın gizlice girerim odan-" Hazan'ın cümlesi fudaklarında hissettiği baskıyla bölündü. Karşılık veren Hazan, ellerini dolaştırdığı ipek saçlara her seferinde tekrar aşık oluyordu.

Geri çekilerek alnını Hazan'ın alnına yaslayan Yağız, ellerini kırılgan bir cama dokunurmuş gibi Hazan'ın yüzünde gezdirdi. Aradaki mesafeyi tamamen kapatıp karşısındaki dudaklara küçük ve hafif bir öpücük daha kondurdu, "İyi geceler sevgilim..."

Yağız tam geri çekilecekken Hazan Yağız'ın boynundaki elini gevşetmeyip biraz önce hafifçe gezindiği saçları biraz daha sıkı tutup kendine doğru itti. Bedenini kaydırarak vücudunu Yağız'ın vücuduna iyice yaklaştırıp tadına doyamadığı dudaklara sertçe kendini bastırdı. Bir süre oyalandı.

Yağız, Hazan'ın sevgilisiydi ve Hazan'ın şu an bazı şeylere(!) olan açlığını fark etmiş ve haklı bulmuştu. Ondan beklentisi olması çok doğal olmalıydı buna rağmen bu güne kadar Hazan bunu hiç sorun etmemişti. Hazan onun için bunca şey yaptıktan sonra Yağız daha fazla sorun çıkarmaması gerektiğini düşündü.

Yağız Hazan'a karşılık vermeye çalışıyordu ama acemiliği ve paniğiyle zorlanıyordu. Yine de Hazan'ın yüzündeki ellerinden birini omuzlarına indirip diğerini karşısındakinin yüzünde eğretice dolaştırdı.

Hazan, dudaklarını Yağız'ın teninden kaldırmadan boynuna doğru indirdi.

Boynundaki hisle Yağız'ın tüm kasları gerilmişti. Hazan'a oradan çekilmesini söylese onu utandıracaktı, bunu istemiyordu ama boynu da en olmaması gereken yerdi, istemeden bazı lanet şeyleri hatırlıyordu.

Bir süre Yağız'ın boynunda sertçe gezinen Hazan, omzunu giderek daha da sıkan elin artık canını acıtmasıyla transtan çıkmışçasına gözlerini araladı. Karşısındaki yüzün sıkıca kapattığı sağ gözünden akan yaşı görerek aniden kendini geri çekti.

Kendi gözlerinden de yaşlar akmaya başlamıştı, "Yağ- Yağız, iyi misin? Yağız, hayatım ben- ben özür dilerim, b-ben birden... bi'an boşta bulundum, özür dilerim Yağız, çok özür diler-im," son cümlesi hıçkırığıyla bölündü.

Yağız, Hazan'ın ayrılmasıyla yavaşça gözlerini açıp karşısında gözyaşlarıyla özür dileyen bedeni görerek, Hazan'ı yine böylesine suçlu hissettiren kendine de titreyen ve kasılan vücuduna da lanet etti.

Tekrar kapattığı gözleriyle derin bir nefes aldı, konuşurken çenesi titriyordu, "Hazan, senin bi' suçun yok, lütfen. Imh~ Suçlama kendini. Böyle böyle, yaşadıkça alışacağım. Imh~ Senin suçun yok," kasılan ve gerilen vücudu Yağız'ı fazla zorluyordu.

Hazan suçlulukla aceleyle kalkıp bir bardak su getirerek tereddütle Yağız'a yaklaştı. İçmesine yardım ederken Yağız'ın ne kadar kasıldığını fark etmiş, titreyen çenesinin bardağa vuruşunu hissetmişti.

Yağız, bir anda Hazan'ın elini ve bardağı itip geri çekildi, yerle buluşup parçalanan bardakla odasına koşarak kapıyı kilitledi.

Hazan artık tutamadığı hıçkırıklarıyla peşinden gitmiş, kapının arkasına oturmuştu, "Yağız, söz veriyorum sesimi çıkarmayacağım ama lütfen kapıyı aç. Yanında olmama izin ver... Yağız özür dilerim. Allah belamı versin," Son cümlesinde sesi acıyla çıkmıştı.

Yağız, Hazan'ın hıçkırıklarını duydukça ritmik olarak yumruk attığı dolaba daha sert vuruyor, kendinden nefret ediyordu, "Hazan, OLMAZ. Sana zarar veririm. Sana birşey yaparsam... eğer canını yakarsam kendimi asla affetmem. OLMAZ GİT..."

Yağız'ın hâlâ kendisini düşünüyor olmasının altında ezilen Hazan, kendine ettiği milyonuncu bedduayla kapının arkasına seslendi, "Yağız, ne istiyorsan yap bana, hakettim. Çok özür dilerim, lütfen aç kapıyı Yağız. Birşey olacak sana içeride lütfen aç..."

Yağız'ın midesi bulanıyordu. Birkaç kez öksürmüş ama bu öksürükler faydanın ötesine midesini daha çok bulandırmıştı. Öğürerek odanın banyosuna koştu.

Hazan sesleri duyuyor, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yağız'ın öğürdüğünü duymuş, kapıya vurmuş ama cevap alamamıştı. Daha fazla dayanamayan Hazan, koşarak evden çıkıp yan dairenin kapısına art arda vurarak defalarca zile bastı.

Ahmet nöbette olduğundan evde yalnız olan Duygu, hiç de hayırla vurulmayan kapıyı koşarak açtı. Kapıda yaşlı gözlerle ve hıçkırıklarla "Duygu, Yağız... n'olur yardım et" diye yalvaran Hazan'ı takip edip Yağız'ın olduğu odanın kapısına geldi. Hazan biraz geride duruyordu.

Birkaç kez seslenen Duygu, yan odanın anahtarını alarak önce kapının arkasındaki anahtarı düşürüp sonra kapıyı açarak içeri girdi. Kapıyı kapatırken Hazan'a güven vererek göz kırptı.

Duygu'nun girmesiyle Yağız için endişesi azalan Hazan, kendi aptallığıyla baş başa kalmıştı. Hâlâ nasıl böyle bir hata yaptığını düşünüyor, bu kadar gözünün dönmesine şaşırıyor ve sinirleniyordu. Yağız onu terk etmek isterse söyleyecek tek bir sözü bile yoktu.

Odaya giren Duygu açık banyo kapısından, içeride ağlayarak kusan bedeni görerek oraya yöneldi. Yağız'ın önünde çöktüğü klozetin yanından aldığı peçeteyi uzatan Duygu, kaldırdığı kafasıyla ona bakan çocuğun, yine aynı masum bakışıyla kalbinin eridiğini hissediyordu.

Yüzünü, burnunu ve ağzını silen Yağız, sifona bastıktan sonra ellerini yıkayarak Duygu'ya sıkıca sarıldı.

Duygu omzundaki Yağız'a biraz zaman verdikten sonra banyodan çıkarıp yatağına oturttu, karşısında ayakta durarak göz teması kurmak için biraz eğildi, "Daha iyi misin?"
Yağız, Duygu'nun elini sıkıca tutuyordu, "Ben iğrenç bir sevgiliyim..."

Duygu yavaşça, Yağız'ın başını kendine yasladığında Yağız birden geri çekildi, "Bebek var, yapma öyle şeyler.." Burnunu çekerek yerdeki bakışlarıyla söylediğinde Duygu gülümsedi. Yağız'ın karışan saçlarını düzeltti, "Dayısına iyi gelir belki..." Hafifçe Duygu'nun karnını okşayan Yağız sessiz kalmıştı.

Bir süre sonra yanına oturan Duygu, Yağız'ı kendine çevirdi, "Yağız, neler oldu bilmiyorum ama çözülemeyecek birşey olmadığına eminim. Ne yazık ki odaya kapanmak çözüm değil, neden bunu yaptığını biliyorum, ona zarar vermekten korkuyorsun ama senin bunu yapmayacağını da biliyorum. Eski Yağız değilsin artık... İkiniz için de çözüm, oturup konuşmak. Sorun her neyse karşılıklı konuşarak ortak bir yol bulabilirsiniz. İkiniz de çok seviyorsunuz birbirinizi..."
Yağız'ın saçlarını okşarken sesi korkuyla çıkmıştı, "Yağız, bak beni dinle. Sakın benim yaptığım hatayı yapma, olur mu ablam? Sevdiğin kişiden sakın vazgeçme..."

Yağız'ın saçlarına kondurduğu öpücüğün ardından gülümseyerek hafifçe baş parmağıyla çenesine vurdu, "Şhht~ Oğlum kötü görümceler gibi haybiyeye getirmeyin beni de buraya da... Gidiyorum şimdi, söylediklerimi unutma."

Yavaşça odadan çıkan Duygu, holün başında bekleyen Hazan'a sıkıca sarılıp omzundan tutarak salona doğru yöneltti, "Biraz konuşalım istersen, gel."

Hazan oturduğu koltukta kafasını yerden kaldırmıyor, hâlâ dökülen gözyaşlarıyla burnunu çekiyordu. Duygu, ellerini tutup kendine bakmasını sağladı, "Hazan, neler olduğunu bilmiyorum ama eminim çözülemeyecek birşey değildir. Yağız'a da söyledim, " Hazan hıçkırarak araya girdi, "Yağız, ayrılmak istiyorsa ben ona sorun çıkarmam. Onu haketmiyorum ben..."

Duygu gülümseyerek Hazan'ı omzuna yaslayıp başını okşadı, "Yağız da onun seni hak etmediğini söylüyor... Hazan, ikiniz de çok seviyorsunuz birbirinizi. Sorun neyse oturun, konuşun. Bir orta nokta bulacaksınız elbet." Kafasını kaldırarak yüzüne bakan Hazan'a gülümseyerek güven verdi.

Anaç tavrıyla Hazan'ın bacağına vurup muzip sesiyle ekledi, "Görümcelik yaptırmayın bana, siz barışırsınız ben kalırım arada. Gebeyim ben uyuyacağım, gidiyorum... Söylediklerimi unutma... Kalkma ben giderim, sen gideceksen içerdekine git," Göz kırpıp kapıya yönelerek kendi evine giden Duygu'nun ardından Hazan da Yağız da olduğu yerde kaldı.

Bir süre geçtikten sonra Hazan, odasına giderken Yağız'ın kapısının önünden tereddütle geçmişti. Hazan kendi kapısını açtığı sırada Yağız da kendi kapısını açarak dışarı birkaç adım atmıştı.

Hazan refleksle sesin geldiği yöne döndü. Yağız ise birkaç adım attığından geri de dönemedi. Göz göze gelen ikili gözlerini kaçırarak etrafa baktı. Loş holü, Yağız'ın odasından gelen ışık aydınlatıyordu. Gergin ortamı ilk bozan Hazan oldu, "İ-iyi misin daha?" Sesi titremişti.

Yağız'ın, titreyen sesle adeta canı yanmıştı, "İyiyim, eeem~" Elini ensesine götürerek birşeyler söylemek istedi, "Ben... Ben özür dilerim... YİNE korkuttum, paniklettim seni... Üzdüm de, yine ağlattım..."

Duyduklarıyla kalbi acımıştı Hazan'ın, "Yağız, ne demek o öyle? Asıl... asıl ben özür dilerim. Aptal gibiydim, seni bildiğim halde bencilce davrandım... Ben... Ben böyle birşeyi nasıl yaptım bilmiyorum... Beni affedemezsen anlarım..." Hazan'ın yüzü tekrar yere düştü.

Yağız birkaç adım atıp Hazan'ın yanına gelerek gözlerine baktı, "Ne affetmesi Hazan? Sen birşey yapmadın ki... Sen çok olağan birşey istedin... bense onu bile beceremedim... Ben... hak ettiğin gibi biri olamıyorum, bu-"

Yağız'ın cümlesi Hazan'ın sımsıkı sarılıp gözlerinden akan yaşlar yüzünden yarıda kaldı. Yağız da aynı şekilde karşılık verip gömüldüğü omuzda, aldığı derin nefesle kokusunu içine çekti.

Continue Reading

You'll Also Like

Kalbin Aynası By withtuba

Historical Fiction

2.6K 286 11
İnsan, aramak için doğmuştu. Aradığını bulduğundaysa ölmek için yaşayacaktı.⚜️ Biri Fatih'e hayran, diğeri Fatih'in askeri.. Fetihlerin en güzelinde...
10.8K 979 42
Şeytanın, melekle yer değiştirdiği bir hayat. Cennetin cehennem kapısına dönüştüğü, alevlerin hiç sönmediği dağınık bir aşk. Ölüler yavaş yavaş diril...
39.5K 1.1K 26
Mutlu sonlara inanmayanlara. (Mutlu sonlar her zaman vardır, yalnızca nerede bitirmeniz gerektiğini bilin.)
101K 11.8K 51
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...