19.BÖLÜM

336 24 0
                                    

🌘

Sabah erken kalkıp hazırlandım. Sarpların gelmesiyle evden çıktım.

“Günaydın.”

“Günaydın kanka.”

Yaklaşık 20 dakika sonra Alpayların evinin önünde durduk. Esma teyzelerde kapıdalardı.

“Merhaba, günaydın.”

“Günaydın kızım.”

“Gidiyor musunuz?”

“Evet.”

Esma teyzeyle sarıldık. Ayrılmadan önce kulağıma fısıldadı.

“O sana emanet.”

“Merak etmeyin.”

Herkesle vedalaştık. Alpay’ı arabaya bindirdik.

“Günaydın güzelim.”

“Günaydın canım.”

“Abin sorun çıkarmadı bir daha dimi?”

“Hayır çıkarmadı.”

Hastaneye gelene kadar havadan sudan sohbet ettik. Randevumuza 5 dakika vardı.

“Siz bekleyin saati ben Sevil Hanımla konuşmalıyım.”

“Bir sorun mu var Vera?”

“Hayır hemen geleceğim.”

Sevil Hanımla konuşup işten ayrılmıştım. Odanın önüne geldiğimde olmadıklarını gördüm, girmişlerdi. Kapıyı çalıp içeri girdim.

“Gel Alvina.”

Murat Beyle yemekte tanışmıştık.

Alpay’ın yanına gidip muayene yatağına oturmasına yardımcı oldum. Murat Bey kontrol yaptı.

“Kısa zamanda düzeleceğini düşünüyorum. Fakat çalışmayı bırakmaman gerek.”

“Merak etmeyin.”

“İsterseniz sizleri dışarı alalım.”

Araslar çıkarken ben çıkmadım. Çıkmayacağımı anlayan Murat Bey hareketlere başladı. Ne kadar felçli de olsa his kaybı tamamen yoktu. O yüzden acıyı hissediyordu. Elini sıkıca tuttum. Alnını öptüm.

“Yanındayım.”

Elini tuttuğum elimi öptü.

“İyi ki varsın.”

Yaklaşık bir saatlik bir fizikten sonra odadan çıktık.

“Eve mi gidiyoruz Alvina?”

“Evet Alpay dinlensin.”

“Hayır iyiyim ben. Bizi sahile atsanıza Aras.”

“Emin misin?”

“Evet.”

Sahilin önüne gelince indik. Alpay’ı sandalyeye oturtup sordum.

“Nereye gitmek istersin?”

“Bankların oraya gidelim.”

Banklara oturduk. İkimizde konuşmuyor denizi izliyorduk.

“Defter … Defteri almışsın.”

“Evet.”

“Okudun mu?”

“Rastgele bir sayfayı sadece.”

Gözlerim dolmuştu.

“Şşş ağlama Vera’m. Yanındayım okumana gerek kalmadı.”

“Günlerinin nasıl geçtiğini merak ediyorum.”

“Nasıl geçtiğinin önemi yok. Şuan yanımdasın önemli olan bu. Okumanı istemiyorum.”

Aklıma gelenle kaşlarımı çattım.

“Sen kendini nasıl gizledin?”

“Nasıl yani?”

“Hastanede işte. Ben araştırdım ama hiç bilgi yoktu.”

“Hastanenin sahibi amcam rica ettim.”

“Amcan yok sanıyordum.”

“Bir tane var ama yurtdışında yaşıyor çok konuşmuyoruz.”

“Anladım.”

“Vera ben kaybettiğimiz vakitleri telafi etmek istiyorum. Ne yapmak istersin? Söyle ve yapalım.”

“Seninle olmayı istiyorum, yanımda olman yeterli.”

“Ben her gün uyandığımda seni görmek istiyorum Vera. Evet şuan senden bunu istemem için çok erken belki. Ama seninle aynı evde yaşamak, seni mutfağımızda görmek, günü seninle bitirip seninle başlamak… Çok heyecan verici ve özel. 2 yıldır birbirimizi görmedik. Bu yüzden beklemem gerektiğini biliyorum.”

