Geçmişin Mezarı (Tamamlandı)

Bởi selinselne

147K 13K 5.1K

~Wattys2021 Gizem/Gerilim kategorisi kazananı~ *Yetişkin içerik!* -Ağırlıklı olarak polisiye, romantizm, giz... Xem Thêm

GM | TANITIM
GM | Yazardan Not
GM | 1 | Bilinmeyen
GM | 2 | Teklif
GM | 3 | Zaaflar ve Sınırlar
GM | 4 | Sıfırdan
GM | 5 | Kâbusların Pençesinde
GM | 6 | Korkunç Kanıtlar
GM | 8 | Soruşturma
GM | 9 | Kaynağı Belirsiz Bir Ses
GM | 10 | Çarmıhın Dört Bir Yanı
GM | 11 | Gizlenmesi Mümkün Olmayan
GM | 12 | Geçmişin Arkasına Saklanan Ölüler
GM | 13 | N ve R
GM | 14 | Raven Mâlikanesinin Ölü Tarafı - 1. Kısım
GM | 15 | Raven Malikânesinin Ölü Tarafı - 2. Kısım
GM | 16 | Gömülen Sırlar
GM | 17 | Geçmişten Gelen
GM | 18 | Mezarların Nefesi
GM | 19 | Araf
GM | 20 | Mezarı Kazılan Kadın
GM | 21 | Geçmiş, Şah Damardan Daha Yakın
GM | 22 | Lanetli Soy
GM | 23 | Ölüm Silsilesi
GM | 24 | Cehenneme Ramak Kala
GM | 25 | Ölümle Baş Başa
GM | 26 | Bir Günlüğüne...
GM | 27 | En Büyük Korku
GM | 28 | Kambur Kadın
GM | 29 | Tünellerde Gezinen Belirsiz Adımlar
GM | 30 | Siyah ve Beyaz
GM | 31 | Gri
GM | 32 | Ölümlülerin Cesetleri
GM | 33 | Nefessiz
GM | 34 | Geçmişten Bir Tutam Sır
GM | 35 | Ölüm Dansı
GM | 36 | Dolunay
GM | 37 | Kurban
GM | 38 - Final | Kimse Göründüğü Gibi Değildir
GM | Yazardan Not

GM | 7 | Ölüm Seremonisi

2.9K 336 93
Bởi selinselne

🪦

10 Mart Salı, 10:14

Cenaze sakin ve bir o kadar da durgun ilerliyordu. Herkesin en ufak hareketini kontrol altında tutabilmek için bütün aile üyelerinin karşısında duruyordum ve gözüme batan şeyleri not ediyordum. Fakat bir yandan da cenazeye katılabilmek için fırsat kolluyordum.

Babam ve babaannem çok üzgün görünüyorlardı. Nehir de onların yanlarında durmuş, sessizce Deniz'in başını okşuyordu.

Victor ise eşinin ardından çökmüş gibiydi. Oğlu Simon'la beraber cenazenin en başından bu yana yaşlı gözlerle ve kasvetli bir ifadeyle toprağa bakıyorlardı.

Robin amcayla ailesi de üzgündü. Eşi Clara siyah güneş gözlüklerini cenazenin başından beridir çıkartmamıştı. Hatta Olivia bile ciddi bir tavır sergileyerek başı önünde bekliyordu. Sarah manevi kızlarıydı ve bu aileye yabancıydı. Fakat o da gözyaşlarıyla Linda halanın mezarını izliyor, arada bir de arka tarafa giderek sigara içiyordu.

İsabelle hala ikiz çocuklarını iki yanına almış asil duruşundan ödün vermeyerek iç çekiyordu. Kocası Eric de üzgündü ve bir yandan da önünde yer alan Simon'ın teselli amacıyla omuzunu sıvazlıyordu.

Mutfakta ve evde sorumlu olan hizmetli Bay Richard ve eşi Bayan Sofie en arka sıralarda birbirlerine sarılmış sulu gözlerle bu tarafa bakıyorlardı. Şoför Gabriel dahi mutsuz bir ifadeye sahipti.

Bayan Norris'i dün gece yaşadığımız olaylardan sonra sürekli göz hapsinde tutuyordum. Ama sakıncalı bir harekette bulunmamış, tam aksine fazlasıyla ağlamıştı. Sanırım ölümle alakalı büyük bir problemi var Nora!

Kuzey... Onun gözleri cenazede değildi. Aynı benim gibi bütün aile üyeleri süzüyordu. Üzgün ve mutsuz olduğu ziyadesiyle anlaşılıyordu ancak asıl yapmak istediği diğerlerinin açığını aramak gibiydi. Özellikle de Bayan Norris'e dikkatle bakıyordu.

Ona uzun bir süre baktığımı sezmiş olacak ki yeşil gözleri bana döndü. Gözlerimiz birbirinin üzerinde epeyce oyalanmıştı. Sanki bana bir şeyler anlatmak istiyor gibi bir hâli vardı. Aramızda oluşan dilin varlığını kullanarak ağır ağır tek kaşımı kaldırdım. Kuzey fazlasıyla zeki bir adamdı. Mimiklerimi çözümlemekte zorlanmayacaktı. Harika bir ikili olurdunuz ha!

Yeşil gözleri bir anlığına babaanneme döndü ve tekrar bana geri geldi. Onu es geçip direkt olarak babaanneme baktım.

Babaannemin, ifadesiz ve dümdüz suratı sararmıştı. Aklının içinde dönüp duran bir düşüncenin olduğu belliydi. Başını hafiften sağa yatırarak derin bir iç çekti. Mezara bakmıyordu; doğrudan lahide bakıyordu. Bu beni şüphelendirince yeniden yeşil gözlerle bakmıştım. Kuzey, kaşlarını belli belirsiz çatarak kollarını göğsünde bağladı. Kuzey kesin babaannenden şüpheleniyor Nora!

Evet, babaannemden şüpheleniyordu.

Bir müddet sonra Linda'nın mezarı kapatılınca gözyaşları daha da artmaya başlamıştı.

Victor eliyle dudaklarını kapatıp arka tarafa yürümüştü. Bir süre daireler çizerek gezindi; içi daralıyormuş gibiydi. Sonra da tekrar eski yerine geçti. Durumu fazlasıyla kötüydü. Bu da kafamda büyük bir soru işaretini yaratmıştı.

Deniz ağlamaya başlamıştı. Ona kıyamıyordum. Fakat yine Kuzey, onu kurtarır gibi hızla kucağına aldı. ''Ağlama Küçük Balık,'' diye fısıldadı yanağından öperken. ''Gel haydi, beraber senin sevdiğin çikolataları yiyelim.''

Deniz, ağlamaya devam etse de başını sallamıştı. Kuzey, küçük Tommy ve Emmy'i de yanına alarak malikâneye doğru yürümeye başladı. Nehir'in umurunda bile değildi. Sanki ağlayan kendi oğlu değişmiş gibi Olivia'yla sohbet ediyordu.

Şüpheli listem oldukça kalabalık bir hâl almıştı. Robin amcanın eşi Clara ve halam İsabelle kendi aralarında konuştukları zaman onların tepkilerini de izledim. Cenaze hakkında konuştuklarını anlamak kolaydı. Ancak İsabelle hala suratını buruşturmuş ve başını iki yana sallamıştı. Ben de bu mimiklerinden dolayı halamın bir şeylere karşı olduğunu fark etmiştim.

''Linda...'' dedi babaannem mezarın önüne geçerek. Herkes onun konuşma yapacağını anlamıştı ve sessizlik, yeniden ortamın hâkimine dönmüştü. ''En küçük kızım,'' dedi hüzünle.

Babaannemin bu tabiri Victor'un başını bir anlığına sağa döndürmüştü. Rahatsız olmuş gibiydi. Demek ki Linda'nın 'evin küçük kızı' olması Victor'un sinirlerini bozuyordu. Dava gitgide kabaracaktı...

''Gittiğin yerde her daim mutlu olmanı ve sonsuza kadar huzur içinde uyumanı diliyorum,'' dedi babaannem. Fakat daha fazla dayanamadan ağlamaya başlayınca Robin amca onu malikâneye götürmüştü.

Geriye kalanlar da birkaç kelime konuşarak sırayla dağılıyorlardı. Herkesin ardından Victor, Simon, Sarah ve babam Marcus kalmıştı. Simon hıçkırarak ağmaya başladığı zaman babam onunla beraber malikânenin arka bahçesine doğru yürümeye başladı.

Bense Victor'un tepkilerini izlemeye devam ediyordum. Fazlasıyla bitap hâldeydi. Herkesin durumunun kötü olduğu doğruydu ama Victor biraz abartıyor gibi duruyordu. Linda'nın mezar taşına doğru eğildi ve bir süre öyle kaldı.

''Fazla kötü... Ha?'' dedi yanıma yaklaşan Sarah.

Başımı sallayarak, ''Öyle...'' diye mırıldandım. ''Ben yokken de bu kadar kötü müydü?''

Sarah dudaklarını 'sen öyle san' der gibi birbirine bastırdı. ''Bu iyi hâlleri dostum... En azından artık odasından dışarıya çıkıp yemek yiyor.'' Elindeki sigaradan bir fırt daha çektikten sonra bana uzattı. Başımı olumsuz anlamda sallamıştım ama Sarah, muzip bir gülümsemeyle omuzumu kavramıştı. ''Kendini kasma ahbap, rahatlaman gerekiyor,'' dedi ve omuzumu sıvazladı. ''Cenazeye de katılmadın, uzaktan izledin. Böyle giderse birkaç yıla saçların beyazlayacak.''

Ciddileştim. ''Elimden gelenin en iyisi bu, inan bana.''

''Peki,'' dedi kaşlarını kaldırarak. Sarah siyahi bir kadındı. Teninin simsiyah olmasına rağmen gözlerinin altındaki morluklar, şişlikler kendini belli ediyordu. Üzgündü olduğu belliydi. ''Ama sen, benim için Dedektif Nora Raven değilsin sadece,'' dedi kısık bir sesle. ''Aynı zamanda uzaklarda yaşayan zeki ve güzel kuzenimsin. Kan bağımızın olmadığına bakma... Seni önemsiyorum dostum. Kendine dikkat et.''

Omzunu okşadım. ''Sen de öyle Sarah, ama benim önceliğim sizin güvenliğiniz.''

''Hım hım... Biliyorum,'' dedi göz kırparak. ''Bir şeye ihtiyacın olursa ikinci kattaki 58 numaralı odada olduğumu unutma. Şimdi... Biraz yemek yiyelim mi? Kurt gibi açıktım, günlerdir mideme hiçbir şey girmedi.''

''Olur,'' dedim ve gülümsedim. İçimden bir ses Sarah'ın masum olduğunu söylüyordu fakat karar vermek için henüz erkendi. Victor'a son bir bakış attığımda şüphelerim büyümüştü. Sarah daha birkaç adım atmışken, ''Baksana Sarah,'' diye seslendim. Bana dönünce ciddileştim. ''Birkaç işim daha var burada... Birkaç dakikaya yemek salonunda buluşalım, olur mu?''

Sol elini deri pantolonunun cebine sokarak, ''Emredersiniz, Dedektif,'' dedi ve sağ elini alnına dayayıp asker selamı verdi. Gülümsediğim sırada çoktan malikâneye doğru yürümeye başlamıştı.

Derin bir nefes alarak Victor'a doğru döndüm. Mezar taşına başını yaslamış, sessizce bir şeyler mırıldanıyordu. Ne söylediğini duyamadığım için ona yaklaştım. Kendi kendine mırıldanıyordu sadece. Ağzının içinde gevelediği cümleleri kendinin duyduğuna bile emin değildim.

''Dedektif,'' diye arkamdan bana seslenen Kuzey'e elimle durmasını işaret ettim. Victor'un yanına yürüyüp mezarın diğer tarafında durdum ve onu dinlemeye çalıştım.

''Linda, sevgilim,'' dedi acıyla. Devasa boyuttaki bir acıydı bu. ''Asla yalnız değilsin...'' Hızla yerden doğrulup ormana doğru ilerledi. Koşar adımlarla gidiyordu. Kaçar gibi... Ardından şaşkınca bakakaldım. Bu da neyin nesi Nora? Abartmıyor mu sence de?

Kuzey yanıma yaklaştı. ''Canı yanıyor.''

''Fazla yanıyor,'' dedim şüpheyle.

Onaylamayan sesler çıkartırken başını iki yana salladı. ''Çünkü fazla seviyor.''

Söylediği cümlenin altında yatan anlamı aramak için ifadesini süzdüm. ''Evet, bunu görebiliyorum,'' dedim ciddiyetle. ''Ama yine de tepkisi fazla aşırı. Aklımı kurcaladı.''

Tek kaşını kaldırırken, ''Aşk...'' dedi, bahanesini sunuyordu. ''Âşık olduğu insanı, eşini tamamen kaybetti. Emin ol aşk, insana her şeyi yaptırabilir.''

''Ben aşka inanmam Bilinmeyen,'' dedim dürüstçe. ''Benim için sadece somut gerçeklik vardır, o kadar. İnsanların duygularının arkasına sığınarak hatalarını perdelemesinden haz etmem. Ya da duygularını zaaflarına çevirmelerinden...''

Dudakları hafiften yukarıya kıvrıldı. ''Sence aşk, zaaf veya koruyucu bir etmen midir Dedektif?''

''Evet,'' dedim anında. ''İnsana birçok şeyi yaptırabilecek kadar garip bir duygu, bu hayatta insanın başına gelen en kötü şeylerden biri bence.''

''Atladığın yerler de var,'' dedi inatla. ''İnsana birçok güzelliği tattırabilecek, harika bir duygu olduğu da söylenir.''

Usulca omuz silkerek ormana doğru yürümeye başladım. ''Şu an ilgilendiğim şey Linda'nın ölümünü çözmek.''

''Eğer içinde aşk varsa bence bununla da ilgilen,'' diyerek yanımda ilerlemeye devam etti.

''Sence bu bir cinayetse bu cinayet aşk yüzünden mi işlendi?'' diye sordum doğrudan karşıya bakarken.

''Bilmiyorum,'' dedi omuz silkerek. ''Ama büyükanne oldukça kötü görünüyordu.''

''Doğru, onunla konuştuğumda derdini anlayacağımı umuyorum.''

''Soruşturmaya ne zaman başlamayı düşünüyorsun?''

Olduğum yerde durup ona baktım. Kaşlarım çatılmıştı. ''Neden bu kadar ilgilisin?''

Derin bir nefes alarak ifademi süzdü. ''Sana yardım etmek istiyorum çünkü...'' dedi tepkimi ölçmek ister gibi.

''Sanırım bunun için birkaç sene daha beklemen gerekecek,'' dedim yapmacık bir ciddiyetle. ''Okulun bittikten sonra yanımda pekâlâ işe başlayabilirsin.''

Söyleyeceklerini beklemeden malikâneye doğru yürüdüm. Arkamdan derin bir iç çekmişti. Umursamadım.

''Emin ol işin daha da kolaylaşır,'' dedi ısrarla. "Basit bir cinayet değil bu. İşin içinde garip şeyler de var, biliyorsun, seziyorsun."

''Gerek yok Bilinmeyen,'' dedim mesafeli tutumumla. ''Bana yardımcı olmak istiyorsan, söylediklerimi yapman ve sorularıma cevap vermen yeterli olur. Ayrıca sen de bu aileden birisin ve bu sanıldığının aksine bir oyun değil.''

''Oyun olduğunu düşündüğümü mü sanıyorsun?'' diye sordu. Ses tonundaki keskinliğe duraksadım. Arkamı dönüp yüzüne bakınca karalılığını görmüştüm.

Soğuk hava içimi üşütünce bakışlarımı gözlerinden ayırıp yürümeye devam ettim.

''Sana bir soru sordum Nora,'' dedi ciddiyetle.

Sert bir nefes verdikten sonra durdum ve yeniden arkama dönerek gözlerine baktım.

"Dinliyorum, söyle," dedim buyurucu sesimle.

''Araştırmanda yardımcı olabilirim,'' dedi yeniden. ''Bunu bir oyun olmadığının farkındayım Dedektif, inan bana. Tek amacım yardımcı olmak.''

''Neden?'' dedim ifadesiz bir şekilde. ''Her isteğin bir nedeni vardır Kuzey. Sen neden bunu istiyorsun? Sonucunda eline ne geçebilir ki?'' Ona bir adım daha yaklaşıp göz temasını korudum. ''Korkuyor musun? Daha doğrusu neyden korkuyorsun? Birinden mi, yoksa bana açık vermekten mi?"

Ona, katil sen olabilirsin iması yapmıştım. Anlamıştı ve buna olağan ve beni şüphelendirmeyen bir tepki vererek hafiften kaşlarını çatmış, nefesini üflemişti.

Birkaç saniye sessiz kaldı. Ben de konuşmadım. Ondan bir cevap bekliyordum. Bana yaklaştı; dibime kadar girerek yüzüme eğildi. Ben ona bakarken o kısaca etrafı kolaçan etmekle meşguldü. Kimsenin olmadığını anlayınca gözlerimin içine baktı.

''Buradaki herkesi iyi tanıyorum ve Raven Malikânesini de iyi biliyorum,'' dedi oldukça ciddi bir ifadeyle. ''Eğer sana yardımcı olursam, göremediğin detayların fakına varmanı sağlayabilirim.''

''Bu istediğin şeyin amacıydı. Bana hâlâ nedenini söylemedin Bilinmeyen," dedim kaşlarımı kaldırarak.

''Kimseye güvenemiyorum,'' dedi kaşlarını çatarak. ''Linda öldü Dedektif... Ölümden bahsediyoruz! Ve bunu aileden biri yapmış olabilir. Marcus'un canının güvende olduğuna emin olmadan rahatça uyuyamıyorum bile.'' İşaret parmağını şakağına dayayıp yüzüme biraz daha yaklaştı. ''Aklımın içinde dönüp duran senaryoyu göremiyorsun, sevdiklerimi kaybedebilirim,'' dedi ve birkaç saniye gözlerini kapattı. ''Deniz daha çok küçük... Nehir bir katilin olduğunu umursamıyor bile. Sarah uyumadan önce kapısının arkasına dolabını dayadığını, birinin uyurken odasına girmesinden korktuğunu söyledi bana. Anlamıyorsun, onlar için endişeleniyorum."

Haklıydı. Diyecek sözüm yoktu, sevdiklerini korumak istiyordu.

"Ayrıca sen..."

''Ben ne?'' diye sordum başımı sorarcasına sallayarak.

Dudaklarını ıslattı ve derin bir nefes aldı. Endişeli gözlerle bana bakıyordu.

''Sen... Katili bulmaya çalışıyorsun,'' dedi kısık bir sesle. ''Yıllardır yanımızda yaşayan Linda'yı acımadan öldüren bir katil, kendi izini süren yabancı bir aile üyesine neler yapabilir Dedektif? İhtimaller... İhtimaller düşün ve kendini de dâhil et."

Yine haklıydı. Bunlar benim düşünmediğim ihtimaller değildi elbette ama bana garip gelen nokta, onun bu kadar endişeli olmasıydı. Cinayetten bağımsızdı bu, sevdiklerinin arasına beni de dahil etmişti ve endişesi bu yüzdendi, anlamıştım.

Birkaç adım geriye giderek aramıza güvenli bir mesafe inşa ettim.

''Korkuyorsun Kuzey,'' dedim kendimden emin bir şekilde. ''Ölüm seni derinden yaralıyor. Öz ailen yüzünden, değil mi?'' Sorduğum soru, az önceki tavrıma göre katı değil, anlayışlı bir soruydu. Bir cevap gelmediğini fark edince, ''Değil mi?'' diye tekrarladım.

Gözlerini birkaç saniye yumarak başını gökyüzüne doğru kaldırdı. Birkaç saniye sonra gözleri yeniden gözlerimi buldu. Ancak bu sefer yeşil gözlerinde bir tutam kırgınlık boy gösteriyordu.

''İnsanlara korktuğumu söylemem. Çünkü korktuğumu söylediğim için kaybettim. Ama...'' dedi ve durdu. ''Sana yalan söylemek istemiyorum Dedektif. Evet, korkuyorum.''

''Korku her daim vardır,'' dedim hafiften tebessüm ederek. ''İnsanı insan yapan şeydir korkuları, korkmalısın. İnsaniyetini kaybetmemek için kork Kuzey... Neden aileni kaybettiğini bilmiyorum ama evet, cevapların beni yeterinde tatmin etti.''

Kaşları alnına yükselirken yeniden bana yaklaştı. ''Birlikte hareket edeceğiz... Değil mi?"

"Davadan uzak duracaksın," dedim netçe. "Raven ailesiyle ve malikaneyle alakalı esrarengiz bir şeyler seziyorum, bana bu konuda yardım edeceksin sadece. Çünkü öğrenmem gereken şeyler var ve bunları ailedekiler dışında kimse bilemez."

''Pekâlâ,'' dedi kabullenircesine. ''Sen nasıl istersen öyle olsun."

Söylediklerine karşılık verme gereği duymadan arkamı dönüp malikâneye yürüdüm. Elinden geleni yapacağına emindim. Ancak ben yine de önlemimi alacaktım.

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

1.9K 964 16
Her kaçışın sonunda bir kurtuluş vardır ama o kurtuluş yeni bir mahkumluğa dönüşür. Bu oyunda özgürlüğünü eline alman gerek. Almadığın takdirde...
6.1K 505 8
Yoongi okulun korkulan isimlerindendi ama üvey kardeşi Jimin'in yanında tambir minnoş oluyordu.
40.1K 2.7K 63
'Deli gibi severken nasıl kardeş olurum?' --- Keyifli okumalar. Hikayemi uyarlayan ya da çalan olursa önce vicdanına, sonra da adalete teslim ediyoru...
15.2M 613K 54
"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu...