HAYALLERE BÜRÜNMÜŞ GERÇEKLER/ 3. B

54 10 40
                                    

Bu ölüme koşmak gibiydi. Ben buna rağmen, koştum. Bütün gücümle, korkudan nefesimin kesileceğini düşündüğüm ama durmadım. Önce ayalarım uyuştu sonra ayaklarımı hissetmemeye başladım. Şimdiye kadar beni çoktan yakalaması gerekiyordu ama yakalayamadı. Bedenim durmam için yalvarıyordu bana adeta, durmadım. Hâlâ arkamda olup olmadığını kontrol etmek için kafamı çevireceğim sırada, ensemde hissettiğim uzun tırnaklar arkamda olduğunun ve beni yakaladığının kanıtıydı. Bedenim kaskatı kesildi. onmuş bir beden gibi öylece kalakalırken "kutunun kapağını kapat" diye fısıldadı. Korkudan kalbim ağzımda atıyordu sanki. Tırnaklarını enseme dahada bastırdığında öyle bir acı yayıldıkı vücuduma, bağırmamak için zor tuttum kendimi. Acıyı parmak uçlarıma kadar hissetmişken, bu sefer dediğini yaptım. Ölüme kucak açarcasına var gücümle, kapattım kutunun kapağını.

Gözlerimi açtığımda, nefes nefeseydim. Kan ter içinde kalmıştım. Bir süre, gördüğüm kâbusu aklıma getirmemeye gayret edip, nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Olmuyordu, yapamıyordum, kaçamıyordum peşimi bırakmıyordu bende ondan kurtulamıyordum ne zaman uyusam pençeleri üzerimdeydi. Çekmecenin üzerindeki telefonuma uzandım. Elime alıp, saate bakmak için ekranı açtım. Saat sabahın altısıydı uyanmama bir saat kalmıştı ve ben geri uyuyamazdım. Telefonu çekmecenin üzerine geri bırakırken, elimin hâlâ titrediğini fark ettim. Tırnaklarımı kesmeyi unutmuştum. Nefesim düzene girdiğinde, yavaşça başımı yastığa koydum. Gördüğüm kabus gözümde bir film şeridi gibi canlanıyordu, ondan korktuğum kadar nefrette ediyordum, Çünkü o bana korkuyu iliklerime kadar hissettiren tek kişiydi. Benim gücümü alıyordu o benim uykularımın tek katiliydi.

Kâbus gözümde tekrar tekrar canlanıp, ben bunları düşününceye kadar saat yedi buçuk olmuştu bile.
Yatmaktan kalkıp üstüme koyu bordo bir kazak ve siyah yüksek bel pantolon giydim. Havalar soğumaya başlamıştı ve kış bize yavaştan merhaba diyordu. Çalışırken önüme gelmemesi için alnımdaki saçları toplayıp, topuz yaptım. Kendimi yine çok yorgun hissediyorum. Yüzümü yıkarken gözlerimi şu çarpmak için kapattığımda, aniden karanlığın yerini gri gözler aldı. Gözlerimi hızlı bir şekilde açtım yine korku kapladı bedenimi. Kalp atışlarım hızlanmıştı, nefes alıp yüzümü sildim. Artık sadece uyurken değil uyanık iken bile rahatsız ediyordu beni. Sürekli huzirsuzdum, böyle yaşamak çok zordu üstelik rüzgarlada eskisi gibi vakit geçiremiyordum. Zamanla yıkılıyordum ve dayanacak tek bir dermanım dahi yoktu. Kalkıp rüzgara bakmak için odasına gittim. Henüz uyuyordu o kadar masumdu ki. Insanlar neden uyurken bu kadar masum olurlar ki? Savunmasız oldukları için mi? Çantamı aldım ve evden çıktım. Son zamanlarda pek vakit geçirmesekte hayatımın yüzde doksanı rüzgardı. Zaten hayatımda, onunla geçmişti bir gün o olmazsa, ne yapardım acaba? Bu herkesin dediği gibi etten tırnağın kopması gibi bir şeydi. İş yerine varmıştım "lütfen burdan da kovulmuyum, lütfen" diye diledim içimden. Sürekli işten kovulmamın sebebi insanların bazı davranışlarını görmezden gelip, bazı hareketlerine göz yummam gerektiğiydi ama ben bunu her ne kadar anlasamda, icraata dökemiyordum ama dilerimki bu benim ilkim olur. İçeri girdiğimde etrafa baktım tahta duvarlar masalar sandalyeler eskileri andırırken, duvarların üzerindeki tablolar, etraftaki biblo ve yazılar gayet modern görünüyorudu bu sayede dengeyi sağlayarak hem şirin hemde havalı bir mekandı. Kitap kokusuna benzer bir koku burnuma geldiğinde, burayı daha çok sevdim. Etrafa göz gezdirirken selinle göz göz geldim bana doğru yürüyordu selin benim yakın bir arkadaşım bu işe girmem içinde bana o yardımcı olmuştu beyaz teni sarıya boyadığı uzun saçları ve kahverengi gözleri vardi.

Yanıma gelip bana selam verdikten sonra beni bir odaya doğru yönlendirdi beraber içeri girdikten sonra içeride benim yaşlarımda bir kız vardı. Selim onu göstererek "bak bu esra burada çalışıyor" dedi gülümsedim. Selin daha sonra beni göstererek "esra bu da rüya" dedi kız beni baştan aşağı süzerken "kaç yaşındasın?" Diye sordu "19" dedim yüzünde memnun olmamış gibi bir ifade belirdi beğenemedi her haldey.
İlk günden kimse ile tartışmak bugün isteyeceğim son şey bile değildi o yüzden sessiz kaldım. Hayatta ön yargılı insanları hiç sevmezdim, ön yargılı olmaya devam etmekte hayata eksi bir olarak başlayıp hiç sıfır olamamak gibi bir şeydi. Sabah saatleri çok sakin geçti öğlen saat bir den beri de çok yoğundu. Garson olmak çok yorucuydu ama Ben alışkınım daha önce Birçok yerde çalışmıştım ananaslı ve çilekli limonatayı tepsiye koydum arkandan birinin "Yeni eleman bu mu?" diye sormasıyla Tüylerim diken diken oldu. Bu ses bana çok tanıdık geliyordu. Duyduğum bu ses tüylerimi ürpertirken, tepsiyi elime aldım ve yavaşça arkamı döndüm. Gördüğün kişiyle bedenim kaskatı olurken, tepsiyi tutan ellerim gevşedi ve tepsi yere düştü aniden bir yere tutunma ihtiyacı hissettim korku bedenimi sararken yaşadığım şokla nefes almayı unuttun gözlerinin içine kocaman açtığım gözlerimle bakarken hissettiğim korkudan dolayı bir adım geri dedim sırtım mutfak tezgahına çarptı bu oydu rüyalarımda gördüğüm kişi bir an Rüya gördüğümü düşündüm Gözlerimi kırptım karşımdaydı gerçekten karşımdaydı oydu Aldığım ilk nefes büyük bir çığlık olarak çıktı dudaklarımdan koşarak Mekandan çıktım sadece konuşmak istiyordum ondan çok uzaklara koşmak aklımda tek bir şey vardı oda nasıl onun olduğuydu durmadın koştum sadece koştum ve koştun Sanırım ilk defa isyan eden ayaklarımı sesini duymuyordum ayaklarımı hissetmiyordum bu rüyadan çok farklıydı bu korku daha farklıydı artık ayaklarım kendi kendine gidiyor gibiydiler ama umursamadım sanki Onu gördüğüm anda zaman durmuştu Neden hala o anda kalmış Gibiydim Ne kadar süre koştun bilmiyorum ama sonunda bir deniz kıyısında kumların üstüne diz çöktüm Aklımda hala aynı şey vardı o oradaydı gri gözlü oradaydı.

Bunu çok uzun süre düşünmüştüm Öyle derin düşünmüştüm ki Havanın karardığını bile yeni fark ediyorum nasıl gerçek olabilirdi o acaba halüsinasyon mu görmüştüm emin değilim ya da başka birini o olarak mı gördün bilmiyorum ama korkma yenik düşme yiyecektim hernekadar korksam da emin olmak için yarın tekrar gidecektim dizlerimde şu hissettiğimde kafamı kaldırdım Deniz Kafamdaki soruların çoğalması ile yükselmişti sanki yüksek bir dalganın bana doğru gelmesi ile korktum yüzme bilmiyordum bir sudan çok Korkardım korktun etkisiyle paniğe kapılıp geriyee gitmeye çalıştım ama yetişemedim her ne kadar geriye Gitsem de dalga beni yakaladı belime kadar ıslanırken yeni bir dalga ihtimaline karşı oradan uzaklaştım eve doğru yürüdüm saate bakmak için telefonu elime aldığımda saatten çok cevapsız çağrılar çekti dikkatimi ceren 3 kere Rüzgar 37 kere aramıştı şaşırmıştım daha önceden de eve geciktiğim olmuştu Ama Hiçbirinde o kadar çok aramıştı tam o anda telefonunu tekrar çalmaya başladı Rüzgar arıyordu Telefonu açar açmaz konuşmaya başladı "rüya neredesin iyi misin" Sesi endişeli geliyordu "neden kötü olayım ki" dedim cevap vermedi sonra bugün yaşadıklarım geldi tekrardan aklına Sanırım bu kötü olmam için yeterli bir sebepti ama rüzgarın buna bilmesine gerek yoktu "Rüzgar" dedim cevap vermeyince.

"Efendim Buradayım ben sadece merak ettim" dedi garip geliyordu Çünkü Akşamları hava almayı çok severdim Bunu en iyi o biliyordu gördüğüm kabuslar yüzünden uzun zamandır hava almıyordu Belki bu yüzden merak etmiş olabilirdi "merak etme geliyorum" dedim sakin olması için "Neredesin gelip alayım seni" dedi işte bu daha da garipti bir şey mi "oldu dedim" çok tedirgindi

Düşüncelerinizi yorum olarak yazıp, bölümü oylarsanız çok sevinirim. Hepinizi çok seviyorum kendinize iyi bakın.🌹

KÂBUSUN PENÇESİNDEWhere stories live. Discover now