Yalnızlığın Senfonisi

By yalniznota

7.9K 5.9K 5.4K

Çok insanla tanıştım ama hiç anlaşılmadım. Kivi yerken suratımı ekşittiğimi, merdivenlerden inerken şarkı söy... More

YALNIZLIĞIN SENFONİSİ
1.Bölüm "Müziğin Hissiyatı"
2.Bölüm "Sabahın Karanlığı"
3. Bölüm "Seslerde Ki Sessizlik"
4.Bölüm "Yaşanmışlıklar"
5. Bölüm "Bir Avuç Umut"
6. Bölüm "Yaşanmışlığın İzleri"
7. Bölüm "Yalan Gülüşlerin Acı Çığlıkları"
8. Bölüm "Rafa Kaldırılmış Umutlar"
9.Bölüm "Solmuş Çiçeklerin Yaşayan Yaprakları"
11. Bölüm "Kırgınlık"
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm

10. Bölüm "Umut Hırsızları"

325 262 130
By yalniznota

Elyas & Taha - Gülüşlerimde Saklı Bir Peri

29.01.2021

Kelimelerle konuşmak istemezsin bazen, bazen karşındaki gözlerinin içindeki heyecanı o saf duyguyu hissetsin istersin çünkü bazı kelimeler bazı cümleler öyledir ki kelimelere döküldüğünde o büyüsünü kaybeder o hissi tam anlamıyla yaşatamaz çünkü insana. İşte gözlerin işte duyguların önemi burada ortaya çıkıyor...

Gözlerimi bu kış gününde az da olsa yüzüme vuran güneş ışığı ile araladım ne bir sıcaklık veriyordu tenime ne de bir titreme hissi öyle hoş bir his. Kafamı yavaş hareketler ile döndürdüğümde yan tarafımda yatan Karan'ın yüzü ile karşı karşıya kalmıştım. Öylece seyretmek istedim çünkü çok masum bir ifade vardı yüzünde yatarken. O kadar hoştu ki yüzü o sessizlikte, o anın içine hapsolmak istemiştim.

Onu uyandırmadan kalkmaya çalıştım fakat bunda tam kalkacakken ki işittiğim ses ile başarısız olduğumu anladım ve tam olarak ayağa kalkıp gövdemi dikleştirip ona doğru döndüm.

"Günaydın," benden önce davranarak ilk o konuşmuştu. Bir yandan da benden gözlerini kaçırmayı unutmuyordu tabii, dün yatmadan önceki elimi tutuşu sebebiyle çekiniyordu. Aslında ben de ondan, pek farklı sayılmazdım şu an.

Bugün iki büyük olayın gerçekleşeceği büyük gündü, hem son kez hâkim karşısına çıkarılacaktım hem de bugün hayatım boyunca cesaret edemediğim müzik yarışması vardı. Eğer bugün mahkemeden çıkmayı başarırsam o yarışmaya gidebilecektim.

Daha fazla oyalanmamız için vakit yoktu çocuklarla kahvaltımızı yapıp hep birlikte mahkemeye gidecektik. Bugün onların da konuşması gerektiğini söylemişti avukat. Ben önce davranarak içeriye geçtim bir süre sonra ise arkamdan Karan gelmişti.

Ben ilk iş olarak hemen mutfağa geçtim fakat tam o an bir ses işittim.

"Bugün oradan birlikte ayrılacağız bu yüzden çıkınca dışarıda kahvaltı edeceğiz. Kahvaltı hazırlama Alya, direkt hazırlanın ve gidelim." Demişti ve ben de buna itiraz etme gereği duymadan çocukların yanına gittim.

"Hazırlanın bakalım hep birlikte bir an önce çıkmamız lazım," diyerek yanlarından uzaklaşarak ben de hazırlanmaya başladım.

********

Gökyüzünde uçuşup birbirinden kaçan kar taneleri gibiydi içim. Gökyüzünden başkası dokunamazdı zihnime, aklıma veya kalbime...

Ne de olsa olmuyor diye pes de edemiyorum biliyor musunuz? Her ne kadar kırılıp üzülsem de yeniden deniyorum. İçimde bitmek bilmeyen bir ümit ışığı var sanki, her ne kadar gözlerim karanlığa alışmış olsa da aydınlığa hasret bırakılmış bir yarasa gibiyim. Ne olursa olsun ne yaşamış olursam olayım yaşamaktan vazgeçmediysem eğer hep umutlu hissedeceğim. Şayet bir gün yaşamıma son vermek isteyip elime aldığım bir halat veya bir neşterle nefesimi kesiyorsam, anlayın ki umutsuzluk kapımı çalmıştır. Anlayın ki o son raddeye gelmişimdir.

Düşüncelerimin içinden çıkmamı sağlayan 'geldik' sözleri olmuştu. Şu an ne korkuyorum ne de korkmuyorum o kadar karışık ki içim anlayamıyordum. Emine teyze, İsmail amca ve çocuklar önden gidiyorlardı. Karan ve ben ise arkada yavaş adımlarla birbirimize eşlik ediyorduk. Yan yana yürüdüğümüz için ellerimiz sürekli olarak birbirlerine değiyordu. Sonunda ise bu değmeye bir son verip elimi kavrayan Karan'ın eli olmuştu.

Gözlerimi karşıdan çekip onun gözleri üzerinde sabitlemiştim ve aynı şekilde yürümeye devam ediyorduk. Ama az öncekinden tek fark el ele tutuşmamız değildi içimdi. Sanki artık o içimdeki korku ve korku dışındaki şeyler yok olmuştu.

Sonunda sıra bize gelmişti ve o an başlamıştı. Herkesin aklında tek bir soru vardı buradan geldiğimiz gibi hep birlikte çıkabilecek miydik?

Sessizliği hâkimin konuşması bozmuştu ve bu ses sayesinde babamın yeni kızı ve eşine bakmaktan alabilmiştim kendimi. Bir an gözlerimin önüne benim küçüklüğüm ve annem gelmişti.

"Bugün Alya Baysal ve babası Savaş Baysal ikilisinin davası için son karar verilecektir. Alya Baysal'ın avukatının bize dediği sözlerin doğruluğuna bakacağız ve bir sonuca kanaat getireceğiz."

Avukatın sunduğu ve istediği şeyler hakkında pek bir bilgim yoktu sadece beni tanıyan insanların bugün burada konuşacak olduğunu biliyordum. İlk olarak da hâkim bey konuşması için Emine teyzeyi kürsüye çağırmıştı.

Benim ve Afra'nın her şeyine şahit olmuş birisiydi Emine teyze ve başladı benim hakkımda bildiği her şeyi anlatmaya. Onun ardından İsmail amca ve son olarak da Karan konuşacaktı. Onun benim hakkımda söyleyeceklerini merak ediyordum.

"Ben Alya'yı buradaki herkes gibi yıllarca tanımıyor olabilirim ama ben Alya'yı onlardan iyi anlayabilir ve tanıyabilirim hâkim bey. Çünkü o da benim gibi kardeşine bakmakla sorumlu bir insan. Her ne kadar incinse de yine de o insanlara anne baba demeyi bırakmamış bir insan. Canı yandı diye can yakacak bir insan değil çünkü o ödeşmek değil hayatını yaşamak istiyor. Bunun dışında o insanı sevmese dahi bir çocuğa daha sahip olduğunu bildiği için yine böyle bir şey yapmaz çünkü o küçük çocuğun elinden bir babanın alınmasını istemez."

Sözleri karşısında hepimiz öylece hâlâ Karan'ı izliyorduk. O kadar güzel konuşmuştu ki geçekten daha fazla üstüne bir şey demeye gerek kalmamıştı.

O konuşma üzerine Karan yerine geçmeden önce bana göz kırpmayı unutmamıştı. Hâkim bey o yerine geçtikten sonra yan tarafta oturan anne ve kıza baktı, kadın bir şey söylemek istediğini avukatına söyledi ve o da onların sözlerini ayağa kalkarak dile getirdi.

"Müvekkilim şikâyetini geri çekmek istediğini dile getiriyor hâkim bey çünkü Alya Baysal'ın kasıtlı olarak böyle bir şey yapmayacağına inandıklarını ve eşinin daha önce onlara yaptıklarını aslında şu an kendisi ve kızına da yaptığını söylüyorlar."

Bu duyduğum son sözler gerçekten duymayı hiç beklemediğim sözlerdi.

Kısa bir sessizlikten sonra hâkim tekrar konuşmaya başladı.

"Karar verilmiştir, Alya Baysal'ın yeterli delil bulunmadığı ve şikâyetin geri alınması sonucunda serbest bırakılmasına karar verilmiştir. Dava burada son bulmuştur."

Duymak için her şeyi yapabileceğim o sözleri sonunda işitmiştim ve çok mutluydum. Hatta hepimiz öyleydik. Avukata kısa bir teşekkür eder etmez bizimkilerin yanlarına koştum ve hep birlikte sarıldık.

Mutlu bir şekilde sonunda artık adliyeden çıkabilmiştik, tabii bizim Karan'la müzik yarışmasına gideceğimizden kimsenin haberi yoktu ve bu yüzden gün boyu yapılacaklar listesi çıkarmaya başlamışlardı.

"Önce bir güzel kahvaltı ediyoruz ve sonrasında Afra Hanım siz okula, Miran Bey siz bugünlük Emine teyzeye ve bizde Karan'la dışarıda küçük bir işimizi halledip geri geliyoruz." Dememle hayır sözleri etraf kuşatmıştı ama sonunda onları ikna ederek hep birlikte kahvaltı için güzel ve küçük bir yer bulduk.

*******

"Hazır mısın?"

"Bilmiyorum Karan, vaz mı geçsek?"

"Hayır, sakın böyle bir şey yapmayacaksın. Kendine güven Alya lütfen bak sıra sende hadi göster kendini."

Derin derin nefesler alarak sahneye doğru yürüyordum, içimde ki korku duygusuna hâkim olmaya çalışıyordum. Sonunda sahnenin ortasına gelmiştim ve tüm gözler benim üzerimdeydi. Ellerim heyecandan o kadar titriyordu ki onları durduramıyordum.

Son bir kez derin bir nefes aldım ve dudağımı ıslatarak çalmaya başladım. Sadece kendi başıma olduğumu hayal ederek çalmaya başladım.

Yine Mark Eliyahu'dan bir parça çalmıştım

Sonunda söylemeyi başarmıştım ve bittiğini kulağımda yankılanan alkış seslerinden anlamıştım. Gözlerimi yavaş yavaş aralayıp teker teker insanlara bakmıştım, kalbimin atışı gittikçe yavaşlıyordu.

Birkaç dakika sonra yarışmanın kazananı açıklanacaktı hepimiz sahnede bekliyorduk heyecanla, kafamı çevirdiğimde ise heyecanla bana bakan Karan'ı görmüştüm. Bana öyle destek olmuştu bana öyle bir cesaret vermişti ki ona minnettardım.

Kısa bir süre sonunda artık kazananı açıklamaya gelmişti sunucu. Herkesin gözünün içinde bir umut ve merak vardı, acaba başardık mı?

Bizi daha fazla heyecanlandırmamak adına sunucu konuşmaya başladı.

"Müzik adı altında yaptığımız bu küçük yarışmanın kazanı Nesli Kurt, kendisini tebrik ederiz,"

Kazananın ismini söyleyeceği sırada içimden küçük bir acaba geçirmiştim fakat olmamıştı. Buna üzülmüştüm ama yine de önemli olan bunu gerçekleştirebilmekti benim için.

"Fakat jüri üyelerimiz iki kişi arasında kaldı ve o diğer kişiyi de ikinci olarak açıklamak istiyorum,"

Biz tam kapıdan çıkıp ayrılacakken sunucunun sözleriyle duraksayıp tekrar geriye döndük.

"İkinci olan isim Alya Baysal, ona bu yarışmaya katıldığı için teşekkür ederiz,"

İşte bu defa ismimi duymayı beklemezken duymuştum, sadece olduğum yerde durarak onlara gülümsemekle yetinmiştim. O an ne denir ne yapılır bilememiştim çünkü.

********

Bulunduğumuz yerden kısa bir süre sonra ayrılmıştık. Karan bunu kutlamamız gerek diyerek beni geçen sefer geldiğimiz o sessiz ve sakin yere getirmişti.

Aslında burayı ben de çok seviyorum ve bu yüzden kabul etmiştim.

Diğer geldiğimizde oturduğumuz bank yine boştu ve oturmak için orayı seçmiştik.

Oturuyoruz öylece saatler, dakikalar geçiyordu ama bir o kadar huzurla geçiyordu. Düşüncelerden, korkulardan, sorumluluklardan her şeyden uzak geçiyordu.

Karan ise sürekli kıvranıp duruyordu sanki ağzının içinde tonlarca kelime biriktiriyordu ama bir türlü dökmeye cesareti yok gibiydi.

"Karan sen iyi misin?"

"Ha, yok bir şey iyiyim,"

"Buna emin misin peki?"

"Aslında var Alya ve ben içimde kendi kendime konuşup vereceğin cevapları tahmin etmekten yoruldum,"

"Anlamadım, ne oluyor?"

"Ben her gün biraz daha bağlanıyorum sana, her gün biraz daha fazla düşüncelerim, fikirlerim ve duygularım artıyor. Ben hayal kurmayı bırakan bir adamdım ama şimdi, şimdi ise o hayallere koyuyorum seni. "

O sözleri sarf ettikten sonra sustu sadece gözlerime baktı, biz susuyorduk ama kalpler konuşuyordu, güneşin batışı bu ana şahitlik ediyordu. Yavaş yavaş gecenin karanlığına esir oluyorduk, belki de hapsolduğumuz karanlık değil de kalplerimiz ve bedenlerimizdi.

O an ne yapacağımı şaşırmıştım ve ayağa kalkıp birkaç adım atarak çitlere doğru yaklaştım. O da benimle göz teması kurmak için bana daha da yaklaşmıştı. Artık onun kalp atışlarını daha rahat duyabiliyordum. Sol kolunu belime doğru uzattı ve beni kendine doğru çekti, artık o da benim kalp atışlarımı duyuyordu. Gözlerini bir an olsun gözlerimden çekmedi sadece bana bakıyordu.

Birdenbire ıslanmaya başlamıştık, başımı yukarı doğru kaldırdığımda yağmur yağdığını ve her saniye şiddetlendiğini görmüştüm. Yağmurun altında sırılsıklam oluyorduk.

"Yağmurun toprakla buluştuğunda ki o eşsiz koku kadar güzel bir kokuya sahipsin koklamaya kıyamayacağım kadar özel bir koku, gözlerin beni aydınlığa çıkartıyor Alya. Ben artık yaşama daha fazla geç kalmak ve saklamak istemiyorum., ben sadece seninle ve kardeşlerimizle olmak istiyorum Alya Baysal,"

Duymaktan korktuğum o sözleri işitmiştim artık ve öylece kala kaldım. Ne demem veya ne yapmam gerekiyordu bunu bilemiyorum, bedenimi sevinç kaplarken bir o kadar da korku kaplamıştı. Bunu yapamazdım, bunu ne ona ne de kendime yapamam. Ben sevmeyi başarabileceğimi düşünemiyorum. Ben ona sadece yaralarıyla gelen bir kız olacağım ve bu, bu onu yoracak. Belki şu an beni sevdiğini düşünüyordu ama ben sevilecek bir kız değildim beni sevemezdi. Birini kalbine almak büyük bir sorumluluktu ama ben bunu yapamazdım...

Bir cevap beklercesine bana bakıyordu ve aniden dudakları dudaklarımla buluşmuştu. Kendimi hızlıca onun kolları arasından kurtardım, bunu neden yaptım bilmiyorum ama korktum galiba. Eğer ona karşılık verseydim kendimi ve onu üzerdim. Onu üzmekse en son yapmak istediğim şey dahi değildi.

Ona arkamı döndüm ve gözümden benden izinsiz akan gözyaşlarımı durdurmaya çalışıyordum her ne kadar başarılı olamasam da.

"Ben özür dilerim,"

Dudaklarımın arasından sadece bu üç kelime dökülüvermişti çünkü verdiği tepki ile onu kırdığımı biliyordum.

"Özür dileme Alya, asıl ben özür dilerim,"

"Gidelim mi buradan? Lütfen,"

"Tabii, nasıl istersen,"

Gözleri kızarmıştı ve elini sıkıyordu şu an kendine hâkim olmaya çalışıyordu ama onu üzdüğümü görebiliyordum.

Yoldan geçen ilk taksiyi çevirmişti ve hızlı bir şekilde taksiye binmiştik.

Arkada birbirimizden uzakta gözlerimiz camda düşüncelerdeydik, istemeden onu fazlasıyla kırdığımı hissediyordum.

Taksici radyoda çalan şarkının sesini arttırmıştı, şarkının sözleri çok anlamlıydı.

Sen sözlerimle çizdiğim resim
Gidişlerin de öldüğüm zehir
Gülüşlerim de saklı bir peri
Ve ben meraklı bir adamdım
Sen sırlarla dolu bir kadın

Ömrümün kalanını gözlerine veresim var
Tüm geceyi gizlemiş o saçlarının arasında
Şarkıları gökyüzüne yazasım var
Yüzünün resmi deniz, balıkların yarasına
Seninle mutlu olmak pahasına
Geceye teslim olup satırlara yazdım seni
Belki bir gün bir, sokakta buluşur
Sarhoş olur, çok güleriz
Gözlerinden konuşuruz...

Şarkının üzerime bıraktığı ağırlığı ile birlikte yol devam ediyordu.

🦋🦋🦋
Evet yeni bir bölüm sizlerle, umarım seversiniz.

En sevdiğiniz sahne?

En sevdiğiniz replik?

Bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın sizleri seviyorum💜

Continue Reading

You'll Also Like

143K 5.4K 41
İhanetin gölgesinde kalan kadınların intikamı ağır olur. Mecburiyet, kollarını hayatına doladığı zaman susacağını sanır, seni hislerle yanıltır. Ama...
537K 36.4K 34
Aşkın rüzgarı saçlarınıza karışacak, kalbinizi 1000 RR'dan daha hızlı attıracak. 🏍️💛
10.9K 235 22
"Melin, büyüleyicisin." Beni kendine biraz daha yaklaştırdı. Boynuma eğildi ve sert bir öpücük kondurdu. Sonra ise gözlerime baktı. Nasıl baktığını a...
19.8K 1.1K 20
Bir araba kazası her şeyi değiştirir. Tıpkı Bulut Akın'ın hayatını değiştirebileceği gibi. Araba kazasından sonra Bulut hastaneden kaçma girişimind...