2

412 77 29
                                    

Ertesi gün olmuştu bile. Geceyi dışarıda gezerek geçirmiş ve her gittiğim yerde onu düşünmüştüm. Eve gittiğimde ve Felix'in beni azarlamasını dinlerken de aklımdan çıkmamıştı. Çok fazla umut doluydu. Yaşına göre oldukça masumdu. O hiç el değmemiş bir hazineydi. Onun gibi umut dolu olmak isterdim. Herşey iyi olacak diyerek umut etmek isterdim. Sana nasıl ihtiyacım var bir bilsen.

Belki bir umut yine aynı hayata açardım gözlerimi diye ummaktan yorulmuştum. Ama bu sefer farklı hissediyordum. Şaşkındım. Gözlerimi açmak istememem normaldi. Her sabah böyleydim. Lakin şaşkınlığımın nedeni bu değildi. Gözlerimi ne olacak endişesiyle değil onu göremeyecek olduğumun korkusuyla açamıyordum.

"Uyanmayı düşünüyor musun? Bugün online dersin var. Kalk artık moruk. Kim dedi ki sana hukuk oku diye? Zaten dersleri de geçemedin sınıf tekrar edip duruyorsun." Duyduğum tanıdık sesle gözlerim hızla açılmıştı. Yattığım yatakta dikleşirken kapıdan çıkan kişinin sadece kırmızı saçlarını görmemle aynı hayatı yaşamadığımı anladım. Bir an bana söylenen kişinin sesini Felix'in sesiyle karıştırmıştım. Ama Felix'in saçının sarı olduğu aklıma gelince hem üzülmüş hem de mutlu olmuştum. Üzgündüm çünkü onu bir daha göremeyecektim, mutluydum çünkü düzen de bozulmamıştı. Yine bilmediğim bir bedende bilmediğim bir hayatı yaşıyordum.

Bu seferki kimin hayatı diye merak ederek aynaya bakmaya karar vermiştim. Odadaki uzun aynaya doğru gitmiş ve karşısında durmuştum. Aynadaki görüntüyü algılamak için birkaç dakika ayna karşısından yüzüme bakmıştım. Hala o gün de miydim yoksa ilk defa bir hayatta ikinci güne mi başlamıştım?

Dün merak ederek aynaya baktığımda da bugünkü kişiyle bakışıyordum. İstemsizce çığlık atarken geri geri adımlamaya başlamıştım.

Ben odanın duvarına yapışmış aynadaki yansımama bakarken odaya Felix eline taktığı fırın eldiveni ve diğer elindeki spatulayla girmişti. Üstündeki pembe mutfak önlüğü kırmızı saçlarıyla onu çilek gibi gösteriyordu.

"Ne bağırıyorsun üstüne spatulayla atladığım?" Felix endişeyle bana bakmaya devam ediyordu.

"Spatulayla birlikte geldiğine göre hazırlıklısın."

"Duvara kertenkele gibi yapışmayı bırakır mısın? Aynada gördüğün kişi sensin, canavar değil yani. Bir de beni düşün her gün görüyorum bu görüntüyü." Söylene söylene ve bana ters bakışlar atarak odadan çıkarken birkaç saniye sonra koşarak tekrar gelmiş ve bana bakmıştı. Beni kontrol ediyordu. Yine gidiyormuş gibi yaparken bedeni ilerlese bile kafası hala olduğu yerde duruyordu.

"Ya tamam bir şey yok git hadi." Son kez şüphelendiğini belli edecek bir bakış atmış ve gitmişti. Bense aynadaki görüntüme son kez bakıp iç çekmiştim.

"Yok sen valla kendinden bile korkmaya başladın. İnsanlara olan korkunu yenmen gerekiyor. Bizim üniversitede genç ve başarılı bir psikolog var seni söyleyeyim bari. Adı Bang Chan. Görüşmek ister misin? Gerçi seni kimse düzeltemez." Tekrar yanıma geldiğini belli ederken bana endişeyle bakıyordu. Ama gözlerindeki yaramaz ışıltılardan dalga geçtiğini ve oyun istediğini anlamıştım. Bu yüzden olsa gerek onu saatlerce evde kovalamış, yastıklarla dövmüş, o da yetmemiş bir de ellerimle dövmüştüm. Her gün ölmeyi dileyip kimseyle yakınlık kurmayan ben ilk arkadaşımı sıkışıp kaldığım bu hayatta edinmiştim.

Mutfaktan yanık kokusu gelmesiyle Felix kendisini döven beni üstünden atmış ve mutfağa koşmaya başlamıştı. O gün yine kahvaltı edememiştim. Umursamadan tekrar kütüphaneye gitmek için hazırlanmıştım. Belki yarın başka hayata uyanacaktım bu yüzden bu günü iyi değerlendirmeliydim. Adımlarım düne göre daha hızlıyken kısa sürede vardığım kütüphaneye hiç beklemeden girmiştim. Yine aynı masaya giderken uzun süre sonra ilk defa umut duygusunu hissediyordum. Asla çok gerçek hissetmemek için uyanmalıyım.

《•Comatose°Minsung•》Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu