Affet güzelim

251 200 128
                                    

Merhaba arkadaşlar

Yine de sizinle yb yayınlamak istedim

Kaç gündür kitabıma vakit arayamıyordum

Görelim bakalım kitabımızı 10bin ede biliyor muyuz

Hadi bakalım desteklerinizi eksik etmeyin 💓💓💓

Gün açılır açılmaz odama kalkıp lacivert tonunda kostümümü giymiş geciktiğim için kahvaltımı etmeden evden çıkmıştım.

Aklımda Müjgan olsa da, bugün tüm duygularımı kenara bırakıp yeniden kendi işime bakıcaktım. Sonuçta intikamım bitmemişti değil mi?

Aynadan kendi yansımama baktığımda şu zamana kadar ne kadar çok değiştiğimi anladım kaç yıldı artık bu durumlarla ilgileniyordum ve ilgilendikçe de batıyordum içinde. Kara delik sanki açıldıkça beni de içine çekiyordu ama ben bu zorluklara rağmen ayakta durmalıydım.

Aşağı indiğimde erken kalktığım için herkes uyumuşdu bende kimseni uyandırmadan yoluma koyulmuş Levent Yüzeyseloğlu Hastanesi'ne gidiyordum.

Müjgan'ın dilinden

Kaç saat uyudum bilmedim ama anahtar sesine bir hışımla yataktan kalkmıştım hemde çok acıkmıştım. Gelen Zehraydı. Çok iyi kalpli kızdı içeri girip elindeki tepsiyi yatağa koyduktan sonra

"Birşey isterseniz beni çağıra bilirsiniz tamam mı?" deyip naif naif gülümsedi. Çok masumdu. Yüzünden belliydi. Ama o kadar da yorgun gözüküyordu gözlerinin altından belliydi.

"Tamam" deyip bekledim. O ise kapıyı yeniden üstüme kapatıp gitti. O napsın ki, o emri ona veren utansın bence.

Yemeğimi yedikten sonra telefonumla oynamaya başladım. Artık saatin farkına bile varmıyordum. Telefonumun pili bitdikden sonra yeniden takıp oynuyordum. 

Akşam yemeğim de getirdirildikten sonra öylece oturub uykumun gelmesini bekledim. Ama gelmiyordu. Pencereden baktığımda aşağıda İnci hanımın olduğunu görüp pencereyi sert şekilde o görsün diye kapattım.

Sinan'ın dilinden

Geçiş işlemlerimi hallettikten sonra içeri girip beni çağırmasını bekledim. Ve o an geldi. İçeri girip arkamdan kapıyı sertce kapatıp karşısına oturdum. Ve gözlerinin içine baktım. Belki bir yerde kendimi görürüm diye ama yoktu. Nasıl benim dedem olabilirdi ki.

"Merhaba. Bir çay kahve ne istersin ne söyleyim?" demesine aldırış etmeden devam etmiştim.

"Kimsin sen?" dememle derin düşünceli şekilde gözlüğünü çıkarıp düşünerek bana baktı.

"Ne demek kimim ben" söyleyerek inkar etmek istiyordu ama izin vermeyecektim bu defa olmayacaktı. Beni kandırmasına izin veremezdim.

"Bana bak, beni yemene artık izin vermeyeceğim geçenlerde babamın mezarına gitmiştim mezarın kenarında bir kağıt buldum" deyip bir süre bekledim ve her nefes alışverişimde biraz kızgın şekilde göğsüm inip kalkıyordu.

O da merak etmiş olacak ki, gözlüğünü çıkarıp tabletinin üstüne koydu. Ve çatma kaşlarıyla beni süzdü. Herşey bir yana da tam benim gibi bakmıyor muydu. Kızarken ben de kaşlarımı çatıp gözlerimi kısıyordum. Avına hazırlanan şikar kurmuş bir aslan misali. Düşüncelerimden ayrılıp devam etmeye başladım.

"İçinde senin benim dedem olmam yazıyordu" dememle içeri dolan silahlı adamlarla bir an da elimi silahıma götürüp ikisini yere sermiştim. Ve bir elimde silah Levent'i duvara sıkıştırıp

MucizemWhere stories live. Discover now