42.BÖLÜM: ''Akif Selim'in Sardunyası''

200K 12.2K 23.5K
                                    

Perdenin Ardındakiler - Kendime

Jehan Barbur - Selvi Boylum Al Yazmalım

42.BÖLÜM: ''Akif Selim'in Sardunyası''

Bazen insanı bir kurşun değil, sevgi öldürür

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bazen insanı bir kurşun değil, sevgi öldürür.

Çok sevmek, çok severken ona koşulsuz bağlanmayı hesap edemez ki insan. İnsan bir kere kapıldığı anda devamını bekler ve sonuçlarına da katlanır. Benim kalbim onu çok sevdiğinden böyle olmuştu.

Çünkü biliyordum ki; sevgi acıtırdı.

Acıyordum. ''Taşınıyorum...'' dediği andan itibaren kalbimi öyle bir sıkmıştı ki elleriyle, şu an burada ölsem kurtulmak için debelenmezdim bile zira ölümüm yine ve yine onun ellerinden olurdu. Kulaklarım bana bir şeyler getirirken dişlerimi farkında olmadan sıktığımı hissettim çünkü yutkunamamıştım. Ne demek buradan taşınıyorum? Nasıl? Nasıl gidebilirdi ki? Arkamı dönmeli ve ona bunu sormalıydım. Bunu kendim için yapmalıydım. Saniyeler saydım ve o her saniyede biraz daha gücümü topladım. Dizlerimin bağı çözülüyordu ama ben ayakta durmak zorundaydım. Bu apartman boşluğunda yapayalnız olmuşken, kıpkırmızı olduğuna inandığım gözlerimi kapattım ve derin bir nefes alarak titreyen dudaklarımı ıslattım. Gülümsedim. Acı acı gülümsedim.

Sonra,

Gözlerimi açtığım gibi arkamı dönerek hızla Akif Selim'i içeri ittim ve kapıyı kapatıp onu kapının sırtına yasladım.

Bunu yaptım.

Hissettiğim tek şey üzüntü değildi, bundan emindim. Çok daha fazla şeyi hissediyordum.

Akif Selim bana şaşkınlıkla bakarken elimi onun kollarından çekip başımı öne eğerek yutkundum. Bunu başardım. Soluğum hızlıydı, kalp atışlarım zaten daima soluğumla yarış içindeydi. Kafamı kaldırıp Akif Selim'in üzerimde olan bakışlarına sabitledim. Güzel gözlerinde tanık olduğum tek şey şaşkınlık değildi artık, hüzündü. Hayatını ve kalbini başkası yönetiyormuş gibi davranıyordu. Buna neden izin veriyordu?

Kelimeler ikimizin arasında bir uçurumu oluştururken ilk konuşan o oldu, uçurumun büyümesine izin vermedi sanki bunu kendi elleriyle inşa eden o değilmiş gibi. ''Mislina...''

Sözlerini kestim çünkü konuşma sırası bendeydi. Komik, o zaten hiç konuşmuyordu. ''Neden?'' diye sordum sesimin kırılmaması için zorlarken. ''Neden? Benden kaçmak için mi? Zaten kaçtın, zaten gittin hayatımdan daha ne kadar gideceksin? Daha ne kadar uzağıma düşeceksin, Akif Selim?''

Sırtını kapıdan çekti yavaşça ve bana çökmüş omuzlarıyla bakmaya devam etti. Boy farkımız pek olmadığı için gözlerimizi yakalarken zorlanmıyorduk, en azından ben ondan kaçırmadığım müddetçe fakat şu kısımda bir saniye bile kaçıracak gözüm yoktu ondan. Dudaklarını araladı ama kelimeler öyle bir saklanmıştı ki içinde, ışık yaksam emilirdi o zifiri karanlıkta. ''Söyle,'' dedim inatla üzerine giderken. ''Lütfen... Neden gidiyorsun? Benim yüzümden mi?''

Mürekkebe Boyanan Sardunya | RaflardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin