Bölüm 8

18 5 102
                                    

İyi okumalarr...

Damla'nın Ağzından

Öğle arası Eren ellerinde iki döner iki ayran ile Buğra'nın yanına geçerken bana masum 'özür dilerim nolur idare et' bakışlarını attı. Sorun olmadığını belirtmek için gülümseyerek göz kırptım. Ben de Kaan'ın yanına geçtim. Biraz oturup konuştuktan sonra -ki genelde ben konuşuyordum o dinliyordu ve bu mükemmel bir şey eminim konuşmayı çok sevenler bana hak verir- bahçeye çıkmaya karar verdik. Ama önce kantine uğrayacak ve yiyecek bir şeyler alacaktık.

"Kaan sıraya girmeye çok üşeniyorum yhaa bana da kaşarsız kaşarlı tost alır mısın?" Kantine girdiğimizde elbette o sıraya girmeye üşendim ama Kaan neden var değil mi? Tabi ki bana kantinden bir şeyler almak için değil ama bu amaçla da kullanılabilir bence. İkimiz için de tost aldıktan sonra yanıma geldi ve bahçeye çıktık. Hava biraz soğuktu ama çok güzeldi. Tamam düzeltiyorum baya soğuktu. Ama ikimizin de montu üzerinde olduğu için sorun etmedik bu durumu ve Kaan'ın yönlendirmesi ile banklardan birine oturduk. Bir yandan tostumuzu yiyip bir yandan bahçedeki insanları izliyordum. Kimi boş boş geziyor kimi oyun oynuyor kimi de oturmuş sohbet ediyordu. Kimi de arkadaşlarıyla sohbet ederken bir yandan da delici bakışlarla bizi izliyordu. Bir saniye. Bu kız neden bize öldürecek gibi bakıyor be?

"Kaan şu kız kim?" dirseğimle Kaan'ın dürtüp gözlerimle kızı işaret ettim.

"Hangi kız?"

"Ya şuradaki işte. Buraya bakan." Bir yandan da onu gördüğümüzü fark etmemesi için gülümsüyor ve konuşmamıza normal bir sohbet havası veriyordum.

"Haa o mu? Selin o." Şüpheyle gözlerimi kıstım. Bu ismi daha önce duyduğumu hiiiiç sanmıyorum.

"Selin kim be?"

"Ece'nin arkadaşı." Ayy Ece'nin arkadaşıymış. Tüh nasıl tanımam. İyi ki söyledin Kaan. Bak çok iyi anladım kim olduğunu. Selin, Ece'nin arkadaşı.

"Sağol yaa. İyi ki söyledin." Sesimden alaycılık akarken bir yandan da göz deviriyordum. Bu hareketimle Kaan'dan bir kahkaha yükseldi. Dayanamayıp ben de onunla gülmeye başladım.

"Ece ve Selin önceden aptal kıvırcığın sınıfındaydı. Ece de ondan hoşlanıyordu. Yazık kıza. Neyse işte Selin de onun kankası. Bu yüzden ikisi de çok sevmiyor beni."

"Ne? Sen ciddi misin. Ay bu çok saçma. Çok saçma ve komik." Zar zor durdurduğum kahkahalarımı yeniden serbest bırakırken aklıma gelen şey ile aniden sustum. Zaman Kızıl kıvırcığa bir test yapma zamanıdır dostlar. Bakalım sen de kıvırcık vol2 gibi abayı yaktın mı yoksa bizi uğraştıracak mısın kıvırcıkcığım? Yüzümde aptal ve sinsi bir sırıtış ile planı Kaan sarışınına anlattım ve koşar adım sınıfa çıkmaya başladık. Çok eğleneceğiz çok.

Sınıftan içeri girdiğimizde gülüşerek bir şeyler konuşan iki adet kıvırcık manzarası karşıladı bizi. Kaan sarışının suratı iğreniyormuş gibi bir ifadeye büründüğünde gülmemi tutamadım. Sanırım dünya üzerinde Buğra ile iyi anlaşabilen birinin olmasına anlam veremiyordu.

Kapıyı sertçe kapatınca ikisinin de bakışları bize döndü. Kaan'a hafifçe gülümseyip kimseye fark ettirmeden göz kırptıktan sonra bana aynı şekilde karşılık verdi ve hızla Eren'in yanına ilerleyip kolundan çekerek oturduğu yerden kaldırdım. İki kıvırcığın da bana şaşkın ve anlam veremez bakışlarını umursamadan Eren'i çekiştirmeye devam ettim ve sınıftan çıkardım.

"Napıyorsun be aptal? Koptu kolum yaaa hayvan mısın?" Gülümsememe zorla engel olup yüzüme inanmaz bir ifade yerleştirip konuşmaya başladım.

Kızıl Damla Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin