LEYLA İLE MECNUN

By NisanUlusoy

2M 91.3K 3K

Dubai'den İstanbul'a esen sert ve cazibeli bir rüzgar. Poyraz.... Dubai'nin en zengin ve itibarlı ailelerinde... More

TANITIM
1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21. Bölüm
22.BÖLÜM
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.BÖLÜM
30.Bölüm
31.BÖLÜM
32.Bölüm
33.Bölüm
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.Bölüm
38.BÖLÜM
39.Bölüm
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.Bölüm
44. BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
51.Bölüm
52.BÖLÜM
İlerideki bölümlerden bir alıntı -1-
53. BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
56.BÖLÜM
Ilerideki bölümlerden bir kesit-2-
57.Bölüm
Ilerideki bölümlerden bir kesit-3-
58.BÖLÜM
59.BÖLÜM
61.BÖLÜM
62.BÖLÜM
63.BÖLÜM
64.BÖLÜM
65.BÖLÜM
66.BÖLÜM
67. BÖLÜM
68.BÖLÜM
69.BÖLÜM
70.BÖLÜM (FİNAL)
Yeni Hikaye Duyurusu

60.BÖLÜM

22.7K 1K 47
By NisanUlusoy

LEYLA İLE MECNUN 60. BÖLÜM

''Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar. Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler.''

''Annesinin bir tanesini hor görmesinler. Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim... Hem annemi hem baba mı ben köyümü özledim...''

Gece'nin etrafında hep bir ağızdan aynı türküyü söyleyerek dolaşan kadınları izlediğinde yanağından süzülen yaşları fark etmemişti Meltem. Ağlıyordu yine... Aslında onun kına gecesi değildi ama nedense bu türküyü duyduğunda annesini hatırlıyor kalbinin acımasına engel olamıyordu. Kendisinin bir kına gecesi olmamıştı. Hoş olmasını da istemezdi. Ona göre annesinin olmadığı yerde bu türkünün anlamı yoktu yinede tutamıyordu kendisini. Başını kaldırıp Gevher hanıma baktığında ise kadının yüzünde gram üzüntü belirtisi görmemişti. Nasıl bir anne kızının son gecesinde bu kadar duygusuz olabilirdi ki...

Üstelik kına gecesi yapılmasını bile istememişti. Ona göre bu tarz adetler çok alaturkaydı. Ama Zulal Hanım biricik oğlunun düğününde en ufak detayları bile düşünmüş gelinin hiçbir eksiklik hissetmemesi için elinden geleni yapmıştı. Galiba Gevher Hanım'dan daha bir anne olacaktı arkadaşına...

Gece'nin eline göstermelik yakılan kınadan sonra başındaki kırmızı örtü açılmış başına ağlayıp ağmadığını kontrol etmek isteyen bir sürü kişi doluşmuştu. Arkadaşına baktığında gözlerinin hafif kızarmış olduğunu gördü. Birazcık şaşırmıştı. Gevher Hanım'dan kurtulacağına sevinmesi gerekiyordu. Bu annesiyle geçireceği son geceydi ama Gece yinede ondan beklediği gibi davranmış türkünün hüznüne kendini kaptırarak birkaç damla yaş akıtmıştı.

Sonrasında çalan Arap müziği ile etraf birden neşelenmiş sosyete diye tabir ettikleri o kibirli kadınlar hep beraber göbek atmaya başlamışlardı. Koltuğundan onları izlemesi bir hayli eğlenceliydi.

''Meltem iyisin değil mi canım?''

Başını kaldırdığında kocaman göbeğiyle ona gülümseyen kadını gördü. Kendisinin bu hale gelmesine daha çok vardı ama şimdiden heyecanlanmıştı.

''İyiyim Melis'ciğim. Hem asıl sen iyi misin? Bu halinle fazla ayakta kalma... Her an...''

''Her an patlayacak gibi duruyorum değil mi?''

''Yok... Ben öyle demek istemedim de...''

''Şaka yapıyorum canım... Ama merak etme iyiyim ben. Daha bir ayım var erken doğurmaya niyetim yok. Tabi senin ağabeyinin sağı solu belli olmaz. ''

Melis'in gözlerine baktığında yine aynı hüznü görmüştü Meltem. Cenk ile evleneli baya olmuştu. Düğün gecesi gözlerinde gördüğü aşk yerini boş vermişliğe bırakmış gibiydi. Ağabeyinin kızı üzeceğini biliyordu. Bu yüzden en baştan beri pek sıcak bakmamıştı bu işe, ama Melis'in aşk ve umut dolu sözleri onu ikna etmişti. Ya şimdi? Şimdi neden o derin aşkı göremiyordu?

''Ağabeyim seni üzüyor değil mi?''

Melis görümcesinin yanındaki koltuğa oturarak arkasına ufak bir yastıkla destek yapmıştı. Vücudunu ona doğru birazcık çevirerek gülümsedi;

''Ben onunla evlenirken her şeyi göze almıştım Meltem. Kolay olmayacağını biliyordum, değil de zaten. Bu kadar zaman sonunda çoğu şeyin üstesinden geldik aslında. Halen aşmamız gereken birçok şey var. Yine de ben Cenk'e güveniyorum. Onun da beni sevdiğine eminim sadece bazı şeyleri kabullenmesi kolay olmuyor.''

Nedense söylediklerinden daha fazla bir şeylerin olduğunu hissetmişti Meltem. Ama bu şimdi konuşabileceği bir konu değildi. Artık burada olduğuna göre en kısa zamanda ağabeyi ile bir konuşama yapmalıydı. Melis'i bu kadar üzen ve içinde biriktirmesini sağlayan şeyi öğrenecek gerekirse bunun için Cenk'le kavga edecekti. Ama o kızın yüzündeki hüznü silecekti. Ellerine dokunarak ona sıcak bir tebessüm gönderdi.

''Merak etme her şey yoluna girecek. Lale doğduğunda o kalın kafalı ağabeyimde yaptığı hataların farkına varacak ve siz tam bir aile olacaksınız, ben inanıyorum.''

''Umarım Meltem. Umarım dediğin gibi olur.''

''Heyy ne kaynatıyorsunuz siz bakayım. Yine kocalarınızı mı çekiştiriyorsunuz?''

Gece, gülümseyen yüzüyle yanlarına gelmiş onların yüz ifadesinden biraz üzüntülü olduklarını görünce şakayla karışık laf atma ihtiyacı hissetmişti.

''Gelin görümce dertleşiyorduk hem sen keyfine bak hayatım bu gece senin gecen, dilediğin kadar kurtlarını dök.''

''Ya siz otururken hiç içme sinmiyor eğlenmek. Sözde düğünde hep beraber göbek atacaktık ama baksanıza biriniz doğurmak üzeresiniz diğerinizde zaten hareketler sınırlı... Of ya bu haksızlık ama''

Meltem ufak bir kahkaha attı;

''Hadi oradan kaynananla karşılıklı göbek atarken hiçte sıkılmışa benzemiyordun. Ama bir şey diyeyim mi annen kötü kötü bakıyor size... Kesin şimdiden seni kıskanıyor.''

Gece bir an başını kaldırıp annesine baktı. Kıskanmak mı? Hayır. Gevher Hanım kızına karşı her şey hissedebilirdi. Kızgınlık, nefret, acıma, eziyet ama kıskançlık... Hiç onun tarız değildi. Olsa olsa bu ortamdan duyduğu gerilim yüzüne yansımıştı.

''Hiç sanmıyorum Meltem. Annem ve beni kıskanmak! Bu geceden sonra benden kurtuluyor. Sonunda hayallerindeki gibi zengin bir aileye kakaladı kızını... Bu gece onunda zafer gecesi!''

Gece'nin gözlerinin dolması üzerine arkadaşını elini sıkarak destek vermişti Meltem.

''Hadi ama yapma lütfen. Annen o senin, tabi ki üzülüyor senden ayrılacağı için bakma gururundan gösteremiyor.''

Gevher hanım ise kızının arkadaşları ile konuşmaya daldığını görünce sinirlenmişti. Zaten bu tiyatroya sırf onun için daha doğrusu Zulal Hanım'ı kırmamak için kabullenmişti. Şimdi de bir an önce bitmesini ve evinin boşaltılmasını istiyordu. Yarın düğün vardı ve gözleri şiş şekilde etrafta dolaşmak istemiyordu. Daha aroma terapili banyosunu yapacak, güzelce uykusunu alacak ve yarın için dinç şekilde misafirlerini karşılayacaktı.

Düğünün yapılacağı yer konusunda bir hayli uğraşmış ama yine dediğini yaptırarak Çırağan Sarayını kızına ve damadına kabul ettirmişti. Ona göre bir tane kızının düğünü en sosyetik mekanda yapılmalı, gazeteler günlerce düğün fotoğraflarıyla süslenmeliydi. Gerçi düğüne gazeteci alınması yasaktı bu konuda hem Gece hem de Batu onu uyarmışlardı ama o yine de çok güvendiği birkaç muhabiri aramış onları gizlice düğüne sokacağını söylemişti. Tabi güzel bir manşetle birinci sıradan haber yapma ve en çok okunan sosyete dergisinde yayınlanma sözünü de almıştı. Her şey için çok heyecanlıydı. Sonunda dergilerde onunda boy boy resimleri çıkacaktı. Daldığı hayallerden sıyrıldığında gülümseyen yüzü yeniden düştü. Gece hala arkadaşlarıyla dedikodu yapıyordu. Etrafa gülümseyerek birkaç adımda yanlarına gitti.

''Kızım burada oturup dedikodu yapacağına gel de misafirlerinle ilgilen. Sonra günlerce arkamdan konuşurlar. Hem kına gecesini sen istedin o halde sorumluluğunu al.'' Diyerek kibirli şekilde oradan uzaklaşmıştı.

Gece yavaşça ayağa kalktı gitmeden önce arkadaşlarına dönerek;

''Kızlar siz rahatınıza bakın ben size yiyecek bir şeyler yollatıyorum hemen, yeğenlerim aç kalmasınlar. ''dedi.

Tam gidecekken yeniden Meltem dönerek;

''Biraz önce ne demiştin? Üzülmek ve annem ha?'' Diyerek tekrar misafirlerin yanına doğru ilerlemişti.

Melis ve Meltem üzülen arkadaşlarına sıkılsalar da az sonra önlerine konulan tabaklardaki yiyeceklere bakınca karınlarının guruldadıklarını duymuşlar ve birbirlerine bakıp gülerek yemeklere dalmışlardı.

Kızlar evde eğlenirken beylerde otelin barında hep beraber damadın son gecesini kutluyorlardı. Bar, bu gece bekarlığa veda gecesi için özel olarak kapatılmıştı.

Batu, Poyraz, Cenk, Batu'nun birkaç arkadaşı ve otelde güvenilen ve sevilen birkaç çalışan vardı gecede. Babalar katılmak istememiş gençleri baş başa bırakmışlardı.

Bazıları ustalıkla kıvıran dansözden kendilerini alamazken; Poyraz içtiği ve kaçıncı olduğunu bilmediği bir bardağı daha kafasına dikiyordu.

''Yeter ağabeycim, benim gecem bu. Sen içmeyeceksin ben içeceğim.''

''Niye ki sevdiğin kadınla evleniyorsun. Mutlusun, daha ne istiyorsun?''

''Aynı şeyler senin içinde geçerli Ali. Sende Meltem'i seviyorsun ve üstelik yakında baba olacaksın. Nedir bu halin ağabeycim. Böyle giderse işleri nasıl sana emanet edeceğim ben, aklım sende kalacak.''

''Kalmasın kardeşim. Zaten bundan sonra ben senin yanında çalışacağım. Bir daha Dubai'ye dönmek yok. Alsınlar baba oğul başlarına çalsınlar şirketlerini. Batu ben senin sekreterin olayım mı?''

''Gerek yok. Ben Aylin'den memnunum. Azıcık geç anlıyor ama hiç olmazsa işe yarıyor. Sen telefon bağlamayı bile beceremezsin...''

''Beceririm kardeşim. Bak telefonu açıyorsun sonra? Kaç'a basıyorduk? Bir miydi? Sıfır mı? Yoksa dokuz mu? Yoksa orası çay ocağımıydı?''

Batu içkiyi bir hayli fazla kaçıran kuzenini kolunun altından tutarak desteklemiş otelde ki süit odalardan birine taşıtmıştı. Poyraz odaya gelir gelmez yatağa yığılınca gülerek kapıyı kapatmıştı.

Tam bara geri dönüp eğlenmesine devam edecekken bu kez de Cenk'i aynı pozisyonda gördü.

'Hay Allah'ım ya! Bu gece de sarhoş avutmak bana düştü. Nasıl bekarlığa veda anlamadım ki?''

''Cenk iyi misin birader?''

''Ooo damat gelmiş... Bak emin misin evlenmek istediğine? Daha çok gençsin yakma başını''

''Eminim ağabeycim. Hem sen pişman mısın? Gül gibi kız verdik lan sana. Hala neyini şikayet ediyorsun?''

''Evet gül gibi. Hem de ne gül. Böyle dikenli dikenli! Ama dili dikenli, eli değil.''

''Yavuz tut kardeşim şunu da otel odalarından birine yatıralım. İyice kafayı bulmuş. Saf saf konuşuyor. Şimdi dayağı yiyecek benden.''

Arkadaşının yardımıyla Cenk'i de odaya yatıran Batu yeniden bara döndüğünde derin bir nefes almıştı. Şimdi eğlenebilirdi. Ama etrafına baktığında dansözün dibinde biten erkekleri görünce aslında hiçte orada olmak istemediğini fark etmişti. Şimdi sevdiği ne yapıyordu acaba? Ağlamış mıydı? Mutlu muydu? Onu özlemiş miydi?

Şaka bir yana, aylar süren kaçma kovalamacanın sonunda sevdiği kadınla evleniyordu. Tutkuyla başlayan ilişkileri zamanla aşka dönüşmüş sonunda evlenecek seviye kadar gelmişti. Ne çok şey yaşamışlardı bunca zamandır. Bir çok kez kavga etmişler birbirlerine kızmışlar, küsmüşler, kapris yapmışlar ama asla ayrılmamışlardı. Bir gece bile küs yatmamışlardı. Alp denen adam aralarına girdiğinde bile sadece birkaç saat ayrı kalabilmişler yeniden özlemle birbirlerine koşmuşlar, acılarını beraber sarmışlardı.

Şimdi Gece'si, esmer güzeli, o ufak tefek yeşil gözlü dev kadın onun karısı olacak sonsuza kadar hayatı, acısıyla tatlısıyla beraber yaşayacaklardı. Bunun verdiği mutlulukla gülümsemiş bir an önce yarın olmasını dileyerek elindeki telefona birkaç şey yazıp yeniden arkadaşlarının yanına gitmişti.

Gece ise giden misafirleri tek tek uğurlarken gerçekten yorulduğunu hissetmişti. Yarın evleniyordu ama o günlerce yatacak kadar kendini yorgun hissediyordu. Ona göre kına gecesi ile düğünün arası bir geceden fazla olmalıydı. Böyle arka arkaya olunca hiç dinlenilmiyordu ki...

En son gidenleri yolcu ettikten sonra; Meltem ve Melis'in olmadığını fark etti. Galiba ikisi de yorulmuş klasik hamile kadınlar gibi uykuya yenilemişlerdi. Aslında o da güzel bir uyku çekip dinlense çok iyi olacaktı. Odasına geçip üzerindeki bindallıyı çıkarttı. Makyajını temizleyerek yatağına yattığında telefonunun ışığının yandığını gördü. Bir mesajı vardı. Heyecanla açtığında yüzünün gevşeyerek yayıldığını hissetti.

''Bu ayrı geçirdiğimiz son gece. Yarından sonra hem benimsin, bende senin. İyi geceler karıcığım... Seni seviyorum.''

Gülümseyerek yatağına iyice yerleşti. Bu evdeki son gecesiydi. Başka biri olsa annesiyle yatıp koynunda sabah kadar ağlardı ama annesi daha misafirler gitmeden odasına çıkmış yarınki planlarını devreye sokmuştu. Olsun yinede bu evde yaşadığı yirmi beş yılın tatlı acı anıları hep yüreğinde olacaktı. Belki biraz kırık belki biraz hüzünlü ama bu ev hep onun yuvası olacaktı...

*******

''Oğlum daha giyinmedin mi? Batu geç kalacağız çabuk ol biraz. Gelin çoktan hazırlanmış seni bekliyordur.''

Annesinin aşağıdan gelen sesi üzerine eline aldığı beyaz gömleği hızla giyinmiş aynada kendisine yeniden bakmaya başlamıştı. Bir yandan da ceketini üzerine tutuyor uyup uymadığını kontrol ediyordu.

''On kere gömlek değiştirirsen böyle bekletirsin insanları kardeşim. Bunun nesi vardı? '' Diyerek yatağa fırlatılan gömleğe baktı Poyraz.

''Onun ütüsünü beğenmedim. Hem bunun beyazı daha güzel sanki? Takıma da uydu ha? Ne dersin?''

''Bana göre hepsi beyaz, ne fark eder ki?''

''Oğlum bu gömlekleri alırken denemedim. Sevgili kayınvalidem tam gömlek seçerken arayıp Gece'ye eve gelmesini söylemişti. Bizde acele ile beş tane farklı tonlarda beyaz gömlek aldık. Hepsini ütülettirip dolaba astırmıştım. Şimdi deniyorum işte. Hem daha erken!''

''Sen birde onu yengeme söyle. Kadın aşağıda delirmek üzere!''

''Of ya tamam işte hazırım. Nasıl oldum ağabeycim. Yakışıklı mı kardeşin?''

''Sen her zaman yakışıklısın kardeşim. Ama biraz daha oyalanırsak evlenecek gelin bulamayacaksın.''

''Tamam tamam, hadi çıkalım.''

Batu ve Poyraz merdivenlerden inerken Zulal Hanım gözleri dolmuş şekilde oğluna bakıyordu. Kendi kendine ağlamayacağım demişti ama biricik oğlu sonunda evleniyordu. En mutlu günüydü onun. Ve çok yakışıklı görünüyordu. Ama o da ne? Kravat mı takmıştı?''

''Batu hani papyonun oğlum? Gevher hanım şimdi olay çıkartmasın takmadın diye?''

''Of anne ya! Ne o penguen gibi. Sevmiyorum ben öyle şeyler. Hem bu kravatta güzel! Ne yani yakışmadı mı oğluna?''

''Yakışmaz mı yavrum. Sen benim gözümde dünyanın en yakışıklı çocuğusun''

''Hıı. Ufalsın da cebime girsin yenge. Otuz üç yaşına girecek yakında. Hala çocuk diyorsun. Baksana deve kadar boy var birde. Şimdiden Gece'ye üzülüyorum. Kız evde sana yetişmek için takoz kullanacak.''

''Kıskanma ağabeycim. Biz alıştık bu halimize. Hem ne var canım. Ufak tefek kız aldım bilerek ileride sesi fazla çıkarsa...''

''Ya bırak Batu. Seni bilmesek yutturacaksın. Gece var ya napar adamı?''

''Oğlum kapı önünde muhabbeti bırakında hadi gelin arabasına binelim artık. Biraz önce aradım. Gece hazırlanmış. Herkes seni bekliyor. Gidelim de alalım şu kızı artık. O da rahatlasın bizde.''

Zulal Hanım düğün hazırlıklar boyunca bir hayli yorulmuştu. Özellikle Gevher Hanım onu bir hayli zorlamış sırf oğlu ve gelini için onun saçma sapan isteklerini alttan alarak yerine getirmişti. Ama sonunda bitmişti. Gece'yi evinden telli duvaklı çıkartıp gelini yapacak onların mutlu olması için ölene dek yanlarında olup destek verecekti. Hep birlikte gelin arabasına binerek beklenen düğüne doğru bir adım daha yaklaşmaya başladılar.

