run away | taekook

By seren-dipityy

333K 22.3K 7.1K

Çünki Jeon Jeongguk Kim Taehyung'un tek istisnasıydı. |Tüm hakları Jeongguk'un minik kalbinde sakılıdır.| |ns... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
Final🤧🤧🤧🤧

-19-

6.9K 517 179
By seren-dipityy

Sapık😬

Jeongguk, in aşağıya.

nE|

Niye?

Bebeğim, in dedim.

İnmeyeceğim.

Ve ben senin bebeğin değilim.

Sinirleniyorum Jeongguk.

İn hadi. Bir şey söyleceğim.

İstemiyorum. Git.

Sınıfına mı geleyim Jeongguk?

Zorla mı getirteyim aşağı?

Offf

Ne diyeceksen burdan de.

Tamam o zaman.

Geliyorum.

TAMAM

Geliyorum bekle

~•~•~•~•~•~•~•~•

Yugyeom'un mesajından sonra edebiyyat öğretmeni bay Kang'dan revire gitme bahanesiyle izin alıp sınıftan çıkmıştım. Sonra ise koşarak bahçe kapısına gelmiştim. Derin bir nefes alıp, bahçe kapısını zorlanarak açmıştım. Önce kafamı dışarıya çıkarmış, etrafı koloçan etmiştim. Daha sonra ise tamamen vücudumu da dışarıya çıkarmıştım. Vücuduma nüfus eden soğukla titremiş ve sweatimin kollarını parmak uçlarıma kadar çekmiştim.

Bakışlarımı etrafta dolaştırdığımda arabasına yaslanmış bana bakan Yugyeomu gördüm. Yutkunup küçük adımlarla merdivenlerden inip ona taraf gitmiştim. O da yaslandığı arabasından ayrılıp, doğrularak ulaşmamı beklemişti. Önünde durduğumda yüzüne bakmış sonra bakışlarımı kaçırmıştım. Ondan 4-5 adım uzaktaydım.

İçime işleyen korku kendini o kadar belli ediyordu ki dizlerim titriyor, dudaklarım kuruyor ve yutkunamıyordum. Yugyeomdan bu kadar korkma sebebim ise adamın resmen takıntılı bir piskopat oluşuydu. Ne zaman ne yapacağı belli değildi. Sinirlenince ise gözü döner, kâtil bile olurdu.

Yakışıklıydı aslında. Güzel gözleri, saçları, uzun boyu ve yapılı bir vücudu vardı. Herkesin sevebileceği bir tipti. Hatta arkasından koşan kızları bizzat ben görmüştüm.

"Merhaba" dedim kısık sesle. Aniden belime dolanan kollarla neye uğradığımı şaşırmış, nefesim boğazıma takılmıştı. Beni kendisine çekmiş, kafasını boynuma gömmüştü. Ellerim anın etkisiyle havada asılı kalmıştı. Garip bir mide bulantısından sonra kendime gelip ellerimi kollarına koymuş ve itmeye çalışmıştım. Yerinden bile kımıldamamıştı.

"Y-yugyeom," diye seslendim titreyen sesimle. Seslenmemle son kez boynuma öpücük kondurmuş, geri çekilmişti. İğrenç hissetmiştim. Belime dolanan kollar Taehyung gibi hissettirmiyor, kokusu beni sakinleştirmiyordu. Saçlarını okşamak, dizlerimde uyutmak istemiyordum mesela.

"Nasılmış benim bebeğim?" dedi geri çekilerek. Yüzüne bakmamış, göğsüyle bakışmaya devam etmiştim. Cevap vermemiş ondan biraz daha uzaklaşmıştım. Çaktırmadan onun kolundakı saate bakmış, zilin çalmasına 11 dakika kaldığını görmüştüm.

"Tamam konuşmuyoruz galiba" dedi kafasını çevirerek. Beni buraya niye çağırmıştı?

"Dinliyorum" dedim sesimi sabit tutarak. Kaşlarını çatarak bana bakmış anlamaya çalışmıştı.

"Hani konuşmayacay mıydın? Dinliyorum" dedim anlaması için. Yüzüme bakmış tekrar bana yaklaşmıştı. Korkuyla bir adım geri çekilmiştim. Çenesinin kasıldığını gördüğümde yutkunmuş, yüzüne bakmıştım. O da kafasını yana yatırmış ve ellerini ceplerine sokmuştu.

Lüften bir an önce zil çalsın.

"Seni görmek istedim. Hadi bir yere gidip konuşalım. Burda mı konuşacağız?" dedi ve elini uzattı. Bir eline bir yüzüne bakmış kaşlarımı çatmıştım.

"Benimle dalga mı geçiyorsun sen? Seninle bir yere gitmem. Ne söyleyeceksen söyle gideceğim. Hem rahatsız ediyorsun hem de hiç bir şey olmamış gibi davranıyorsun" dedim sinirle. Yüzüme bakmış ardından çenesini kasmıştı.

"Jeongguk, bir şey yapmayacağım. Sadece konuşacağız" dedi sakin sesiyle.

"Kıt mısın? Kulağın mı duymuyor? Gelmiyorum dedim" Oh. Tamam. Bittim ben. Kafasını sinirle yana yatırmış ardından bileğimi yakalamıştı.

"Sana gidelim dedim Jeongguk. Konuşacağız sadece" dedi beni çekiştirerek. Diğer elimi bileğimdeki elinin üzerini koymuş itmeye çalışmıştım.

"Bırak! İstemiyorum dedim sana!" diye bağırdım sinirle. Hâla beni çekiştirmeye çalışıyordu. Sinirle tırnaklarımı etine geçirmiştim. Uzun tırnaklarım etine girince hızla elini çekmişti. Bundan faydalanıp bileğimi kurtarmıştım. Acıyla tıslamış, elini sallamıştı bir kaç kez.

Tam arkamı dönüp kaçacakken eliyle sweetimin arkasını yakalamış ve arkaya çekmişti. O an kendime spor yapmadığım için tekrar lanet etmiştim.

"Yugyeom, bırak dedim istemiyorum gelmek" diye bağırdım tekrar. Elini koluma dolamış tekrar çekiştirmişti. O sırada zil çalmış, okuldan sesler gelmeye başlamıştı. Biraz daha direnirsem mutlaka birisi yardım edecekti.

"Jeongguk, gel dedim sana" dedi tekrar beni çekerek. Kolumu tekrar kendime, çekmiş, ondan kurtulmuştum.

"Defol!" dedim bağırarak. Amacım sadece zaman kazanmaktı. Sinirle hırlamış bana dönmüştü. Ve şükürler olsun ki Tanrı dualarımı işitmişti. Bahçeye çıkan Jimin ve Hoseok koşarak yanımıza gelmiştiler.

"Ne oluyor burda?" diye konuştu Jimin. Hoseok da kaşlarını çatmış Yugyeom'a bakıyordu.

"Sanane bücür?" diye tısladı Yugyeom Jimin'e. Bu sırada gözlerini Hoseok'a zillemişti.

"Bana mı bücür dedin lan sen?" diye Yugyeom'un üzerine atıldı Jimin. Hoseok onun belinden tutmuş arkaya çekiştirmişti. Yugyeom bu sırada Hoseok'a bakmaktan beni bile unutmuştu.

"Lan gereksiz! Ne işin var burda? Ve neden Jeongguk'u çekiştiriyorsun? Mal herif! Okul burası okul! Babanın şirketi değil!" diye bağırmıştı Hoseok hyung. Yugyeom yarımağız gülmüş ve üzerine yürümüştü. Buradakı hepimizden -özellikle Jimin ve benden- daha yapılı olduğu için pamuk prenses ve yedi (biz şuan üçüz ama olsun) cücelere benziyorduk.

"Sinirlenme güzellik" dedi Hoseok hyung'un dibine girerek. Hoseok ona şok olmuş şekilde bakarken kendime gelmiş, kolundan tutup arkaya çekmiştim.

"Senin derdin benle. Arkadaşlarıma bulaşma" dedim yüzüne tıslayarak. Bana bakmış ve elini belime atmıştı.

"Ya ben uğraşmak istiyorsam?" dedi bana yaklaşarak. Yüzünde öyle bir ifade vardı ki korkudan küçük dilimi yutmuştum. Tam Jimin aramıza girecekti ki bir ses duyduk.

"Ş-şey.." ağzımı açmış tam bir şey diyecektim ki hepimizi dikkati tek noktaya yönelmişti.

"Jeongguk?" arkadan gelen sesle hepimiz oraya dönmüş sesin sahibine bakmıştık. Taehyung soran gözlerle bana bakıyor ve bize yaklaşıyordu. Korkunun etkisiyle Yugyeom'u itmiş, ona doğru koşmuştum. T-shirt'ünü avcuma almış ve arkasına saklanmıştım.

"Yine mi sen?" diye bıkkınlıkla konuşmuştu Yugyeom. Taehyung sinirle kasılmış Yugyeomun üzerine yürümüştü.

"Ulan piç herif! Defol demedim mi ben sana geçen sefer. Siktir git lan burdan!" diye kükremiş Yugyeom'u itmişti. Yugyeom sinirle gülmüş ve Taehyung'a yaklaşmıştı.

"Sanane lan? Okulun sahibi misin?" dedi alayla Yugyeom. Taehyung sinirle gülmüş, dudağını yalamıştı.

"Bak kendin de diyorsun. Okul burası. Dingonun ahırı değil. Her istediğinde gelemezsin" dedi Taehyung.

Korku resmen tüm vücudumu ele geçirmişti. Soğuk-soğuk terliyor, yumruklarımı sıkıyordum. Aniden Yugyeom Taehyung'un yüzüne yumruk geçirmesiyle korkuyla sıçramış, elimi azğıma kapamıştım. Jimin ve Hoseok hyung ise kenarda durmuş küçük Emrah gibi olanlara bakıyorlardı.

"Siktim belanı" diyerek Taehyung da onun yüzüne bir yumruk geçirmişti. İkisi bir birine girdiğinde bazı öğrenciler bize bakıyor, bazıları ıslık çalıyordu. Taehyung'un yere düşmesiyle kendime gelip elimi Taehyung'un koluna koymuştum.

"Bay Kim, yapmayın lütfen" beni dinlememiş, ayağa kalkıp Yugyeomu itmişti. Sonunda dayanamayıp çığlık atmış aralarına girmiştim.

"Yeter artık! Yugyeom siktir git artık, bay Kim siz de lütfen sakinleşin" dedim. Yugyeom son kez bize bakıp ağzındakı kanı yere tükürmüş, arabasına binmişti. Taehyung'a döndüğümde sinirle inip kalkan göğsü ve ateş saçan gözleriyle bana bakıyordu. Etrafa bakmış yine bağırmıştım.

"Maymun mu oynatıyoruz? Dağılın!" demiştim. Tekrar Taehyung'a baktığımda bana öldürecekmiş gibi baktığını gördüm. Hoseok hyung ve Jimin'e döndüğümde ise bana "hiiç karışmayız" der gibi bakıyorlardı. Yanlarına gitmiştim.

"Jeongguk siktir git adamın yanına. Parçalayacak gibi bakıyor bize" dedi Jimin. Hobi hyung'a döndüğümde kaşlarını kaldırmış ve konuşmuştu.

"O arkandaki üçümüzü birden domaltıp siker. Hayatta karışmam" demiş ve Jimin'e yanaşmıştı. Gözlerimi devirip, ikisine de orta parmak çekmiş ve arkamı dönmüştüm.

Bir de arkadaş olacaklar.

Götümün arkadaşları!

Arkamı döndüğüm gibi Taehyung'un sinirden kıpkırmızı olmuş yüzüyle karşılaşmıştım. Ani bir duraksama yaşasam da yanına gitmiştim. Dağılmış yüzüne bakmış ve onu okula çekiştirmeye başlamıştım. Sessizce beni takip ediyor, onu çekiştirmeme izin veriyordu. Sonunda revirin önüne geldiğimizde kapıyı açmış içeri girmiştik. Bize bakan hemşireye dönmüş "kenidimiz hallederiz" demiştim. O da son kez bize bakarak odadan çıkmıştı.

Taehyung'u sedyeye oturtmuş, kendim arkamı dönerek dolaptan iyot ve melhem almıştım. Pamuğu da küçük bir arayıştan sonra bulmuştum. Arkamı dönerek Taehyung'a bakmıştım. Dikkatle bana bakıyor, kaşlarını çatıyordu. Ona yaklaştığımda ayağa kalkmış, kapıya yaklaşmış ve kilidi çevirmişti. Kaşlarımı çatıp ona bakmış, kafamı "hayırdır?" anlamında sallamıştım.

"Neden hâla sana bulaşıyor bu pislik?" demişti sinirle. Umursamazca omuz silkmiş, yüzüne bakmıştım. Hırsla kafasını yana çevirmiş, derin bir nefes vermişti. Tekrar dönüp bana bakmış ve yanıma gelmişti.

"Sana demedim mi şikayet et diye? Neden yapmadın?" dedi sakinleşmeye çalışarak. Kolay sanıyordu tabii.

"Jeongguk, istediği gibi dokunamaz sana. Zorlayamaz seni bir şey yapmaya. Ben geldiğimde korkudan rengin atmıştı. Tanrım! Delirmemi mi istiyorsun?" dedi elini saçlarının arasına geçirerek.

"Anlatmıştım size. Babam onların şirketinde çalışıyor. Bu yüzden yapamam" ondan iki üç adım uzaklaşmış pamuğu suyla ıslatmıştım.

"Ben de bunun senden önemli olmadığını söylediğimi hatırlıyorum" dedi tek kaşını kaldırarak.

"Size söylemesi kolay. Babam işsiz kalırsa bana, anneme kim bakacak? İş bulması uzun sürer. Açlıktan ölelim mi?" dedim pamuğu aralarken. Yüzüme bakmış ve hiç bir şey dememişti. Tam da tahmin ettiğim gibi.

"Lütfen oturun bay Kim. Benim yüzümden bu hâle geldiniz. Yaralanıza pansuman yapıp gideceğim" dedim sabit sesle. Öğrenci-öğretmen demiyor muydu? Ben de tam öyle yapıyordum.

(Y/n: Hangi öğrenci öğretmenine pansuman yapıyor jungoo?)

Dediklerimle duraksamış sonra ise sedyeye oturmuştu. Ben de ona yaklaşıp ıslattığım pamukla yüzündeki kurumuş kanı yavaşça silmeye başladım. Önce yanağını sonra alnını en son dudağının kenarını sildikten sonra kanlı pamuğu çöpe atmış, yeni pamuk almıştım. Bu sırada kafamı kaldırıp Taehyung'a bakmıştım. Dikkatle beni izliyor, ayaklarını yere bastırıyordu. Ben ise pamuğa çok az iyot döküp yüzüne yaklaşmıştım.

"Bu yakabilir. Eğer çok acırsa söyleyin tamam mı?" dedim. Kafasını sallamakla yetinmişti.

Aralık bacaklarının arasına girip saçlarını geri itmiş, yüzünü ortaya çıkarmıştım. Pamuğu alnındakı kızarıklığa bastırmıştım. Açık bir yara olmadığı için acıtmayacağını biliyordum. Düştüğü için sadece kızarmıştı.

Alnıyla işimi bitirip elimi çenesine atmış ve yüzünü yana çevirmiştim. Yanağında açık bir yara vardı ve eğer bu pamuğu oraya sürersem çok acıtacaktı. Ama başka bir şey yapamazdım. Elimin titremesini umursamadan pamuğu yaraya yaklaştırmış ve nazikçe bastırmıştım. Kesik bir nefes aldığında istemsizce yüzünde olan diğer elimle yanağını okşamış ve yaraya üflemiştim.

"Sakin olun. Yapmam gerek, üzgünüm" dedim pamuğu tekrar bastırarak. Elimin altında çenesini sıktığını hissettiğimde daha da yaklaşıp yaraya üfledim. Bu kadar yeteceğini düşünüp dudağının kenarındakı yaraya yönelecektim ki belimde hissettiğim iki ayakla donup kalmıştım.

Taehyung bacaklarını belime dolamıştı.

Yüzüne baktığımda o da aynı benim gibi bana bakıyordu. Yakınlığımızın şuan farkına varmıştım. Burnu nerdeyse burnuma değiyordu. Fakat geri çekilemezdim. Çünki bacaklarını belime dolamış, alanımı kısıtlamıştı. Yutkunarak pamuğa tekrar iyot dökmüş, dudağına yaklaştırmıştım. Hafifçe bastırdığımda acıyla tıslamış elimden kaçmıştı. Elimi tekrar yüzüne çıkarmış, kafasını sabitlemiştim. Dudak kenarı ince bir deri olduğu için daha çok acıtıyordu. Hızlıca üflemiş ve elimle hava yapmıştım.

Tekrar pamuğu dudağına bastırdığımda belimdeki bacakları sıkılaşmış, beni kendine bastırmıştı. Yüzüne baktığımda acıyla gözlerini sıkıyor, sık-sık yutkunuyor, derin-derin nefes alıyordu. Elimi yanağına koymuş, yanağını okşamıştım. Sessizce "şşş" diye fısıldamış, dudaklarımı yanağına sürtmüştüm. Çatık kaşları düzelmiş, nefesleri yavaşlamıştı.

Pamuğu kenara koyduğum gibi merhemi almış kapağını açmıştım. Bacakları hala belimde duruyor, kafasını göğsüme yaslıyordu. Elimi çenesine atıp kafasını kaldırdığımda gözlerimin içine bakmış, gülümsemişti. Tepki vermeyip merhemi önce alnına, sonra yanağındaki morluğa ve dudağına uygulamıştım.

İşimi bitirip elimi çekecekken bileğimi yakalmıştı. Gözümün içine baka-baka elimi dudağına yakınlaştırmış ve avuç içimi öpmüştü. Transa girmiş gibi ona bakıyor, gözümü dahil kırpmıyordum.

"Teşekkürler Jeon" demesiyle kendime gelmiş, kaşlarımı çatarak geri çekilmiştim. Ortalığı toplamış son kez Taehyung'a bakarak ona "hoşçakalın" demiş ve kapıya doğru gitmiştim. Kapıyı yavaşça açıp dışarıya çıkmış, Taehyung'u orada bırakmıştım. Derin bir nefes alıp merdivenlere yönelmiştim.

Kim Taehyung aklımı feci karıştırıyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

28.3K 2.3K 22
Çıkan yalan yanlış(?) dedikoduların kurbanı olan omega Jeon Jungkook Alfa Taehyung! Omega Jungkook! Omegaverse!
130K 8.5K 24
Seoulun en başarılı Avukatı olan Jeon jungkook gittiği barda sarhoş olup rakip olarak gördüğü avukat Kim Taehyung ile birlikte olmuştu ~ İki ezeli...
72.9K 5.6K 37
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
106K 8.3K 37
Delta Kim Taehyung ve biricik eşi Kim Jungkook'u kendi canından daha çok sever. Bu sevgisi gün geçtikçe azalmak yerine artıyordu.Bir gün kalbinin sad...