Güz Sancısı (Beyzadeler Konağ...

By KimyaGC

1M 66.9K 15.4K

Yaşamaya başladığı his karmaşası beraberinde bir sarsıntı ile geldi Yusuf'a. Bu o değildi. Başını daha da dik... More

Kesit
1. Bölüm
2. bölüm
3.Bölüm
4.bölüm
5.bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23. Bölüm
24.Bölüm
25. Bölüm
26. bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36. Bölüm
37.Bölüm
38.bölüm
39.Bölüm
40. Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47. Bölüm
48.Bölüm
49. Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
63. Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm
68. Bölüm
69.Bölüm
71.Bölüm
72. Bölüm
73.Bölüm
74. Bölüm
75.Bölüm
76.Bölüm
77.Bölüm
78.Bölüm
79.Bölüm
80.Bölüm
81.Bölüm
82.Bölüm

70. Bölüm

1.9K 187 48
By KimyaGC

Saat gece yarısını henüz geçmiş. İstanbul karanlık, karanfil sokak sessiz ve uykuda.

Bahçe kapısından hışımla çıktı Ömer.. Düşünmeden, tartmadan, tam anlamıyla ne yapacağını anlayamadan.. Fakat biraz önce adamın beklediği köşede kimse yoktu artık. Gitmişti.. Hem belki böylesi onun için daha hayırlıydı. Biri çıkıp sanane dese, ne diyecekti? Ayrıca artı bir ihtimal daha vardı ki, o da Dilruba'nın o adamla konuşuyor olmasıydı. Düşününce çok güçlü bir sebep olduğuna kanaat getirdi ve odasına döndü.. Çünkü o ikisini daha önce konuşurken görmüştü.

Pencereden sızan ay ışığının sakin aydınlığını bir kez daha yeterli görüp pencereye doğru yaklaştı istemsizce. O akşam kaçıncı olmuştu bu düşünmeden hareket etmeler, bilmiyordu. Nitekim tam olarak farkında da değildi. O an onu gizlice yöneten şüphesiz ki iç güdüleriydi.

Yarım perdeyi eli ile hafifçe kenara aldı.

Dilruba biraz önce bıraktığı yerde hala aynı şekilde çok konsantre ve her şeyden uzak kitap okumaya devam ediyordu. Akşam rüzgarı yarısı yanmış mumun küçük alevini dansa davet ederken hareketli ışığı genç kızın suretine düşüyordu.

Ömer evdeki bir çok kişinin ikisini yakıştırdığını biliyordu. Ne kadar farkında değil gibi davransa da anlama ve kavrama yeteneği oldukça gelişmiş bir genç adamdı. Serra Sultan'ın son zamanlarda onun yanında hep Dilruba'dan bahsetmesinin tesadüf olamayacağını bilecek kadar da annesini tanıyordu üstelik.

Ve o anlar da yengesi Gülnihal'in daha derin, imalı ve gülen bakışları da cabasıydı. Düşününce gülümsedi Ömer. Gülnihal'in çocuksu ve asla içinde bir şey saklayamama durumu etrafına daima iyi bir enerji yayıyordu..

Kendini aynı yöne bakarken bulunca geri çekildi ve aklını dağıtmak istercesine başını salladı..

"Bu bilinç altı ne garip şey" dedi.

Onu güçlü bir okyanus akıntısı gibi içine çeken şeyin etrafında dönenler olduğunu düşündü. Akabinde o an için, kendince konuyu kapattı ve rafa kaldırdı.

Tabi bu ne kadar böyle devam eder bilemezdi. Çünkü her tecrübesizllik mutlak bir yanılgıya dönüşürdü. Özellikle onun o vakte kadar hiç bir gönül meselesinin olmamış olması elbette ki bir kayıp değildi ancak bazı şeylerin tam olarak nasıl ve hangi sebepten yaşandığını anlamasını daha güç bir hale getirebilirdi.

Bir kaç gün sakin ve sessizce akıp gitti öylece.

Gülnihal, o sabah bahçede uçuşup cıvıldaşan kuş sesleri ile gözünü açtı. Bir tüy kadar hafif ve bulutlar kadar ipeksi.. Tabi bu durum da taze çiçek kokusunun katkısı da azımsanamayacak kadar fazlaydı..

Başını kaldırıp baktı. Hemen başucundaki mavi çiçekli porselen vazoda yeni açmış bir demet yasemin öyle güzel duruyordu ki, görür görmez göz bebekleri ışıldadı, yüzü yumuşadı ve gülümsedi.. Etrafa bakındı fakat yalnızdı. Yusuf gitmişti. Keşke onu görse ve şöyle sıkı sıkı sarılsaydı..

"Yusuf" dedi. Çiçeklere doğru eğilip koklarken. "Sen ne güzel bir adam oldun böyle"

Mutluluk bu kadar kolay kazanılan bir duygu iken, bazen tatlı bir sözcüğün, bazen sıcak bir gülüşün bazen ise o gün olduğu gibi bir buket çiçeğin içine gizlenebilecek kadar cömert ve sürekli çoğalan bir şey olmasına rağmen dünyada onca insan hangi sebepten mutsuzdu?

Para, mevki, şaşa, güç, itibar ve bilhassa otorite..

Eğer bunlar bir demet çiçeğin yaptığını yapamıyorsa gerek var mıydı hırs bataklığında yaşamaya, kötü olmaya, kötülük yapmaya?

Hiç sanmıyorum!

Gözlerini kapattı ve olabildiğince eğilip bir kez daha kokladı.. O mini mini çiçeklerin içine bütün odayı köşe bucak kuşatacak kadar çok koku nasıl sığabilirdi? Hayretle doğruldu onu düşünceye iten şeylerle birlikte.

Yaklaşık yarım saat içinde toparlandı.. Eskiden olsa on dakika sürecek hazırlık zaman olarak artık, çarpı üç vaktini alıyordu.. Zümrüt yeşili çok güzel bir elbise giydi. Başına da açık renk bir başörtüsü taktı.

Aynada kendine bakarken orta boy bir karpuz kadar olan karnına takıldı bakışları. Elini hafifçe gezdirdi üzerinde.

"Senin o pembecik yanaklarını öpmek ve mis kokunu içime çekmek için sabırsızlanıyorum yavrum.. Ama daima söylediğim gibi sağlıkla, ve vakitlice gel İnlaAllah"

Odadan çıkarken artık bacaklarının onu taşımakta ne kadar güçlük çektiğini bir kez daha fark etti..

"Günaydın Yenge"

Karşı koridordaki odasından çıkan Hamza da merdivene doğru yöneldi..

"Günaydın"

"Lütfen dikkatli ol, son zamanlarda biraz.."

Gülnihal başını kaldırıp kızgınlıkla baktı ona. "Biliyorum son zamanlarda biraz fazla kilo aldım. Hatta biraz daha zorlarsam bir fıçı misali buradan en aşağıya kadar yuvarlanarak inebilirim değil mi?"

Hamza yanlış anlaşılmanın telaşıyla atıldı. "Hayır hayır asla öyle demek istemedim. Son zamanlar da yorgun gözüküyorsun demek istemiştim"

Gülnihal dayanamadı ve gülümsedi "Biliyorum" aynı gülümseme ile bakışlarını indiği merdivene çevirdi ve konuşmaya devam etti "Azıcık takılmak istedim sana. Bu arada Zeliha ve senin için ne kadar mutlu oldum bilemezsin"

Hamza biraz utandı ve gözlerini kaçırdı.

"Teşekkür ederim. Bizim için en iyisini istediğini biliyorum. Bir abla gibi gözün hep üstümüzdeydi"

Gülnihal kendini sağlama almak için trabzandan tutundu. Hamza'ya döndü tam orta yerde "Bu o kadar da mühim değil. Lütfen bunun için minnet besleme. Siz de bana karşı her zaman çok iyi ve dülünceli oldunuz. Kardeş olmak için aynı anneden doğmaya gerek yok, siz zaten benim kardeşimsiniz"

Önüne döndü ve özellikle kendi için duygusal bir konuşmaya dönüşen diyaloğun seyrini değiştirmek adına konunun temasını biraz şekillendirdi.

"Sizi gerçekten çok seviyorum. Fakat bu konuşma burada bitmeli" Zorla bir adım daha attı "Çünkü bildiğin üzere bu sıra oldukça duygusal ve ağlak bir anne adayıyım" Arkasına döndü ve kaşlarını çok küçük çattı "Aramızda kalsın abin bu sıralar baya dertli. Bil bakalım neden?"

Hamza gülerken küçülen gözleri ile başını olumsuz anlamda salladı.

"A dese ağlıyorum. Elim de değil" dedi kıkırdarken..

Yaklaşık bir saat sonra Yusuf, Vedat ile kapalı çarşının oradaki muhallebici de buluştu. Büyük bedesten (bedesten=çarşı) olarak adlandırılan Kapalı Çarşı Nuruosmaniye, Mercan ve Beyazıt arasında yer alıyor. Fatih Sultan Mehmet Han döneminde yapılmaya başlanan ve tam olarak 250 yıl gelişmeye ve geliştirilmeye devam eden çarşı, yatay mimarili kocaman bir alışveriş merkeziydi.

Gelenek üzere, kuşluk vakti dua (Salaten Tüncina) ile açılan ve ikindiye kadar açık tutulan Kapalıçarşı'da 30.700 metrekare alanda, tonozlu 66 cadde ve sokak, 24 kapı, 2 bedesten, 5 camii, 1 mektep, 7 çeşme, 10 kuyu, 1 sebil, 17 han, yaklaşık olarak da 4000 dükkan yer almıştır.

Kısa bir hoş beş sonrası konuya girdi Vedat.

"Sana hayırlı haberler vermek isterdim fakat durum zannettiğimiz kadar kolay kapanacak bir konu olmaktan çok öte. Meslek ve etik değerler sebebiyle çok detay veremiyorum, biliyorum ki anlayışla karşılarsın"

Yusuf başı ile onay verince devam etti konuşmaya "Cemiyet görünümlü bu şebekenin arka bahçesinde inanılmaz büyük bir insan ağı var. Sürekli yeni isim ve bağlantılara ulaşıyoruz. Hedef sensin, senin ailen ve huzurun fakat bu kırık bir aşk ve intikam hikayesi sebebiyle bulaştığın bir durum olamaz. Yani Elena sana ulaşmak için koz olarak kullanılmış gibi gözüküyor"

"Neden?" Diye sordu Yusuf.

"Tezgah çok daha büyük. Sınırlar güçlendirildi. Şöyle ki, yaptıkları ülkeler arası kaçakçılıktan istedikleri verimi alamadıkları için deniz aşırı tüccarlığı hedeflemişler. Bunun için birinci basamak da sizsiniz. Çünkü Tersane ve limanda söz ve itibar sahibisiniz. Ahmet amca zamanında inanılmaz geliştirdi orayı. Bunları biliyor ve o nedenle sizi bu kadar mevzunun içine çekiyorlar"

Yusuf'un kafasında her şey artık daha net ve şeffaftı. Elena'ya karşı şefkat, acıma ve geçmişe dönük bir üzüntü hissetmediği gibi nefret gibi güçlü ve beslendiği kişiyi zihinde sürekli taze tutan bir duyguyu dahi ona layık görmüyordu. O da karısı dışındaki tüm kadınlar gibi görünmezdi artık onun için. Ancak bu kadarını beklediği de söylenemezdi. Biraz şaşırmıştı.

Bu işler tamamen son bulana kadar kendi bölgesini tüm gücüyle koruyan ve savunan lider bir aslan gibi ailesini gözetmeliydi. Bu en çok onun üzerine vazifesiydi ve bu vazifeyi resmi bir buyruk gibi yerine getirmeliydi.

Aklının karışıklığı gözlerine bir kaç kat perde indirdiği için Kapalı çarşıdaki o muazzam koşuşturma ve arı gibi çalışan insanları görmedi. Yol boyunca düşündü.

Gülnihal'e hiç belli etmeden, yansıtmadan ve sıkıntısı ona sirayet etmeden bu işlerin bitmesi için dua etti.

Akşam üzeri eve birlikte dönmek için sözleştiği yerde Mustafa ile buluştu. Onun son zamanlardaki halinden hiç memnun değildi ve bu konuşmak için iyi bir fırsat olabilirdi.

Büyük meydanın tarihi taş mektebinin önünden geçerken küçük bir nüans ile hafızasını başka bir vakte taşıdı.

"Kaç yılın geçmişti burada?"

"7 yıl" dedi Mustafa. Başını çevirip baktı mektebe.

"Bulduğumuz her fırsatta kaçar az ilerdeki panayıra giderdik onunla"

"Kim?" diye sordu Yusuf.

"Ayşe ile. Tabi o kızların eğitim gördüğü alandaydı fakat bir şekilde orta yolu buluyorduk. En az benim kadar yaramaz ve haylazdı. Hiç erkek arkadaş ihtiyacı çekmedim o dönem"

Gülümseyip başını tam karşılarındaki çok yaşlı ve kocaman çınar ağacına çevirdi.

"Bir gün tanımadığımız bir kaç çocukla kavga ettik ve kaçarken bu ağaca tırmandık. Benden daha çevik ve korkusuzdu" Üzerinden çok zaman geçmiş olmasına rağmen anıları hayatının geri kalanında zihninde defalarca kendini tekrar etmişti.

Böylece Yusuf da isabet oranı çok yüksek bir atış yaptı.

"Çocukluğuna dair hatırladığın her şeyin mutlaka onunla ilgisi var. O halde neden?"

Mustafa hastalığın etkisi ile bir kaç öksürdü "Bir çok nedeni var. Tek tek hepsini sayamayacağım. Bir kere farklıyız. Kavga edip edip barışan o iki küçük tamamen büyüdü abi. Ve o büyüme sürecinde birbirimizi çok kırdık.  Ona ne dün nede bugün hiç o gözle bakmadım. Şimdi nasıl aynı odaya gireyim?" Ekleyecek bir kaç cümlesi daha olduğunu fark edip devam etti. "Sen şanslı bir adamsın. Böylesi belki milyonda gerçekleşecek bir olay. Sevmediğin biriyle evlenip seveceğini, anlaşıp mutlu olacağını beklemek kumardan farksız"

Onu belki en çok anlayan kişi ile yanyana yürüyen Mustafa abisine karşı tüm kartlarını açmıştı. Aslında normal şartlarda karakterine çok ters olan tüm o olumsuz düşünceler korkudan ibaretti.

Kendi başına yaşamakta olduğu gerçeklikle sanrı arasında ki ara bölgesi ihlal ve işgal edilmiş gibi huzursuz oldu. Çünkü insan zihninin karmaşık yapısı tıpkı bir labirent gibi kişiyi çoğunlukla aynı yere çıkarırdı. O nedenle Mustafa çıkış aramadığının, aksine içerde dönüp durduğunun idrakına varamıyordu.

"Sen tam olarak o zamanlar benim olduğum yerdesin. Bir abi olarak benim gittiğim yoldan gitmeni istemem çünkü ben çok yanıldım ve aynı doğrultuda hata yaptım. Sen daha ılımlı ve hayat dolu bir karaktersin. Nitekim Ayşe de öyle. Çok iyi, terbiyeli, akıllı bir kız. Bu kadar çok düşünme. Hayırlısı de ve tevekkül ile bekle. Zaten nasip değilse gök kubbe yerinden oynasa da olmaz o iş"

Continue Reading

You'll Also Like

SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.5M 96.6K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
5M 235K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...
264K 17K 45
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel
4M 248K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...