54.BÖLÜM: ''Işıkları Söndürmek''

Começar do início
                                    

Ellerini karnımın üzerinden çektiğinde nihayet ona bir gömlek bularak uzattım. ''Bak kazak da giyeceksin, geçen gün öksürüyordun Akif Selim.''

''Tamam söz giyeceğim,'' diye güldü. Bana bakarken gözlerinin içi sürekli parlıyor, dudaklarındaki tebessüm hiç dinmiyordu. Öyle müthiş, eşsiz bir histi ki bu insan yaşadığını, insan sevildiğini delicesine hissediyordu.

Akif Selim üzerini giyinirken ben de sofrayı hazırladım ve birlikte kahvaltıyı yapmaya başladık. Ben daha hazırlanmamıştım, sofrayı o toplarken de ben hazırlanıyordum. Aramızda böyle küçük işbölümleri yapmıştık. Çayımdan bir yudum aldıktan sonra ekmeğime biraz peynir sürmeye başladım. ''Vizeler de geliyor,'' diye konuştum kuru bir sesle.

''İşte en çok bundan korkuyorum,'' dedi Akif Selim bir anda.

Ona düz düz bakarken genişçe gülerek yanağımdan bir makas aldı aldı. ''Tamam tamam ben sana kilo kilo kahve alırım.''

''Dalga geçme,'' diye güldüm gözlerimi devirerek. ''Zaten ne ara üçüncü sınıf olduk da vizeler geldi anlamadım bile.''

''Geçen sene ben bu zamanlarda evde tek başıma boş ve sessiz bir hayatın içindeydim, Mislina,'' dedi sonra tüm dikkatimi ona verdiğimde. Gözlerinde hiçbir cümlenin hissettirmediği gerçeklik ve derinlik vardı. ''Ama şimdiye bakıyorum; hayatım dolmuş ve sessizlik artık en uzağım da. Evin içinde gezen güzel, tatlı ve çok sevdiğim biri var...'' Soluklanarak ellerini çay bardağına uzattı. ''Bence vizeler senden korksun.''

Ekmeğimi bırakmadan diğer elimi çenemin altına koydum ve ona şirin şirin baktım. ''Tatlı mıyım gerçekten?''

''Allah'ım yarabbim,'' dedi ummadığım bir şekilde kahkaha attığında. ''Ha sen istiyorsun ki bu adam seni yesin. Bakmasana şöyle sofradaki nimetlere ayıp ediyorsun.''

''Bir daha düşün istersen?'' diye yaklaştım ona iyice. İçimdeki o bahar esintisi hiç gitmeyecekti ve ben bunun hiç bitmesini istemiyordum. Zaten bitemezdi de.

Gözlerini kısarak, ''Aslında bugün derse biraz geç gidebiliriz?'' diye sordu. ''Ben bu gömleği de sevmedim, çıkartırsın diye düşündüm.''

Vücudumdaki kan miktarı yanaklarıma ve dudaklarıma vurduğunda istifimi bozmadan sırıttım. ''Üşürsün Akif Selim, bak sen sırf hasta olma diye ne kadar düşünüyorum seni.''

''İlk defa beni düşünmemeni istedim,'' dediğimde usulca soluklanarak geriye yasladım. ''Kader işte, ne yapacaksın?''

Bana yalnızca güzel gülüşünü ikram ederken ekmeğimi ağzıma attım ve karnımı çok doyurmadan ayaklandım. ''Ben hazırlanayım hemen, gecikmeyelim.''

''Tamam topluyorum ben burayı.''

Elimi omzuna koyup çektikten sonra odamıza geçtim ve giyinmeye başladım. Altıma sert mavi bir pantolon giyinirken üzerimdeki çizgili gömleği pantolonumun içine soktum. Gömleğin ilk düğmesini açtığımda boynumdaki Zeliha annenin kolyesine dokunup gülümsedim. Saçlarımı hafif dalgalandırıp biraz da makyaj yaptıktan sonra gömleğimin üzerine kalın örgüleri olan kırmızı hırkamı giydim.

Çantamı ve elime aldığım birkaç kitapla odadan çıktıktan sonra Akif Selim'i salondan çıkarken gördüm. ''İlaçlarını içtin mi?'' diye sordum minik bir endişeyle. ''Unutma sakın.''

''İçtim,'' dedi sakince.

Rahatladım. Evdeki her şeyi kontrol ettikten sonra beraber kapıdan çıktık. İkimizde de anahtar vardı ama çıkarken kapıyı hep o kilitliyordu. Çantamı omuzlarımdan yukarı taşırken elimdeki kitaplarımı sağ göğsüme yasladım ve sol elimle Akif Selim'in elini tuttum. Beraber apartmandan dışarı çıktık. Soğuyan havalar içime direkt dokunduğunda, ''Üşüdün mü?'' diye baktı yüzüme. ''İstersen hemen kalın bir şeyler getireyim?''

Mürekkebe Boyanan Sardunya | RaflardaOnde histórias criam vida. Descubra agora