YH • 2 | DÜŞÜŞ

En başından başla
                                    

Küçük kızlarla ilgilenmez, ne istediğini bilen güçlü ve kadınsı görünen dişilerle ilgilenirdi. Nüket'in ise bu özelliklerin dışında biri olduğu tedirgin duruşundan, hemen kaçırdığı gözlerinden anlaşılıyordu.

Yol boyunca Beren, Nüket'e sosyal medyadaki komik videoları ve resimleri gösteriyor, ardından kendine göre yorumluyordu. Ciddi ciddi kahkahalarla gülmesi, Nüket'i arada daldığı Savaş'tan koparıp Beren'in tabletine dikkatini çevirse de nasıl olduğunu anlamadığı bir anda düşünceleri yeniden Savaş'a kayıyordu.

Araba özel hastanenin önünde durdu. Önce Savaş arabadan çıktı, Beren, çıkmadan önce Nüket'e, "Hemen döneriz," dedi ve o da abisinin arkasından beklemeden çıktı.

Önceden aralarında konuştukları için, Nüket arabada beklemeyi tercih etmiş ve fazla uzun sürmeyeceğini biliyordu, o kadar. Üstelik aile doktorları, aile dostları olduğundan işleri yarım saat bile sürmeyecekti.

Nihayet, Beren ve abisi yirmi beş dakikada geldiler. Savaş, "Bu kadar abartmaya gerek var mıydı?" diye homurdanıyordu. "Kolunda sadece ezilme vardı."

Beren, "Neden olmasın?" diye karşı çıktı. "Önemli olabilirdi."

"Olmadığını söylemiştim."

Beren, daha çok tartışmak istemediği için, "Seninle arkadaşımın önünde tartışmayacağım," diye kestirip attı. İki taraftan biri pes edinceye kadar devam edeceğini biliyordu ve Savaş inatçı manyağın tekiydi. İstediği sonucu elde edene kadar durmak nedir bilmezdi. "Eczaneye gidip şu kremi alalım."

Nüket, ara ara oturduğu arka koltukta, genç adamı süzüyordu. İtiraf etmesi gerekirse ondan etkilenmişti. Sanki bedeninden yayılan inanılmaz bir güç vardı.

Arabaya geçtiklerinde, telefonla konuştuğundan sesinin melodik ve tok tınısını duymuştu önce. Aslında onu zaten isim olarak biliyordu. Bugüne kadar onunla hiç karşılaşmamış olsalar da, hep Beren'in ağzından dinlemişti Savaş'ı. Onu görene kadar neredeyse çok iyi tanıdığı biri olduğunu düşünecekti.

Beren'in sürekli abisini anlatmasının nedeni kızlarla geçirdiği komik anılarının kendi aralarında bir eğlenceye dönüşmüş olmasıydı. Savaş ailesi ile yaşamıyor, ayrı yaşıyordu. Beren'e göre bunun iki önemli nedeni vardı. Biri annesi, diğeri kızlar. Gerçi Savaş, sırf annesinin bunaltması ve dayatmasıyla evden ayrıldığını sürekli Beren'e söylese de kız kardeşi hep ikinci seçeneğin baskın olduğunu söylerdi.

Girdiği ortamlarda bir masal kahramanı gibi dikkatleri üzerine topladığını ve bulunduğu makamın hakkını verecek kadar çapkın olduğunu arkadaşından dinlemişti. Savaş'ı kendi gözüyle anlatması gerekirse; yüzü esmere yakın tenliydi, düzgün bir burnu ve sert çene hatları vardı, kahve rengi gözleri o kadar koyu görünüyordu ki, başta siyah olduğunu bile sanabilirdiniz. Ve kirli sakalları vardı; kirli sakalı olan erkekler her zaman kendisine çekici gelmişti.

Bu bir işaret mi?

Şoför koltuğunda oturduğu için boyunu tam bilemezdi ancak uzun boylu bunun yanında geniş omuzları olduğunu anlayabilmişti. Yapılı ve kaslı bir vücudu olduğuna emindi.

"Nüket!"

Genç kız yüksek sesle adının bağırılmasıyla daldığı Savaş'dan bakışlarını ayırıp, arabanın kapısını açımış bekleyen arkadaşına baktı. Beren anlamsızca kendisine bakıp, "Geldik," dedi. "Neyi bekliyorsun?"

Kahretsin, yakalanmıştı!

Bakışlarını korka korka yarım saattir baktığı arabanın önündeki aynaya çevirdi. Genç adam aynadan kendisine bakıyordu; gözlerinde hafif bir alay vardı. Sonra, Savaş alaylı bakışları kendisinden uzaklaştırınca kendisi de utançla kaçırdı bakışlarını.

Hemen arabadan inip eve doğru arkadaşıyla beraber yürümeye başladı. Gözünün önüne Savaş'la göz göze geldikleri an gelip duruyordu. Bu yüzden hemen yanında yürüyen arkadaşını da pek duyamıyordu.

Eve girdikleri anda, Beren genç kızı yukarı odasına doğru çekiştirdi. "Sana sürprizim var, demiştim," dedi. "Beğeneceğini garanti ediyorum."

Odaya girince, Nüket gerçekten bir sürpriz aradı gözleriyle, ama hiçbir şey görünmüyordu. Tabii arkadaşının yenilenmiş eşyalarını saymazsa. Mobilyalar, yatak örtüsü, halı hepsi değişmişti. Bir an bunun sürpriz olabileceğini düşündü fakat ardından bundan vazgeçti. Beren için olağan şeylerden biriydi böyle değişiklikler.

"E, Beren?" dedi Nüket, hâlâ etrafa değişik bir şey bulma umuduyla bakarken. "Ne sürprizi bu, hâlâ gördüğüm bir şey yok."

Beren, çalışma masasının üzerine bıraktığı form kağıdını arkadaşına uzattı. "Bil bakalım, kim burada işe başlıyor?"

Nüket'in gözleri sevinçle parladı. İnanamıyordu. "Bunu yaptın mı, sahiden?" diye sordu şaşırmış bir tonda.

Uzun süredir halk kütüphanesinde işe başlamak istiyordu fakat baş vurusuna ne kabul ne red cevabı gelmişti. Bu duruma üzülmekle birlikte, elinde herhangi bir çözüm de yoktu. Bu tarz yerlere ancak aracı birileri olursa girmek mümkündü.

"Aslında, abim buna yardımcı oldu." dedi. "Yoksa ben beceremeyecektim."

Nüket, bu cevaba şaşırdı. Abisi mi? Savaş mı yardım etmişti? Bu kütüphanede çalışmak istiyordu; üniversite yüzünden tam gün değil ama öğleden sonrası için çalışmak istiyordu. Ve bunu Savaş sağlamıştı; zaten ancak nüfuslu bir aracı bu işi ayarlamaya ehil olabilirdi. Ona bir ara teşekkür etmeliyim diye düşündü.

"Peki, ne zaman başlayacağım."

"Hafta başı, nasıl olur?"

"Harika olur," dedi Nüket. "Çok teşekkür ederim."

"Bana teşekkür etme," dedi Beren. "Dedim ya, abim sayesinde oldu diye. Onun bu işi ayarlarken zorlanmadığına eminim. " Elini önemsiz der gibi salladıktan sonra, ekledi. "Minnet duymana bile gerek yok."

Bir süre Beren'in aldığı yeni elbiselerden konuştular. Sonra Beren, "Beraber yine tatlı yapalım mı?" diye sordu.

Nüket, Olur," dedi gülümseyerek. "Özledin sanırım."

"Evet, özledim," dedi Beren. Sonra dudaklarını büzerek sitem etmeye başladı. "Sen olmadan beceremiyorum."

Beren'i duyan, kendisinin becerikli olduğunu falan sanabilirdi, ama öyle değildi. Mutfak işlerinde pek başarılı sayılmazdı, annesi ölmeden önce bu tatlıyı beraber sık sık yaparlardı. Annesinden kalan özel bir hatıra ve el becerisiydi.

Ağlayan Pasta.

Bir bunu bilir, başka da bir tatlı bilmezdi. Canı sıkıldıkça ya da annesini özledikçe tek yaptığı şey bu pastaydı. Adı gibiydi, ağlatırdı Nüketi. Tabii yalnız olduğunda. Neyseki Beren'le yaparken ağlayacak bir ruh moduna girmezdi. Çünkü Beren etrafına enerji saçıyordu.

Nüket, "Tamam, o zaman," dedi garip bir sesle. Aklına annesi düştüğünden biraz sersemlemiş hissetti. "Hadi, gidelim."

Beraber kapıya kadar gelmişlerdi ama Beren'in telefonu çalınca, Beren telefonun açmak için komodinin yanına gitti. Telefonu cevapladığında Nüket uzun süre konuşacağının farkında olduğu için odadan çıktı, kim bilir yine kimle saatlerce konuşacaktı. Belki tatlıya onu beklemeden başlardı, ki zaten daha önce de sık sık gidip geldiği için bunu yadırgayacak kimse yoktu.

Koridorun sonuna, merdivenlere geldiğinde, karşıdan gelen Savaşı'da görünce bir an duraksadı, fakat ayağı heyecandan burkuldu ve neredeyse düşecekti. Hatta düşeceğini düşündüğünden tiz bir çığlığı da ağzından atıvermişti ki...

Düşmedi, bu iyi haberdi.

Kötü haber şu an Savaş'ın kollarında olmasıydı.

Yazar, Elisya Royal

🍷

İnstagram : elisyaroyal

YARALI HAYALLER (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin