sabah yıldızı' taekook

By adorekimh

311K 33.2K 8.5K

Kim Taehyung, Asya Bölgesi Tenis Finali maçında her şeyin iyi gideceğini düşünüyordu, son seti almak için ser... More

prologue, peace in the quiet
one, it's not the end of story
two, the shining sky hides me
three, i'm a lilac and you are my sun
four, dance around the living room
five, my taste in music is your face
six, you know that i mean
seven, eyes full of stars
eight, runnin' through my heart
nine, well you cured my january blues
ten, use your hands in my spare time
eleven, i know all your favourite spots
twelve, put your hands on me
thirteen, i won't forget the love we had
fourteen, my heart knew that i couldn't
fifteen, your favourite liquor off the top-shelf
sixteen, thought that you were smarter
seventeen, satisfaction feels like a distant memory
eigteen, when you're used to rollin' like a rollin' stone
twenty, nothing happened in the way i wanted
twenty one, i led you into to the garden of my loneliness
twenty two, i'll tell you my sins an tou can sharpen your knifes
twenty three, for you i'd bleed myself dry
twenty four, i think we're like fire and water
twenty five, i take this magnetic force of a man to be my lover
twenty six, everything cool when we're all in line for the throne
twenty seven, i believe that you see me for who i am
twenty eight, i think of you smiling with pride in your eyes a lover that sighs
twenty nine, so close your eyes, escape this town for a little while
thirty; y me prendes aunque no me estés tocando
thirty one; love your curves and all your edges
thirty two; and on this night and in this light, i think i'm falling for you
thirty three; put my finger on you thongue 'cause you love to taste
thirty four; i know but do you know i'm just as crazy as you, baby?
thirty five; you said there was nothing in the world that could stop it
thirty six; look into your heart and you'll find that the sky is yours
thirty seven; so close your eyes, escape this town for a little while
thirty eight; i just wanna hold you tight down the avenue
thirty nine; hold your hands upon my head 'till i breathe my last breath
the end; part 1.
the end, part 2.
baby be the class clown, i'll be the beauty queen in tears

nineteen, so close but so far away

6.2K 758 148
By adorekimh

19 • Aynı gökyüzü altında ikimizde uyuyakaldığımızda, aynı zamanda kalplerimizin ritmine göre..
Çok yakın fakat çok uzak.

Kim olduğumu unutacak kadar karışık hissettiğim bir sabaha uyanırken turnuvanın bitmesine son iki maç, Kanada'ya uçmama ise beş gün kalmıştı ben, delirecek gibi hissediyordum.

Uzaktan bakıldığında her şey mükemmel ilerliyordu, sadece bir maçı kaybetmiş olmama rağmen kendi kategorimde liderliği devralmıştım ve ikinci ile aramda, oldukça uzak bir puan aralığı vardı.

Huzursuz hissetmemin tek sebebi Jeongguk'tu, buradan giderken sanki benliğime ait tüm parçaları da o minik spor çantasına sıkıştırarak yanında götürmüştü.

Onu rüyamda görmenin, sürekli zihnimde dönüp durmasının ve her an sanki kollarımı saracakmışım gibi hissetmemin başka bir anlamı yoktu benim gözümde.

Ona nasıl yaklaşmam gerektiği konusunda hala ikilem içindeydim, bana aşkını ilan etmiş olması bile durumu zihnimde bir yere oturtmakta zorlanıyordum. Bir şeyler yapmam gerekiyordu ama ne yapacağımı bilmiyordum, bunalmıştım ve bir an önce buradan gitmek istiyordum.

Kapım hararetli bir şekilde çalarken ayaklandım, terliklerimi sürüyerek yaklaştım ve kilidi çevirdim, Seokjin telaşlı bir şekilde odaya daldığında kaşlarım çatıldı. Onu telaşlı ve gergin görmek pek karşıma çıkan bir durum değildi, tamamen sakinliğini korumaya programlanmış gibi hissettiğim çok fazla an olurdu.

"Ben bittim."

Kendi kendine söylenirken odada dolanıyor, alt dudaklarını dişlerken arada durup yüzüme uzun bir bakış attıktan sonra devam ediyordu. Şu an ne yaptığı konusunda hiçbir fikrim yoktu, kapıyı kapatarak yatağıma ilerledim ve Seokjin'in beyni olduğunu hatırladığı bir zamanda olanları anlatması için beklemeye başladım.

Beni ilgilendiren bir durum olmadığı belliydi, biraz daha geriye giderek bağdaş kurdum ve komodinin üzerindeki telefonumu alarak mesajlarımı kontrol etmeye başladım. Jimin çok heyecanlı olduğuna dair bir sürü mesaj atmıştı ve bu beni gülümsetti, onun adına çok mutlu hissediyordum.

Seokjin adımı söylediğinde telefonun ekranını kapatarak ona baktım, bakışlarını bana çevirmiş halde odanın ortasında dikiliyordu. "Jung Hoseok final maçını izlemeye geliyor." Bunu çok önemli, benim de onunla aynı tepkiyi vermemi bekler şekilde söylemişti ama ben bir an, Jung Hoseok'un kim olduğunu hatırlamakta bile zorlandım.

O yeniden odada dolanmaya başladığında, "Neden bu kadar telaş yaptığını anlamıyorum." dedim, ona platonik bir şekilde aşık olsa da bir süredir flört ettiği biri vardı. "Hoseok benimle konuşmak istediği bir konu olduğunu söyledi." Seokjin sonunda dolanmaktan vazgeçerek tek kişilik koltuğa bıraktı, "Benimle ne konuşmak istiyor olabilir?" diye sordu bu kez, benden çok kendi kendine konuşuyor gibi konuştuğu için cevap vermem gerektiğini düşünmüyordum fakat bu halleri beni endişelendirmiyor değildi.

Telefonuma düşen bildirim ile yeniden telefonumun ekranını açtım, Jeongguk bir fotoğraf atmıştı. Yanında tanıdığım tek isim Namjoon'du, eski liginden birileri ile olmalıydı. Fotoğrafta tek odak noktam adını bilmediğim sarı saçlı çocuğun kolunu Jeongguk'un omzuna atması ve parmaklarının onun beyaz boynuna değiyor olmasıydı, telefonu yatağa fırlatarak Seokjin'e döndüm, hala boş bir şekilde bana bakıyordu.

"Belki de çocuğun peşinden koşmanın ardından birden flört yapınca seni kıskanmıştır, bilirsin, bunlar olağan şeyler."

Söylediklerim kaşlarının daha da çatılmasına sebep olurken ellerimi bacaklarımın üzerine koydum ve beklemeye başladım, "Bu ne kadar sağlıklı bir hoşlanma olur?" diye sordu ciddileşerek, "Bilmiyorum. Farkında mısın emin değilim ama sorduğun insan benim?" Bu dediğim gülmesine sebep olurken çatılan kaşları düzeldi, "Şimdi düşünme bunu, gelince öğreniriz. Kahvaltı edelim." diyerek ayaklandım, benimle birlikte kalkarak kolunu omzuma attığında aklıma o fotoğraf geldi, ona dokunan herkesten nefret ediyordum.

Kahvaltı için masamıza geçtiğimizde Seokjin telefonunu masanın üzerine bırakmadan önce gözden geçirdi, "Beş gün sonra Kore'ye dönüyoruz, ne hissediyorsun?" diye sordu, "Ben dönmüyorum, hatırlatırım." dedim dudaklarımı büzerek, "Jimin beni de davet etti düğüne, beraber geçelim mi Kanada'ya?" Sorusu başımı kaldırıp ona bakmama sebep oldu, onaylayan mırıltılar bırakmamın ardından patates kızartmama geri döndüm.

Jeongguk ile en son dün öğle sıralarında minik bir konuşma gerçekleştirmiştik ve o andan beri ona mesajlar atsam da dönüş alamamıştım, şimdi arkadaşları ile takılıyor olması sinirimi bozuyordu. "Patatesleri düzgün ye." dedi Seokjin uyarıcı bir tonda, gözlerimi devirerek arkama yaslandım, Seokjin'in flörtü koçu ile birlikte uzaktaki bir masaya geçerken bir kez dönüp bakmadı ve bu, kaşlarımı çatmama sebep oldu.

"Aranız mı bozuk?"

Elindeki çatalı bırakarak önünde mendil ile dudaklarını silerken "Aramızın bozuk olması için bir aramız olması gerek." dediğinde gözlerimi devirdim, "Sonuçta flört ediyordunuz ve bu da bir şey." Söylediklerimi önemsemeyerek çatalını yeniden eline aldı, "Benim aşık olduğum kişi Hoseok, o sadece öylesine konuştuğum biriydi." derken gayet rahat görünüyordu.

Çayımdan büyük bir yudum alırken arkama yaslandım, "Ben Jeongguk dışında birini bile düşünemezken sen nasıl biri ile takılabiliyorsun?" diye aklımdan geçenleri mırıldandığımda bunu yapmamam gerektiğini bilmem gerekiyordu, bakışları ciddiyetle bana dönerken "Kabul ediyorsun yani aşık olduğunu?" diye sordu, bir şey demeden kahvaltıma devam ederken bakışları üzerimde geziniyordu.

Jeongguk'a karşı içimde biriken duygular için kesin bir ad koymak hala imkansız bir durumdu benim için, ona baktığımda kalbimde dolup taşan bir şeyler vardı ama ne olduğunu kestirmek zordu.

O kendi hislerine bir isim koyarak olaya noktayı koymuş olsa da bu kadar basit gelmiyordu gözüme, orada öyle durmuş ona aşığım dediğimde kelimeler hislerimi karşılamıyordu sanki.

Seokjin'in masanın üzerindeki telefonu çaldığında gülerek eklline aldı ve ekranı bana doğru çevirdi, Jeon Jeongguk yazısı orada bana bakarken omuzlarımı silktim. "Hey, Jeongguk." diyerek açtı telefonu, "Ihm, bilmiyorum. Biz kahvaltı yapıyoruz şu an, belki odada bırakmıştır." dedi bana bakarak, elinseki telefonu işaret ettiğinde başımı salladım, yanıma almak içimden gelmemişti ve Jeongguk beni aramış olmalıydı.

Elindeki telefonu bana uzatırken uzandım ve aldım, "Jeongguk." dedim sakin bir sesle, "Hyung! Senin için endişelendim, neden telefonunu yanına almıyorsun?" diye sordu, arkama yaslanarak iç geçirdim, "Arkadaşlarınla gezerken aklına geleceğimi tahmin etmedim." Seokjin gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken boştaki parmaklarım masanın üzerindeki peçeteyi yırtırıyordu.

"Hyungie, sen her zaman aklımdasın."

Sevimli ses tonu beni cezp etmek için ideal olsa da kanmamam gerektiğini biliyordum, Jeongguk'ta tuhaf bir şeyler vardı, ben etrafındayken tek odak noktası ben oluyordum ama gözden kaybolduğu anda odağı çabuk bir şekilde dağılabiliyordu. Hoşlanmadığım konu da  tam olarak buydu, neden her zaman tek odağı ben olamıyordum?

Telefonu kapatmadan önce final maçına gelmek için elinden geleni yapacağını, mutlaka telefona bakmam gerektiğini söyledi. Bir şey demeden Seokjin'e telefonu geri verdim, "Sen bu çocuğa fena kaptırdın kendini." dedi masanın üzerine bırakırken, "Kaptıran taraf sadece benim." dedim elimde olmadan, bu gerçekti ve canımı yakıyordu biraz.

Seokjin ciddileşerek ellerini masanın üzerine koyarken garson gelerek boşalan tabakları aldı, "Jeongguk genç ve heyecanlı bir çocuk, ondan tüm gün seninle ilgilenmesini bekleyemezsin, her şeyi geçtim, senin hislerini bile bilmiyor Taehyung. Ne istiyorsun sen bu çocuktan?" Bunun cevabını daha önce ona vermiş olmama rağmen yeniden bana bu soruyu soruyordu ve ben ne yapacağımı cidden bilmiyordum.

Parmaklarımın arasındaki soğumaya başlamış fincanı masanın üzerine bırakırken gözlerim kısa bir anlığına açılıp kapandı, "Eğer final maçına gelirse..." diye başladım, zihnimde tüm olasıkları değerlendirmenin ardından iç geçirdim yeniden.

"Ondan sevgilim olmasını isteyeceğim."

🌟

geçiş bölümüydü,
kısa olduğu için üzgünüm.

Continue Reading

You'll Also Like

405K 37.1K 33
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
297K 23.2K 27
"Çıkış yapmak istiyorsun değil mi, Kim Taehyung ?" Taehyung bakışlarını diğerinin bakışlarından bir saniye bile ayırmadan başını salladı. Bu, diğer...
421K 36.1K 23
"Üç şeyden kesinlikle emindim..." . [instagram] [%99 texting, %1 text] yan çift • yoonmin, namjin, ... • taekook twilight au •
888K 71K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...