Takımyıldızlarının Destekledi...

By AliYacolu

4.2K 733 697

Bu hikaye Omniscient Reader Viewpoint'teki sistemin sadece Izuku'ya verilmesini ve bu güçle nasıl geliştiğini... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34

Bölüm 10

121 21 11
By AliYacolu

Yeteneklerimin çoğunu aktif hale getirirken Aizawa ''Hey Izuku buna şimdiden gerek yok.'' dediğinde ona bakıp konuştum.

''Sensei, bir şeyler geliyor.'' dedim temkini elden bırakmadan. Sınıftakiler her ne kadar dediklerimi ciddiye almasalar da Aizawa ciddiye almış gibi duruyordu.

Bu sırada Uzay kahramanı 13 benim dediklerimi umursamadan ''Burada çeşitli bölgeler bulunuyor ve sizleri uygun olduğunuz bu bölgelere gönderip talim yapmanızı sağlayacak ve yeni taktikler oluşturmanıza yardımcı olacağız.'' dediğinde aşağıda merkez bölgede kara bir geçit belirdi ve içinden bir çok kişi çıkmaya başladı.

Kaminari ve Mineta heyecanla gelenlere bakarken ''Vay be sahte kötüler bile va,r cidden çok iyi düşünmüşsünüz.'' dediğinde Aizawa ileriye çıkıp gelen kalabalık gruba baktı.

Aizawa ''Kötüler bu kurtarma senaryosunda yoktu, On Üç çocukları hemen tahliye et ben size zaman kazandıracağım.'' diye bağırdığında hepimiz geriye doğru ilerlemeye başladık ama bu seferde Bihyung belirdi.

Yüzünde aşırı korkutucu bir gülümsemeyle ''Uzun zamandır beklenen bu senaryonun bu kadar sıkıcı olmaması için bazı eklemelerde bulundum. İşte her yerden gelen canavarlar.'' dediğinde sarı renkte bir sürü yıldırım çeşitli bölgelere düştü.

Bu esnada bedeni sisle kaplı bir kötü adam karşımıza geçip ''Beklenmeyen bir yardım açıkçası.'' dedikten sonra tekrardan bize dönüp ''Ve kaçmanıza izin veremem.'' dediğinde 13 özgünlüğünü kullanmak üzereydi ama Bakugou ve Kirishima onun önüne geçince onlara zarar vermemek amacıyla geri durdu ve kendini yaraladı. Bu sisli eleman hepimizi sisiyle kaplayıp farklı bölgelere ışınlarken kendimi bir dağın tepesinde bulmuştum.

Bir sürü kötü ve canavar üzerime doğru geldiği için etrafımı kontrol edemeden saldırıya geçmiştim. Arkamda sabit bir hasar kaynağı oluşturmak amacıyla sürekli tuttuğum beş kara alev topunu bana yaklaşan canavarlara fırlatırken kılıcımla da bazı kötülerle savaşmaya çalışıyordum.

[Takımyıldızları heyecanla bu savaşı izliyorlar.]

[Sponsorunuz dövüş stilinizin zayıf olduğunu düşünüyor.]

Evet zayıf çünkü bu daha başlangıç düzeyinde ayrıca bir seviye bir şey bu ve bunun dışında beni o absürt güçlü kişilerle kıyaslama. Bunları sadece düşündüm, sile getiremedim. 

Kolları kaya gibi duran kötüye karşı kılıç saldırılarım hiçbir işe yaramıyorken alev toplarımın ıskaladığı bir 9. kademe yerlatı sıçanı da üzerime atlayınca dengemi kaybederek biraz yuvarlandım.

Canavarlardan zayıftan 9. kademe olarak başlayıp, 1. kademeye doğru güçleniyorlardı. Gerçi bu sınıflandırmaya uymayanlar olsa da onlar çok nadirdi ve böyle bir başlangıç senaryosunda olması beklenemezdi; en azından Bihyung'un öyle bir şey yapmamış olduğuna inanmak istiyordum.

Elimdeki katanayı, üzerime çullanmış olan sıçanın çenesinden beynine doğru ilerleyecek şekilde sokarak öldürdüm. Sonrasında kılıcı geri çektiğimde sınıfımızdan başka kişileri de görmeye başladım.

[9. kademe yeraltı faresi öldürüldü.]

[100 jeton hibe edildi.]

Jeton'un şu anda çok önemi yoktu.

İlk gördüğüm kişi Yaoyorozu'ydu, oluşturduğu bir kalkan ve mızrak ile kötüleri savuşturuyordu. Onun yanına giderek arkasını savunmasında yardımcı olmaya çalıştım. İkimiz daha kolay kötüleri ve canavarları alt edebilmeye başlarken ''Yaoyorozu bana yirmi saniye kazandırabilir misin?'' diye sordum.

Başıyla onaylayıp beni korumaya çalışarak savaşmaya başladı, canavarlarda üzerimize çullandığından onun için çok yorucu oluyordu muhtemelen. Bu senaryoda canaarlar bulunmasa muhtemelen zorlanmazdık bile çünkü buradaki her insana üç canavar gibi bir sayı düşüyordu ve bu canavarlar genel olarak sadece bizim sınıftakilere saldırıyordu.

Ben tekniğimi tam hazırladığım esnada Jirou kostümündeki hoparlörlerle alan etkili büyük bir saldırı yapınca düşman açık verdi ama benimde tüm hazırlığım boşa gitmiş oldu.

[Takımyıldızı Gizemli Entrikacı planınıza ilgi duyuyordu, bozulmasına üzüldü.]

Jirou bize katılırken kendi planımın bozulmasıyla birlikte gördüğüm tek şansı kullanmaya karar verip ''Hey Jirou stigman varsa kullanabilir misin?'' diye sordum.

Bana bakarken ''Var ama nasıl kullanabileceğimi bilmiyorum.'' dediğinde üzerime atlayan başka bir fareyi daha öldürmüştüm.

Gözüme kaçan mor kanı silmeye çalışırken ''Sadece kullandığını hayal et, öyle yaptığında çalışacaktır.'' dediğimde biraz duraksadı ve gözlerini kapadı.

Tekrar açtığında ise gözlerinde mavi bir ışıltı bulunuyordu, derin bir nefes vererek ''Tüm düşmanları etkisiz hale getirin!'' diye bağırdı.

[Kyouka Jirou stigması 'Hayalet Donanma'yı kullanıyor.]

Dağın etrafında süzülen on tane yarı saydam mavi gemi belirirken etraftaki düşmanlara umarsızca top atışı yaptılar. Bu bizi oldukça rahatlamıştı ama ben şimdi duramazdım, bu esnada dağın başka bir tarafında devasa bir yıldırım patlaması olunca düşünmeksizin oraya ilerledim başka bir canavarın belirmemiş olmasını umarak.

Şansıma gördüğüm tek şey ''Bip bip, pil tükendi...'' gibi saçma şeyler söyleyen aptal hareketler yapan bir Kaminari'ydi. Etrafındaki tüm kötüleri ve canavarları etkisiz hale getirmeyi başarmıştı.

Onu yanıma alıp Yaoyorozu ve Jirou'ya bırakırken ''Lütfen onu koruyun.'' dedikten sonra ilerlemek için hareketlendiğim esnada Yaoyorozu kıyafetimin arkasından tutup ''Sen niye burada kalmıyorsun?'' diye sordu.

Onun korkmuş gözlerine bakarken ''Diğerlerinin de yardıma ihtiyacı olabilir.'' dediğimde başıyla onayladı. Bu sırada terlemeye başlamış olan Jirou'ya dönerek ''Şu anda tahminen sınırlarını zorluyor, lütfen bu gemiler kaybolunca onun güveniğini sağla.'' dedikten sonra kara alevleri ellerimde oluşturdum.

Yaoyorozu ''Tamamdır ama lütfen sende dikkatli ol.'' dedikten sonra ona başka bir şey demesi için fırsat tanımadan alevleri bir patlama yaratmak için kullandım ve merkez bölgeye doğru uçtum.

Aizawa bir çok kötüyü etkisiz hale getirmiş gözüküyordu ama şu anda ne olduğunu anlamadığım bir canavar tarafından yakalanmıştı.

Yüzünde takma bir el bulunan birisi ise deniz bölümünde bulunan kız kardeşim ve onun yanında bulunan Tsuyu ile Mineta'ya doğru ilerlerken ''All Might burada yoksa en azından onun öğrencilerinden birkaçını öldürebiliriz.'' diyerek elini sadece beş parmağı değecek şekilde Minata'nın yüzüne değdirdi.

Ben ise bu esnada uçmayı hala tam beceremediğim için yere düşerken üzerime atlayan bazı canavarlar yüzünden hareketsiz kalmıştım, yüzünde el bulunan kişi ise ''Aizawa cidden havalısın ha, bu durumda bile öğrencilerini koruyabiliyorsun.'' dedi ve o tuhaf yaratık tekrardan Aizawa'nın yüzünü zemine vurdu.

Bu sefer Aizawa ayaklanamadı, üzerimdeki lanet olasıca köstebeklerden birinin bedenine kara alevlerin ısısını yeterince aktardığımı düşündükten sonra ''Kara Alevlerin İlk Formu: Cehennem Işını'' diye bağırdım üzerimdeki tüm canavarları yok ederken, ışının bir kısmını yüzünde el bulunan elamana yansıtmaya çalışsam bile o yaratık kendini ona siper etti.

[Nomu, şok emilimi sv.5 kullanıyor.]

[Nomu, hasar azaltma sv.4 kullanıyor.]

[Nomu, acı toleransına sahip.]

[Nomu iyileşme sv.6 kullanıyor]

Bu da ne lan? Bu yetenekler benimkilerin üstün halleri değil mi? Hatta bende olmayan ama olmasını çok isteyeceğim bir taneye de sahip...

Yüzünde el bulunan kötünün yanına, sisli eleman gelirken ''Efendi Tomura, hız tipi özgünlüğü olan bir çocuk kaçmayı başardı.'' dediğinde Iida'nın bunu başarabildiğine sevinmiştim.

Adının Tomura olduğunu öğrendiğim bu kişi boynunu kaşımaya başlarken ''Lanet olsun, nomu şu çocuktan başlayarak karşına çıkan herkesi öldür.'' dediğinde beni işaret ettiğini fark etmiştim.

Bir anda karşımda beliren Nomu'nun yumruğunu kılıcım ile zar zor bloklarken metrelerce geriye savrulmuştum.

[Yetenek Şok Emilimi aktive oldu.]

[Yetenek Hasar Yumuşatma aktive oldu.]

[Yetenek Saklanma aktive oldu.]

[Yetenek Odak Noktası aktive oldu.]

[Yetenek Taktik aktive oldu.]

[Yetenek Acı Direnci aktivasyonu arttı.]

Galiba savunmaya odaklı tüm yeteneklerim bu saldırı ile aktive olurken Nomu tekrardan saldırıya geçti. İkinci yumruğunda kılıcımı parçalarken, üçüncü yumruğunu kollarım ile bloklamaya çalışmıştım.

Önde bulunan sol kolumdan bazı kemikler dışarıya çıkmış bir biçimde kırılırken sağ kolum ise tüm hissiyatını kaybetmişti.

[Acı Direnci Sv.5 -> Sv.6]

Dördüncü yumruk gelirken kara alevler ile kendimi geriye fırlatmıştım, kollarımı kullanamadığım için dengemi sağlayamadığımdan bir kaç metre savrlurken yerde yuvarlanmıştım. Sonrasında beş, altı ve yedinci yumruklardan da bu şekilde sıyrıldım.

Sekizinci gelen yumrukta ise sol bacağımı feda ettim, bacağım dizimden itibaren koparken Izumi'nin bulunduğu tarafa düşmüştü. Izumi bunu görünce korkuyla ''Kardeşiiiim!'' diye bağırdığında ilk defa ondan özür dilemek istemiştim.

Dokuzuncu yumrukta ise diğer bacağım parçalanmıştı, şimdi sıra son yumruktaydı, göğsümü parçalara ayıracak olanda.

[Sponsorun sana iki stigma verdi.]

[Stigma 'Gerileme' elde edildi.]

[Stigma 'İletim' elde edildi.]

[Sponsorun Gerileme'yi kullanıp kullanmak istemediğini soruyor.]

Göğsüme şu lanet Nomu'nun yumruğu inmeden önce ''Her ne olacaksa olsun, stigmayı kullanmak istiyorum.'' dediğimde tüm görüşümü beyaz bir ışık kapladı.

...

Kim Dokja bir koltukta otururken tekrardan rüya alanında olduğumu fark ettim. Burasının tam olarak ne olduğunu bilmediğim için böyle isimler veriyordum.

Ona doğru yaklaşıp el sallarken ''Bana tekrar mı öğüt vereceksin?'' diye sordum.

Elindeki telefondan kafasını kaldırıp bana bakarken ''Sana en son ne olduğunu hatırlıyor musun?'' diye sordu.

Bir kaç saniye düşündükten sonra ''En son o Nomu denen şey tarafından öldürülmek üzereydim ama sponsorumun verdiği stigmayı kullandım ve buradayım.'' dedim.

Sonrasında ellerinde kılıç tutan biri kadın diğeri erkek iki kişi geldiler. Kız bana oldukça tanıdık bir his verirken erkek olan oldukça yakışıklıydı, 1.85 boylarında olmalıydı.

Kim Dokja onları gösterirken ''İşte karşında ana karakter ve onun öğrencisi olan yan karakter.'' dedi ve kendi kendisini alkışladı.

Şaşkınlıkla ''Onların Yoo Joonghyuk ve Lee Jihye olduğunu mu söylüyorsun?'' dedim.

Yoo Joonghyuk bana bakarken ''Yani benle aynı sponsora sahip olan kişi sensin?'' diye sordu.

Bu soruyla şaşkınlığımı biraz daha artarken eğilerek ''Evet o benim, tanıştığımıza sevindim. Ben Izuku Midoriya.'' dedim.

Lee Jihye neşeli gözüken bir tavırla yanıma gelirken ''Hey sen cidden kılıç kullanabiliyor musun?'' diye sordu, bu soruya onların karşısında 'evet' cevabı vermek zoruma gidiyordu. Onların yanında benim kılıç kullanımım bir çocuğun dal savurması gibi bir şeydir muhtemelen.

İç çekerek ''Sizin yanınızda kullanabildiğimi söylemek çok mümkün hissettirmiyor.'' dedim.

Lee Jihye mutlu bir şekilde ufak bir kahkaha atarken Yoo Joonghyuk bana bir kılıç fırlatarak ''Bununla bize yapabildiklerini göster.'' dedi.

Kılıcı yakaladığımda ilk başta ağırlık ve dengesini anlayabilmek için bir kaç kere rastgele savurdum. Yeterince emin olduktan sonra youtube'den izlediğim hareketleri gerçekleştirmeye başladım.

[Yetenek Başlangıç Kılıç Ustalığı aktive edildi.]

Hareketlerim daha da akıcı hale gelirken Yoo Joonghyuk sıkılmış bir şekilde kendi kılıcı ile benimkini durdurduktan sonra ''Bu berbat kılıç ustalığını sana öğretende kimdi?'' diye sordu.

Böyle olmasını bekliyordum ama gerçekleşmemesini umuyordum açıkçası. Yere bakarken ''Youtube'den izlediğim videolardaki hareketleri kopyalamaya çalışıyordum.'' dedim mahcup bir şekilde.

Yoo joonghyuk beni başıyla onaylarken ''Lee Jihye, onu eğitebildiğin kadar eğit.'' dedikten sonra Kim Dokja'nın yanına geçerek bizi izlemeye başladı.

Lee Jihye başıyla onaylarken ''Tamamdır öyleyse.'' dedikten sonra bana dönüp ''Burada ne kadar kalacağını bilmiyoruz o yüzden en iyisi birebir dövüş olacaktır. Ayrıca burada ölmeyeceğini de bilmeni isterim.'' dedikten sonra elindeki katanayla bana saldırdı.

İlk üç darbeden sonra kafam kesilerek ölmüştüm ama bir kaç saniye sonra kafam bedenimle geri birleşti.

İkinci rauntta ise yedi hamleye kadar dayanmıştım ama sonuç olarak kalbim delinmişti bu seferde.

Üçüncü de ise biraz daha dayanmıştım ama ölüm kaçınılmazdı, bedenimi ikiye ayırmıştı. Bu şekilde uzun süre devam ettik, bu süreçte zaman kavramının burada geçerli olmadığını hissediyordum ama bunu çok umursamıyordum da sonuçta işime geliyordu.

Lee Jihye ile kılıçlarımız tekrardan birbirine kenetlenirken burada gördüğüm tek bildirim tekrardan belirdi.

[Başlangıç Kılıç Ustalığı Sv.9 -> Sv.10]

Yüzümde bir gülümseme oluşurken, bir anlık verdiğim açıklıktan ötürü kafam tekrardan koparılmıştı.

Geri düzelirken ''Abla, bir anlık dalgınlığımda kafamı kesmekten lütfen vazgeç artık.'' diye isyan ettim. Uzun dövüşümüzden sonra ona abla demeye başlamıştım, o da bunu sevmiş gibi duruyordu zaten.

Kim Dokja eğlenir gibi gözükürken onun yanında oturan Yoo Joonghyuk ''Savaş esnasında böyle dalgınlaşırsan ölürsün.'' dedi.

Ablamın kılıcını tekrardan savuştururken ''Ve tekrar dirilebilirim.'' dediğimde bu sefer Yoo Joonghyuk tarafından kafama fırlatılan bir kılıç ile öldürülmüştüm. 

Yoo Joonghyuk öfkeli bir biçimde beni boynumdan tutup kaldırırken ''Hey Zuku, ölmek normal bir şey değil bilesin. Tüm çabalarının geri başa dönmesi ise çok sinir bozucudur. Bunu defalarca kez tecrübe ettiğim için rahatlıkla söyleyebiliyorum. Buradaki eğitimin ayrıca regresörlüğü anlamana da yardımcı oluyor, şu ana kadar fark etmeliydin.'' dedi, sinirli gözüküyordu.

Anlamamış bir şekilde ''Nasıl yani?'' diye sorduğumda beni tekrar yere bırakırken anlatmaya başladı.

''Regresör olarak her öldüğümüzde sponsor seçmeden önceki anımıza geri döneriz ama sponsorumuzu değiştiremeyiz. Neyse konumuz bu değil zaten, her döndüğün seferde sen daha da güçlenirken diğerlerinin gücü aynı kalacak...'' dediğinde daha fazlasını dinlememe gerek yoktu, bunu tam anlamıyla kavramıştım, burada verdiği örnekte aynıydı.

Ablam ile savaştıkça, benim gücüm ve taktiklerim değişiyordu ama onun sadece teknikleri değişiyordu. Bu yaptığım hareketlerin bildiğim geleceği değiştirebileceği anlamına da geliyordu.

Ablam katanasını, kınına geri sokarken ''Hey Izzy, kılıçlarımızı bugün son kez çarpıştıralım.'' dediğinde onaylayarak bende onun gibi kılıcımı, kınına koydum.

İkimizde aynı anda kılıçlarımızı çekip birbirimize saldırdığımızda, onun yatay soldan sağa doğru gelen yatay savuruluşundan yerde kayarak kaçındım ve kılıcımı ona saplamaya çalıştım ama buna alışıkmışçasına eğilerek saldırımdan kaçındı.

Sonrasında ikimizde aynı anda tekrar saldırıya geçtik, kılıçlarımızın çarpışmasına izin vermeden birbirimizin saldırılarından sıyrılırken bazı yıldızların kaymaya başladığını fark ettim.

Bu yıldız kayması buradaki zamanımın bitmeye yaklaştığı anlamına geliyordu yani acele etmeliydim. Ablam kılıcını kalbime saplamaya çalıştığında kendi kılıcımla onunkini savuşturarak ''Bu sefer değil.'' dedim ve ani bir atak yaparak kılıcımı onun kabine saplamaya çalıştım ama beklemediğim bir şekilde kılıcı eliyle tutarak hayati bölgelerini korudu.

Acıyı umursamadan bana saldıracağını bildiğim için kılıcımı bırakarak bir adım geriye çekildim, kılıcını boş alana savururken arkasında mavi bir aura bıraktığını görebilmiştim. O auradan denizin kokusunu alabiliyordum, ferahlatıcı ve güzeldi.

Mavi aurayla birlikte kılıcı havayı kestiğinde şansımın geldiğini düşünerek kılıcımı geri almak için hareketlenir gibi yaptım, bunu fark etmiş olacak ki kılıcı geriye çekerek kendi kılıcını benim sırtıma saplamaya kalkıştı.

Sonrasında sol kolumu delmiş kılıca bakarken artık onun iki elide doluydu, benim ise bir elim boştaydı. Koluma saplanmış kılıcı umursamadan ablamın çenesine alttan bir yumruk attım ama o da aynı şekilde kolumdaki eti parçalayarak göğsümün sağ tarafını deldi.

Böyle bir anda böyle hissetmemem gerekirdi muhtemelen ama umrumda değildi, eğleniyordum. Ellerim boştayken yumruklarımı sıkarken Yoo Joonghyuk kılıcını bana atarak ''Tüm yıldızlar kaymadan bitirin şunu.'' dedi.

Yoo Joonghyuk'un kılıcı elime tam anlamıyla otururken hiç düşünmeden saplamak amacıyla ileri atıldım. Ablamla ikimiz aynı anda kılıçları birbirimizin kalbinin alt kısmındaki ölümcül olmayan bir noktaya saplarken ablam kılıcını daha hızlı yukarıya çekerek beni tekrardan öldürdü.

[Yetenek Başlangıç Kılıç Ustalığı, Amiral Kılıç Ustalığına evrildi.]

[Sponsor seçtiğiniz ana geri dönüyorsunuz.]

Yüzümde sahte olmadığına emin olduğum bir gülümsemeyle ''Görüşürüz Abla, Dokja ve usta.'' dediğimde Yoo joonghyuk'un bir anlığına gülümsediğine yemin edebilirdim.

...

İlk seferimden hatırladığım gibi yüzünde korkutucu sırıtışıyla birlikte Bihyung ''Merhaba takımyıldızları, hepinizin sabırsızlıkla beklediği o an geldi çattı. Artık bu insanlar sponsor teklifleri alabilirler ve sizde onları cisimleşeniniz olarak seçebilirsiniz.'' diye bağırdığında bu sefer sakin bir şekilde sponsor tekliflerine baktım.

Aizawa-sensei bana bir şeyler diyordu ama yine görmezden geldim. Farklılıklar şimdiden kendini gösteriyordu, önceki seferin aksine listemde sadece tek bir isim vardı. Muhtemelen bu stigmamın etkilerinden biridir.

<Sponsorlar Listesi>
1-???

Gülümseyerek sponsorumu seçerken bu sefer yine aynı bildirim gelmişti ama yanında fazladan başka bildirimlerde vardı.

[Sponsorunuz belirlenmiştir.]

[Stigma İletim aktive edildi.]

[Önceki regrasyonunuzdaki yetenekleriniz geri geliyor.]

???: Tekrardan merhaba, ilk seferin için biraz hızlı öldün. Bu sefer aklında bir plan var mı?

Ücretlendirilmiş İlk Kişi: Bir şey var aslında ama şimdilik bu bir sır.

???: Demek öyle. İyi şanslar. Bu arada stigmalarını takımyıldızlarından sakla.

Ücretlendirilmiş İlk Kişi: Teşekkürler. Elimden geldiğince saklayacağım.

[2.000 jeton hibe edildi.]

Bu konuşmalar dışında diğer her şey önceki seferdeki gibi ilerledi. Otobüste takımyıldızı, sponsorluk, stigma gibi şeyleri açıkladım ve yine U.S.J'nin önüne gelmiştik.

Önümde ana senaryo #3'ün görevi gelirken okur numarası yapmıştım, çünkü takımyıldızlarının stigmalarımı bilmemesi istenmişti.

Bu sefer öncekinin aksine tüm kozlarımı ortaya çıkarmak yerine sadece kılıcımı çıkararak belime takmıştım. Elim gerginlikle titrerken ''Öyleyse başlayalım...'' diye mırıldandım ve sonrasında her şey başladı.

Kötüler, mor portal ile ortaya çıkarken; canavarlar tekrardan sarı yıldırımlarla çıktı. Sisli adam bize saldırdığında 13 tekrardan yaralandı ve yine hepimizi farklı bölgelere ışınladık.

Kolları kaya gibi sert olan adama bakarken yine aynı hataları yapmamaya kararlıydım.

Continue Reading

You'll Also Like

400K 36.7K 33
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
159K 16.8K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
103K 6.5K 36
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...
72.1K 5.4K 30
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...