Yemekhaneye girdiğimizde çok az kişi vardı. Kahvaltımızı aldık ve yayıla yayıla oturduk. Olabildiğince uzun bir kahvaltının ardından "Kalk be geç kalacağız salak." diyen bir Eren sayesinde yurttan çıktık ve okula doğru yürümeye başladık. Yolda bir yandan müzik dinliyor, bir yandan birbirimizle şakalaşıp gülüyorduk.

12 yaşımdan beri Eren benim her şeyimdi. Hiç hissedemediğim anne bana sevgisini vermişti bana. Arkadaş değil kardeş olmuş ne zaman tökezlesem elimden tutmuştu. 5 yıldır her güldüğümde, her ağladığımda, her düştüğümde yanımdaydı. Her ne kadar çok normal tanışmamış olsak da kısa zamanda çok anı biriktirmiştik.

***
"Ya sen benim karşımda şansın oluğunu mu sanıyorsun ya küçük. Bana bak Damla o dedikodu sayfası mıdır ne boksa oraya yazdığın şeyi geri silip yanlış bilgi olduğunu söyleyeceksin yoksa..."

"Yoksa ne? O çok yakışıklı ve popüler sevgilin Çağan senden ayrılır mı? Tüh ilişkinize yazık olacak. Ay ilişki mi dedim? Pardon karşılıklı çıkar diyecektim."

"Bana bak senin o ağzını yırtarım. Sen görürsün benim karşımda böyle konuşmayı gerizekalı. Benden korkman..."

"Senden korkmak mı? Güldürme Beste. Karşıma tek başına çıkmayıp arkana iti köpeği toplamışsın. Bu durumda kim senden korkar?"

Anneannem hep 'Fazla cesaret kediyi canından eder.' derdi. Sanırım bu durumda kedi ben oluyorum. Her ne kadar iyi dövüşsem de benden iki yaş büyük 4 kız karşısında tek başıma bir şansım olacağını hiç sanmıyorum. Onları kudurtmak hoşuma gitse de kafamın tek parça halinde olmasını seviyorum. Bir dahakine düşünmeden konuşmamam gerektiğini aklıma bir yerlere not etsem iyi olur. Şu an yüzüme inen tokat da son cümlenin biraz ağır olduğunun kanıtı sanki.

Tam müdahale edecekken biri benden önce davranıp Beste'nin kolunu tuttu. Şaşkınlıkla kafamı yana çevirdiğimde kızıl kıvırcık saçlı bir kız ile göz göze geldim.
***
Eren'in Ağzından

"Hayırdır kızım dörde bir noluyo?"

Tuttuğum kolun sahibine en sert bakışlarımı atıyordum. Kimseyi tanımadığım bu ortama sırf kavga var diye dalmıştım, doğal olarak azınlıkta olan tarafa geçmiştim. Okulda beden hocasının kaprisleri yüzünden beni okullar arası voleybol turnuvası için takıma almamasına sinirlenmiştim. Aptal kadın, benim gibi üşengeçten sahada bir halt olmazmış. 4 senedir ilçe takımında oynayan da ebemdi zaten. Ne bok yerse yesin! Sıçmık gibi takım kurdu aptal. Her neyse, bu siniri bir yerde atmam lazımdı. Sokakta olan bir kavga, bulunmaz bir nimet...

"Kolumu bırak yoksa tutan ellerini götüne sokarım senin havuç kafa! Çekil şuradan ayağımın altına almayım seni!"

"Alsana bi." Uyuz Eren... Seni seviyorum kızım, bazen cidden senin konuşman gerekiyor.

"Ne diyorsun be?"

"Ya bak bir şey diyeceğim sana." Sakince kolunu bıraktım. Karşımda duran dört andaval ve arkamdaki kız bana bakıyordu.

"Cidden çok samimi bir yorum olacak bu yani lütfen inan bana tüm içtenliğimi kullanacağım." Bakışları daha fazla değişirken yüzüme bir gülümseme kondurup kızın saçlarında sakince ellerimi gezdirdim.

"Ya saçların, yüzün, her şeyin o kadar... O kadar boktan ki! Annen senin yerine bok sıçsa daha güzel olurmuş!" Deyip birden saçlarını yere kadar çektim. Arkamdaki kız kalan üç andavalın boşluğundan yararlanıp birine çelme taktı. Diğerinin saçını çekerken ben tuttuğum saçı bırakıp kalan bir andavala tokat attım. Amele sümüğü gibi yere yapışırken kızlardan ikisi kaçmıştı. Kalan ikisini bire bir alıp iyice benzettik. Yerde onlar ağlarken doğruldum. Yanımdaki kıza "Güzel iş ortak." deyip göz kırptım. İkimiz haykırırken bu kavganın ve aptal kadının beni takıma almamasının hayatımın iyikisi olacağını bilemezdim...

Kızıl Damla Where stories live. Discover now