18.

480 54 31
                                    

Her şeyin üstünden tam üç (3) gün geçmişti.
Mark ilk günkü gibi berbat hissetmiyordu. Donghyuck bunda baya yardımcı olmuştu.

Tabikide pencereden baktığın da kafasına top gelmesini görmezden gelirse...
Eh buda tatlı bir atışmaya neden oluyordu.

Johnny geceleri uyuyamıyor ve Taeil ile sabahlara kadar konuşuyorlardı.
Her defasında Johnny bundan rahatsız hissetse de Taeil saçmalamamasını söylemiş ve kafasına bir tane geçiriyordu.

Sabah yüreğin de hissettiği yükle hızla uyanmış ve Taeil'i aramıştı.
Telefonda bunun hakkında konuştuklarım da kapı çalmıştı.

"Kapı çalıyor ben bakayım seni ararım." Demişti.
Taeil tamam deyip telefonu kapatmışlardı.

Mark pencereden dışarıyı izliyordu. Ah pardon Donghyuck'u izliyordu tam olarak.
Penceresi açıktı ve Hyuck eline aldığı şeyle şarkı söylüyordu.

Elinde tam olarak ne vardı bilmiyordu ve daha yakından bakmak isterse pencereden aşağıya düşecekti.

Kapının çalma sesini duyduğunda içinde bir garip hiss belirmişti.
"Amanın Taeyong amcalar gelicekti." Deyip hızla aşağıya inmişti.

Kapının önünde babasını görmüştü ama dışarıdakileri göremiyordu.
Yavaş adımlarla merdivenlerden indi.
"Baba?" Demişti.

Johnny duyduğu sesle titremişti elinden olmadan.
Önünde duranlar Mark'ın anne babasıydı.
Mark'ın sesini duyduklarında çift birbirilerine bakmışlardı.

Kadın gözyaşlarını zor tutup hızla eve girmiş ve "Oğlum." Demişti.
Mark şaşırıp dona kalsada öfkeyle ona ilerleyen kadına baktı.

Kadın sarılmak için hızla yürümüştü ama Mark buna izin vermedi.
"SAKIN." Demişti Mark.
Johnny ne yapacağını bilmiyordu. Sadece kapının yanında durmuş öylece kalmıştı.

Kadın kocasına bakıp ondan yardim istemişti.
"Oğlum ben senin Annenim." Demişti.
Mark "Yani?" Demişti.
Kapıdaki adam karısının yanına gelip "Oğlum seni almaya geldik evimize gideceğiz." Demişti.

Bunu duyan Johnny başından kaynar sular akmıştı. ne yani şimdi oğlum gidecek miydi?
Kafası durmadan bu soruyu soruyordu.
Cevabını bilmiyordu ama durmadan kafasının içinde dönüyordu.

Mark sinirle gülmüştü. Kalan iki merdiveni de inmiş ve babasının yanına gitmişti.

"Siz benim ne annem nede babamsınız. Ben tam olarak babamın yanında kalıyorum zaten. Şimdi çıkın evimden." Demişti.

Kadın kesin kararlıkla kafasını reddetti.
Adam karısının yanından bir adım ileriye atmıştı.
Küçük düşürücü bakışlarını Johnny'e çevirmişti.

"Sen benim oğlumuna bunları nasıl ÖĞRETİRSİN HA? O BENİM OĞLUM DUYDUN MU ONUN GERÇEK BABASI BENİM." adam bütün siniriyle bağırmıştı.

Johnny öfkeden gözlerini kapatmıştı.
Mark kahakha atmıştı. Johnny konuşmak istemişti ama sanki sözcükler kayb olmuştu.

Johnny oğlunun kolunu tutup okşamıştı.
Konuşamıyor olsa bile oğlunu sakinleştirmeliydi.

Mark babasına bakıp onun berbat bir halde olduğunu gördüğünde lanetler etmişti.
Kadın "Biz buraya tartışmaya gelmedik sadece oğlumuzu alıp gitmek için geldik." Biraz duraksayıp kağıtları çantasından çıkarmıştı.
"Buraya imza atamalısınız. Velayetden vazgeçtiğiniz için bu belge." Demişti.

Johnny duyduklarıyla dehşete düşmüştü.
Oğlunu arkasına alıp "SİZ.NE.DEDİĞİNİZİN.FARKINDA.MISINIZ." Dışlerini sıkarak konuşmuştu.

Johnil family Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin