4 BÖLÜM

662 241 98
                                    

BU ŞARKI ESRA'DAN DEMİR'E 

Demir, Esra'nın gözlerinin içine bakıp'' EVET'' demesiyle salondaki alkış sesiyle kendine geldi. Esra'nın, dünyası yıkıldı renkleri soldu acının en koyu tonuna bulandı kalbi. Her şey bitmişti.

Demir, Fidan'ın duvağını kaldırıp anlını öptü düğünün başlayacağı salona gitmek için tüm misafirler, gelin damat çıktı. Salondan, kalanlar. Esra ,Nil, Sevda, Nur ,Ayla ve Esra'nın anne ve babası  Cezmi ve Serpil hanım kaldı. Nil dayısı ve  yengesine  bakıp ''dayı düğüne katılacak mısınız?'' Cezmi bey ''hayır kızım biz eve dönelim'' o an Cezmi diyen arkadaşı Ahmet  ve Zeynep Hanıma baktılar Cezmi bey!'' Siz gitmediniz mi?''   ''Gideceğiz'' Ahmet bey can dostu Cezmi beye ''Seninle konuşabilir miyiz!'' Ahmet bey oğlu Demir'e kızgındı kırgındı onu seveni değil bir inat uğruna başka birini hayatına kabul etmişti. Esra'yı yakmış kendini ise bir ömür sürecek gönül sızısına mahkum etmişti. Asla para göz olmayan bu iki eski dost iyi günde kötü günde hep destek olup birbirlerine her işin üstesinden gelmişlerdi. Demir ve Esra'nın evlenmesi onları tam bir aile yapacaktı. 

''Cezmi ben ne diyeceğimi bilmiyorum sana karşı o kadar mahcubum ki  inan şu hayata istediğim Esra'nın kızım gelinim olmasıydı.''

Cezmi bey arkadaşına bakıp '' Biliyorum Ahmet ama zorla güzellik olmuyor bunda' da vardır bir hayır sıkma canını '' eski dostuna sarıldı   Serpil hanıma '' Ben arabada bekliyorum '' deyip salondan çıktı kızına bakmadı onun bitik halini görmek kalbine iyi gelmiyordu.

Zeynep hanım endişeyle bakı. Esra'ya zorla ayak' da durmaya çalışan hali içler acısıydı ''Kızım'' Esra  Zeynep hanıma yağmur yüklü bulut gibi kararmış gözlerle bakıp zoraki bir gülümsemeyle sarıldılar birbirlerine Zeynep hanım. ne diyebilirdi ki  gözünden akan yaşı silip ''Kusura bakmayın biz geç kalmayalım. '' 

Esra giden çiftin arkasından baktı.

Nil,  gördüğü can arkadaşının yıkılmış haline üzüldü. Esra'nın ne yürümeye ne konuşmaya gücü vardı nede ağlamaya  kalbi göğsünde büyüyordu biri Esra'nın bedenini kağıt gibi ikiye bölmüş ve farklı köşelere atmıştı. Ne kimseyi duyuyor ne kimseyi görüyordu. Sanki nikaha değil de sevdiği adamın cenazesine katılmıştı.

Esra'nın bir yarısı eksikti  bu acı neydi? böyle bu acıyla yaşamak istemiyor ölmek istiyordu  bu Aşk değil de kara sevdaydı kalbi ikiye bölünmüştü  biri Demir'in elindeydi .O nu da paramparça etmişti bugün Demir başka bir kadının canına tenine karışacaktı bu ihaneti Esra ölse unutmayacaktı. Demir ,Esra için ölmüştü.

,,,,,,

Demir, Esra'nın nikah da ki hali gözünün önüne geldi.  Yıkılmış hali herkesin onları birbirine yakıştırdığı için bu kadar etkilendiğini düşündü bir kaç aya kendine gelirdi. Demir'den umudunu keserdi çünkü her ne olursa olsun. Esra evli bir adama bakmazdı. Ama Esra gideceğim demişti nereye gidecek ki diye içi içini kemiriyordu. Düğünü oluyordu ama kendini yeni evlenen damat gibi hissetmiyordu. İçinde ki bir yanı 'takma kafana Esra ile olmazdı' diyor diğer yanı ki biraz ağır basıyordu ' böyle bitmemeliydi' diyordu  ama  kendini eksik hissediyordu.

 ,,,,,,

Nil ve kızlarla sahile geldi Esra araban inip banka oturdu yanına gelen Nil'' canım yeter artık kendini kastığın ağla ki  içindeki zehir aksın''

Esra sesiz sesiz akan göz yaşlarıyla.   

''Neden sevmedi beni? ben onda kendimi gördüm ben o oldum o var diye güldüm .O benim çocukluğum ona olan aşkımı neden görmedi? Onun için kurduğum hayalleri yıktı ömrümü önüne serdim niye  görmedi ?Canımı yoluna verirdim niye anlamadı. ?En kötüsü ne biliyor musun ?Ben her şeye rağmen onu çok seviyorum şimdi seni seviyorum dese ben yine ona inanırım unuturum her şeyi ama olmaz artık o bana  ihanet eti '' değip elinin tersiyle gözlerini yaşını sildi  sinirle başını sağa sola salladı   ''Bana bakmadığı gibi o kadına baktı bana gülmediği gibi o kadına güldü bana dokunmadığı gibi o kadına dokundu. Canım yanıyor Nil  çok canım yanıyor kalbim büyüyor içime sığmıyor acıtıyor Nil ''

Nil ,Esra'ya sarılıp ''Sakin ol canım yapma geçecek bu acı gitmesine izin ver vermediğin için kaçtı sende bırak gitsin. Esra o senin çektiğin acının daha fazlasını Demir çekecek. Çok ağlayacak. Sen şimdi  acı çekeceksin ama daha rahat. Olacaksın izin ver gitsin yükünü at kendini bu kara sevdaya mahkum etme canım ağla ağla rahatla. Ne var biliyor musun? Bir çiçeğe ne kadar çok su verirsen o kadar hızlı çürür, o suyu o çiçek kaldıramaz Esra. Senin sevgin de böyleydi. Demir senin sevgini kaldıramdı. Üzme demeyeceğim , kendini  üzül, ki mutlu olacak günlerine ibret olsun."

Aradan geçen iki haftada Esra'nın abisi Emir Amerika dan döndü. Esra abisinin gelmesi ile  biraz daha kendini topladı kızlarda hep yanında olup destek oldular. Esra kahvaltı yaparken Serpil hanım solmuş kızına şevkat le bakıp "Gitme kızım biz sensiz ne yapacağım?" Esra annesine gülümseyip "Annem sonsuza kadar gitmiyorum ki annem benim buradan biraz uzaklaşmam gerek ne olur anla annem" değip sarıldı annesi kızının çektiği acıyı bildiği için "Git annem iyi olup geleceksen git  ben seni beklerim yeter ki sen iyi ol " sarıldı anne kız birbirine Esra annesinin gönlünü alınca tamamdı. Ağabeyi ve babası da gidip kafasını dinleyip tatil yapsın o iyi olsun istiyorlardı.

Gidiyordu işte. Düşündü. Yaşadıklarını, yaşattıklarını. Ali. Aslında çok doğru yapmıştı. sevdiğine kıyamamıştı ona haber verebilirdi. 'Esra ben yapamam sevdiğimin canını yanmasına göz yumamam' diyebilirdi. Demedi. Sevmek zordu. Çok zor. Sonra aklına bir söz geldi.
  " Hayatı anlaman için aşk ateşinde yanıp kül olman lazım" ne güzel söz değil mi?
Anladı Esra. Ama zordu işte. Anlayıp da yapamamak. Güldü evet güldü. " Oyunu başlatan aklım iken neden cezasını kalbim çekiyor ki" diye söylendi. Öyleydi. Önce aklına girmişti Demir, sonra kalbine.

Bazen gitmek gerekir. Her şeye herkese inat.
Bazen susmak gerekir. Her şeye herkese inat.

Kelebek de ateş için kanadın dan vazgeçmemiş miydi?
Aşk uğruna biz de feda ettik işte.
Pişman mıydı? Hayır. Esra pişman değildi. Sorsalar yine Demir derdi. Ama bir şey vardı ki canı çok acıyordu her aklına düştükçe..

" Bu dünyada en zor şey muhakkak ki ihanettir. (yazardan)  Murat Göğebakan'ında  başına geldiği gibi kanseri yenip ihanete yenilmemiş miydi?.."

İşte bu acıtıyordu...

Ki insan acıları kadar insandı.....

Bu bölüm kısa oldu özür dilerim.
Yanlışım hatam olduysa ki olmuştur.
Affınıza sığınıyorum.
Yorum ve beğeninizi bekliyorum.
Allaha emanet olun....

GözyaşıWhere stories live. Discover now