**********

''Meltem çok heyecanlıyım. Elim ayağım titriyor. Yok ben dayanamayacağım. Bak başım dönüyor.''

''Hayatım sakin ol biraz. Bak Batu gelmiş. Birazdan seni almaya gelecek. Ve...Ayy Gece çok güzel görünüyorsun. Şimdi sen evleniyor musun?''

Gece bir anda gözleri dolan Meltem'e baktı. Sözde onu yatıştırıp heyecanını alacaktı ama şimdi kendisi ağlıyordu.

''Meltem lütfen ağlama. Bak ben iyiyim tamam mı? Hadi canım. Bu hamilelik seni iyice duygusal yaptı. Hah kapı çaldı bak. Hadi ağlama artık.''

Kapıdan giren Melis'i görünce biraz daha rahatlamıştı Gece.

''Melis gel canım hadi Meltem' i aşağıya götür baksana...''

''Ya Gece çok güzel olmuşsun. Ben şimdi kendi düğünü mü hatırladım... O odun kocam bana öyle bir bakmıştı ki...''

''Hay Allah'ım ya. Şimdi bağıracağım, kapıya da hamile giremez diye yazacağım valla. Hadi kızlar şimdi kol kola girin doğru kocalarınızın yanına. Bende zaten heyecan falan kalmadı. Gönderin benim kocamı da yukarı.''

''Duydun değil mi Melis ne güzel kocam diyor. Canım arkadaşım benim.''

''Ya ya duymaz mıyım? Ah hayatım şimdi çok mutlu hele bir evlen o zaman...''

''Gece aşağıda bir taş yok yok bir meteor var kızım. Bu kadar yakışıklı olduğunu söylememiştin bana. Baksana bunun kardeşi ya da kuzeni falan var mı acaba?''

Bu kez gelen kuzeni Azra'ydı. Annesinin değişik bir versiyonu olan kuzeni tam bir erkek delisiydi. Yok canım kocasına göz dikecek değildi ya? O anda Meltem'in Azra'nın karşısına dikilip bağırması bir olmuştu.

''Var canım kuzeni onu da ben aldım. Hadi sana bu aileden ekmek çıkmaz. Hadi yavrum kaybol yoksa ben şimdi...''

Melis son anda Meltem'in koluna girerek Azra'ya baktı;

''Hadi Azra'cığım biz inelim damatta gelir birazdan. Onları biraz yalnız bırakalım ha ne dersin?''

''İyi tamam ya ne kızıyorsunuz? Bir şey mi dedim ben şimdi.''

Kızlar odadan çıkınca gülümsedi Gece. Gürültü patırtıda olsa arkadaşlarına onu yalnız bırakmadıkları için minnettardı. Gerçekten her şeyi ile eksiksiz bir düğün öncesi geçirmişti. Her şeyi fazla fazla yapmış tıpkı hayallerindeki gibi beyaz atlı prensini bulmuştu. Kapının tıklanma sesini duyunca yutkunarak derin bir nefes aldı. Ve işte sevdiği gelmişti.

Batu kapıdan girdiğinde bir süre sevdiği kadına baktı. Zaten güzeldi ama beyazlar içinde ki hali işte bu onu lal etmiş sadece doyasıya seyretme durumuna sokmuştu. Ölene dek onu böyle seyredebilirdi.

''Batu... Bir şey demeyecek misin?''

''Ne desem bilemedim ki? Böyle bir güzelliğin karşısında insan ne söyleyebilir ki? Sanırım ben Allahın sevgili kuluyum. Senin gibi bir meleği karşıma çıkarmış. Şimdi söyle bakalım; Yokluğunun iki yakasını bir araya getirip varlığını ilikler misin ömrüme?(*)''

''Hem de sonsuza kadar...''

Batu müstakbel karısının duvağını örtüp koluna girmiş alkışlar eşliğinde merdivenlerden inerek onu gelin arabasına bindirmişti.

Poyraz ve Meltem'de onlarla aynı arabaya binerek sevdiklerinin yanlarında olmuşlardı. Cenk ve Melis halen aralarında esen soğuk rüzgarlara rağmen aynı arabaya binerek; düğünün yapılacağı mekana doğru yol almaya başlamışlardı. O geceden sonra ikisi de doğru dürüst birbirleriyle konuşmuyorlardı. Melis; Cenk'e Banu'nun gelip ona söylediklerini kocasına anlatmış ama her zamanki gibi Banu ondan önce davrandığı için onun art niyetli olduğuna bir türlü inandıramamıştı. O da bir süre kocasıyla konuşmayarak cezalandırmak istemiş ama her zamanki gibi üzülen ve acı çeken kendisi olmuştu.

Düğünün yapılacağı Çırağan Sarayı bir hayli ihtişamlı olarak hazırlanmış genç çifti bekliyordu. Gevher hanım ve gizlice anlaştığı gazeteciler de davetteki yerlerini almışlar günlerdir konuşulan düğünü görüntülemek için hazırda bekliyorlardı.

Araba mekanın önüne yaklaştığında birden bir kalabalık etraflarını sarmıştı. Hava soğuk olduğu için Gece üzerine aldığı kürklü beyaz paltosuna iyice sarılmış bir yandan da gelinliğinin yerlere değip kirlenmemesi için uğraş veriyordu.

Arabadan inip merdivenlerin başına geldiklerinde hiç beklemedikleri şey olmuş birden yüzlerine patlayan flaşlarla neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Halbuki gazeteciler için yüksek güvenlik önlemleri almışlardı. Batu bu duruma sinirlenirken Gece'yi hızla oradan uzaklaştırıp salonun içine sokma derdine girmişti. Poyraz ise hem Meltem'i sıkı sıkıya tutmuş hem de gazetecilerin sorularına cevap vermeden ilerlemeye çalışıyordu.

Neyse ki araya giren güvenlikler sayesinde bu durumdan kurtulmuşlardı ama en güzel günlerine bu şekilde başlamak her ikisini de moralini bozmuştu.

Salondan içeriye alkış sesleri içinde girdiklerinde ise moral bozukluğu yeniden yerini heyecana bırakmıştı.

Nikah masasına oturup yerleştikten sonra Poyraz ve Meltem'in de oturmaları beklenmiş nikah memurunun gelmesi ile beraber salondaki uğultular sessizliğe dönüşmüştü.

Memurun sorduğu klasik ama mecburi sorular bittiğinde çiftin heyecanı doruklardaydı.

''Siz Gece Demirci, Batu Zarraf'ı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?''

''Evet...'' diye bağıran Gece alkış sesleriyle gülümsemişti.

''Siz Batu Zarraf, Gece Demirci'yi eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?''

''Evet...''

Batu'nun Evet'i karısından daha güçlü çıkmış, salonda ufak gülüşmelere sebep olmuştu.

Şahitlerde onaylayıp imzalar atıldıktan sonra Batu sevdiğinin duvağını açarak alnına küçük bir öpücük kondurmuş artık karşısındaki kadının tamamen ona ait olduğunu bilerek kendinden daha bir emin olarak gülümsemişti.

Yapılan ilk dans sadece düğün çifti içindi. Gece giydiği topuklu ayakkabılar sayesinde Batu'nun omuzlarına biraz olsun yaklaşmıştı. Tabi aralarındaki yaklaşık kırk santimlik farkı kapatmak için hiçbir ayakkabı yeterli olmayacaktı. Yinede öyle çok yakışmışlardı ki kimse boy farkını umursamamış sadece birbirlerine aşkla bakan genç çifte imrenmekle kalmıştı.

''Sonunda bitti. Artık karımsın.''

''Sende benim kocam.''

''Bir daha söylesene?''

''Kocamsın.''

''Gece'm hala inanamıyorum biliyor musun? Onca koşturma telaş bitti ve sonunda bu günü de gördük. Bazen annenin bizi sabote edeceğini bile düşündüm. Ama Allahtan bir şey olmadan imzaları attık.''

''Gazetecileri unutuyorsun herhalde hayatım. Bunun annemin başının altından çıktığına adım gibi eminim. Çok üzgünüm. Ama bundan sonra asla hayatıma müdahale edemeyecek.''

''Sen neden özür diliyorsun ki bir tanem. Annenin böyle bir şey yapacağını tahmin etmiştim. Bu yüzden güvenlik önlemlerini artırdım. Sadece girişte birkaç poz aldılar o da önemli değil. Hadi sıkma artık canını bundan sonra yüzünü üzgün görmek istemiyorum. Zaten annen seni bir kez daha üzecek olursa karşısında beni bulur.''

''Boş ver artık konuşmayalım bunları. Önemli olan şu an.''

''Bence de... Ayrıca bu gece evimizde geçireceğimiz ilk gece. Bence bu daha önemli.''

''Of Batu ya, ben ne diyorum sen ne düşünüyorsun?''

''Düşünmek mi? Hiç aklımdan çıkmıyor ki bir tanem...''

Poyraz ise ikinci dansa karısını kaldırmak isteniş ama Meltem'in ne tepki vereceğini bilmediğinden dolayı biraz çekinmişti. En sonunda cesaretini toplayarak ayağa kalktı. Meltem'in önünde hafifçe eğilerek elini uzattı.

''Güzel bayan bu dansı bana bağışlar mısınız?''

Meltem ne diyeceğini bilememişti. Etraftaki bakışların onlara kaydığını görünce mecburen gülümseyerek kocasının elini tutmuştu.

Piste geldiklerinde karsının belinden tutarak kendine iyice yapıştıran Poyraz, Meltem'in huzursuzluğunun farkındaydı ona biraz yaklaşarak,

''Bence kendini bu kadar sıkma, altı üstü bir dans edeceğiz. Seni incitecek bir şey yapmam merak etme.''demişti. Meltem'se kocasının sözleri üzerine biraz daha kendini bırakarak dansa devam etmişti.

Onun ne zaman geri döneceğini bilmiyordu. Batu ve Gece ertesi sabah balayına gidecekler yaklaşık on gün boyunca İstanbul'da olamayacaklardı. Onun yokluğunda işleri Poyraz'ın devralacağı kesindi ama ya sonrası?

Yalıda yatak odasına yerleşmiş ama Poyraz'ın yan taraftaki misafir odasını hazırlatması üzerine biraz bozulmuştu. Hiç olmazsa burada kaldığı sürece onunla aynı yatakta yatmak isteyeceğini düşünmüştü. Ama Poyraz sırf karısı rahat etsin diye yan taraftaki odaya yerleşmişti. Meltem'in zamanla onu affedeceğine emindi ama onu zorlamak niyetinde de değildi. Eğer karısı onu affedip tekrar yanında isteyecekse bu tamamen kendi isteği ile olmalıydı.

Cenk ve Melis oturdukları sandalyelerden dans eden çiftlere bakıyorlardı. Cenk karısını dansa kaldırmak için bir çabada bulunmamıştı. Zaten bulunsa da Melis kabul etmezdi adı gibi emindi bundan.

Melis ise dün sabahtan beri başlayan ufak kasılmalarla hop oturup hop kalkmıştı. Daha doğum yaklaşık bir ay olmasına rağmen neden bu tür sancılar çektiğini bilmiyordu. Yaşadığı şeyler yüzünden erken doğum yapmak istemiyordu. Kızının ona bir sürpriz yapmaması için gece boyu onunla konuşmuş kendini sakinleştirip telkin etmişti. Sabah ilk işi doktoru arayıp bu sancıların nedenini sormak olacaktı. Önündeki meyve suyundan içerken bir anda gelen ufak bir sancıyla yüzünü buruşturmuştu.

Cenk ise aldırmamaya çalışsa da karısının halinden şüphelenmiş son anda yüzünün aldığı hali görmüştü,

''Melis iyi misin? Bir şey mi oldu? Sancın mı var? Doktora gidelim mi?''

''Yok iyiyim. Sadece ufak bir sancı. Hem yarın doktoru arayıp soracağım ben durumu hastaneye gerek yok.''

''Ne zamandır var bu sancılar? Neden bana söylemedin? Kalk hadi hastaneye gidiyoruz.''

''Gerek yok dedim Cenk. Ben iyiyim. Dün geceden beri ufak bir kaç sancım oldu ama çok ciddi değil. Bak yarın gerekirse beraber gideriz doktora tamam mı ?''

Cenk bir eliyle karısının karnını okşayıp diğeriyle de onun elini tutmuştu.

''Kızım, sakın erken geleyim deme, daha hazırlıklarımız bitmedi. Bom boş odada yatarsın ona göre.'' Diyerek Melis'i gülümsetmişti.

Düğünün devamında da hep ilgili ve alakadar olmuştu Cenk.

Melis iki gündür süren dargınlıklarını neredeyse unutmuştu. Bu adamın en ufak bir sevgi hareketinde neden böylesine dağıldığını bilmiyordu. Elinde değildi işte. Öylesine sevgiye muhtaç bir hali vardı ki...

Düğün yavaş yavaş sona erdiğinde gelin ve damat ayakta misafirleri geçiriyorlar gelen tebrikleri kabul ediyorlardı. Fotoğraflar çekiliyor her gidenin arkasından salonun daha da boşaldığı fark ediliyordu. Gevher Hanım tüm gece bir assolist edasıyla salonda dönmüş durmuştu. O sosyetik arkadaşlarına fazlasıyla havasını atmış memnun bir halde ayrılacaktı düğünden.

''Meltem hadi kalkalım sende yoruldun artık .''

''Tamam, Gece ve Batu ile vedalaşalım.''

Gece'nin yanına gelip arkadaşına sevgi dolu sarılmıştı Meltem;

''Çok mutlu ol arkadaşım.''

''Teşekkürler canım. Olacağıma emin olabilirsin.''

''İşler sana emanet Ali, biz dönene kadar her şeyi öğrenmiş ol. Malum bundan sonra hep birlikteyiz.'' Diyerek kulağına fısıldayarak konuşmuştu Batu. Poyraz'ın durumundan Meltem'in haberi olmadığını biliyordu çünkü.

''Sen merak etme kardeşim. Güzelce dinlen ve balayının tadını çıkar. İnsanın en mutlu günleri o günler oluyor.''

Yalan değildi söylediği. Gerçektende karısı ile en mutlu günlerini o adada baş başayken geçirmişti. Keşke devamında da aynı güzellikleri yaşamaya devam edebilseydi. Ama bundan sonra her şey değişecekti. Kendi elleriyle yıktığı şeyleri yine kendi elleriyle onaracak yeniden karısının sevgisini ve güvenini kazanacaktı.

Batu ve Gece evlerinin önüne geldiklerinde Batu her zamanki gibi adetleri unutmamış tek hamlede karınsı kucağına almıştı. Bu tür zamanlarda ufak tefek bir karısı olduğu için şükrediyordu. Küçük bir çocuk gibi kucağına tam sığmıştı.

Kapıdan kocasının kucağında giren Gece'ninse keyfine diyecek yoktu. Yavaşça ayakları yere bastığında dudaklarında birden hissettiği baskı çok daha keyiflenmesine sebep olmuştu.

Karısının elinden tutarak yatak odasına doğru götüren Batu'nun artık onsuz bir dakika bile geçirmeye tahammülü yoktu.

Odaya girer girmez yavaşça duvağını çıkartmıştı sevdiğinin, ama saçlarındaki sınırsız sayıda tokadan kurtulmak hiçte kolay olmayacaktı. Batu'nun kendini incitmekten korkan hareketleri üzerine gülümseyen Gece;

''Ben bir duş alsam iyi olacak. Hem saçlarımda spreyle donmuş halde biraz rahat edeyim.'' Demişti.

''Peki bende hazırlanırım sen gelen kadar.''

Karısı duşa girdikten sonra üzerindekileri çıkarmaya başlamış ama düğündeki herkesle sarılıp tokalaşmadan dolayı pis koktuğuna karar vermişti. O da hemen misafir yatak odasına gidip duşa almaya başlamıştı.

Duşunu alıp annesinin özenle hazırladığı ipek pijamaları giymiş yeniden yatak odasına dönmüştü. Pijamaların yanında birde garip bir sabahlık vardı. Annesi adını söylemişti ama şimdi hatırlamıyordu. Eline alarak sabahlığa baktı. Bunu giyerse kesin eski Türk filmlerindeki yaşlı amcalara benzeyecekti. Bir fuları eksikti. Aklına gelen görüntülerle gülümseyerek sabahlığı tekrar dolaba astı.

Gece ise hala banyodaydı. Çünkü o da tıpkı Batu gibi annesinin hazırladığı kıyafetleri giymekle ya da giyememekle meşguldü. Kadın sanki Victoria Secret defilesindeki gibi bir gecelik hazırlamıştı onun için. Dolabından daha edepli bir gecelik almayı düşündü ama Batu dışarıdaysa onu zaten bu gecelikle görecekti. En iyisi daha fazla utanmamak diye düşündü. İçeride ki adam onun kocasıydı ve görebileceği her yerini görmüştü zaten.

Yinede garip bir çekingenlik vardı üzerinde. Sanki şov yapar gibi böyle giyinmek tuhafına gidiyordu işte. Sanırım düğün gecesi gerginliği denen şey böyle bir şeydi.

Derin bir nefes alarak banyodan çıktı. Eliyle açıkta kalan bölgelerini kapatmaya çalışsa da bunun kendini daha komik gösterdiğini biliyordu. Batu ise karısının banyodan çıkan haliyle tutulup kalmıştı. Gece asla bu kadar cesur şeyler giymezdi. Onu farklı geceliklerle görmüştü ama bu seferki çok fenaydı.

''Karıcığım, gelsene yanıma. Ne zamana kadar karşımda dikilip beni daha maça başlamadan ısınma turlarında bitirmeyi düşünüyorsun?''

''Ne maçı anlamadım?''

''Gel güzelim. Gel ben sana anlatacağım ayrıntılı olarak. ''

Gece'nin yatağa yatmasıyla birden onu altına alarak dudaklarına kapanmıştı. Karısını nefessiz kalana kadar öptükten sonra kulağına fısıldadı;

''Aşkım ben futbolu çok severim seninde zevk alman için birazcık bilmen lazım.''

''Hımm öyle mi? Tamam çabuk öğrenirim. Başla bakalım anlatmaya...''dediği anda yeniden bedenini saran elleri hissetmiş vücudunun her noktasına ayrı ayrı dokunan ve dokunduğu her yeri ateş gibi yakan hisle bulutlara yükselmişti. Kocası üzerindeki tek hamlede geceliği çıkartıp onu çırılçıplak bıraktığında ise yükseklerden kolay kolay inemeyeceğini anlamış bunun verdiği zevkle şimdiden gülümsemeye başlamıştı.

Bir süre sonra nefes nefese kalan genç çift bedenlerini dinlendirmek için mola verdiğinde Batu yeniden sevdiğine yaklaşmıştı;

''Sen ofsayt nedir biliyor musun?''

''Hayır. O ne?''

''Çok çalışmamız lazım öğrenmen için çok...''

*******

(*) işaretli Söz Sunay Akın'a aittir.

Continue Reading

You'll Also Like

22.6K 3.4K 25
İntikamın içine hapsolmuş bir aşk. Aşk mı daha güçlüdür intikam mı? Gitmek mi daha zordur kabullenmek mi? Aşkınız için nelere katlanabilirsiniz? Ne...
1.3M 54.8K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...
699K 37.9K 46
"Aşk..." diyerek onu ardında bırakıp giden kadının, içinde açtığı yarayı kapatamamış. Bu yüzden kadınlara tüm güvenini yitirmiş Mert Karaaslan... Nam...
6.8K 501 36
Bazen dikenli yollardan geçer insan ayakları dikene her battığında kanar kalbinde derin boşluklar oluşur kabuk bağlamış yaralarla dolu boşluklar.İşte...