Fernweh || Yoonkook

By abditorry

121K 10.8K 5.5K

Herkesin özlediği bir yer vardı. Ancak o neyi ya da kimi özlediğini bilmeden yaşamaya çalışıyordu.. 'Bir nerg... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
55 (Final Part2)
TEŞEKKÜRLER
DUYURU
Özel Bölüm
Özel Bölüm 2

54 (Final Part1)

1.9K 142 135
By abditorry

So Hyun kızını göndereli uzun zaman olsa da geriye bir daha dönmemişti. Hem kızı için endişeleniyor hem de genci hayatta tutmak için tüm enerjisini ona aktarıyordu. Akşam olduğunda ise Jimin uğramıştı yanlarına ve bu adam için bulunmaz bir nimetti.

Jimin'e olan biteni anlattıktan sonra ilk başta üzülse de daha sonrasında hemen evden ayrılmış ve kaleye doğru koşmaya başlamıştı. Üzülmek için zamanı yoktu, arkadaşı ölüyordu üzülmenin zamanı değildi.

Jungkook yarı açık bilinciyle etrafında neler olup bittiğini anlamasa da birilerinin kendisi için uğraştığının farkındaydı. Uyanık kalmak için kendini zorlasa da bazı zamanlar bilincini yitiriyor sonra gözlerini zorda olsa yeniden açıyordu. Ruhunda başka bir ruhun dolandığını hissediyordu. Düşüncesi bu ruhun cadıya ait olduğu yönündeydi ancak bunu soramayacak kadar yorgun hissediyordu kendini.

So Hyun yeniden bilincini yitiren gence hüzünle baktı. Daha fazla dayanabileceğini düşünmüyordu, aynı şekilde kendisi de daha fazla dayanamazdı. Karamsarlık bulutları tepesinde gezerken evinin kapısı kırılarak açıldı. Gelen kişi Yoongi'ydi..

"JUNGKOOK! CADI NELER OLUYOR?" Korku dolu sesi Jungkook'un ölü gibi yatan bedenini görünce kesildi. Tüm bildikleri bedenini terk etmiş gibi hissediyordu.

"Yoongi onu mühürlemen gerek." Cadının ne ara yanına geldiğini bilmeyen Yoongi bulanık gözleriyle ona baktı. Dediğini anlamamıştı.

"Mühür mü? Nasıl?"

"Jungkook bir omega ve sen onun ruh eşisin! Bu zamana kadar sakladığı için sağlığı iyice kötüleşti. Onu sadece sen iyileştirebilirsin lütfen.." Cadının sesini sonlara doğru duymayı bırakan Yoongi hemen Jungkook'un yanına oturdu. Solgun yüzü içine bir ateş düşmüş gibi canını yakıyordu. Jungkook ruh eşiydi ve ölüyordu. Düşüncelerini bir kenara iterek Jungkook'un mühür yerini açığa çıkardı.

Mühür kutsal bir bağdı ve iki ruhu birbirine sonsuza kadar bağlardı. Ruh eşinin Jungkook için bilinmeyen diğer tarafı ise karşılıklı olmasıydı. İkisi birbirlerinin ruh eşiydi..

Yoongi'nin sivrilen dişleri kutsal mührün oluşabilmesi için narin tene geçti. Jungkook tenine giren dişlerin verdiği acıyla zayıf bir inleme bıraktı. Boynunda oluşan mührün yakıcı hissi ayak parmaklarına kadar yayılmıştı. İçerisinde hem volkanlar patlıyor hem de okyanusun soğuk suları geziniyordu. Birbirini dengeleyen tüm hisler bedeninde yer ediniyor ve ruhuna işliyordu.

Ruh eşine kavuşmuştu. Bileğinde solan çiçeğin tamamen kaybolduğunu hissetti. Artık bir zaman sayacına ihtiyacı yoktu.

Jungkook'un gözleri birden açıldı ve karşısında yaşlı gözlerle kendisine bakan Yoongi'yi buldu. Nergis çiçeğine ağlamak yakışmıyordu.

"S-sevgilim.." Yoongi gözlerini kırpıştırarak çiçeğinin saçlarını sevdi usulca.

"Buradayım bebeğim.. Geç kaldığım ve sana acı çektirdiğim için binlerce kez özür dilerim.."

"Senin hatan değildi, senden gizleyen bendim.. Hey bu da ne?" Jungkook kafasında kendisine ve omegasına ait olmayan düşünceleri anlamaya çalıştı. Bunlar ruh eşinin, Yoongi'nin düşünceleriydi.. Kendisine geç geldiği için pişmanlık ve suçluluk hissini duyumsuyordu..

"Senin düşüncelerin ve hislerini hissediyorum Yoongi.." Yoongi, eşinin yaşadığı tatlı şaşkınlığı gülümseyerek izledi.

"Ben de senin düşüncelerini duyuyorum sevgilim.. Gelmediğim günler beni çok özlediğin doğru mu?" Yoongi'nin sorusu Jungkook'un utanmasına neden oldu. Bu görüntüye daha fazla dayanamayan alfa karşısındaki güzelliği kolları arasına alarak huzuru kokladı. Nergis gibi kokuyordu.. Omegasının feromonları nergis gibi kokuyordu.

"Jungkook? Aman Tanrım iyisin.. Öyle çok korktum ki.." Jimin ağlayarak içeri girmiş ve Yoongi'yi çekiştirerek arkadaşına sarılmıştı. Bu durum alfanın hoşuna gitmese de sesini çıkarmadan izledi. Sonuçta onun da çok korktuğunu biliyordu.

"Sen ruh özünü onunla mı paylaştın?" Odanın içerisine dolan Meru Na'nın sesi So Hyun'un ilgisini ona çevirdi. Bakışları yorgun olsa da içi artık çok rahattı cadının. Sonunda Jungkook kurtulmuştu.

"Yaşaması için buna mecburdum.." Jungkook cadıya bakarak açıklamasını bekledi ne olduğunu ancak bir şey demediği için kendisi konuşmaya karar verdi.

"Ruh özü ne oluyor?" Cadı buna cevap vermek istemediği için susmuştu fakat Meru Na cadı kadar suskun değildi.

"Ruhunu seninle paylaşmış yani bir nevi mühür gibi. Şöyle ki sana bir şey olması halinde ona da olur. Ruh bağını geri çeviremez." Jungkook adamın böyle bir şey yapmasını beklemiyordu bu yüzden ne diyeceğini bilemeyerek adama baktı. Sonra Yoongi'nin desteğiyle ayağa kalkarak adamın yanına gitti ve sarıldı.

"Jungkook seni buraya getiriş sebebimi hatırlıyorsun değil mi?" Jungkook adamın konu değiştirme sebebini anlamasa da kafasını sallayarak dediğini onayladı.

"Jungkook ben hata yapmamışım yani sen gerçekten de Yong Sun'sun. Kafanın karıştığını biliyorum ama doğruları söylüyorum. Buradaki bedenin gerçekten de öldü ancak ruhun yaşama tutunmaya devam etti. Geçmişini hatırlamanı beklemiyorum ancak bunun için de elimden geleni yapacağım." So Hyun'un sözleri Jungkook için kaldıramayacağı şeylerdi. Kaldıramazdı çünkü bunlar yeniden yalan çıkarsa bu sefer kendini toparlayamazdı.

Jungkook dönerek Yoongi'ye baktı. Bir şeyler demesini ya da şaşkınlığını görmeyi bekliyordu ama Yoongi bu sözlere şaşırmamış aksine gülümseyerek bakıyordu.

"Cadı doğruyu söylüyor sevgilim. Geçmişte de sana aşıktım bugünde sana aşığım. Sen ruhumdan atamadığım tek gerçekliğimsin Jungkook." Jungkook adama doğru yavaş bir adım atarak gülümsedi. Hala şaka gibi gelen gerçekliği yavaş bir şekilde özümsemeye çalışıyordu.

Geldiğinden beri kendini kıskanmış, kendine nefret duymuş ve kendine acımıştı. Yong Sun başından beri kendisiydi.. Namjoon ve Seokjin onun gerçekten de babasıydı.. ve bir kardeşe sahipti. Beyninde dolanan gerçekler yüzünün durmadan gülümsemesine neden oluyordu.

Yoongi'nin yanına varınca yeniden sıkıca sarıldı boynuna.

"Seni seviyorum Yoongi ve benden vazgeçmediğin için teşekkür ederim."

"Senden vazgeçmek için ölmem gerekir ancak Jungkook.."

İkisinin sarılması Namjoon'un Jungkook'u çekmesi ile son buldu.

"Sikeceğim artık! Rahat bırakın bizin." Yoongi'nin öfkesi Seokjin'in yüzünü görünce sönmüştü. Yoongi sevgilisinin omega babasından korkuyordu..

"Asıl sen bizim oğlumuzu rahat bırak. Tanrım! Eğer mühürlenmemiş olsaydınız seni süründürürdüm Yoongi." Namjoon oğlunun saçlarını öperken Seokjin hala Yoongi'ye laf sokmaya çalışıyordu.

"Joon bırak artık yoksa kalbim patlayacak heyecandan." Jungkook ağlamaları arasında kıkırdadı. Bunların gerçek olması hala hayal geliyordu. Bir ailesi vardı. Mükemmel bir ailesi vardı. Tanrıdan hep istediği şey bir aileydi ancak şuan sahip oldukları bundan çok fazlasıydı.

Kendini omega babasının sıcacık kolları arasında bulduğunda ağlaması daha fazla şiddetlendi.

"Seni ilk gördüğümde anlamıştım oğlum, senin kalbini görmüştüm.. Bize geri döndüğün için öylesine mutluyum ki oğlum." Jungkook'un ağlamaları Seokjin'inkilere karışınca odadakiler gülmeye başladı. En son ne zaman bu kadar huzurlu ve rahat hissetmişlerdi kimse hatırlamıyordu.

"Yong Sun.." Jungkook dilini ısırarak geri konuştu. ".. yani o kişiye ne oldu ve tabii Mia?" Kafasında oturmayan yerler olsa da bunları daha sonra soracaktı.

"Şuan zindanda tutuluyorlar. Onlarla ilgileneceğiz." Hoseok'un karanlık gülüşü Jungkook'un içini ürpertse de sesini çıkarmadı ve Yoongi'ye yaslandı. Evine gitmek istiyordu. Yoongi, sevgili omegasının düşüncelerinden geçen şeyi görünce gülümsedi ve kolunu beline sardı.

"Hadi seni evimize götürelim."

Cadının küçük evine doluşan insanlar bir bir dışarı çıktı. Hepsinin yüzünde gitmek bilmeyen bir gülümseme vardı.

"Sizinle gelsem iyi olacak kızım oraya gitmişti merak ediyorum." So Hyun'un isteği lider tarafından hemen kabul edilmişti.

Köyün meydanına gelen grup karşılarında gördükleri yüzler ile durmak zorunda kaldı. Ye Eun ve Mia tam karşılarında duruyordu. Yoongi, Jungkook'u arkasına alarak karşısında duran cadılara baktı. Nasıl kurtulmuştu onlar?

"Merhaba sevgilim.. Benden kurtulmanın bu kadar kolay olmayacağını anlaman gerek. Senin için o kadar şey yap.."

"KES O LANET SESİNİ! SEN BENDEN YONG SUN'U ÇALDIN HEM DE YILLARCA!" Yoongi'nin öfkesi öylesine elle tutulurdu ki havadaki yoğunluk herkesi boğmaya başlamıştı. Ancak Ye Eun onun aksine sakindi.

"Yoongi bu köye nasıl geldiğimi hatırlıyor musun? Sen hatırlamıyor olabilirsin belki ama ben biran bile unutmadım." Ye Eun yavaş yavaş sinirlenirken kendini geçmişin tozlu sayfaları arasında kaybetti.

"Ailem kurtlar tarafından katledildikten sonra sen bizi buldun Mia ve beni.. Korkmamamız gerektiğini ve bizi daima koruyacağını söyledin. Sürüye geldiğimizde herkes bize tuhaf baksa da sen onları hep susturdun ve bizi So Hyun'a emanet ettin. Yıllar geçiyor ve büyüyordum ama senin davranışlarını ve sıcaklığını hiç unutamadım. Her zaman etrafında dolandım hatta beni senin kuyruğun sanıyorlardı.." Kadın söylediği şeye kıkırdayarak güldü. Daha sonrasında gözleri yeniden Yoongi'yi buldu.

"Sen öylesine naziktin ki en ufak bir ilgili davranışın ümitlenmemi sağlıyordu. Mia bunun saçmalık olduğunu düşünüyordu ama hayır beni sevdiğini biliyordum. Ama sonra o lanet olası Yong Sun ortaya çıktı. Ona gülüyor, şefkatini veriyor ve ilgileniyordun. Her yerde sizi takip ettim, izledim. Ondan sıkılacağın günü bekledim ama sen onunla mühürlendin Yoongi! Daha fazla mutluluğunuzu izleyemeyeceğim için planımı devreye soktum. Aklımda olan sadece Yong Sun'un bedenini almak ve seninle ebediyen mutlu olmak vardı ancak öyle olmadı. Onu öldürüp bedenine girdiğimde ruhum derin bir uykuya daldı. Ta ki Jungkook bu evrene gelene kadar.."

Kadının karanlık bakışları bu sefer Jungkook'un üzerine sabitlenmişti.

"Bedenini senden aldım ama ruhunu yaşamdan koparamadım. Tek hatam senin bu dünyaya gelir gelmez öldürmemem. Aptallık ettim ama hala geç değil Jungkook, hala geç değil!" Ye Eun'un sözleri yanında duran Mia'nın da korkmasına neden oldu.

"Sen düşündüğüm şeyi yapmayacaksın değil mi? Ye Eun bu senin de sonun olur!" Ye Eun kardeşinin tutuşundan kurtularak öne doğru atıldı ve ellerini havaya kaldırarak kendi dillerinde olan kelimeleri birbiri ardına söylemeye başladı.

Gökyüzünde beliren siyah bulutlar dolunayın önünü kapattı. Hava gittikçe kötüleşirken şimşekler yeryüzüne düşmeye başladı. Önüne gelen her şeyi yokluğa sürükleyen şimşekler aynı zamanda Ye Eul'un gözlerinde de yer edinmişti.

Jungkook, Yoongi'ye bir şey olacak korkusuna onu çekiştirse de onun da amacı omegasını güvende tutmaktı. Cadının yanına yaklaşamadıkları için kaçmaya çalışmışlardı ancak ne ara içine girdiklerini bile bilmedikleri bir cadı çemberinin içerisine düşmüşlerdi. Görünmez duvarlar kimsenin dışarı çıkmasına izin vermiyordu.

Jungkook'un yanına gelen So Hyun gencin elini tutarak ona güç vermeye çalıştı. Kimsenin ona zarar vermesine izin vermeyecekti!

"Ye Eun yaptığın şeyi hemen durdur! Eğer birine zarar verirsen yemin ederim kemiklerini bile bulamazlar!" Yoongi'nin tehdidi kadını sadece güldürmüştü. O zaten ölecekti, ölümden korkusu yoktu.

"Sevgilim bu sözlerin hiçbirinin bir önemi kalmadı. Seni seviyorum Yoongi.." Ye Eun gözünden düşen bir damla ile söylediği büyülü sözlerin sonunu getirdi ve yıldırımlar hedefini belirledi..

Yoongi haykırarak sevdiği adamın önüne geçse de yıldırımın ona isabet etmesine engel olamadı. Ye Eun'un büyüsü asla ıskalamazdı. Yoongi bunu bilmiyordu ancak denedi. Haykırışları karşılıksız kalırken elleri yavaş yavaş yok olan Jungkook'un elini buldu.

"Gitmeme izin verme Yoongi, k-korkuyorum.." Jungkook'un ağlaması şiddetlenirken Yoongi yere çöktü ayaklarına sarılmaya çalıştı. Daha yeni kavuştuğu sevgilisine veda edemezdi. Tekrar olmazdı.

"J-ungkook g-itme.. Beni bir kez daha tek b-aşıma bırakma.." Liderin gözyaşları yanaklarını ıslatırken Jungkook neredeyse yok olacak eliyle adamın gözyaşlarını silmeye çalıştı. Yok olup gitmek istemiyordu..

"Seni seviyorum Yoongi, seni hiçbir şeyi sevmediğim kadar seviyorum.. Nergislerin solmasına izin verme olur mu?"

"Hayır, hayır. hayır. JUNGKOOK!" Yoongi hiçliğe karışan sevgilisini yakalamaya çalışsa da ellerinde yok olup gitmişti.

Adamın avuçlarında kalan toprak tenine buz gibi değse de onu avucundan bırakmamış ve sımsıkı sarılmıştı.

Yoongi o günden sonra hissetmediği kalbiyle yaşamak için savaştı, aldığı her nefes boğazına bir cam parçası gibi battı, ölmek istese bile yapamadı. Arkadaşları buna izin vermemişti ancak Yoongi ruhunu o gün Jungook ile birlikte gömmüştü.









































Continue Reading

You'll Also Like

40.2K 2.4K 19
'Hayatta kalabilmek için sebep ararken elini tutan birisi lazımdır. Elini sıkı sıkı tutarak sana herşeyin geçtiğini fısıldayacak, daima yanında olaca...
103K 11.5K 36
Jeon Jungkook'la ben değil sen evleneceksin sevgili kardeşim... Omegaverse Jk-Alfa Jm-Omega Mpreg
3.9K 441 20
2 sezona hoş geldiniz sevgili okuyucularım #Money 1🥇 #Vante 15
9.9K 1.1K 21
jungkook sana hyung demememin sebebi aramızda bir yaş olması değil senden etkileniyor olmamdı