Bölüm 3 (2. kısım)

181 26 6
                                    

Xuan Ji rüyasında kendini, ahşap kirişleri bulunan eski görünümlü bir binanın içinde gördü. Röle istasyonu gibi bir yer olsa gerekti, çünkü oda fazla büyük değildi ve alt kattan gelen sesler belli belirsiz duyulabiliyordu.

Bir adam sırtını dönmüş, pencereye yaslanmış halde dışarıya bakıyordu.

Bu adam zarif bir edayla dimdik duruyordu. Kıyafetleri en az bir kuzgunun tüyleri kadar koyu renkti.

Bu rüyayı Xuan Ji'nin ilk görüşü değildi. En eski anılarında bile geceleri ara sıra bu sırtı dönük adamın hayali kendisini ziyaret ederdi. Xuan Ji'nin bu adamın kim olduğuyla ilgili en ufak bir fikri yoktu ve hiç yüzünü görmemişti. Rüyalarında ne zaman bu adamın bir metreden daha yakınına gelecek olsa anında uyanıveriyordu. Sanki bu adam dokunması yasaklı bir lanet gibiydi.

"Sen de mi özel jetin tadını çıkarmaya geldin?" Xuan Ji, bu rüya birçok defa tekrarlandığı için artık kendince bu ziyaretçiyi eski bir dostu olarak görmeye başlamıştı. Bir metreden fazla bir mesafe takınarak bu imgeyle samimi bir şekilde muhabbete tutuştu. "Nasıl ama? Yeni işim bayağı etkileyici, di' mi?"

Adamın imgesi cevap vermedi. Tıpkı öncekilerde olduğu gibi, anlaşılması güç bir heykel misali ne tek kelime söyledi ne de hareket etti. Bu rüyada Xuan Ji dışında her şey arka planda kalıyordu. Öfke nöbeti de geçirse, yerlerde de yuvarlansa bir önemi yoktu; her şey tek kişilik bir gösteriden ibaretti.

"Oldukça şatafatlı bir külfet olsa da," Xuan Ji iki adım geri gitti ve yanındaki ahşap masaya oturdu. Sonra durmaksızın "eski dostu"na anlatmaya devam etti. "...Tazminat Departmanının eski başkanı durduk yere hastalık izni almış. Xiao Zheng da benden bir şeyler saklıyor. Mhm... Tipik yolsuzluk ve rüşvet haberleri bile departmanın içinde bu kadar gizlenmez, o yüzden muhtemelen konu sadece maddi sıkıntı değil; yoksa Lao Xiao beni buraya aldırmak için kendini bu kadar paralamazdı, değil mi? Ayrıca, Chiyuan'de neler oluyor? Neden birden ormanın derinliklerinde huzursuzluk baş gösterdi? Bunu biraz olsun sezemediğime inanamıyorum..."

Bunu söyledikten sonra aniden konuşmayı kesti ve gözlerini fal taşı gibi açtı. Ansızın pencereden içeriye bir esinti girdi ve imgenin giysilerini sıyırdı geçti. Adamın elbisesinin kolu dalgalanırken hareket etti. Böylece heykel gibi görünen adam sanki neredeyse canlıymış gibi göründü. Xuan Ji'nin kalbi sanki başka bir boyuta ayak basmış gibi anında tekledi. Daha önceki rüyalarında hiç böyle olmamıştı!

Sonra, arkası daima dönük olan o adam bir iç geçirişten sonra yüzünü Xuan Ji'ye çevirdi—

"Müdürüm!"

Xuan Ji anında uyanıp koltuğundan fırladı... sonra narin Lao Luo abinin dudaklarında ışıldayan dudak nemlendiricisiyle şaşkına dönüp başını geriye çekti.

Luo Cuicui vızıldayan uçağın gürültüsünü bastırmak için kulağına doğru uludu: "Kalk haydi, birazdan iniş yapacağız!"

Chiyuan yakınlarına indiklerinde güneş çoktan doğmuştu. Departmanın Chiyuan dalı, ormanın etrafına dağılmış olağan dışı ağaçları kontrol altına almak için sıkı çalışıyordu. Toz ve çamura bulandıklarından lojistik için gelen grubu karşılayacak güçleri bile yoktu. Onun yerine sadece onları arabayla almaları için Li adında genç bir stajyeri göndermişlerdi.

İzinsiz giren turistlerden birkaçı Chiyuan'in Birinci Hastanesi'ne gönderilmişti. Hastane yüksek bir yerde bulunuyordu. Park alanından baktığınızda vadideki tüm tepeleri görebilirdiniz. Hava kararıyordu; havayı sis bürümüştü. Yolculuk sırasında hem klima hem de nem giderici açık olmasına rağmen herkes üzerlerine yapışan kıyafetlerden sırılsıklam olmuştu.

Lie Huo Jiao Chou [Türkçe Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin