6. Bölüm: "Tanrı'nın Ödülü"

En başından başla
                                    

O gün babam Lisa'nın sekiz numara olduğunu söylediğinde diğerlerine bir açıklama bile yapmadan hemen babamın yanına gitmiştim. Katilden en başından beri haberim olduğu için memurlar beni zorlamadan babamın yanına girmeme izin vermişti. Ofise girdiğimde babamı, birkaç polisi ve dedektif olduğunu düşündüğüm iki tane baştan sona siyah giyinen adamı masada oturmuş önlerinde bazı notlar hararetli hararetli konuşurken bulmuştum. Kapının olduğu duvar baştan sona camla kaplıydı ve siyah perdeleri de çekiliydi. Görmediğim için içerde birilerinin olduğunu da düşünmemiştim ancak onları gördüğümde kapıyı açtığımın aksine yavaşça kapatıp kapının yan tarafındaki sandelyelere oturmuştum. Bir süre sonra adamlar çıkınca nihayet babamın yanına koşup olanları sorabilmeyi başarmıştım.

Lisa tahmin ettiğim gibi o katilin kurbanlarından biriydi. Sekiz numara. Polisler seri katil olduğuna emin oldukları bu kimliksiz kişinin kurbanlarını ölümlerine göre sıralıyordu. Onlara göre katil herkesi bir sıraya bağlı kalarak öldürüyor, kurbanlarına sıralarıyla hitap ediyordu.

Bu doğruydu. Bunu onlardan önce öğrenmiştim. Hem de katil söylemişti bana.

Yedi numarayı bana sun!

Onun kim olduğunu bulmak için özel bir ekip kurulmuştu. Gece gündüz demeden buldukları verileri karşılaştırıp onlardan ip uçları elde etmeye çalışıyorlardı. Bu konuda pek başarılı olduklarını söyleyemeyecektim. Çünkü aylardır uğraşmalarına rağmen tek elde ettikleri aynı şekilde öldürülen kurbanlar ve daha fazla kandı. Bunun dışında basit çıkarımlarda bulunmak da kolaydı aslında.

Katil -diğer tüm seri katiller gibi- kana tutkundu. Kurbanlarını öldürmeden önce onlara işkence etmek onun en büyük hazzıydı. İşkenceleri bedensel olduğu gibi psikolojik de olabiliyordu. Mesela babamın doyalarından birini gizlice kurcaladığımda tüylerimi diken diken eden korkunç yöntemini okumayı başarmıştım. Dosya ilk kurbana aitti.

Henry Gray. Bizim okuldan. Müzik bölümü okuyordu ve müziğe aşıktı. Onun ölümünün baş mimarı da müzik olmuştu. Kaçırıldığı depoda günlerce aç ve susuz bırakılmış olduğu tespit edilmiş. Kasabayı gezmeye gelen bir turist yolunu karıştırıp kasabaya yakın terk edilmiş eski sanayi bölgesinden geçerken duyduğu elektro bas müzik sesi sayesinde onu bulmuş ve polise haber vermiş. Olaya dedektifler dahil olunca hazırlanan dosyada günlerce aç ve susuz bir şekilde o çıldırtıcı müziği dinlemek zorunda bırakıldığı yazıyordu. Eziyeti sonunda dayanamayacağı boyuta ulaşınca eskiden ayna üretilen bir fabrika olan o izbe depoda kendisini kurtaracak bir şeyin arayışı başlamış. Bulabildiği tek şey olan yansımasını üzeride taşıyan aynaları Tanrı'nın ona sunduğu son çıkış yolu olarak görmüş. Sonrası ise kanlı bir şölen. Ses sisteminin yanı sıra, seyir zevki açısından da kusursuz bir düzenek. Görevliler ne kadar uğraşmış olsa bile görüntülere ulaşamamış ancak ortada bir de kamera sistemi olduğu kanıtlanmıştı. Katil günlerce onu kocaman fabrikada kıstırdığı, etrafı aynalarla çevrili bir kafeste izlemiş, ona türlü müzikler dinleterek psikolojisini bozmuş en sonunda daha baştan planladığı gibi aynaları kırıp kendisini parçalara ayırmasını izlemişti. Henry kan kaybından bilincini kaybetmeden hemen önce ise yanına gelmiş ve bütün kurbanlarında kullandığı ritüelini gerçekleştirmişti. Soluğunu, tanrının sembolü olan kutsal haç ile kesmişti. O anlarda Henry'nin bilincinin açık olduğu yine adli tıp raporları sayesinde kanıtlanmıştı.

ŞEYTANI UYANDIRMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin