1.1

153 22 13
                                    

(Changkyun)

Şuan kendi krallığımdan birkaç saf ilerliyordu sınırlara doğru. Kral Yoo ise son hazırlıkları yapıyordu seçtiği askerlerle sınırları kontrole gitmek için. Bir yolunu bulup onlarla gitmeli ve kralı öldürmeliydim. Birçok kez kral ile gitmek istediğimi söylesemde beni umursayan kimse olmamıştı. İşin kötü kısmı ön saflarda olmasına rağmen kralı koruması için Jooheon seçilmişti.

Ve şimdide avluda son kontrolleri yapıyorlardı. Her şey hazır olsada Jooheon'a yalvarmaya devam ediyordum.

"Hadi ama ne olur sen burada güvende kalsanda ben sınırlara gitsem?"

"Changkyun yalvarma artık. Daha fazla risk alma ben ve diğerleri için."

"A-ah ne olacak izin ver işte."

"Olmaz dedim. Hem.. Asker olduğumdan beridir istediğim şeyi gerçekleştirmek için güzel bir fırsat bu."

"Neymiş o istek?"

"Eğer kralı herhangi bir tehlikeden koruyabilirsem.. Yani gözüne girebilirsem baş asker olabilirim."

"Dostum, sen zaten sarayın gözde askerisin. Ne gerek var bu dediğini yapmaya?"

"Gözde asker o." dedi kralın yanında duran baş askere bakarken. "Birde sen. Yerimi aldın, bunu sana ödeteceğim haberin olsun."

"Tabii, tabii. Savaşta ölmezsen seninle güzel bir düello yapalım."

"Söz mü?"

Serçe parmağını bana uzatan genç adama döndüm. Şuan sınırlara gitmek onun için önemliydi ve daha fazla ısrar edememiştim.

"Asker sözü." dedim serçe parmağını tutarken. Buradan çıkıp sınırlara gitmenin başka bir yolunu bulmalıydım anlaşılan.

Kral atına atladığında bütün hazırlıkların bittiğini anlamıştım. 2. ve 4. saflarda olan askerler kralı ve Hoseok'u takip ederek bahçeden çıktıklarında etrafıma bakındım. Jooheon ile ilk kez ayrı düşmüştük bir görev için. Bu yüzden yalnız başıma dikildim diğer askerlerden uzakta.

Yavaşça içeri geçmeye başladılar. Kalabalıklardı. Bu yüzden onlar gidene kadar beklemeye karar vermiştim. Bu sırada sınırlara gitmek için plan yapabilirdim.

Bahçe duvarları atlamak için fazla yüksekti. Zaten atım ile gidecektim. Sınırlara kadar yürümem imkansızdı. Belki bulduğum sağlam bir şeyle rampa yaparsam atımla... Ah hayır, hayır. Atın o kadar dik bir rampada ilerlemesi imkansız. O halde kapıdaki nöbetçilere bir yalan söyleyip kolayca çıkabilirim buradan. Evet, bu daha iyi olurdu. Ama ne diyeceğim?

Bir dakika.. Arka kapıda bugün nöbet tutması gereken 2 askerde 4. saftan. Bu demek oluyor ki onlar kral ile gitti. Yani kapının önü boş olmalı. En azından önce kontrol etmem gerekiyor.

Arkaya gideceğim sırada karşıma Hyungwon çıkmıştı. Hemen yanında da başını eğmiş Minhyuk. Tek kaşımı kaldırıp baktığımda Hyungwon Minhyuk'un yüzüne eğildi.

"Odaya gidip benim gelmemi bekle. Tamam mı?"

Minhyuk cevap vermeden yanımızdan ayrıldığında önümdeki gence döndüm.

"Neyi var onun?"

".. Kihyun ile eskilerden konuştular. İkiside birbirine bilmedikleri anıları anlatınca... Yani yıllar sonra annesi hakkında bir şeyler öğrendi Minhyuk. Aynı şekilde Kihyun'da."

"... Kihyun nerede peki?"

"Arka bahçede."

Siktir, orada olmak zorunda mıydı? Belki dikkatini çekmeden gidebilirdim saraydan.

| FIRST SNOW | ~❆❄❆~ ChangKiWhere stories live. Discover now