4. Bölüm: "Sekiz Numara"

En başından başla
                                    

Kedi sütünü hızlıca içene kadar orada dikilip ikisini seyrettim. Kabın dibi göründüğünde kedinin doyduğunu anlamıştım ama kız sanki gösterişe doymamış gibi hala kedinin tüylerini tek parmağıyla okşamaya devam ediyordu.

Biri şu kıza kediyi okşamak yerine onu parmakladığını söyleyebilir mi?

Karşımdaki yapmacık manzarayı daha fazla izlemek istemediğime karar verip birkaç adım attığım esnada kızdan tiz bir çığlık yükselmişti. Dönüp baktığımda kedinin onun da elini çizdiğini gördüm. Kız elini tutmuş kediye kötü bakışlar atıyordu. Onun arkadaşları önünde kediye karşı yanlış bir hareket yapmayacağını bildiğim için sırtımı dönüp yürümeye devam ettim. Ancak son anda kızın dişlerini sıkarak sarf ettiği sözleri duyabilmiştim.

'Nankör' demişti kediye. Suratıma kocaman bir gülüş yerleşmişti.

Ah şu nankör kediler ve aptal insanlar.

Onlar da olmasa bunca zaman sonra yüzüme sahici bir gülümseme yerleşebilir miydi?

Kendi dersliğimin olduğu binanın önüne doğru adımladığımda gözüme takılan şey ile herzaman olmasa bile bugün kediler ve insanlar olmadan da gerçekten gülebileceğimi düşünüyordum.

Stephan?

Bahçede Jack'in hemen yanında gördüğüm kişi ondan başkası değildi. Uzun zamandır ortalıkta yoktu ve şimdi en kötü zamanda yine ortaya çıkmıştı.

Kolumdan düşmek üzere olan çantamı iyice sırtıma atıp onlara doğru hızlıca yürümeye başladım. Beni gören Jack'e işaret parmağımı kaldırarak 'sus' işareti yaptığımda sırıtarak başını önüne eğdi. Bu hareketi Stephan'ın gözünden kaçmamıştı elbet.

"Lan yoksa..."

Anlamıştı geldiğimi ama ben onun konuşmasına bile fırsat vermeden hızlıca sırtına atlayıp gür bir sesle bağırdım,

"Stephan!"

Onun kocaman omuzlarını incecik kollarımla sarmak zor olsa da nihayetinde sıkıca tutmuş ve sırtında kendime rahat bir yer edinmiştim.

"Alicia!" O da aynı yüksek sesle adımı söylediğinde kahkaha atıyordu.

"Nerlerdeydin bunca zaman?" Sitem edercesine konuştuğumda sırtından hala inmemiştim

"İnsene sırtımdan sana sarılayım." Stephan sorumu yanıtsız bırakıp konuştuğunda omuzlarımı silkerek onu reddettim.

"Bana ne inmeyeceğim işte. Söylesene nerlerdeydin?" Aynı soruyu tekrarladığımda Stephan kollarını kaldırmış beni ensemden tutarak indirmek için uğraşıyordu. Bu çabasını engellemek için ona daha sıkı sarılıp upuzun bedeninden sarkan bacaklarımı beline sardım. Bu sırada o da beni yanıtladı,

"İşleri biliyorsun Alicia. Mekanları kontrol etmek için gitmem gerekiyordu."

"Çok geç geldin bu sefer, seni çok özledim." Çok mutlu olmama rağmen sesimin titremesine engel olamamıştım. Stephan da aynı şekilde beni çok özlediğini dile getirmişti. Ardından tekrar sırtından inmemi istemiş ama ben onu yine dinlememiştim.

"Geç geldiğin için sana ceza olsun bu. Bir daha bu kadar uzun süre gidip de gelmezsen arabamı satıp yerine seni kullanacağım. Hatta karar verdim seni bugünlük özel aracım olarak tayin ediyorum."

ŞEYTANI UYANDIRMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin