28

768 60 74
                                    

Boğaz kenarında, Yağız'ın 'patronluğuna' yakışır lüksteki bir restoranta gelmiş, rezerve ettikleri balkon masasına doğru ilerlemişlerdi.

Yağız önce davranıp Hazan'ın sandalyesini çekip oturana kadar bekledi.

Menüye bakarak sipariş verdikleri sırada Hazan beyaz şarap istese de gözü Yağız'a kayıp hemen iptal etti. Yağız, sorun olmadığını, zaten sevmediğini, istiyorsa içebileceğini söylese de Hazan vazgeçti.

Yemek sakin geçmiş, sohbetler ve kahkahalar eşliğinde tamamlanmıştı.

Yağız, hesabı ödeyip gelerek Hazan'ın elinden tutup çıkışa doğru ilerledi. Hemen eve gitmek istemediklerinden deniz kıyısında biraz dolaştılar.

Hazan, yol üzerinde pamuk şeker görüp almak istemiş, Yağız hemen alıp gelmişti. Yüzünün her yeri şeker olan Hazan büyük bir mutlulukla yiyip kopardığı birkaç parçayı Yağız'a uzattı.

Hazan'ın bu çocuksu hallerine hayran gözlerle bakan Yağız, hemen geleceğini söyleyip ayrıldıktan kısa bir süre sonra biraz abartıp elindeki bir sürü balonla geri döndü.

Hazan, kocaman sarılıp Yağız'ın dudaklarına, şekerli dudaklarıyla derin bir öpücük kondurdu.

Yağız, hem Hazan'ın gülüşü, hem birleşen dudakları, hem de hissettiği şeker tadıyla mest olmuştu.

.....

Hazan, zar zor arabaya sıkıştırdığı balonları alıp Yağız'ın elini tutarak evlerine çıkmak için asansöre doğru ilerlediler. İkisi de çok mutluydu.

Eve geldiklerinde Hazan, Yağız'ın meraklı bakışlarıyla, balonlarını holdeki büyük biblolardan birinin koluna bağladı.

Kıyafetlerini değiştirmek için odalarına girdiler. Hazan pijamalarını giydiği sırada kapı sertçe vurulmaya başladı. Aceleyle odalarından çıkıp göz göze gelen Yağız ve Hazan hızla kapıya doğru ilerleyip açtılar.

Ahmet, telaşlı ve nemli gözlerle derin nefesler alarak yardım istedi, "Hazan, Yağız hastaneye gitmemiz lazım. Duygu fenalaştı,"

Hazan, "Tamam tamam hemen gidelim... Ahmet, sen Duygu'yu al, Yağız sende hemen asansörleri çağır, üzerime birşey alıp geliyorum," diyerek odasına koşarken panikleyen iki adamı da yönlendirmişti.

Yağız hemen asansörlere gidip ikisinin de düğmelerine defalarca basarak çağırdı. Bu sırada Ahmet kucağındaki Duygu'yla evden çıkıyordu. Hazan da kapıyı kapatıp onlara yetişti.

Ahmet hemşireydi, her gün hasta insanlarla ilgileniyordu ama konu Duygu olduğunda herşeyi unutuyordu.

Yağız'ın hazır beklettiği sansöre binerek hızla -1'e basıp kapıları kapattılar.

Duygu ayıktı ama çok endişeliydi, "Allah'ım n'olur bi' daha olmasın AHH~ n'olur! Ahmet, lütfen!! Tekrar olmaz, MHH~ olmasın, dayanamam."

Gözyaşlarına engel olamayan Ahmet, kucağındaki kadını öperek sakinleştirmeye çalıştı, "Şşh~ hiçbir şey olmayacak, bu sefer izin vermeyeceğim. Sen sakin ol, derin derin nefes al, tamam mı?"

Otoparka gelerek asansöre çok da uzak olmayan arabaya doğru ilerlediler. Yağız arka kapıyı açıp Ahmet'in kucağındaki Duygu'yla dikkatlice binmesine yardım etti. Kapıyı kapatarak hemen ön koltuğa oturdu. Çoktan arabayı çalıştıran Hazan, dörtlülerini yakarak hızla yola çıktı.

Duygu'nun sancıları azalmamış, artık inlemeleri feryada dönüşmüştü. Yağız dolu gözleriyle arkaya dönüp Duygu'nun boştaki elini tuttu, "Duygu, geldik sayılır. Lütfen dayan."

KALPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin