둘 = kayanlar yıldızlar mıydı, yahut yıldızlara çizik atan insanlar mı?

268 53 86
                                    

࿐

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Şimdi bu sefer yine bir denklem düşünün. Bu sefer düğümleri olmasına gerek yok. Sadece üstüne çiziklerimizi, gözlerimizin aydınlattığı yolda kirpiklerimizle çizsek kafi.

Şimdi yine bir zaman düşünün. Öyle ki hatırlamalara, duyumsamalara karşı içinizde yaşasın. Eskimesin ve yeniden yeniden karşınızda duraksasın. Ve sizi, en beklemediğiniz anda; beklemediğiniz sanrılarında kutsayıp kuşatsın...

Yıldızlar grev ediyordu çoğu yerde. Geldiğim kasabalarda, şehirlerde bu böyleydi. Ama şimdi Tanrı'nın tüm renkleri döküp sunduğu göğün muhteşem asalatinde, parlamaları için atılmıştı yıldızlar sanki.

Her birisinin yaydığı muhteşem ışık, bin muhteşem güneşin asıl serigisiydi. Öyle ki yanımızda bile olmasalar uzaktan bile yakılan bir çiçek kokusu gibiydi nergisi.

Karlarda bata çıka yürüyen ayakkabım ve devamında koca meydanda bıraktığı derin çukurlara dolan titrek gaz lambaları ışığı farklı noktaları aydınlatıyordu. Yürüdüğüm kasaba meydanında herkes birbirine eşleşmiş kar topu fırlatıyordu. Bilhassa küçük çocuklar ve anneleri ziyadesiyle eğleniyorlardı.

Noel arifesi ve kışın bastırmasıyla egemen hale gelerek gelenekselleştiği belli olan kar topu savaşını oynayan insanlara kollarımı önümde birleştirip, gülümseyerek bakmaya başladım. Göz bebeklerimin önünde titreşip giden ve ufuğunu yakalama ihtiyacı duymayıp, yakamozunda yaktığım bu anlar içimi ısıtıyordu.

Kalp atışlarım sebepsizce hızlanmaya bile başlamıştı.

İçimde sızlayan bir taraflar olduğuna emimdim. Her zaman hayallerinin peşinden giden ben, bugün kendime bir şeyler hatırlatmak istediğimden kasabada dolanıyordum.

O an iç güdülerime güvenmeyi seçtim. Eğildim ve avuçlarıma biraz kar alarak, topak haline getirdim.

Ellerimle karla oynarken, aniden elimim üstündeki kahve yanığı yüzünden yüzümü buruşturmuştum.
Dün karşılaştığım ve garsonun döktüğü kahveyi temizlemeye yardım eden o adamın zihnime düşmesine engel olamıyordum.

Sanki o kendisine has renklerle zihnimdeki bir kısmı ele geçirmiş ve boyamıştı. Onu düşünme sebebimi de bilmiyordum ya, orası ayrıydı.

Zaten geceden beri kaldığım otelde düşünüp durmuştum. Hayır, nasıl bir saniyelik hadi en fazla bir dakika olsun. Bir dakikalık karşılaştığım bir adamı hatırlayabilirdim ki?

Çok saçmaydı.

Bana kısa bir süre dikkatle bakmıştı sonra gülümseyip baş selamı verip çıkmıştı. Neden gülümsemişti ya da neden ilk başta donukla şüphelilik arasında cambazlığını yapan mimikleriyle bakmıştı?

"Hey!" Koluma atılan bir kar topu saldırısıyla tökezledim.

Beklemiyordum ve bu yüzden sarsılmıştım düşüncelere dayanmış zihnimle. "Sen de bizimle oynasana abla!" Başımı sağa çevirdim.

Love Poem ℘ KTH ✓Where stories live. Discover now