Sahibim

由 AnormalEylul

10M 279K 29.6K

**Bazen birşeye sahip olduğumuzu sanırız. Ama yalnızca 'sanırız'** "Herşey yoluna girecek!" "..." "Herşeyi un... 更多

Dikkat!
S~10~
S~11~
S~12~
S~13~
S~14~
S~15~
S~16~
S~17~
S~18~
S~19~
S~20~
S~21~
S~22~
S~23~
S~24~
Hımm
S~26~
S~27~
S~28~
S~29~
S~30~
S~31~
Yazanın İsyani!!
S~32~
S~33~
S~34~
S~35~
S~36~
S~37~
S~38~
S~39~
Hatırlatma..
S~40~
S~41~
S~42~
S~43~
S~44~
S~45~
S~46~
S~47~
Geçmişin İki Yüzü
S~48~
S~49~
S~50~
Duyuru
S~51~
S~52~
S~53~
2. Kitap?
~Final~
Özel Bölüm & Teşekkür ?
Merhabalar...

S~25~

185K 6.2K 714
由 AnormalEylul

-Damla Acar-

 

Sabah kalktığımda karnımdaki ağrıyla yüzümü buruşturdum. Daha yeni 1 aylık bebeğin bu kadar ağrıya sebep olması ne derece sağlıklıydı bilemiyordum. Sanırım doktorun verdiği jelden biraz daha fazla sürmeliyim. Tabi o da ne derece sağlıklı olurdu bilemiyordum.

 

Bunu üç gün sonra doktora giderken normal olup olmadığını sormalıydım. Onca şeye rağmen yaşamak için direnen bebeğim birden bire bana bu acıyı neden yaşatıyordu. 
Gözlerimi daha açamadan elim karnıma gittiğinde bir engele çarpmayla gözlerimi açıp karnıma baktım. Demirin eli karnımın üzerinde duruyordu. Elimle elini üzerimden alıp başka yere koyduğumda birkaç saniye sonra bana daha çok sokularak sarıldı.

Onca yaptığından sonra birden ne olmuştu da 180 derece dönmüştü. Gerçi 30 derece de denilebilir. Ve bu hali beni daha da korkutuyordu. En azından eskiden bana nasıl davrandığını bildiğimden her şey daha netti. Şimdiyse sadece korkutucu bir tuhaflık..

Sıkıca saran kollarından bir an önce çıkıp ağrım artmadan baş etmenin yolunu aramalıydım. Elini bir kez daha iterken gözlerini açtı. Ah lanet olsun, uyandırmıştım işte!

Ne yaptığımı anlamak ister gibiydi. Daha sonra başını kaldırıp ben tarafta duran saate baktıktan sonra yine gözlerini bana dikti. Gözlerini kısarak konuştu. Her ne kadar gizlese de sesinden kızgınlığı belli oluyordu.

“Kımıldanıp durma. Saat daha yeni 6 oluyor. Gözlerini kapat ve uyu!” deyip gözlerini kapadı. Sanki keyfimden ayaktayım.  Sarılmamıştı bu sefer, kendi tarafına dönmüş yatmıştı.

Üzerimdeki örtüyü kaldırıp ayaklarımı yere koyup yatakta oturur pozisyona geçtim. Bir süre böyle kaldıktan sonra sıcak bir şeyler içmenin işe yarayacağını düşünerek ayağa kalkıp üzerime bir şeyler alıp banyoya doğru yürüdüm.

Tam banyoya girecekken arkamdan yine aynı sesi duymam bir oldu. “Niye kalktın? Yat, daha erken” sinirle gözümü kapatıp derin bir nefes aldım. ‘Sana ne lanet olasına, kalkarım kalkmam. Sana ne?!’ diye bağırmamak için daha çok derin nefesler alarak kendime hakim olmaya çalıştım. Zaten ağrım vardı birde onunla uğraşmak istemiyordum. Sadece umursamayıp yatıp uyusa olmuyor muydu sanki..!

 

“Ağrım var. Sıcak bir şeyler içeceğim” diyerek içeri girdim. Elimi yüzümü yıkayıp hızlı bir şekilde üzerimi değiştim. Çıkardığım eşofmanı kirli sepetine bırakarak odaya girdiğimde Demirin yatakta olmadığını görmüştüm. Yatağın kenarında bıraktığım terlikleri ayağıma geçirerek odadan çıktım. Mutfağa gitmek için salonun önünden geçerken bir an duraksayıp içeri bakıp utançla gözlerimi kapadım. Dün akşam olanlar gözlerimin önünden film şeridi niteliğinde ağır ağır geçiyordu. Tam anlamıyla rezil olmuştum!

 

..Dün akşam..

Pür dikkat filmi izlerken Demirin birden beni kendine çevirmesiyle paniğe kapılmıştım. Ondan uzaklaşmak adına kımıldanırken ellerinin belimi sarmasıyla çabalarım boşa gitmişti. Bana dokunmasını bu kadar yakın durmasını istemiyordum. Gerçi isteklerim kimsenin umurunda değildi ya boş ver..

Önüme düşen saçları arkaya doğru elleriyle atıp “Çok güzelsin” dediğinde yüreğime de büyük bir korku salıvermişti. Büyük bir titreme dalgası vücuduma yayılmıştı bile. Bu titreme heyecandan değil baştan sona korkudandı. Allahım ne de çok sindirilmişim meğerse.

Korkunun da etkisiyle titreyen sesimle “Uyumak istiyorum” diyebilmiştim. Tek amacım bir an önce bu ortamdan kurtulup uzaklaşma isteğimdi. 
Uzaklaşmak yerine üstüme doğru eğilirken “Şşş sakin ol” demişti. Çok kolaymış gibi.. Basit bir cümle. Bir de benim açımdan bakmayı deneyebilseydi keşke..

Başını iyine boynuma gömüp derdin derin nefesler alıp öpmeye başladığında artık durmayacağını anlamış; filmin sonunu görmüştüm. Yine aynıydı. Koltukta neredeyse uzanır pozisyona gelmişti üzerimde.

“Ohaaa..!” diye bir ses duyulduğunda üzerimden kalkmayıp başını kapıya çevirdiğinde yerin yedi kat dibine girmek istemiştim. Ama ne mümkün..

Demir üzerimden kalkıp beni de kolumdan tutup oturup pozisyonuna getirdikten sonra üzerime göz atıp birazcık açılan karnımı da kapattıktan sonra hala kapı eşiğinde duran üçlüye bakışlarını çevirdi.

Öfkeyle “Siz niye erkenden geldiniz!” dediğinde bundan daha fazla utanamayacağımı düşünüyordum. Gözlerimi kapatıp onları görmemek istedim. Ben görmezsem onlarda beni görmezdi değil mi? Ufff..

Çocuklar içeri gelirken Batuhanın “Sizin odanız yok mu da ortalık yerde..” demesiyle sözünü bitiremeyip Efe tarafından başına şaplağı yemesi bir oldu. Batuhan oldukça patavatsızdı doğrusu! Nerede ne diyeceğini bilmiyormuş gibiydi. Ya da en kötüsü bu halimizden zevk alarak eğleniyordu!

Ama içinde kesinlikle kötülük barındırmayan biriydi. Bunu hastanede kaldığım dönemlerde anlamıştım. Ama bir erkeğe göre fazla konuşkan ve karşısındakini konuşturmayan cinstendi. Yine de onunla birlikte olacak kız çok şanslı olacaktı..

Aras Batuhanı “Kapat çeneni ve geç otur” diyerek uyardı.

Batuhanın yüzünü hoşnutsuzca buruşturarak karşımızdaki koltuğa yayıldı. Bir şeyler söyleyecekken ifadesinden yine söyleyeceği şeyin hoşuma gitmeyeceğini anlamıştım.

Efeye dönüp “Niye vuruyorsun ki!” dediği gibi bize dönüp başıyla bizi gösterip “Onlar yaparken sorun yokta ben derken mi soru..” derken yine susturulmuştu. Sanki ben bir şey yapıyordun da.. Tövbe tövbe.. “Ya vurmasanıza!” diyerek isyan etmişti. Ama bunu da sonuna kadar hak etmişti.

Batuhanın susmasıyla konunun kapanmasına sevinirken hiç beklemediğim darbe Arastan gelmişti “Bence odanıza geçin siz” dediğinde inanamıyormuşçasına gözlerimi ona dikmiştim. Sende mi?!

Efe’nin de “Bence de” demesiyle akacak göz yaşlarım sınıra gelmiş zor dayanıyorlardı. Yine de akmamaları için direniyordum. Neden benim de burada olduğumun farkındalığıyla konuşmuyorlar. Neden ot yerine konuluyorum!

Demir uyarıcı ses tonuyla konuştu “Kesin sesinizi! Niye erken geldiniz siz?” dedi. Demirin lafı üzerine çocukların dudakları yukarı doğru kıvrılırken, Efe alaylı ses tonuyla “Gidelim isterken” dediğinde Demir anında “Neyse geldiniz artık” demişti. Bu konuşmalar yüzünden rahatsız oluyordum.

Ama en son Batuhanın dediğiyle kendimi durduramamıştım.

“İşinizi de bitiremediniz. Yarım kaldı.” Dediğinde yanaklarımdan yaşlar süzülmeye başlamıştı. O an Arasla göz göze gelmiştik. Sanırım ne halde olduğumu yeni fark ediyordu. Batuhan “Rahatsız ettik ama..” diye devam ederken Aras yüksek sesle “Yeter tamam uzatma artık” diye uyarsada Batuhan “Yalan mı söylüyoruz. Her şey ortaday..” derken Arasın hızla yanıma gelmesiyle sözünü tamamlayamamış yarım kalmıştı.

Yaptığının kötü amaçlı olmadığını biliyordum ama buna da katlanamıyordum. Kızgınlık değil kırgınlığım vardı.

Aras önümde çökmüş eliyle göz yaşlarımı silerken Batuhan da yanıma oturup saçımı okşamıştı.

Batuhan “Özür dilerim güzelim. Ben şaka olsun diye dedim. Seni üzeceğimi bilemedim” dedi.

“Biliyorum” dedim. Sesim ağlamamdan dolayı boğuk çıkmıştı.

“O zaman niye ağlıyorsun?” dediğinde “Bilmiyorum” diyerek daha çok ağlamaya başlamıştım. Batuhanın yüzünde bir gülümseme oluştu ve başıma öpücük kondurduğunda daha da ağlamıştım.

Ben kendimi durduramadığımdan dolayı derin derin iç çekerken nihayet odaya gittiğimde utancım azda olsa geçmiş, ağlamanın verdiği halsizlik ile hemencecik uyuyabilmiştim.

 

 

Salonun kapısında durmaya bir son verip mutfağa girdiğimde Demirinde burada olduğunu gördüm. Ocağın başında bir şeyler yapıyordu. Arkası bana dönük olmasına rağmen geldiğimi fark etmiş olmalıydı.

“Nerede kaldın?” diye sorduğunda ‘Dünde’ diyemedim..

“Biraz dalmışım” diye geçiştiredim.

“Hala ağrın devam ediyor mu?” dediğinde elim karnıma gitmişti. Biraz daha iyiydim ama yine de ağrım vardı.

“Çok fazla değil” dedim. Hala arkası bana dönüktü.

Bana doğru döndüğünde elindeki kupayı bana uzattı.

“İç” dedi.

Kaşlarımı çattım. Neydi ki? Niye içecektim?

“Bu ne için?” diye sorduğumda omzunu silkti.

“Hamilelikte ağrılara iyi geliyormuş” dedi. İyi de bunu o nerden biliyordu? Sanki daha önce yaşamış gibi.

“Nerden biliyorsun?”

Elindeki telefonun ekranını bana doğru tutup “Bilmiyorum. İnternette karnı ağıran bir hamile içmiş. Sonrada yazmış.” Dedi.

Elindeki telefonu alıp baktığımda ‘Kadınlar Kulübü’ adlı sitede bir başlık adı altında bu konunun açıldığını ve 700 küsur sayfa yorum yapıldığını gördüm. Birkaç tane yorumu bende okumuştum. Özellikle ilk iki ay içerisinde ağrıları olan gebelerin hafif bitkilerle aromalanmış bitki çayları içmelerinin rahatlandırdığını yazıyordu.

Telefonu geri verip bardağı aldığımda ilk kokusu burnuma çarpmıştı. Allahım biliyorum çok günah ama iğrenç kokuyordu! Dayanamayarak bardağı tekrar geri Demire uzattım.

“Midemi bulandırıyor” derken kokusunu tekrar almamla öğürme isteğim artmıştı. “Kokusuna bile dayanamıyorum nasıl içmemi bekliyorsun” dedim. Koklaması için burnuna doğru kaldırdığımda kendi de kokusunu alıp yüzünü buruşturdu. Ama daha sonra yine eskisi gibi kendinden ödün vermeyen bir ifadeyle konuştu.

“Burnunu tut ve hepsini bir dikişte iç” yüzümü buruşturdum “Ilık zaten. Hadi” dediğinde oflayıp hepsini bir dikişte içtim. İçtim ama ne içmek!

 

--

Saat 7 ye doğru herkes ayaklanmaya başlamış teker teker mutfağa doluşuyorlardı. Ben sonra kuran Arasa yardım ederken diğerleri de masaya oturmuştu. Son kahvaltılıkları da masaya koyduğumda Arasta çayları getirmişti.

Burada olduğumdan beri ne zaman görsem Aras hep kahvaltıyı hazırlayan ve yemek yapan taraf oluyordu. Nadiren çocuklar yardım etse de Arasa yapıyordu. Benim ağabeylerim asla sabah kahvaltı kurup akşam yemek hazırlamazdı. Doğan ağabeyim neyse ki kendi kaldığında tek başına aç kalmaz bir şeyler yerdi kalkıp ama Özgür ağabeyim ölse kalkıp bir şey almaz, yapmazda yemezde.. Yumurta bile kırmazdı hiç.. Ona varacak olana acıyordum. Ki zaten ağabeyimin de ciddi bir ilişkisi hiç olmamış ve olacağa da benzemiyordu.

Bende masada yerimi aldığımda kahvaltıya başladık. Kimse konuşmadığından dolayı oldukça sessiz bir kahvaltı olmuştu.

“Verdiğin dosyayı gösterdim akşam” dedi Demir Arasa.

“Öyle mi?” diyerek bana Döndü Arasa “Ee nasıl olmuş?” diye sordu.

“İç mimarlık okuyorum. Pek anlamam öyle şeylerden” diyerek üzerimden attım. Şimdi birde beğenmediğimi söylesem ne değişecek ki. Belki de böyle güzeldi. En azından daha verimli bir proje için daha etnik işe yarar şeyler eklense daha iyi olabilirdi.

“Yani beğendin?” diye sorduğunda benim yerime Demir vermişti cevabı “Sorma çokk beğendi” dediğinde Arasın yüzünde memnun bir ifade vardı. Bense gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

“Bence de güzel bir proje” dediğinde Demir alayla onlara bakarken diğer üçlü kendinden emin ve gururlu bir şekilde tatmin olmuş gibilerdi.

“Tabi birkaç değişiklik yapmamız gerekiyormuş” dediğinde Aras bana ‘Öyle mi?’ dermiş gibi kaşlarını kaldırdığında gülmemek adına dudaklarımı ısırmaya başladım. Sanırın dün dediklerim Demir tarafından da mantıklı bulunmuştu.

“Neresi değiştirilecekmiş?” diye sorduğunda Demir arkasına yaslanıp ellerini göğsünde birleştirip “Projenin hepsi” dediğinde Aras “Tamam o zaman söyleriz orayı değiştirirler” diyerek kahvaltısına döndü. Birkaç saniye sonra jetonun düşmesiyle “Hepsi mi?” diye sorduğunda Demir başıyla onaylamıştı.

 

--

Kahvaltı masasından kalkacakken Arasa gelen mesajla Aras bana dönerek “Doğan mesaj atmış bugün ‘ Eski tip yapı evler’ projesinin toplantısı varmış. Saat 11 deymiş. Eğer gitmek istiyorsan gelip seni alacakmış” dediğinde içime bir güneş doğdu sanki. Bu proje yapılırken bende oradaydım. Ve çok fazla uğraştığım projeydi. Orada olmayı her şeyden çok istediğimi bile ağabeyim beni es geçmemişti.

Üzerimde düz kot pantolon ve mavi bol bir kazak vardı. Böyle gidemezdim. Arasa “Tamam o zaman ben gidip üzerime uygun bir şeyler giyinip hazırlanayım. Söyler misin yarım saat sonra beni alsın” dedim.

Aras “Tamam” derken aynı anda Demir de “Hayır” demişti.

İyi de hani çalışmama izin vermişti. Yine ne oldu da fikrini değiştirmişti. Değişken kişiliği beni daha fazla yoruyordu. Onca yaptıklarına rağmen yıkıcı olmak yerine yapıcı olmaya çalışıyordum. Ama bir şeyler değişmiyor gibiydi. Yine aynı yere gelmiştik. Bunca şeye rağmen onunla konuşmuştum bile. Ben bile böyle yapabiliyorken o neden böyleydi.

Ne uğruna yaşamıştım böyle şeyleri bilmiyorken bile onlarla aynı masaya oturuyordum ben. Belki de bunları bana yaşattığına değecek gerçek bir nedeni vardı benim bilmediğim; ona da eyvallah. Ama onca dedikten sonra tekrar böyle olmak neden!

“Sonuçta bir stajyer öğrenci olarak orda bulunmam gerekmiyor” dediğinde bu sefer öfkemi içimde tutamayarak sinirle konuştum “O iş için ne kadar çalıştım ben senin haberin var mı?! Bu benim uykusuz gecelerimin, emeğimin karşılığı! Orada olmak benim hakkım. Tamam mı!! Ben onca uğraştıktan sonra gelip tek bir cümleyle “Orada bulunman gerekmiyor” diyemezsin. Buna sen karar veremezsin” dedim.

Bakışları yüzümde takılı kalırken diğerleri de bizi bakıyordu. Bakışları sanki yüzüme baktığında aklımdan geçenleri okuyormuş gibiydi. Ürkütücü gerçeklik..

“Tamam, git hazırlan biz geçerken bırakırız” dediğinde bir şeyler söylemek için ağzımı açacakken vazgeçip içeri geçtim hazırlanmak için.

Edanın bıraktığı kıyafetlerden iş için uygun bir şeyler var mı bakmak için dolabı açmıştım. Bir çok etek ve pantolon vardı. Etek giymek istemediğimim için pantolon bakmaya başladım.

Siyaha dönük koyu lacivert bir pantolon ceket takımı çıkardıktan sonra içime de beyaz bir bluz aldım.

Kıyafetleri üzerime geçirdikten sonra aynanın karşısına geçip soluk bir makyaj yaptıktan sonra saçlarıma bir şey yapmayıp el yardımıyla düzelttim. Kendiliğinden hafif dalgalı gibiydi. Her ne kadar böyle sevmesem de düzleştirici yoktu burada.

Masanın üzerinde duran siyah gri kolyemi de taktıktan sonra, siyah gri şeritleri olan küçük el çantamı aldım. Ayağıma da siyah stiletto ayakkabılarımı geçirdim. Aynada son bir kez kendime baktığımda görüntü oldukça hoştu. Odadan çıkıp salona geçtiğimde hiç girmeden “Hazırım ben” diyerek seslendim.

 

-Demir Tunalı-

Damlanın seslenmesiyle ona dönerken ağzım açık kalmıştım. Gerçekten şık ve.. Güzel görünüyordu. Kıyafeti çok yakışmıştı. Sanki yüzünde hiç makyaj yok gibiydi. İçindekinin her ne kadar önü biraz açık olsa da memesi yok denecek kadar küçük olduğundan dolayı sorun yaratmıyor gibiydi.

Yutkunup yerimden kalkarken “Tamam hadi çıkalım” dedim. Dışarı çıktığımızda Damlaya arabayı gösterip geçmesini söyledim. Damla giderken çocuklara dönüp “Siz direkt şirkete gidin ben Damlayı bıraktıktan sonra gelirim” dediğimde “Tamam” diyerek onayladılar. Bende arabada yerimi alırken Doğanların şirketine doğru sürmeye başladım..

Araba yolculuğu sessiz geçerken sabah ki ağrısının geçip geçmediğini merak ettiğimden dolayı yoldan gözümü almayıp “Ağrın hala devam ediyor mu?” diye sordum.

Başımı çevirmeyip göz ucuyla baktığımda dediklerimden sonra eli karnına gidip oturduğu yerde biraz dikleşti.

Önüne bakarken “Hayır” dedikten sonra bana bakıp “Sanırım o şey iyi geldi. Sonra ağrıyı unuttum” dediğinden nedense ekom tatmin olmuştu. Sonuçta arayıp ben bulmuştum tarifi.

“İyi” …. “Zaten 2-3 güne kontrole gitmen gerekiyordu.” Dedim.

Biraz daha sessizlik olmuştu. Şirkete yaklaştığımızda bu sefer sessizliği Damla bozmuş beni de şaşırtmıştı.

“Bir şey soracağım. Dürüstçe cevap verir misin?” dediğinde gözümü kısıp ona baktım.

“ ‘Evet’ desem cevabıma inanacak mısın?” diye sordum.

“Evet inanacağım. Ne dersen..” dediğinde gerçekten ne soracağını merak ederek sormasını bekledim.

“Doğan ağabeyimle aranda ne mesele var?” tek bir soru. Cevabı işkence.

Detaya girmeden sadece “Kız meselesi” dediğimde şirketin önüne varmak üzereydik.

“Kız meselesi öyle mi?” diye mırıldandığında ona baktım. O da başını kaldırıp bana baktığında gözleri dolmuştu. Şirketin önüne geldiğimizde arabayı durdurup ona bakmaya devam ettim. Kendini zor tutuyor gibiydi. Onca şeye ağlamamıştı bile. Şimdi niye böyle gözleri dolmuştu ki.

“Uğruna bunca şeyi yaşadığım sadece bir kadındı öyle mi?” dediğinde işte o zaman göğsümde bir bıçak hissetmiştim. Bir el her kelimede tekrar tekrar saplıyor gibiydi.

Dolu gözlerini benden ayırmadan “Değdi mi bari?” diye sorduğunda aklımda sadece dolu gözleri vardı.

“Ağlama” dedim. Ağlamasını istemiyordum. Boş boş kafasını iki yana sallayıp arabadan çıktı. Kapıyı kapattıktan sonra camdan eğildiğinde bir kez daha gözleri gözlerimle buluştu.

“Asla ağlamayacağım” deyip derin bir nefes aldıktan sonra “Bir erkeğin karşısında ağlayan kadın, hile yapan kadındır. Göz yaşlarıyla, duygularıyla, bedeniyle kandırır.. Ve ben hiçbir oyunda hile yapmadım..” dedi ve arkasını dönerek şirkete doğru ilerledi.

Sedef ağlayarak gitmişti…

Kendi halime güldüm. Akan her bir damla göz yaşı için dünyayı yakardım, o kadar çok hile yapmıştım ki bu oyunda..

 

HERKESE İYİ AKŞAMLAR :)) UMARIM BEĞENİRSİNİZ. YENİ BÖLÜM CUMARTESİ GELECEK OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN ;)) 

继续阅读

You'll Also Like

274K 17.7K 25
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
987K 26.8K 83
Cinsel içerik, şiddet vb olaylar içeriyor çok sık olmamak kaydıyla lütfen bunu bilerek okuyun!! Kendini bulunduğu durumdan kurtarmakla beraber ona...
1.4M 31.5K 43
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...
ASYA 由 Su

ChickLit

265K 14.6K 29
Abi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Bölümleri yazdıkça atacağım. "Onu istemiyorum." Nefret dolu bakışları bendeyken babamdan uzakla...