Sahibim

By AnormalEylul

10M 279K 29.6K

**Bazen birşeye sahip olduğumuzu sanırız. Ama yalnızca 'sanırız'** "Herşey yoluna girecek!" "..." "Herşeyi un... More

Dikkat!
S~10~
S~11~
S~12~
S~13~
S~14~
S~15~
S~16~
S~17~
S~18~
S~19~
S~21~
S~22~
S~23~
S~24~
Hımm
S~25~
S~26~
S~27~
S~28~
S~29~
S~30~
S~31~
Yazanın İsyani!!
S~32~
S~33~
S~34~
S~35~
S~36~
S~37~
S~38~
S~39~
Hatırlatma..
S~40~
S~41~
S~42~
S~43~
S~44~
S~45~
S~46~
S~47~
Geçmişin İki Yüzü
S~48~
S~49~
S~50~
Duyuru
S~51~
S~52~
S~53~
2. Kitap?
~Final~
Özel Bölüm & Teşekkür ?
Merhabalar...

S~20~

226K 6.6K 1.7K
By AnormalEylul

-Batuhan Tunalı-

Yüzümdeki sırıtışa engel olamıyordum. Demir resmen bizi orada postalamıştı. Arası kıskandığına adım kadar emindim. Sanırım hala akıllanmamıştı. Yaptığının ne kadar çocukça olduğunu göremiyordu sanırım. Dışarıdan bunu izlemek oldukça eğlenceli olmuştu.

Odadan çıkıp aşağıya indiğimizde Ağabeylerim kantine yönelecekken engel oldu. İkisi de bana döndüğünde yüzümü buruşturarak konuştum “Kovulduğumuz odaya hemen gitmeye çok meraklısınız herhalde? Gidip dışarıdan bir şeyler alalım. Yoksa Demir ağabey bizi yine bir bahaneyle kovabilir..” diye işaret parmağım ile Arası göstererek “Hele ki seni Damlanın yanında görmesiyle saniyesinde şutlanacağız. O güzden ona biraz zaman tanıyalım. Zor bir gündü” dediğimde ikisi de beni onaylayınca hastaneden dışarıya çıktık.

“Her zaman gittiğimiz yere ne dersiniz?” diye sordum. Yemekleri enfesti ve biz neredeyse haftada 4 gün giderdik. Yani bu olaylar olmadan önce. Şimdide arada gidiyorduk ama genelde evde olmayı tercih ediyorduk.

Damla toparlanıp hastaneden çıktığında umarım onunla da gidebilirdik; Tabi Demir ağabeyim izin verirse. Damla hamile olduğu için artık daha rahat yaşaması gerekiyordu, yani bence öyle. En azında artık dışarıya çıkmaya başlayabilirdi. Ya da okulunun son bir dönemi kalmıştı; hamileliği daha başındayken okulunu bitirebilirdi. Tabi bu da Demir ağabeyimin elindeydi. Ama bu sefer hastaneden çıktığımızda Arası destekleyerek Damlanın okulu hakkında Demir ağabeyimle konuşacaktım.

Yeterince hata yapmış, bazı yanlışlara göz yumarak görmezden gelmiştim. Aras ağabeyim bile yaptıklarımıza karşı çıkmasına rağmen vicdan azabı çekerken bizim halimiz işler acısıydı.

Ama hatanın neresinden dönersen kardı değil mi? Hiçbir şeyi eski haline getiremesek de, bir şeyleri yoluna koyabilirdik.

“Orası çok uzak ama” diyen Efe ağabey ile derin ve içimi ferahlatan bir nefes çektim içime. Ona dönüp omuzlarımı silkeledim “Fark eder mi?” dedim. 

--

Her ne kadar oyalanalım desek bile yarım saat sonra hastanenin önündeydik. Yarım saat neyine yetmiyordu sonuçta Damla uyuyordu. Kıskançlığı geçmiş durulmuştur.

Ah be benim kör ağabeyim! Göremiyor muydu kendindeki kıskançlığı! Her şeyi çıkmaza sürüklediğini bir görseydi. Tabi ki bunda bizim katkımızda vardı. Bunu yok saymıyordum. Ama benim en başından beri yaptığım ağabeyime ne koşullarda olursa olsun arkasında olarak tam destek vermekti. Zaten öyle yapmış, dibe de batmıştık. Ama Doğanında bunda suçu büyüktü. Olmaması gereken biriyleydi ve onu kandırmıştı! Başkasının olanı elinden almaya çalışmanın elbette cezası vardı!

İşte tamda bu yüzden Demir ağabeyime destek vermiş hep yanında durmuştum Efe ağabey gibi. Ama nedense Aras ağabeyim hiç desteklememiş hep yanlış olduğunu söylemişti.
Oysa Sedef yengenin nasıl gözyaşları döktüğünü; hıçkırarak ağladığını gözlerimizle görmüştük. Masum olmayan biri nasıl böyle bir şey yapardı ki? O her şeyi ile iyi birisiydi. Saygısız tek bir hareketini bile görmemiştik ki. Demir ağabeyimi de çok sevdiğinden de emindim. Yani öyle görünüyordu. Sevgisini saklamaz; dibinden de hiç ayrılmazdı.

Daha sonrada olanları kaldıramamış olmalı ki sessizce ortadan kaybolmuş, tek bir kelime bile etmemişti. Arasa ağabeyde onu suçlayıp hakaret ettiğinde Demir ağabeyden iyi bir dayak yemiş, biz elinden zor almıştık. Ama dayağı hak etmişti.

Belki de bu yüzdendi Arasın Damladan hoşlandığını sanmam. Çünkü Demir ağabeyimde Aras ağabeyin, Sedef yengeye hakaret etmesi yüzünden sinirlenmiş dövmüştü. Şimdi ise Demir ağabey Damlaya derken Aras ağabey çıldırıyordu. Sedef yengeyi suçlarken Damlayı savunmasıydı belki de tek suçu. Sonuçta Damlayı daha tanımıyorduk ama Sedef yengeyle neredeyse 3-4 senemiz geçmişti.

Sedef yenge gitmese belki bunların hiç biri olmayacaktı. Ama gitmişti. Kesinlikle Demir ağabeyin yaptıklarını savunuyor değildim ama.. Aması vardı işte! O Doğan piçi hak etmişti de bunlar; Damla hak etmiş miydi.. İşte burasıydı bizi suçlu kılan. Varsın olsun yapmıştık işte bir hata…

Odanın önüne geldiğimizde yavaşça kapıyı tıklattık ama hiçbir ses gelmemişti. Kapıyı açıp içeri girdiğimizde hiç beklemediğimiz bir manzara karşımızdaydı..

Küçücük yatağa, Damlanın yanına kıvrılmış yatan bir Demir.. Yorgunluktan ayakta rüya görüyor olamazdık değil mi? Gerçi günün nasıl geçtiğini düşünürsek bence gayette mümkündü. Kesinlikle ayakta uyuyordum!

Efe ağabeyime dönüp kolumu uzattım “Ağabey çimdiklesene beni” onlardaki şaşkınlığı da fark etmiştim. Kolumda olan sızıyla “Aahh” diye kısık sesle inledim. Hain sanki etimi kopar dedim! Neyse ki rüya görmediğimi anlamıştım. Bildiğim Ağabeyim Damlanın yanına sokulmuş, Bir elini belinin altından Damlayı sarmış, diğer elini de karnının üzerine koymuş uyuyordu. İyi de bu aç değil miydi ki?

“Gözlerime inanamıyorum! Bu bizim Demir mi?” dedi Efe ağabeyim. Bende görüyordum da tuhaftı işte. Bunca olandan sonra, olmuyordu be.. Hep eksik kalıyordu cümleler.. “Bende inanamıyorum. Bizi postalayıp kendisi ohh yatsın uyusun” dediğimde yüzümüzdeki tüm gülümsemeler buruktu. Hele de Arasın dediklerinden sonra.. “Huzurlu görünüyor.. Böyle huzurlu olmayı hak ediyor mu? Bunca yaşanılanlardan sonra nedensizce ona böylesine yakın olmaya hakkı var mı?”


Yoktu.. Sadece Demir ağabey için değil hiç birimiz için yoktu. Ama bu bizdik.. Bizdik işte. Yoktan anlamayan çocuklar. Hata yaptığımızı fark etmemize rağmen bırakmamış, pes etmemiş aynı masada oturma yüzsüzlüğünü göstermiş adamlardık. Varsın olsun istemesin; yinede yanında olurduk. Elbette aşılırdı o duvarlar.. Yıkılan duvarlar tekrar yapılamaz diye bir şey yoktu ya.. Tekrar yapardık..!

-Demir Tunalı-

Gözlerimi açtığımda hala yatakta olduğumu fark ettim. Kaç dakika geçmişti ki  çocuklar hala gelememişti. Esneyerek kendime gelmeye çalışırken sandalyede kırılıp yatmış Batuhanı görmem bir oldu. Daha sonra odada göz gezdirdiğimde koltukta yatan Efeyi ve diğer sandalyede büzülüp yatan Arası görmemle saate bakmam bir oldu. Saat sabah 7 olmak üzereydi.

Biraz dinlenmek için gözlerimi kapatırken sanırım uyuya kalmıştım ve kardeşlerim beni kaldırma gereği bile duymamışlardı.

Tamam kaldırmamışlardı da kendileri niye burada kalmıştı sanki başka oda yokmuş gibi! Koskocaman hastanede boş odamı yok?

Damlaya baktığımda hala uyanmadığını görmüştüm. Kolundaki serumu gördüğümde hala içinde azda olsa sıvının olduğunu fark etmiştim. ‘Acaba akmıyor muydu?’ diye düşünerek dikkatli baktığımda yavaş damlalarla aktığını fark edip rahat nefes almıştım.

Bir süre daha kalkmayıp yatmaya devam ettiğimde çocuklar yavaş yavaş uyanmaya başlamıştı. Tabi bunda Efenin çalan telefonu da etkiliydi tabi.. Hepsi nihayet kendilerine gelmişlerdi. Bende tam yataktan kalkacakken Damlanın kıpırdanmasıyla durmuştum. Damla yavaşça gözlerini açtığında yüzünü buruşturmuş, sonra nerede olduğunu idrak etmişti. Daha sonra beni fark etmesiyle uzaklaşmaya çalışsa da buna izin vermemiş kıpırdanmasını engelleyerek, kızgın bir tonda “Rahat dur!” demiştim. Tabi ki bir şey dememiş durmuştu. Hele bir durmasın!!

Yataktan kalktığımda ne kadar aç olduğumu fark etmiştim. Dün bir şey yemeden yattığım için midemde bulantı hissi vardı.  Bir şeyler yesem iyi olacaktı. Biraz ilerleyip koltukta oturan Efenin yanına oturdum. Gözlerimi tekrar Damlaya çevirdiğimde yüzünde hem korku hem de merak vardı. Ben sessiz kalırken Batuhan Damlaya “Saat daha yeni 7 ye geliyor, biraz daha dinlen. Doktor 9 gibi gelecektir.” Dediğinde Damla bir şey demeyip kafasını sallayıp gözlerini kapatmıştı. Sonrada neden sinirleniyorsun Demir! Bir tek beni dinlemiyordu sanırım! Herkes mükemmel bir Demir boktan zaten!

Batuhan’a da sinirli bir bakış atıp odanın çıkışına doğru yöneldiğimde hepsi peşimden geldi. Kantine gidip bir masada oturduğumuzda en küçüğümüz olan Batuhan kalkıp çay ve yiyecek bir şeyler almak için yanımızdan ayrıldı.

Efe “Ağabey ne yapmayı düşünüyorsun şimdi?” diye sorunca ‘hangi konuda?’ diye sorma isteğimi bastırdım. Tabi ki Damlayı soruyordu da neden soruyordu onu bilmiyordum. Ne demek ‘ne yapmayı düşünüyorsun’ tabi ki de hiç bir şey yapmayacaktım. O yanımda kalacaktı ve her şey böyle devam edecekti. Yani değişen bir şey yoktu.

Umursamaz bir şekilde “Her şey eskisi gibi devam edecek” dedim.

“Sen kafayı yemişsin” sessizce bir mırıldamayla Arasa döndüm. Ben mi kafayı yemiştim yoksa kendisimi tartışılırdı. Tanımadığı bir kızı nasıl bu kadar koruyabilir ve onu bu kadar düşünebilirdi. Madem bu kadar düşünceliydi de önceden neden sevdiğim kadına bu anlayışlılığını göstermiyordu. Kaç yıldır ne yaptıysa da Aras efendi hep ikimize karşı mesafeli ve hep iğneleyiciydi de madem şimdi niye böyleydi. Bana rağmen Sedefi kabullenmezken şimdi beni mutsuzluğa iten  Doğan piçinin kız kardeşine karşı bu kadar savunmacı olabiliyordu! O kız kardeşinden daha mı değerliydi!  Sinirimi yansıtan ses tonumla “Ne” diyebildim sadece. Yine bir tezini ortaya koyacaktı. Her konuda olduğu gibi bu konuda da vardır elbette görüşleri..

Benim sinirim kendini ses tonumda belli ederken onunki tüm vücudundan anlaşılabiliyordu. “ ‘Sen kafayı yemişsin’ dedim. Ne demek lan ‘Her şey eskisi gibi devam edecek’. Hamile kız! Senin çocuğunu taşıyor!” diye hiddetle bağırdığında Batuhan da masada yerini almıştı.

“Benim olduğundan eminsin yani?” ağzımdan çıkan bir cümleyle üçü de donup kalmıştı. Arasın elleri yumruk halini alırken iğneleyici bir sesle “Herkesi ‘o’ kadınla bir tutma” dediğinde bu sefer kasılan ben olmuştum. Ne hakla bana bunu söyleyebilirdi! Hele de Sedefe yaptığı bu hakareti görmezden gelemezdim!

“Sözlerine dikkat et! Ona böyle hakaret edemezsin!” diye tısladım. Sırf Doğan piçinin yaptıkları yüzünden kendini suçlu hissettiği için sessizce terk etmişti beni. Onu suçlamayacağımı bile bile gitmiş birine nasıl böyle bir şey söyleyebilirdi ki?

Yapmacık bir gülümsemeyle başını salladı. “Tamam, öyle olsun. Sen hiç akıllanmayacaksın. Elindekilerin kıymetini bilmeyen bencil adam.. Peki.. Size afiyet olsun. Ben yemiş kadar oldum. Ben yukarı çıkıyorum” diyerek ayağa kalkıp sandalyeyi biraz geriye itekleyip birkaç adım attı “Keşke..” dedi ve olduğu yerde birkaç saniye durdu. “Keşke o gün biraz daha geç kalsaydık. Şimdi Damlayı daha iyi anlıyorum. Ne kadarda haklıymış..” yüzünü bize doğru dönüp “ Ama aslında bir yerde de haklısın.. O bebek senin değil” bütün vücudum kasılmıştı. Ne saçmalıyordu? Tabi ki benimdi! Ne benden önce nede benden sonra kimse olmamıştı! “O sadece Damlanın..” dedi ve gitti.

Masada derin bir sessizlik varken bende derin düşünce denizinde boğulmak üzereydim. Bir el boğazımı sarmış beni dibe çekiyordu. Arasın sözleriydi bu el..

‘Elindekinin kıymetini bilmeyen bencil adam’ ne kadarda ağır bir cümleydi. Gerçekten böylemi oluyordum gittikçe. Ama bu yaptığım herkese karşı değildi ki. O adamın kardeşine karşıydı. Onun yüzünden benim için çok değerli bir şeyi yitirmişken onun kardeşine nasıl davranmam gerekiyordu ki?

Sadece öylesine ağzımdan çıkan bir ima için o çocuğu hak etmediğim imasında bulunmuştu. Damlayı haklı bulmuştu üstüne.. Birde.. Gerçekten o bebeği istemediği için mi sesini çıkarmamış, kimseye bir şey dememişti.

Çıkan birkaç sesle düşüncelerden sıyrılıp karşıya baktım. Efe ve Batuhan ayağa kalkmıştı. Batuhan kızgın ses tonuyla “Sana en başından beri destek verdim. Çünkü onu ne kadar sevdiğini biliyordum ve görüyordum. Ama ağabey Damlanın suçlu olmadığını bizim gibi sende biliyorsun. .Her şeye eyvallah.. Ama bu çirkin imaları artık ben bile kaldıramıyorum. Belki de artık durmalısın..” sessiz ve uyarı dolu ses tonumla “Kapa çeneni!” dediğimde bu sefer Efenin sesi duyuldu “Şimdi düşünüyorum da Aras beklide en başından beri haklıydı. Benden  küçük olmasına rağmen, bizden küçük olmasına rağmen, bizden daha doğru düşüne biliyordu.. Bende yukarı çıkıyorum. Sen.. şirkete gitsen iyi olur. Bizde daha sonra geliriz” diyerek gittiğinde Batuhan da peşinden gitmişti.

Masada öylece tek başıma kaldığımda açlık ya da mide bulantısı.. her şeyi unutmuştum. Masa da yavaşça kalkıp çıkışa arabaya doğru ilerledim..

-Damla Acar-

Vücuduma dokunulmasıyla gözlerimi açmakta zorlansam da açabilmiştim. Odaya göz gezdirdiğimde bu sefer odada Demir hariç hepsi vardı. Yolumdaki serum çıkaran hemşireye baktım. Meraklı gözlerle bir şeyler söylemesini bekliyordum. Merakımı anlamış olacak ki “Doktor birazdan gelecek” diyerek çıkıp gitmişti.

Hala onun bende olup olmadığını bilmiyordum. Hissedemiyordum ki çok küçüktü daha. Onu kaybetme hissi beni korkutsa da hala var olduğunu bilmekte beni bir o kadar korkutuyordu. Bu caniceydi belki de ama bu şartlar altında en iyisi bu değil miydi ki?

İstemsizce elim karnıma giderken Arasa baktım. Doktoru bekleyecek sabrı gösteremeyecektim. Var olup olmadığını duymaya ihtiyacım vardı. Her iki seçenekte beni korkutsa da bunu bilmeliydim.

“Yok değil mi?” diye sorduğumda yanıma gelip elimi tuttu. Başını olumsuz anlamda sallarken “Hala seninle. Sanırım seni bırakmamakta kararlı. İnatla yaşamak istiyor” diyerek eğilip başımı öptü “O bu kadar isterken ona ihanet etmemelisin.” Dediğinde gözlerimden akan yaşı durduramadım. Bir süre sonra bu yaşlara hıçkırıklarımda eklediğinde diğerleri de yanıma gelip sarıldıklarında kendimi durduramıyordum.

“Şşş ağlama çok çirkin oluyorsun. Burnun kızarmaya başlamış ve sümüğün akmak üzere. Birde ağlayan kadın güzel olur derler; Yalan! Bunu diyen seni görse dediklerinden utanır” diyen Batuhanın sözleriyle akan gözyaşlarıma inat gülebilmiştim. Ne kadar çirkin cümlelerdi böyle. İstemsizce elim burnuma gitti. Gerçekten kızardığını biliyordum ama böylede dalga geçmesi.. Ahh adaletsizlik ama!

“O kadarda değil!” dediğimde hepsi gülerken açılan kapıyla gelen doktora minnettar kalmıştım. Yanımıza yaklaşırken “Hastamızın morali çok iyi sanırım. Sizi böyle gülerken görmek ne güzel.” Diyerek kağıtlarını eline alıp inceledi “Şu anlık bir problem görünmüyor. Bir serum daha takacaklar içine güçlendirici takviyeler ekleteceğim. Bebeğin ve senin için. Birkaç gün misafirimiz olduktan sonra gideceksiniz. Şimdilik iyi günler..” diyerek odadan çıktı.

**

Acıktığımı söylediğimde çocuklar başta şaşırsa da yiyecek bir şeyler getirmişler dördümüz beraber yemiştik. Efe ve Batuhanı da tanıdıkça en az Aras kadar iyi olduklarını görmüştüm.

Benimle ilgilenmiş ve esprileriyle güldürmeye çalışmışlardı; Her ne kadar espri yapmayı beceremeseler de halleri komik olduğu için dayanamamış gülmüştüm.

Öğlene doğru Efe ve Aras ayaklanıp şirkete gitmeleri gerektiğini söyleyerek gittiklerinde; Batuhan sinsice sırıtıp “Eee kaldık mı baş başa..” eline telefonu alıp “Dökül bakalım tatlı sever misin?” dediğinde elmas bulmuş gibi gözlerim parlamıştı. “Vişneli turta olsun ve elmalı kurabiye” dedim hevesle.

Yarım saat sonra gelen tatlılarımızla başladı konuşmaya.. Başladık diyemiyorum çünkü ne kadar arada birkaç cümle kursam da genelde kendi konuşmuş beni konuşturmamıştı! Küçüklüğünden tut en son sevgilinin onu nasıl terk ettiğine ve bu durumu ne kadar zor atlattığına dair her şeyi anlatmıştı. Bende arada ‘Ayy yazık, aa akılsız mı bu kız. Boş ver seni hak etmemiş’ gibi birkaç cümle kurmuştum. Ama gerçektende o kıza gıcık olmuştum. Böyle seven hep onunla ilgilenen birini nasıl terk edebiliyordu nedensizce!

--

Günler günleri kovaladı ve nihayet hastaneden çıkma günüm gelmişti. Hastanede kaldığım günlerde Demirle pek karşılaşmasak da sabah kalktığımda hep yanımda yatıyor oluyordu. Ve tabi ki buna bir tepki veremiyordum.

Hastanedeyken kontrollerin özenle yapılmış şimdilik tehlike görünmediği için eve gönderilmiştim. Bana kalsa gitmezdim orda iyiydim de ah bana sormuyorlardı bile..

Arabanın durmasıyla eve geldiğimizi anladım. Önden çıkan Demir kapımı açtığında hiçbir şey demeden beni kucaklamış eve götürüyordu. Rahatsız olduğum için ellerimi boynuna dolamamış kucağıma koymuştum.. Oysa gayette iyi yürüyordum. Gerçi hastanede de çocuklar beni yürütmemiş nereye gitmem gerekirse tekerlekli sandalyeyi burnumun dibine sokmuşlardı.

Arasın kapıyı açmasıyla oda yerine salona geçmiştik. Beni üçlü koltuğa götürdüğünde önceden yeri hazırladıklarını fark etmiştim. Beni yavaşça bırakmasıyla yatmış üzerimi örtmüştü. Bugün Pazar olduğundan hepsi evdeydi ama sanırım çok önemli işleri olduğu için salondaki masanın başına toplanmış bir sürü kağıtla bir şeyler yapıyorlardı. Bu birkaç saat böyle devam ederken bende elime tutuşturulan kumandayla televizyonda tur atıyordum. Sonunda bir film bulduğumda izlemeye başlamıştım.

Tüm hayatım böyle mi devam edecekti? Tamam az da olsa diğerleriyle aram iyiydi ama o adama nasıl katlanacaktım ben? İstemediğim bir bebekle nasıl geçecekti yıllarım. Onu her gördüğümde pişmanlığım artmayacak mıydı? Hayatım boyunca buraya mı tıkalı kalacaktım. Boşuna ot gibi yaşayarak geçecekti yıllarım..

Sonunda işleri bitirdiklerinde akşam olmuş yemek yemiştik gerçi benim midem bulandığı için pek yiyememiştim. Tekrar salonda otururken bir film açtıklarında ben koltuğa oturduğumda Demirde dibime girip oturmuştu. Eli ile beni sarıp kendine çekerken çocuklarında bundan hoşlanmadığı garip bir ifadeleri vardı. Ama umursamamıştım. Çünkü yeterince rahatsız ve tedirgindim. Ben ondan rahatsız olduğumu bu kadar belli ederken o nasıl oluyordu da hala bana yakın olmaya devam edebiliyordu anlamıyordum.

Saatin 10 a gelmesiyle Demir ayaklanmış kolumdan tutarak kalkmamı sağlamıştı. Gözlerimde gözle görülür bir koku oluşmuş ve bu korku bedenimi iyice sarmıştı. İşte her şeye rağmen yine yapacak durmayacaktı. Hiçbir şeyi umursamıyordu!

Kimse sesini çıkarmamış odaya geçmiştik. Banyoya geçip üzerimi değiştirdiğim. Çıktığımdaysa Demir çoktan üzerini çıkartıp sadece altına bir şeyler geçirmişti. Yatağa girip yattığımda zaman kaybetmeden oda yatmıştı. Tam ona sırtımı dönecekken engel olmuş üzerime çıkmış hareket etmemi engellemişti. İşte hiç durmuyordu. Korkunç bir adamdı ve sınırı kesinlikle yoktu. Bu sefer bana dokunmak yerine yüzümde belirli yerleri ıslak öperek boynuma inmiş ve oraya da birkaç öpücük bıraktıktan sonra başını kaldırıp yüzüme dikkatli baktıktan sonra dudaklarıma doğru eğilmiş ve kısa bir en öptükten sonra yan tarafa kendini atıp gözlerini kapamıştı. Beni ilk defa öpmüştü ve bu çok kötü midemi bulandırmaya yetmiş ve artmıştı bile!


Bana dönüp elleri ile belimi sarık kendine çektiğinde uzaklaşmak için ne kadar çalışsam da engel olamamıştım. Ama kollarında öylece de duramıyordum. “Rahat dur yarın erken kalkacağız” dediğinde kımıldanmanın bir kez daha işe yaramadığını fark edip uyumaya çalışmıştım. Ve bu çabam uzun sürmemiş uykunun kollarında bulmuştum kendimi.

**

Saat 7 olmasıyla Demirin beni kaldırması bir olmuştu. Sanki evde ne yapacaktım da erkenden kaldırmıştı anlamıyordum. İtiraz etmeden kalkıp üzerimi değiştirmiş ve kahvaltıya oturmuştum.

Hep beraber sessizce kahvaltımızı yapmış sonunda işe gitme saatleri gelmişti. Acaba bugün hangisi benimle kalacaktı? Demir hariç diğerleri kalıyordu.

“Üzerine kalın bir şeyler giyin gel çıkacağız” gelen sesle Demire döndüm. Bana mı demişti?

Diğerleri de en az benim kadar şaşkın gözükürken aralarından Efe çabucak kendini toparlamış “Damlada mı bizimle şirkete gelecek?” diye sormuştu. Ne yani onlarla şirkete mi gidecektim?

“Hayır. Okuluna devam edecek” dediğinde kalakalmıştım olduğum yerde. Ne yani okuluma gerimi dönecektim? “Hadi çabuk geç kalacağız” dediğinde üzerime kabanımı alıp gelmiştim.

Yol boyunca hala inanamasam da okulumun önüne geldiğimizde inanabilmiştim. Arabadan ineceğim sırada “Saat 2 de dersin bitiyor. Aramızdan biri gelip seni alacak. Bir yere gideyim deme!” dediğinde bir şey demeyip arabadan indim. Sanki gitsem beni bulamayacakmış gibi konuşuyordu.

Okuluma doğru hızlı adımlarla ilerlerken yüzüme bir gülümseme oluşmuştu. Azda olsa özgürlüğüme kavuşmuş okuluma devam edebilmiştim. Şimdilik buda yeterdi..

-Demir Tunalı-

İhale için son hazırlıkları elden geçirirken kapının açılmasıyla Efe içeri girmiş ve Damlayı eve bıraktığını; Edayı da Damla geceye kadar yalnız kalmasın diye eve getirdiğini söylemişti. Tabi evin önüne de 2 adam dikmeyi ihmal etmemişti.

Aylardır üzerinde çalıştığımız büyük konut projesinin bugün son ayağı vardı. Ve ihaleye çok iyi hazırlanmış ve önlemlerimizi almıştık.

“Hadi geç kalmadan çıkıp şu işi bitirelim” diyen Arasın sesiyle ayaklanmıştık..

**

Stresli geçen 4 saat sonrası sonunda işi almayı başarmıştık. Her ne kadar eve gitmek istesek de gitmeden önce kutlama için bir şeyler içme karar vermiştik. Batuhan mırın kırın etse de en sonunda “Bari eve giderken elmalı kurabiye falan alalım. Damla seviyor hem hamilede” dediğinde hepsi ‘tamam’ demişti. Yine benim bilmediğim bir şeyleri onlar biliyordu. Buna çok sinir oluyordum. Tamam düşüncelilerdi fakat benim dile getiremediğim şeyleri be bilmediğim şeyleri onların bilmesi çok sinir bozucuydu! Sonuçta o benim de çocuğumdu!

Bir bara girip bir şeyler içmeye başlamıştık. Kutlama yapmak için bu gürültüyle kulaklarımızı s*kmeye ne gerek vardı hiç bilemiyordum. Yarım saat kadar oturmuş konuşmuştuk. Bir süre çocuklar iş dışında bana mesafeli davranmıştı bunun gerekçesini çok iyi biliyordum ama sonuçta kardeştik ve barışmıştık. Et ve tırnaktık ayrılamazdık. Hele de bir kız yüzünden hiç ayrılmazdık. 

Slow bir şarkı çalıyordu, içkimden bir yudum daha alacakken Arasın bir yere dikkatle baktığını gördüm. Ona baktığımı fark ettiğinde bakışını bana çevirip alayla gülümsedi. “Ağabey Damlaya yaşattığın bunca şeyin nedeni olan ‘o’ kadın var ya.. Hani bir zamanlar çok sevdiğin, uğruna her şeyi yapabileceğin kadın. Hani bir sözüyle Doğanı ve ailesini hedef olarak alıp dağıttığın. Ona dediklerim yüzünden bana kızıp dövdüğün kadın. Her şeye rağmen senin sevginle dünyanın en şanslı kadını.. Sadece merak ettiğimden soruyorum. Şimdi o senin yanında olsa yaptığın her şeye bir son verir miydin?” dediğinde ne saçmalıyor diye düşünmeden edememiştim. Ama cevabım kendimce basitti. Tabi ki de onu bulsam her şeye son verir ona sımsıkı sarılır bir daha kaçmasına izim vermezdim. Ben bir şey demeyince “Damlayı bırakır mıydın?” dedi. Bir an için düşündüm. Bırakır mıydım? Cevabını her ne kadar bilmesem de işin içine Sedef girince her şey değişiyordu. Bu yüzden evet onu bırakabilirdim. “Evet” dedim. Kesin bir tonda “Onun için her şeyi bırakırdım. Yalnızca onun için.” Dediğim de hemen ardımdan “Damla ve bebeğe rağmen bile mi?” dedi.


“Her şeye rağmen” dediğimde gözlerinin azda olsa dolduğunu gördüğümde neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Diğerleri de bana azda olsa kızsalar bile onlarından bir şey anlamadığından emindim.

Hafif dolmuş gözlerine rağmen alayla sırıtmaya başlayıp “Senin gözünde Damla orospuyken o kadın değerli oldu hep. Sana en başından beri Doğanın suçsuz olduğunu söylemiştim hep. Buna nedensizce inanıyordum. Belki de Sedefi hiç sevemediğim ve onun nasıl biri olduğunu gördüğüm içindi. Hani senin bir türlü göremediğin” durdu ve içkisinden bir yudum alarak başıyla arkamda bir yeri işaret ettiğinde hepimiz oraya baktık. Gördüğüm manzara karşısında donup kalmıştım “İşte ağabey senin bir masumun günahına girmeni sağlayan kadın. Senin olan çocuğu bile bırakabileceğin kadın. Herkese ve her şeye rağmen git ve al onu. Çok sev, yine uğrunda her şeyi yap. Evlen ve çocuğunuz olsun; bir kadın uğruna vazgeçemeyeceğin. Şimdi temin dediğini yap ve her şeyi bırakıp o kadına git. Ben Doğanı arayacağım Damlayı alması için..”

OLDUKÇA UZUN YAZMAYA ÇALIŞTIM. UMARIM ÖYLEDE OLMUŞTUR.  SINIR KOYMAMIŞ VE +80 LER OLMASINI BEKLEMİŞTİM. OoHH İYİCE DİNLENDİM :D +90 LARA ÇIKTIĞINDA YENİ BÖLÜMÜ PAYLAŞACAĞIM. 
VE BUNDAN SONRA HAFTADA 2 BÖLÜM PAYLAŞACAĞIM GÜNLERİNE SİZ KARAR VERİN.
Salı - Cumartesi ya da Çarşamba - Pazar :))

Continue Reading

You'll Also Like

82.9K 5.1K 28
Ateş kaya: Canım dediğim canımı aldı,yar bildiğim yara açtı ASme Sahra Şah: Coğrafya kaderdir denilirdi ama ben ailemin işlediği günahların kehaneti...
16K 748 49
Küçükken âşık olduğu çocukla yetişkin olduktan sonra anlaşmalı olarak evlenen Aleyna'nın hikayesi. İlk olarak anlaşmalı bir evlilik olarak görünse d...
43.8K 1.8K 18
Ben kim miyim Aden Vera ben kıdemli binbaşı Adin Vera Altun ailemsandığım kişilerle görüşmüyorum. Diyer taraftaki kız da ise tam tersi ailesini dag...
126K 3.3K 50
Abisinin arkadaşına aşık olan Ece