1

905 84 38
                                    

3 veya 4 bölümden oluşan kısa bir fic umarım beğenirsiniz<3

Daha önce böyle bir kurgu yazıldı mı bilmiyorum ama bir gün aklıma böyle bir konu geldi. Ama hala eksiği vardı ve yazıp yazmamak arasında kararsız kalmıştım. Bu fikir aklıma geldikten birkaç saat sonra müzik dinlerken sevdiğim şarkılar arasında olan Skillet/Comatose şarkısı çalmaya başladı. Ve anlamını bildiğim bu şarkı kurgumun eksik parçalarına tam oturuyordu ve bu çok hoşuma gitti. Bu yüzden yazmaya başladım. Umarım beğenirsiniz<3

***

Gözlerimi yeni bir gün için açtığımda sıkıntıyla oflamıştım. Yine aynı şeyler olacaktı. Hangi hayatı yaşadığımı bilmeden birisi için kararlar verecek ve bunu bir rüyaymış gibi düşünerek ertesi güne uyanıp başka hayatı yaşamaya devam edecektim. Artık yaşamak istemiyorum.

Nasıl başladı bilmiyorum. Sadece on beş yaşıma bastığım günün ertesi günü başka bir ailenin çocuğuydum. Deli gibi evden kaçtığım ve sokakta bir bankta yattığım hala hatırımda. Ertesi gün olduğunda büyük ve rahat bir yatakta zengin bir aile babasıydım. O gün de kaçmıştım. Bu kaçmalarım neredeyse bir ay devam etmişti. Sonrasında alışmıştım bu duruma. Ya da bağışıklık kazanmıştım. Nikotin gibi işlemişti kanıma, yavaş ve etkili. Bırakmıyordu peşimi, istemediğim bu illet.

Doğum günüm unutamadığım bir kıyamet benim için, bu yüzden olsa gerek yeni yaşıma bastığım gün benim için en sinir bozucu gündü. Bugün yirmi beş yaşında kendi hayatı olmayan bir yetişkindim. Böyle hissetmekten nefret ediyorum.

Zaman kavramını yitirmek böyle bir durumda iyi mi olurdu kötü mü olurdu emin değilim. Ama zaman kavramı olmasın isterdim. Her rüyamdan uyanmadan önce o günün tarihi aklıma kazınmasın isterdim. Her gün yeni bir güne uyanıp bambaşka bir hayat için nefes alıyordum. Artık nefes almak istemiyorum.

Son on yıl içerisinde 3652 farklı bedenin iç dünyasına girmiş ve onların en önemli anlarına ben karar vermiştim. Artık kendi yüzümü hatırlamıyordum, hatırlayamıyordum. Bu olaylar yüzünden, olan hayatım da mahvolmuştu.

Bedenine girdiğim insanlar, onlar için yaşadığım günü bir rüya gibi düşünerek hayatlarına devam ediyorlardı. Benim gibi. Artık rüya görmek istemiyorum. Çünkü rüyalarım beni rahatlatmıyor.

Yattığım tek kişilik yataktan kalkmıştım önce. Odayı incelemeye bile gerek duymamıştım, nasıl olsa yarın olunca hatırlamayacaktım.

Odadan çıkıp önüme çıkan her kapıyı açmış ve tuvaleti aramaya başlamıştım. Koridorda ilerledikçe yemek kokusu almaya başlamıştım bu yüzden kapıların arkasına bakmaktan vazgeçip uzun koridoru aşmıştım. Sonunda yemek kokusunun geldiği yere varınca sarı saçlı, orta boylu bir çocuk ile karşılaşmıştım. Bir şarkı söylüyordu. Kapıya tıklattığımda bana dönmüş ve gülümsemişti.

"Jisung uyanmışsın. Şimdi git yüzünü yıka, hizmetçin miyim oğlum ben senin!" Çocuk gülümseyen yüzünü kızgın yüze çevirirken eline geçen bardağı bana doğru atınca onu yakalamış ve hemen yanımdaki masaya koymuştum.

Ve fark ettiğim detayla gülümsemiştim. Sadece bugün için hayatını yaşadığım kişinin adıyla adım aynıydı, bu bir ilkti. Bu Tanrı'nın doğum günümde bana verdiği küçük bir hediye miydi?

Hızla kapıları tekrar açmaya başlarken ilk açtığım kapı tuvalet kapısı çıktığı için derin bir nefes almış ve tekrar gülümsemiştim.

"Kanka tuvaleti görünce gülümseyecek kadar çok mu tuvaletin geldi? Ya da belkide şizofrensindir. Ama Jeongin beni uyarmıştı, bak Felix yapma etme demişti. Keşke dinleseydim de ev arkadaşı olmasaydık. Korkunçsun." O dediği şeyleri komik bulduğum için güldüğümü düşünürken ben önceki yaşadığım hayatlarda birinin adını öğrenmenin hiç bu kadar kolay olmamasına gülüyordum.

《•Comatose°Minsung•》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin