sabah yıldızı' taekook

By adorekimh

311K 33.2K 8.5K

Kim Taehyung, Asya Bölgesi Tenis Finali maçında her şeyin iyi gideceğini düşünüyordu, son seti almak için ser... More

prologue, peace in the quiet
one, it's not the end of story
two, the shining sky hides me
three, i'm a lilac and you are my sun
four, dance around the living room
five, my taste in music is your face
six, you know that i mean
seven, eyes full of stars
eight, runnin' through my heart
nine, well you cured my january blues
ten, use your hands in my spare time
eleven, i know all your favourite spots
twelve, put your hands on me
thirteen, i won't forget the love we had
fifteen, your favourite liquor off the top-shelf
sixteen, thought that you were smarter
seventeen, satisfaction feels like a distant memory
eigteen, when you're used to rollin' like a rollin' stone
nineteen, so close but so far away
twenty, nothing happened in the way i wanted
twenty one, i led you into to the garden of my loneliness
twenty two, i'll tell you my sins an tou can sharpen your knifes
twenty three, for you i'd bleed myself dry
twenty four, i think we're like fire and water
twenty five, i take this magnetic force of a man to be my lover
twenty six, everything cool when we're all in line for the throne
twenty seven, i believe that you see me for who i am
twenty eight, i think of you smiling with pride in your eyes a lover that sighs
twenty nine, so close your eyes, escape this town for a little while
thirty; y me prendes aunque no me estés tocando
thirty one; love your curves and all your edges
thirty two; and on this night and in this light, i think i'm falling for you
thirty three; put my finger on you thongue 'cause you love to taste
thirty four; i know but do you know i'm just as crazy as you, baby?
thirty five; you said there was nothing in the world that could stop it
thirty six; look into your heart and you'll find that the sky is yours
thirty seven; so close your eyes, escape this town for a little while
thirty eight; i just wanna hold you tight down the avenue
thirty nine; hold your hands upon my head 'till i breathe my last breath
the end; part 1.
the end, part 2.
baby be the class clown, i'll be the beauty queen in tears

fourteen, my heart knew that i couldn't

6.9K 815 293
By adorekimh

14} Ve sonra, beni sahipleniyorsun. Ve içimdeki her şey, buraya ait olduğumu hissetmeye başlıyor, herkesin bir eve ihtiyacı olduğu gibi...

aurora, exist for love

Yarın sabah Avustralya'ya uçacak olmak, gerilmeme sebep oluyordu. Geçtiğimiz iki hafta boyunca yoğun bir çalışma dönemine girmiştim.  Doktor elimde sorun olmadığını söylediğinde ilk birkaç gün, sakin antrenmanlar yapmanın ardından sıkı bir sürece girmiş ve Seokjin ile karşılıklı maçlar yapmaya başlamıştık.

Onun neden koç olmayı seçtiğini hala anlamıyordum, benden daha başarılı bir tenis oyuncusu olduğu kesindi, tüm antrenmanlarda beni öylesine yormuştu ki, kendimi sorgulamama sebep oluyordu.

Bu yoğun süreçte Jeongguk'u sadece bir kez görebilmiştim, antrenman dönüşü onun evinin önünde beklerken yanıma gelmiş ve biraz konuşmuştuk.

Kollarım onun beline sarılı halde durduğumuz yarım saat bana asla yetmemiş olsa da gözlerimi açacak halim olmadığını fark etmek, onu güldürmüştü.

Şimdi bavulumu toparlarken Jeongguk'un benim için yaptığı anahtarlığa bakıyordum, iki hafta içinde sürekli mesajlaşmış olsak bile onu özlemiştim ve bu bir ay, etrafımda onun varlığı olmadan ne yapacağımı bilmiyordum.

Bavulu kapatarak kenara koymanın ardından yatağın ucuna oturdum, dün gece Jimin ve Yoongi hyung ile vedalaşmış, bir ay sonra Kanada'da görüşmek üzere sözleşmiştik. "Sağdıcım olmadan evlenemem Taehyung, oraya sağlam bir şekilde gel." diyerek bana sarıldığında, gülmeden edememiştim, en yakın arkadaşımın sevdiği insan ile yoluna devam ettiğini görmek beni mutlu ediyordu.

Evin kapısı çaldığında ahjummanın açmasını bekledim fakat dün ona bir aylık izin verdiğim aklıma geldiğinde ayaklandım. Seokjin bir şeyleri unutmamam için on kere aramış olmasına rağmen içinin rahat etmediğine emindim. Kapıyı açtığımda gördüğüm beden, Seokjin'den oldukça uzaktı.

Jeongguk.

Ellerini önünde birleştirmiş, giydiği bol hırkasının içinde kaybolurken kapımda öylece dikiliyordu. "Bana veda etmeden gitmeni istemedim." dedi, uzun saçları önüne dökülüyordu ve bakışlarındaki tatlılık ona dayanmama engel oluyordu.

Kollarından tutarak içeri çektim, beline sarılırken onun elleri omzuma tutundu, boynuma dolanarak o da bana sarıldığında kokusunu içime çektim. Sıcacık bedeninden ayrılmak istemesem de ondan uzaklaştım, önüne gelen saçlarını kulağının arkasına attım. "Veda etmemize gerek yok, bir ay sonra döneceğim." dedim, gülümsemeye çabalasa da bunu beceremedi.

Koltuğa oturarak onu kucağıma çektim, dizime otururken bacaklarını iki yana koydu. Elleri omuzlarımdaki yerini bulurken gözleri tüm yüzümü inceliyordu. "Çok mu yakışıklıyım?" diye sordum, kıkırdaması kulağıma ulaşsa da gözlerinin derinlerdeki hüznü görebiliyordum.

"Yüzünü unutmak istemiyorum."

Ona haberlerde bolca göreceğine dair şakalar yapmak istiyordum ama bana öyle bir bakıyordu ki, nefes almak bile zordu benim için. Yutkunarak ellerimi hırkasının fermuarına götürdüm, omuzlarından sıyırırken ellerini üzerimden çekti. "Her zaman görüntülü konuşuruz, sana fotoğraf atarım." dedim, hırkayı yana bırakarak belini tuttum, parmaklarım tişörtünden içeri girerek sıcak tenini kavradı ve onu kendime daha çok çektim.

Tamamen kasıklarıma yerleşirken Jeongguk'un hislerinden tam olarak emindim, nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde bana olan hisleri giderek aşka dönüşürken bunu bizzat deneyimlemek tuhaftı. Ben daha kendi hislerimin boyutlarını ayırt edemiyorken ve ona sadece yaklaşıyorken bile o bana kıyasla daha cesur olandı, her zaman cesur olanı kendim sanırdım oysa.

Aramızdaki sessizlik devam ederken, "Turnavada harika işler çıkaracağına eminim." dedi, gülümseyerek dudaklarımı boynuna değdirdim, sıcak tenine minik dokunuşlar bırakırken parmakları katlanarak tişörtüme tuttundu. "Teşekkür ederim, umarım yapabilirim." diye mırıldandım, gözlerine bakarken omuz silkti, parmaklarım teninde hafif gezintiler yaparken, "Jeongguk." dedim, alnını alnıma yaslayarak dudaklarını burnuma değdirdi.

"Seni unutmayacağım ya da seni bırakmayacağım."

Endişelerinin içini kemirdiğini görebiliyordum, bu iki hafta uzak kalmamız belki onu daha fazla korkutur hale getirmişti ama söylediklerimde samimiydim, Jeongguk'u bırakmaya niyetim yoktu. "Bırakmaman için bir sebebin yok." derken kaşlarım çatıldı, parmaklarımın arasındaki teni sıkıştırdığımda yüzünü acı ile buruşturdu. "Bana güvenmiyor musun sen?" diye sordum, bir şey demek yerine başını omzuma yaslayarak boynuma sığındı.

Küçük bir çocuk gibiydi ve biraz daha duygusal bir şekilde kalmasına izin verirsem gitmemem için ağlamaya başlayacak gibi duruyordu. Başını kaldırmasına yardım ederek bir şey demesine izin vermeden dudaklarımızı birleştirdim. Dişlerim alt dudağını çekiştirirken kucağımda hareketlendi, parmakları siyah tutamlara sarılarak çekiştirdi.

Aceleci olmayan sakin öpüşmemizi uzatmaya çabalıyordum fakat Jeongguk'un gözünden süzülen bir damla dudaklarımızın arasına sızdığında ondan ayrıldım, ellerimi belinden çekerek gözyaşlarını silerken "Neden ağlıyorsun?" diye sordum, alnını omzuma yaslarak ağlamaya devam ederken bunun canımı bu kadar acıtacağını düşünemezdim.

"Güzelim, ne oldu?"

Sorularımı yanıtsız bırakırken bir elim yanağını okşuyor, diğeri sırtında geziniyordu. Onu üzen kişinin kendim olduğunun farkındaydım ama ne yaptığım konusunda hiçbir fikrim yoktu, Jeongguk'un canını acıtmamak için elimden geleni yapıyordum her zaman. "Korkutma beni, anlat bana." dedim, yanağını öptüm. Başını omzumdan kaldırarak bana baktığında yanağında olan elimle yaşlarını sildim teker teker. "Hyung..." dedi titreyen ses tonuyla, içimin acımasına engel olamıyordum, onunla birlikte benim de gözlerim dolarken burnunu çekti.

"Başkasına aşık olma."

Kollarım onu sıkıca sararak sarılırken yeniden başını boynumh gömdü, sessiz ağlamalarına devam ederken saçını sevdim, yanağını öptüm, onu sakinleştirmek için elimden geleni yaptım. Aklında dolanan düşünceler, kalbimi kırıp geçiyordu. "Jeongguk." diyebildim sonunda, hala göğsüme sığınmış halde yatıyordu öylece. "Korkma, tamam mı? Senden başkasına aşık olmayacağım." Bir şey demeden burnunu çekti sadece, saatlerce öyle uzandık koltukta.

Artık gitmesi gerektiğinde kollarımın arasından sıyrıldı, kucağımdan kalkarak üzerini düzeltti ve hırkasını giydi. Karışan saçlarını eliyle toparlamaya çabalarken burnuna bir öpücük bıraktım, yanağındaki yara izini öpmenin ardından kollarımı beline dolayarak onunla birlikte kapıya ilerledim. "Seni her gün arayacağım." dedim ona, boynunu öptüğümde başını salladı, onu öpmeden duramıyordum ve Jeongguk bilmese de onsuz bir ay nasıl geçireceğım hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Ona son kez sarılmanın ardından kokusunu içime çektim, sıcak teninden ayrılmak zor olsa da minik bir öpüşmeyi bitirerek bana iyi yolculuklar diledi. Kapıyı kapatarak cama ilerledim, kendi arabası hemen karşı kaldırımda duruyordu.

Hırkanın kapüşonunu kafasına geçirmiş halde arabasının kapısını açarak içine oturdu, biraz öylece kalmanın ardından araba çalıştı ve uzaklaştı Jeongguk, alnımı cama yaslayarak bir süre öylece bekledim.

Kendim ile boğuştuğum bir gece yaşadıktan sonra uykulu bir şekilde havaalanının özel bekleme salonunda otururken esnemeden duramıyordum. Birkaç saat içinde uçak kalkacaktı, tüm kontrollerden geçmiştim ve iyi hissediyordum ama uykuluydum, Jeongguk rüyama bile girerek beni rahat bırakmamıştı.

Seokjin elindeki telefonu ile bir yerlere bakınırken arkama yaslanmış sosyal medyadaki gezi bloglarının paylaşımlarını izliyordum. Eyfel Kulesi'ni gören bir otel odası videosu dikkatimi çektiğinde orada, Jeongguk ile birlikte olmanın hayalini kurmaktan kendimi alıkoyamadım.

"Sen iyi misin?"

Sesini duyduğumda Seokjin'e döndüm, güneş gözlüklerini saçlarının üzerine bırakmış halde beni izliyordu. "Evet, uykum var." diye mırıldandım, "Bu turnuva bittiğinde seni harika bir yere tatile göndereceğim." dedi, ona Jimin ve Yoongi'nin düğününden bahsettim, "Kanada'dan geçersin oraya. Hem belki seninle gelmek isteyen tavşana benzer birini de bulursun." dedi gülerek, Jeongguk'u kast ettiğini anladığımda gözlerim büyüdü, onun gözünden hiçbir şey kaçmazdı ama ondan uzak durmamı söylerken şimdi onunla tatile göndereceğini söylemesi beklenmedikti.

Uçağın anonsu ile birlikte ikimiz de ayaklandık, Seokjin kolunu benim omzuma atarken "Ben bir şey yaptım." dedi bana bakarak, kaşlarım çatılırken beni tamamen uçuruma sürükleyeceğine emindim, hiçbir zaman yaptığı şeyler beni iyi duruma sokmazdı. "Ne yaptın?" diye sorarken geniş alandan geçiyorduk. İç geçirerek beni daha çok kendine çekti.

"Tüm kulübe Jeongguk ile sevgili olduğunuzu söyledim."

🌟

selaaaam,
nasılsınız?

Continue Reading

You'll Also Like

228K 22.4K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
REVENGE By Rynee

Fanfiction

2K 207 10
"Beni yenmek için daha çok çalışman lazım çömez." Kendisiyle dalga geçen esmer bedeni şuracıkta öldürmemek için kendini zor tutuyordu Jungkook. Sini...
162K 17K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
56.7K 4K 24
sen kırmızıydın, mavi olduğum için benden hoşlandın. bana dokundun ve ben birdenbire lila bir gökyüzü oldum ve sen mor renginin sana göre olmadığına...