“Sanırım önce teklif almalıyım.”

“Sende istiyorsun yani?” Sesi çok heyecanlıydı.

“Düşünebilirim.” Deyip güldüm. Bunu istemediğimi düşünmesi delilikti.
O da gülüp sarıldı.

“Senin okulun ne oldu bitti mi?”

“Bitti güzelim. Durumları halledeyim çalışmaya başlayacağım. Sahi senin iznin kaç gün?”

“İzinli değilim. İşten çıktım.”

“Ne? Neden?”

“Kendin söyledin iki yılımızı kaybettik. Seni bulmuşken günlerimi seninle geçirmek istiyorum. Ne zaman hastaneye yolun düşmez ben çalışmaya başlarım.”

“Vera benim için bunu yapma. Bu yıllar sürebilir.”

“Biliyorum. Benim için hiçbir önemi yok. Benim işe dönmemi istiyorsan çabuk iyileşmeye bak.”

“Senin için dayandığımı biliyorsun. Sınava da girmeyeceksin o zaman?”

“Aynen girmeyeceğim.”

Biraz daha oturup eve geçtik.

“Sen uzan ben yemek yapayım.”

“Yorma kendini hiç. Söyleriz bir şeyler.”

“Alpay uzanır mısın canım?”

“Peki dediğin gibi olsun.”  

Alpay salonda uzanmış beni izliyordu. Salonları Amerikan tarzındaydı. Biri beni izlerken rahat bir şey yapamazdım ama umursamamaya çalıştım.

“Barın abinler nasıl ikizler falan?”

“İyiler Ankara’da oturuyorlar. İkizlerde 3 yaşına geldiler.”

“Fotoğrafları var mı?”

“Telefonumdan bakabilirsin.”

“Sen aç da ver.”

“Alpay saklı bir şeyim yok, yanında çantam aç bak.”

Kafasıyla onay verip telefonumu çıkarmıştı. Bende doğradığım tavukları tencereye aldım.

“Bartu arıyor.”

“Ellerim kirli hoparlöre alır mısın?”

“Efendim Bartu?”

“Evde misin prenses?”

“Hayır neden?”

“Kargo gelecekti ya. Çok mu uzaktasın?”

“Alpaylardayım. Kaanlara bıraksınlar akşam alırsın.”

“Ayıp olmasın. Muhabbetimiz yok.”

“Benim var bir şey olmaz. İnstagramını bulup yazarım ben ona.”

“Tamam haber ver.”

Ellerimi temizleyip Alpay’ın yanına geldim.

“Kaan?”

“Karşı komşumuz.”

“Bir teyze vardı ona ne oldu?” Sesinden huysuzluk akıyordu.

“Oğlun da yaşamaya başladı. Telefonumu verir misin?”

“Al. Abinlerin muhabbeti yokmuş senin nasıl var?”

“Boşuna kıskançlık yapma. Karşılaştığımızda konuşuyoruz o kadar.”

Kaan’ın instagramını bulup mesaj attım.

Alvina: Evde misin?

“Güzelim nasıl mesaj bu ya.”

“Of Alpay, ne diyebilirdim? Al telefonu mesaj gelince haber verirsin.”

Eskiden de kıskançtı ama bu kadar değildi.

“Evdeyim sorun mu var yazmış.”

“Evde kimse yok kargo gelecek alabilir misin yazar mısın?”

“Tamam yazdı.”

“Tamamdır. Yemeği nerede yemek istersin?”

“Mutfakta yiyelim.”

Alpay’ı mutfağa getirirken kapı çaldı.

“Oğlum anahtarla girsene.”

Seslerden Ulaşlar olduğunu anladım. Ben kapıyı açarken hala tartışıyorlardı.

“İçerde devam edersiniz hadi.”

“Ooo yenge yemek mi yaptın?”

Yenge demesiyle kaşlarımı kaldırdım. Önceden kullanmadığı bir hitaptı.

“Evet size de tabak koyayım mı?”

“Sen yaptıysan yeriz. Özlemişiz.”

“Batu boş yapma yürü elini yıka.”

“Kıskanma yengemle aramı Ulaşcığım.”

“Alvina olmasa gösterirdim kıskançlığı da neyse.”

Herkesin gelmesiyle yemeğe oturduk.

“Alvina efsane olmuş valla. Alpay yaşadın ha.”

“Batu abi bugün boş konuşma günün mü sus az.”

“Ne be sanki evlenmeyeceksiniz. Ben kaldım bir başıma.”

“Ulaş’ın ilişkisi var mı?”

“Hayır yenge. Bu buzdolabını kim ne yapsın?”

“Batu kaşınma kardeşim istersen.”

Batu susması gerektiğini anlayıp sustu. Yemeklerimizi yedikten sonra ayaklandım.

“Ben artık kalkayım.”

“Otursaydın güzelim.”

“Salona uğrayacağım. Biraz çalışıp geçerim.”

“Maçlara çıkıyor musun?”

“Nadiren.”

“Yasadışı maça çıktın hatırlıyorum hesabını sonra alırım.”

“Önceden de çıkıyordum. Sorun olmaz.”

Alpay’ın yanağını öpüp evden çıktım. Salona gelene kadar yarım saat geçmişti. Burada bulunan kıyafetlerimden giyinip kum torbasının önüne geçtim.

“Ben sana elini sar demekten bıktım sen sarmamaktan bıkmadın.”

“Sevmediğimi biliyorsun Ali.”

“Evet ama Demir abinin emri var. Hem Alpay’da gelmiş bir de onu çekemem elini uzat.”

“Aman al.”

“Kabul et Alpay laf yapar diye izin veriyorsun.”

“Aksini söylemedim.”

“Düğün ne zaman*”

“Ne düğünü oğlum daha yeni barıştık.”

“Alpay’ı azıcık tanıyorsam beklemeyecek.”

“Of Ali sus da sar elimi.”

Aliyle biraz çalışıp eve geçtim. Kapıyı Bartu açtı.

“Eve girmeden kargoyu alsana karşıdan.”

“Sen niye almadın?”

“Çocuğu sevemedim bir türlü. Teşekkür falan edemem hiç.”

“Tamam gir sen.”

Kaanların ziline bastım. Oğuz açtı.

“Merhaba Alvina.”

“Merhaba. Kaan’dan bize gelen kargoyu almasını istemiştim. Alabilir miyim?”

“Lavabodaydı sorarız çıkınca. Gelsene içeri.”

“Tamam.”

Evleri sade ama güzeldi.

“Çay vardı koyuyorum bekle sen.”

O gidince Bartu’ya kısa bir mesaj attım. Kaan konuşarak geliyordu.

“Oğuz tıraş olduktan sonra temizle şu banyoyu.”

Beni görünce durdu.

“Kusura bakma Alvina. Geldiğini bilmiyordum hoş geldin.”

“Sorun yok, hoş buldum.”

Oğuz çayları getirince bir yudum aldım. Kaan da kargoyu getirmişti.

“Teşekkür ederim.”

Başını sallamakla yetindi. Telefonum çalmıştı.

“Affedersiniz.”

“Efendim Alpay?”

“Napıyorsun güzelim?”

“Karşı komşularımızdayım canım sen?”

“Sadece kargoyu alacaktın. Eve niye girdin?”

“Evet canım tavayı üst rafa koymuştum.”

Kaanlar yanımdayken cevap veremezdim.  

“Sana güveniyorum ama çok oturma güzelim sen.”

“Tamam hayatım yarın görüşürüz.”

“Erkek arkadaşın mı?”

“Evet.”

“Hallettiniz mi dün ki sorunu?”

“Hallettik.”

“O kadar abiye sevgili zor iş.”

“Sandığınız gibi sorun çıkartan abiler değiller. Zaten 5 yıldır tanıyorlar.”

“Oha 5 yıl mı? Maşallah Allah ayırmasın.”

“Amin, ben artık kalkayım teşekkürler çay için.”

“Rica ederiz yine gel.”

“Bartu kargoyu masaya koydum.”

“Tamam.”

Bir duş alıp odama geçtim. Dün Alpayların evinde çekildiğimiz fotoğraflardan birini seçtim. Alpay’ı bileğime etiketleyip bir şey yazmadan paylaştım. Babam sosyal medya kullanmazdı. Annem eminim beni arayacaktı. Gelen bildirime dokundum. Alpay yoruma kalp atmıştı. Bir dakika sonra bir bildirim daha geldi. Aynı fotoğrafı benim gibi paylaşmıştı. Tek fark paylaşırken yazdığı yazıydı.

Canımın içi…

Bende kalp atıp telefonumu kenara koydum. Ömer abim gelince fizik tedavinin nasıl geçtiğine dair biraz konuştuk.

“Benim size bir şey söylemem lazım.”

“Dinliyoruz abi.”

“Benim bir ilişkim var.”

Kızı bilmeyen Bartu ve Barlas benden fazla şaşırmışlardı.

“Ciddi mi? Hayırlı olsun abi.”

“Sonunda açılmana sevindim abi.”

“Bir dakika sen biliyor muydun?”

“Evet.”

“Aşk olsun abi.”

“Sizde abime söylemeden önce bana söylüyorsunuz?”

“Karıştırma orayı.”

Kafamı sağa sola sallayıp odama geçtim. Annem aramıştı geri dönüş yaptım.

“Nasılsın annem?”

“İyiyim kızım sen nasılsın?” Sesi imalıydı.

“Anne haber verecektim, yeni zaten.”

“Bu eski çocuk mu?”

“Evet.”

“Ayrılmıştınız?”

“Yüz yüze gelince anlatacağım anne. Telefonda olmaz.”

“Baban bilecek mi?”

“O konuyu hiç bilmiyorum.”

“Ciddiyseniz anlatalım. Evlenirken mi söyleyeceksin?”

“Anne daha yeni barıştık.”

“2 yıl sonra barıştığınıza göre gönül eğlendirmiyorsunuzdur herhalde.”

“Eğlendirmiyoruz anne. Bir hafta sonu geliriz uzun uzun konuşuruz.”

“İyi bakalım.”

Camdan dolunay olduğunu gördüm. Fotoğrafını çekip Alpay’a attım. O da kendi camından atmıştı. Şimdi de arıyordu.

“Özlemişim bunu.”

Eskiden de her akşam birbirimize gökyüzünün fotoğraflarını atardık.

“Bende sevgilim. Sana iki haberim var.”

“Dinliyorum aşkım.”

“Annemle konuştum.”

“Fotoğrafı mı görmüş?”

“Evet zaten söyleyecektim.”

“İkinci haber ne güzelim?”

“Abimin bir ilişkisi var.”

“Bartu’nun mu?”

“Benim ne zaman ikizlere abi dediğimi duydun?”

“Duymadım sanırım. Ömer abiden böyle bir şey beklemiyordum açıkçası. Senin kıskanman gerekmiyor muydu? Mutlusun.”

“Eskiden olsa kıskanabilirdim ama evlenecek yaşa zaten geldi. Beklediğim bir şeydi. Mutlu olması yeterli.”

“Artık kıskanmam kimseyi diyorsun?”

Sesindeki haylaz tını çok net seçiliyordu.

“Oyun mu oynamak istiyorsun? Hiç tavsiye etmem. Karşılık vermekten çekinmem bilirsin.”

“Karşılık vereyim derken benim sinirlerim zıplar hiç gerek yok.”

Gülmekle yetindim. Benden çok daha fazla kıskançtı.

“Yarın seni bir yere götürmek istiyorum.”

“Nereye?”

“Aylı geceler güzelim.”

Gıcık.

🌘

KIRIK KALPLERİN PARÇALARI (TAMAMLANDI)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt