Telekinezi

By nilsuilgin

3.8M 196K 53.4K

UYARI: Hikayeyi okurken sakın henüz okumadığınız bölümlere bakmayın. Gizem/Gerilim olduğu için spoiler yiyebi... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
Tamam mı, Devam mı?
-6-
-7-
DUYURU
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31- Yılbaşı Özel
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-
-49-
-50-
-51-
-52-
-53-
-54-
-55-
ÖNEMLİ NOT^^
-56-
-57-
-58-
-59-
-FİNAL-
Yazardan Müjdeler!
Yeni Bir Dönem
Siz Birer Mevsimsiniz

-39-

41K 2.4K 865
By nilsuilgin

Multimedia'da Devrim_Ezgi arkadasımızın hazırladıgı muhtesem bir calısma var!!! Eline, emegine saglık:) Cok tesekkurler *-* Bolum ithafı yapamıyorum malesef ama cidden cok guzel olmus, tekrar tesekkurler:))

İyi Okumalar^^

Serenay'ın Ağzından

"Bunu yapamayız!" diye haykırdım. Ağlamak üzereydim. "Kaderi değiştiremeyiz..."

Eray elini saçlarına götürerek sabır diledi. "Onu durdurmak zorundayız Serenay."

"Nasıl olacak?!"

"Bilmiyorum! Lanet olsun, bilmiyorum." Başını duvara vurmaya başladığında ona engel olmak için müdahale ettim.

"Eray, yapma, bekle!" Elimle onu geriye ittim. "Beni dinle," diye fısıldadım. "Arabanın anahtarını al. Maya'lara gidiyoruz."

Maya'nın Ağzından

Jiletin su dolu küvette yüzmesini izliyordum. Çıplak bedenime değdiğide canım çok acıyacak mıydı? Eray'ın bana nefretle baktığındaki kadar acı çekecek miydim?

Ben, sevgilisinden ayrılıp intihara kalkışan aptal bir ergen değildim. Kendine verilen özel yeteneği taşıyamayan, zayıf bir bedendim sadece.

Jileti aldım.

Küvette ayağa kalkıp kendimi havluya sarma gereksinimi duymadan ayna karşısına geçtim. Jileyi titrek parmaklarımla tutmaya devam ediyordum.

Sol bileğime baktım, elimi biraz sonra kanlar içinde kalacak minik damarımın üstüne koydum ve nabzımı dinledim.

Jileti kaldırdım. Gözlerimi kapattım ve bugüne kadarki hayatımı gözden geçirmeye başladım. Belki de bu son kez kapatışımdı gözlerimi. Gülümsedim. Babamın artık utandığı bir evladı olmayacaktı.

Cismi baş hizamda kaldırdım. Ellerim daha da titremeye başlamıştı. Gözlerim hala kapalıydı.

Ve sonra bileğimi keskin bir acı sardı. Keskinden daha keskin.

"Aaahhhhhhhhhhh!!!"

Serenay'ın Ağzından

Eray'la beraber arabayı park ettikten sonra koşa koşa Mayaların evine gidiyorduk. Çılgınca koşuyordum. Eray'a baktım. Çocuk perişan haldeydi. Allah'ım lütfen ayırma o ikisini. Bunu haketmediler.

Gözyaşlarıma zorlukla engel olarak evin bahçesine adımımı attım. Eray yeniden koştu, bir adımda kapıya ulaşarak zile basıp delice yumruklamaya başlamıştı. "Maya! Aç!"

Bir şeyler yapmak adına zile daha da bastım. Duyması gerekiyordu. Kendine çoktan zarar vermiş miydi yoksa?

Hayır, hayır! Bu ihtimali düşünme.

Eray çılgınca yumrukluyordu hala. "Aç şunu!! Lanet olsun, kahretsin, aç!" Kapıya bir tekme savurdu.

"Camı kıralım," diye önerdim.

Evin çevresinde dolanarak pencerelerinin önüne geldik. Eray kapının önünde duran porselen bibloyu kaptığı gibi getirip pencereye fırlattı.

Camların yüzüme sıçramaması için geri çekildim.

"Burada bekle!" diye emretti bana ve pencereden içeri girmeye çalıştı.

Normalde onunla giderdim, ancak Maya'yı o halde...

Yapamazdım işte.

Hıçkırarak ağlamaya başladım. Evin bahçesinde deli dana gibi turluyor ve Eray'ı bekliyordum.

Eray'ın Ağzından

Odaları çılgınca dolaşmaya başlamıştım. "Maya!!!"

Yoktu, yoktu, yoktu. Hiçbir yerde yoktu. Merdivenleri ikişer üçer çıkarak üst kata ulaştım. Boğazımı yırtacak şekilde bağırıyordum. "Maya!! Neredesin!"

Sadece banyonun kapısı kapalıydı.

Donmuş gibi kalakaldım. Kapıyı açmaya çalıştım, kilitliydi.

Geriye çekildim. Bir saniye bile düşünmeden kapıya koca bir tekme savurarak öne devrilmesini sağladım. Toz bulutu uçuştuğunda banyodaki küvette....

Küvetin içi kandan görünmüyordu.

Kalakaldım.

Yavaş ve titrek adımlarla yaklaştım. Görebildiğim tek şey küvetin üzerinde yüzen açık kahverengi saçlardı.

Prensesin saçları.

Önce havluya sardım onu, ölü gibi hissizdim. Normal bir şey yapıyormuş gibi şoktaydım.

Havluya sarılı prensesin bedenini kucaklayarak fırladım banyodan.

"Dayan, ne olursun prensesim, ne olur dayan..."

Evden dışarı fırlamamla bahçede ağlamaktan beter olmuş Serenay'la karşılaştım. Bir bana, bir kucağımda kanlar içinde baygın yatan Maya'ya baktı.

Ya baygın değilse? Ya geciktiysem?

"Arabanın anahtarını ver," diye fısıldadım hissizce. Serenay olayın şokuyla yerinde beklemeye devam ediyordu.

"Serenay, bana anahtarı ver."

Çenesi titreyerek yaklaştı. Anahtarı bana uzattı.

~~~~~~

"Sedye getirin!!" diye bağırdım kendimi yırtarak. Görevliler koşarak yanıma geldi, onu kucağımdan alıp yavaşça sedyeye bırakarak götürmeye başladılar. Yerimde duruyordum, öylece.

~~

Serenay ile ikimiz hastanede yan yana oturuyorduk. Şoka girmiş arkadaşıma kollarımı sardım.

Merdivenlerden Maya'nın annesi, Lale Teyze, Dolunay ve Pars çıktığında onları farketmemle ayağa kalkma gereksinimi falan duymamıştım. Serenay sessizce ağlıyordu.

"Nerede o?" diye sordu Maya'nın annesi titrek sesiyle.

"Ameliyat..." diyebildim yere bakarak. Lale Teyze, Dolunay ve Pars'a yanımıza oturmalarını işaret etti.

Pars Serenay'ın yanına oturacakken Serenay bana biraz daha yanaşmıştı. Pars'tan uzak durmak istediğini belli etmek istiyordu.

Serenay zar zor, ağlayarak olanları anlattı herkese.

Maya'nın annesi Lale Teyze'ye sarılmış ağlıyordu.

Bluzume baktım. Maya'nın kanı üzerime bulaşmıştı.

Üzerinde ameliyathane yazan kapı ikiye ayrılıp açıldığında içeriden bir kadın çıkıp bize doğru gelmeye başlamıştı. Ayağa fırlayıp yanına gittim. "Durumu nasıl?"

"Ben...üzgünüm, kaybettik."

"N..ne? Pardon, ne?"

"Hasta çok fazla kan kaybetmiş. Kurtaramadık. Çok üzgünüm...başınız sağolsun. Neyi olurdunuz?"

Gülme dürtümü bastırmak istiyordum. Hadi ama, rüyadan ne zaman uyanacaktım? Uyuşuk bir halde yutkundum.

Herkes sessizdi.

"Sev..sevgilisi," diye fısıldadı ağlamaklı Dolunay.

"Ne?" diye şaşırdı doktor. "Beyefendi, ölen hasta 45 yaşında ve erkek. Siz kimin yakınısınız?"

"Maya Levi," diyebildim. O kadar rahatlamıştım ki bomboş hissediyordum.

"Hastayı üst kata almış olmalılar. Geçmiş olsun," diyerek uzaklaştı.

Az önce onun öldüğünü düşünmüştüm. Lütfen bu haberi ikinci kez almayayım, diye geçirdim. Korkunç bir histi. Korkunçtan çok daha korkunç.

Hep beraber üst kata çıktık. Zaman bir türlü geçmiyor gibiydi.

Lütfen onu benden alma Ya Rabbim. Ne olur, onu geri ver bize.

Ölüm gibi geçen dakikaların ardından ayağa kalkarak ağlamakta olan Nadia teyzenin yanına gittim.

"O iyi olacak," diyebildim. Kadın önce bana baktı, sonra ayağa kalkıp kanlı bluzümü görmezden gelerek sımsıkı sarıldı bana. Geldiğinden beri sessizce ağlıyordu.

"Sen," diyebildi boğuk sesiyle yaşlı gözlerinin arasından. "Kızımın kalbini çalan delikanlı, teşekkür ederim. Onu kurtardığın için teşekkür ederim..."

Sanki benimle ilk kez tanışmış gibi konuşuyordu.

Şimdi Lale Teyze de ağlamaya başlamıştı. Pars annesine tuhaf bir bakış attı, olanları saçma buluyor gibiydi.

Maya'yı küvetin içinde gördüğüm sahne gözümün önünden gitmiyordu. Hep rüyalarıma girecekti, her zaman. Onu o halde gördüğümde tek hissettiğim çaresizlikti. Başka hiçbir şey hissedememiştim.

Serenay'ın ağzından bir hıçkırık kaçtı. Hepimiz ona dönmüştük. Kendini sıktığı besbelliydi.

"Şş," diyerek kollarımı sardım ona. "Üşüyor musun?"

Hafifçe başını salladı. Ceketimi çıkarıp Serenay'ın omzuna örttüm. Kanlı bluzüm iyice ortaya çıkmıştı.

"Serenay, bir gelir misin anneciğim?" dedi Lale Teyze.

Serenay seslenmedi. Hastane koridorunda çaresizce bekliyorduk ve sinirlerimiz bozuktu.

"Serenay," diye diretti Pars.

"Serenay yıllar önce öldü," diye fısıldadı Serenay. "On iki yaşındayken kaza geçirdi. Onunla konuşmak istiyorsanız," Robot gibi konuşuyordu. Devam etti. "Onunla konuşmak istiyorsanız benim adımla gömülen zavallı kişinin mezarına gidin."

Bu sözü üzerine Pars ve Lale Teyze daha bir tuhaf olmuştu. Serenay gözyaşlarına rağmen devam etti. "Gidin ki, babam gibi kız kardeşimi de kaybetmek zorunda kalmayayım."

Kız kardeşim derken Maya'yı kastediyordu.

Dolunay ellerini kulaklarına bastırdı. Hastanenin o katında yalnızca biz vardık.

Ameliyathanenin kapısı açıldığında dizilerdeki gibi hepimiz ayağa kalkmıştık. Elinde dosyalar olan, hemşire giyinimli bir kız yanımıza geldi.

"Durumu nasıl?" diye sordum.

"Bir bilgim yok, doktor da çıktı şimdi." diyerek orta yaşlı bir adamı işaret etti. Doktor ameliyathaneden çıkarak yanımıza yaklaştı.

"Yakınları siz misiniz?"

"Evet," dedik hep beraber.

"Hastanın vücudunun belirli yerlerinde kesikler var. Nabzının üzerinde kesikler yoğunlaşıyor, çok derine inilmemiş ancak bu hastaya çok kan kaybettirmiş. Biraz daha geç kalınsaydı ya da hasta daha derinden yaralansaydı kaybedebilirdik. Durumu şu an kritik."

"Hayati tehlikeyi atlatamadı mı?" diye sordu annesi ağlayarak.

"Şu an hayır, ama elimizden geleni yapıyoruz. Geçmiş olsun."








Continue Reading

You'll Also Like

733 162 3
Darazan, bulutların arasında süzülen ve dışardan boyutu aynı kalsa bile iç yüzeyi sürekli genişlemeye devam eden bir gezegendir. Rasar ve Almithra gl...
19.1M 463K 44
Lisedeki ilk yılımdan sonra her zamanki Bodrum tatilinin düşüncesi, benim için fazlasıyla sıradandı. Ama sıradan olmayan bir şey vardı ki o da yan ev...
1.3M 12.2K 198
Francisco ve Vini 'den sıkıldıysanız ve hiç kullanılmamış erkek karakterler arıyorsanız tam yerindesiniz! Burada isteğinize göre karakterler bulacağ...
2M 73K 158
Zombiler İstanbul'da... Birbirinden ilginç karakterleri ve yüksek temposu ile bir zombi romanından çok daha fazlası. Bir solukta okuyacaksınız.