YABANCI

1.1K 111 72
                                    

Etrafındaki insanların uğultularına, bariz gözünü alan beyaz ışığa ve kargaşaya karşı ayık durmaya çalışıyordu Azer. Sırtının yumuşak bir zemine yatırıldığını anımsadı bir an, sonra etrafındaki insanların git gide dağıldığını ve kalabalıktan uzaklaştığını.  Ayrı bir odaya girdiklerinde zorlukla etrafını inceledi. Az önce onu acil girişinde Yılmaz'ın elinden alan adamı gördü yeniden. Sırtında soğukluk hissediyordu. Uzandığı yerden yapılı kollarına sarılan ellerin yardımıyla doğruldu. Beyaz çarşafın kan olduğunu görür görmez  ona üstten bakan adamın şaşkın ifadesini izledi boş gözlerle. 

"Burada bekleyin hemen dönüyorum."  Azer'in cevabını beklemeden kapıya yöneldi  aceleyle. Sonra gözden kayboldu. 

Elini ensesine atan Azer, parmaklarına bulaşan kan ile sessizce küfür etti. En son anlarını hatırlamaya çalıştı. Görüntüler bulanıktı ama ense köküne bastırılan sert cismin acısını net olarak hatırlıyordu. Derin bir ürperme geçti içinden. Temiz olan elini yüzünde gezdirdi. Yanağındaki kurumuş kanı kazıdı biraz, elmacık kemiklerinin üstünden geçti hafifçe. Bastırsa ağrıyordu, her yeri, her yeri ağrıyordu.  

O, bunlarla uğraşırken görüş alanına bir doktor girdi ve az önce yanından ayrılan adam. 

"Hocam ensesindeki kanama kötü duruyor. Geldiğinde bu kadar kanaması yoktu."  Bir yandan Oğuz'u dinleyen doktor bir yandan da Azer'e bazı tetkikler uyguluyordu. 

"Tamam Oğuz sen gidebilirsin" dedi doktor.  Ardından  ensesine baktı Azer'in. Derin olmadığını gördüğünde hemen yanındaki masada duran eldivenleri eline geçirerek çekmecelerden malzemeleri çıkardı. 

"Korkmayın önemli bir şey değil sadece yatağa yattığınızda şiddetli denmeyecek bir kanama olmuş. Halledilir.

Başını belli belirsiz salladı Azer. Az sonra gömleğinin bir makas ile kesildiğini duydu. Yine de ses etmedi. Boynuna bir iğnenin girdiğini de hisseder olmuştu. Dikiş atacağını anladığında doktorun yönlendirmesiyle başını eğdi. 

El çabukluğu ile dikiş atan doktor işlemini bitirdiği gibi elindeki eldiveni çıkararak çöpe attı. Dönüp arkasında bulunan masanın üzerine eğildi. Küçük bir kağıda kullanması gereken ilaçları yazarak Azer'e döndü.

"Mümkün olduğunca su ile temas ettirmeyin, pansumanınızı en yakın sağlık kuruluşunda her gün olmadı iki günde bir yenileyin. Geçmiş olsun. Yüzünüz için bir hemşire yönlendiriyorum hemen." 

Elinde tuttuğu reçeteyi yorgun bakışlı adama çevirdi. Azer uzanıp elinden aldığında avuçlarında sıkı sıkıya tutmuştu. Açıp baksa bile anlayamayacağını bildiğinden tenezzül bile etmemişti. Doktor geçmiş olsun dileyip dışarı çıktığında içeriye anında Yılmaz dalmıştı. 

"Abim nasıl oldun iyi misin, ne dedi doktor?" Abisinin yüzünün halini gördüğünden endişesine bir de öfke eklenmişti, sinirle derin nefes aldı. 

"Eee bu adam bir şey yapmamış iki saattir ne yaptı o zaman?!" Dönüp  gidiyordu ki Azer'in seslenmesiyle durdu. 

"Lan dur nereye? Dikiş attı adam hemşire gelecekmiş şimdi. Sen al şunu bide git bana giyecek bir şey bul. Çabuk!"

Yılmaz, eline tutuşturulan kağıt parçasına bakmadı, sadece abisinin söylediklerini yerine getirmek için hızlandı, koridordan geçip çıkışa ulaşmıştı

Karaca ise elinde yarıya kadar içilmiş olan kahvesiyle önünde duran dosyayı karıştırıyordu. 

"Karaca!" dedi Oğuz yanına ulaşıp önündeki dosyayı tek seferde önüne çekerken. Karaca'nın dikkatini üzerine çektiğinde amacına ulaşmıştı. 

NÂREWhere stories live. Discover now