"bunu nasıl yaptın... hayır, rüyada mıyım?" diye kucağındaki kediyi tutan ve onun tıpkı jisungunki gibi parlak gözlerine atlatamadığı şaşkınlıkla bakan minho, aslında epey komik gözüküyordu, bu yüzden jisung kedi halinde de olsa buna kahkahalarla gülmek istemiş, yine de hala vereceği tepkinin kesinliğini bilmediği için fazla ses çıkarmamaya ve sadece kucağında öylece durmaya özen vermişti. elbette sevimli ve sarı bir kedi olarak.

"sen jisung musun şimdi... tanrım, şaka gibi... nasıl böyle küçücük bir şeye dönüşebilirsin. inanmıyorum" minho kucağındaki kediyle kurduğu göz temasını kesmezken, artık gerçekten jisung olduğunu ispat etmeye çalışan jisung o sıcacık kucaktaki kedi halinden, o sıcacık kucaktaki kendi bedenine dönüşmeye karar vermişti.
bunu yaparken korkan ve onu tutmakta zorlandışı için az daha suya düşecek olan minhonun onu tutma çabasına artık gülmekten çekinmemişti.

"selam minho" dedi utanmazca gülümseyen ve sonunda kendi bedenine bir kez daha kavuşan jisung, doğrusu üst üste ve fazla dönüştüğü için üzerine bir yorgunluk çökmüştü. belki bu yüzden belki de yakın temastan çekinmediğinden hala sıkıca minhoya tutunuyordu ve artık bir kediden çok tüm benliğiyle karşısındaydı minhonun. minho ise o büyümüş gözleriyle hala onu inceliyor ve çığlık atıp kaçmamak için kendini çok zor tutuyordu.

"nasıl yani jisung?" dedi onu itip birkaç adım uzaklaştıktan sonra sakinleşmek için derin nefesler alan minho "sen az önce yıkadığım kedi misin?" bunu söylerken kekelemesine engel olamamış jisunga hesap sorar gibi kollarını birleştirmişti şimdi. biraz soğuk yapmayı düşünse de aslında aklından tek geçen şey ona kocaman bir sarılma vermekti. ancak o aklından geçen şeyi düşünmeden yapan biri değildi, jisungun aksine.

"evet üstelik aşk itirafı bile yaptın...ama... sanırım bir sorun var minho" diyen ve aniden durgunlaşan jisungun konuşmakta ve ayakta durmakta bile zorluk çektiği belli olurken, minho soğuk yapma planlarını saniyesinde çöpe attığı sırada her an düşecekmiş gibi olan jisungun yanına gidip sıkıca tuttu be "sorun ne?" diye sordu yumuşacık, sakin sesiyle. daha fazla hiçbir özelliğini saklamaya gerek olmadığını biliyordu. zaten jisung her birini ona bile haber vermeden keşfetmişti. kedilere kullandığı şu aehyolu tonu bile. bunu fark edince utanmadan edemedi minho.

"sanırım...çok...çok fazla dönüştüğüm için..." minho, jisungun zar zor açtığı gözlerine bakarken "tamam sakin ol, hadi hastane kanadına gidelim." dedi ve eşyalarını hızlıca topladıktan sonra onu kolunun altına alıp bu sıcak ortamdan çıkardı. şu an tüm şaşkınlığı geçmiş ve yerini endişe kaplamıştı. jisunga bir şey olmasından ne zamandır böyle deli gibi korktuğunu bilmiyordu.

"tamam merdivenleri inebilecek misin?" diye sordu mihho, şu an ikinci bir korkusu merdivenlerin değişip hastane kanadına gitmelerine engel olması olmuştu. bu yüzden çabucak gitmeleri için onun vereceği cevabı beklemedi ve ufak bedenini bir çırpıda kucağına aldı.

bu kucağa epeydir alışık olan jisung da, onun güzelliği ve kendisine verdiği değer hakkında düşünmek için bile dermanı yokken usulca gözlerini kapattı.

sonra minho, hızlıca indiği hastane kanadından içeri bir anda dalınca bir sandalyede uyuklayan madam pomfreyin yerinden sıçramasına neden olurken, kucağında uyuya kalan jisungu, belki de bayılmıştı emin değildi, beyaz çarşaflı insanı sakinleştiren yataklardan birine usulca bıraktığında, madam pomfrey hızlıca yanına geldi.

"ah, yine mi siz? jisunga ne oldu?"

minho neredeyse ağlamasına sebep olacak karmaşık duygulara boğulduğu sırada "bilmiyorum" diye fısıldadı. "şey... yorgun hissettiğini söyledi ve sanırım bayıldı" bu animagus olayını gizlemeye karar veren minho, jisung yüzünden 6 yıldır hiç gelmediği kadar hastane kanadına gelmiş olmasının saçmalığıyla üzülmek ve gülümsemek arasına kaldı. dokunsan ağlayacak bir kıvama gelmişti çoktan.

madam pomfrey, her zaman yaptığı klasik kontrolleri yaptı. ardından arkasını dönüp iksirlerle dolu olan raflara gittiğinde endişeli minhoyu sakinleştirmeye çalıştı. "bir şeyi yok... dediğin gibi, yorgun düşmüş." derken aldığı iksirlerden bir miktarını küçük bir şişeye doldurdu ve jisungun yanına gelip onu doğrulttuktan sonra bu iksiri ona içirmeye çalıştı.

"bu ona iyi gelecektir. sen gidebilirsin minho" demesi, minhonun hiç umurunda olmamıştı, jisungun yanındaki şu beyaz yataklarda birine çekinmeden uzandığında "sağ olun madam pomfrey" dedi. "burada olacağım, iyi geceler" deyip yanındaki yatakta yatan jisungun, rüyasında her ne görüyorsa, belli belirsiz gülümsesini izlemişti.

"doğru" dedi ardından, buraya gelen herkese şifa veren madam pomfrey, minhonun kalbi için jisung dışında şifalı bir iksir bulunmayacağını fark ettiğinde ise "jisung nereye, sen oraya" diye ekledi ve bu iki gencin yorucu geçen ve şaşkınlıkla dolu olan gece yarısında güzelce uyumalarına izin verdi.


cat|minsung✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin